HABE YETEEEZTİN igigyi UUUT Meyıey ati KORKACAK BİRŞEY YOK.KARISI NEREDE? rğğıâAK ETME, İYİLEŞE- ŞEF ÇOK KIZGIN, NASILİ| — ATEŞ ETTİK. OLDU DA ÖBÜRÜNÜ NASIL SAĞ KA VURAMADINIZ İ DIĞNA ŞAŞIYO - Polis Hafiyesi (X: 9) | defa “HABER,, de çıkıyor. Bu romanı bir sinema seyreder gibi takib Rğ Türk matbuatında bir yenilik olarak sayılacak bu roman- birinci l İ edecek, heyecandan heyecana düşeceksiniz. BILMİYORUM. BALDI, ADI. NIN "DEKSTER“ OLDUĞU - NU SÖYLÜYOR. DAHADA BİRÇOK ADI VAR. NAZİFEMİZİ YAPMAK MECT 4| İ İ BURİYETİNDEYİZ. KURŞUNUN SİGELDİĞİ VERİ ARIYORUZ.. A AFFINIZI İSTERİZ ADAMİ.. 45 BONRJİYA — Adam şuraya oturmuştu. Diye kendi kendine mırıldandı. Sonra, fırıncı kıza titrek bir sesle şunları söyledi: — Dinle Rozita - dedi - şimdi niçin isimsiz, ailesiz — bir kız olduğunu ve bana “Roza,, denildiği halde sana da niçin “Rozita,, adını verdiğimi öğre - neceksin.. Seni her şeyden — gözüm gibi sa - kındığım, küçüecük bir kedere bile kapılmaman için hayatımı — vermeğe razı olduğum halde senden niçin nef- ret ettiğimi de öğreneceksin, Macera- mı baştan sonuna — kadar bileceksin. Bunu senden saklamak isterdim. Fa- kat ne yapayım ki, bunu anlatmak zamanı çoktan gelib çattı. Bugün sen, büyük — bir tehlikeyle karşı karşıya bulunuyorsun. Bu, kü- çük yaşında tanıdığın acılara, çekti « gin işkencelere benzemez. — Bütün bunlar bu tehlikenin yanmda hiç ka- lır. Seni bugün yırtıcı — bir kaplan, yırtıcı bir canavar kovalıyor.. — Cadı karı buna bakılırsa — bir melek gibi kalır., -it PAPANIN HAÇI Saat öğleden sonra on tahmin edi- lelitirdi. Floransa kapısında yakında, meşe korusundan çok uzak olmıyan bir yerde, bir araba durdu ve bu ara- ba korunun gölgesine sığındı. Arabadan siyah elbiseli biri indi. Yaya olarak Romaya girdi ve acele acele (Vatikana) doğruldu. Sarayın yüzüne doğru yürümiye- rek Vatikanın arkasındaki duvarla çevrilmiş bülyük bir bahçeye gitti. Sarayın bu kısmına, uzun zaman:- dan beri bırakılmış küçücük bir kapı- dan girilirdi. Siyah elbiseli, yüzü pçeli kadın bahçe duvarı boyunca yürüyerek bu küçük kapıya vardı. Titrek elleriyle z n kilide bir anahtar soktu. Zamanla paslanan kilid, anahtara az bir mu- kavemetten sonra açıldı. Kadın, kalb çarpıntısını gidermek için biran durdu. Sonra ağaçlar ara- sına gömülmüş köşke, sık adımlarla ilerledi. Köşkün önünde, siyah uşak elbise- Hi ihtiyar hizmetçi kederli bir halde aşağı yukarı geziniyordu. Birdenbire kadını görünce hiddetle: — Hey Madam!, Buraya nerden girdiniz. Çabuk dışarı, diye bağırdı. Siyahlı kadın cevap verdi. Koynun- dan altın bir salib çıkararak hizmet- çiye uzattı.. İhtiyar bunu görünce iki büklüm oldu. Kadın heyecanlı ve ke- sih kesik bir sesle: — Bu salibi.. Götürün.. Nereye, götüreceğinizi tabil biliyorsunuz.. Thtiyar gülerek : — Biliyorum Madam! Dedi ve salibi aldıktan sonra ka- dının köşke girebilmesi için yol ver- di Hizmetkâr saraya doğru koşarken kadın da köşke girdi. Arka odada o- turdu. Kalbi vuruyor, ürperme İle et- rafı dinliyörek bekliyordu. Aradan bir saat geçti. Böyle uzun bir bekleyişten sonra bahçe kumları üzerinde ayak sesleri işitildi. köşk ka- | pesr önünde bir adam belirdi. Kadına büyük bir merak, büyük bir endişe ve bir emniyetsizlikle ba- kıyordu. Kadın derhal ayağa kalkarak pe- çesini yavaşça kaldırdı. Yüzü meyda- na çıktı. Kapıda görünen adam: — Vay., Kontes Alma! Diye hayret gösterdi. Kadm, mahzun bir tavırla muka- bele etti: — Rodrik! Evvelce beni teklifsizce Honorata diye çağırırdınız, şimdi bir yabancı mı, bir kontes Alma mı ol- duk? ÜCÜNÜ ODADA iKEN KAPI PILLLL | VE PENCERELERİN KA. PALI OLDUĞUNDAN BAHSEDİYORSUNUZ SİLAHIN ATILDIĞI DA MUHAKKAK.. BUNU NSIL İZAH EDE. BİLİRİZ? NE DIYORSUNT PAVRSLA DEKS. TER SAS& Mi?İ SENİ BİZ ORA YAESNEMEYE Mi GÖNDE DİK- YA VAZİFENİ YAPİ YAHUT AKİBETİNİ DÜŞÜN ŞEFİN MERHAMETSİZ OLOUĞUNU BİLİRSİN. ; BU KADAK MÜ TAHAR- RİK OLACAK. ARKAŞIN- İf * DAKİ DUVARDA BIR. GÜNEDEN KİMSE ŞÜPHE DELİKOLACAK .BURA - DAN Araş SOLMiŞTIR. İN EDEMEZ. HAYDİ KTT İA SöReLim! AA Ki BOR ——— —Madam! Şimdi burada ne Rodrik, ne de Honorata var, Şimdi karşımda Kontes Alamyı, kilisemizin düşmanı nı görüyorum. Ben ise hatalarından dolayı daima Allahtan affını istiyen bir günahkâr- dan başka bir şey değilim. Fakat ni- çin ayakta duruyorsunuz, otursanıza. Kudm tirtir titriyordu. Emre baş eğdi, gözleri yaşardı. Adam, kadının halini inceden inceye gözden geçiri- yordu. Kadın, etrafına göz gezdire- rek: — On yedi seneden beri., Evet tam on yedi sene var. Bu köşke son defa o- larak gelmiştim. Siz hatalarınızdan bahsediyorsunuz.. Fakat benimkileri- ni kim affedecek? — Allah büyüktür Madam!.. Bunu söylerken başını önüne eğdi. Bllerini göğsü üstünde birbirine ka- vuşturdu. Hiç bir şey sormadan bek- ledi. Kadıp: —Evet, diye sözüne devamı etti: Se- nelerden beri istirap içindeyim. Ağlı- yorum. Sözünde durmamış zevcelik vazifesini yapmamış, kocasına ihanet etmiş bir kadınım. Bir dakikalık öğün me, bir dakikalık hırs beni kucağını- za atmıştı. Ama ben de cezamı çektim. Hem çok ağır bir surette. Ah o çocuk! O kızcağız.. Bir türlü hatırımdan çık- mıyor.. Zavallı kabahatsiz yavruyu büyük bir alçaklıkla kilise kapısına bıraktığım bu küçüğü düşündükçe çıl dıracak gibi oluyorum. Hayali gözü- mün önünden silinmiyor. Onu ne ka- dar düşündüm.. Sülülemizin uğradığı felâketler, hep bu işlediğim cinayetin haklı cozası olduğunu kaç kere düşün düm. 6 — Şüphe mi ediyorsunuz madam!.. Elbette onun cezasıdır! Allah büyük ve âdildir, Kontes Alma kendisini tutamamış- tı. Hiddetle atıldı. Bağırırcasına bir sesle: İeseeieean T Pavrs iaminde zengin bir adam tehlike içinde P Gundan polis hafiyesi x :9 a telefon edorek imdad ” tiyor. x :İlıgüwı—ımıd[y'-" Pavrs meehul bir kurşunin yaralanmıştır. BU erraf polisler de geliyorlar ve katili aramağa başlıyorl$” PENCE-. REDEN SAHÇEVE ATLADIYSE , BİTİ-İİ Üİ SİK ODADAN VEYA şU DU VARDAN ATEŞ ETMESİ İCADEDE FAKA'T NASIL? EF İSVERSE NDİSİ İÇİN ALIKOR ... aP (Devam ed! JİYA 47 — Rodrik! dedi. Çocuğu kilise ka- pısına bırakmamı siz söylemiştiniz. Şimdi nasıl oluyor da bu sözü bana söyliyebiliyorsunuz, — Madam! Ben şimdi bahsettiğiniz eski sevgili değilim! Papayım! Papa hiç bir vakit sevgilinizin kabahatle- rinden mes'ul olamaz. Kontes Alma düşünerek : — Evet, dedi. Sen—Per! Evet ne siz Rodrik, ne de ben Honorata'yım. Ben şimdi mukaddes pederimize baş vuruyorum, İstirhamlarımı onun a: yaklarına seriyorum.. — O halde maksadınızı söyleyin kr zım!, Elimden gelecek bir şeyse yapa rım.. Kontes kederli bir tavırla sözüne devam etti: — Sen—Per! İş yalnız beni alâka- dar etseydi ben çoktan dünyadan çe“ kilir giderdim. Bir mezara girmiş gi- bi manastıra çekilirdim... Papa şiddetle: — Ne güzel azim dedi, ne güzel ni- yet! — Fakat ne bu azmi, ne bu niyeti yapmağa hakkım yok. Kocam Kont Alma'ya gelince Monteforte kalesine mukabil tarafınızdan ne teklif edilir” se edilsin derhal kabul edecektir. — Kont Alma, Vatikanda parlak bir memuriyete kavuşabilir.. Yeter kiİ © kartal yuvasını terketsin. Bunu ken disine böylece söylersiniz. — Bildirmeğe hacet yok Sen—Per! Baş eğdiği takdirde nasıl mütefid ©* Tacağımı pek âlâ bilir.. — O halde niçin duruyor? Kendi- sİni meneden var mı? — Monteforte kalesini teslimdef meneden var mı?. Evet var.. Onu kâ* leyi teslimden ve beni manastıra <& kilmekten meneden var.. Bu da kizım Beatristir. — Bir çotuk.. Ben onu milyonlar harcıyarak çeyizler ve kendisine pret — ses Ünvanını verebilirim. Hattâ dâhâ