HABER — Akşam Postast ; Bü e P I e li Keşiflerini kendisile $eiz mewbs| Haftada iki defa | beraber mezara (Seçik başı mahvolan adam! kumarbağ! götürmeseydi 22 İ Dikkat ediyor musunuz? Istan- Dünyanın en talili. buldaki bir çok mahallebici dük- kânlarınm içi bugünlerde mutfak Doktor Kolonna' insanlar ne kazanacaklardı ? Doktor Colonna, Madridde doğmuş, Vaşingtonda büyümüş eski bir hariciye memurunun Oğ-| lu idi. Kırk dokuz yaşında (o iken bir ziyafet gecesi (1917) Vaşing » | tonda ölmüştür. Doktor Colonna ruhiyat müte » | hassısı olmakla beraber ayni za-| manda da bir medyumdu.. ! | Colönna, ruhi hastalıklara tu «| tulan bir çok kimseleri kendi u- suliyle tedavi etmiştir. Colonnanın esrarengiz hir klini. ği Bu klinikteki has talar çok kısa zamanda © iyileşip hayata karışırlar (o ve gene eskisi gibi sıhhatli bir adam olarak işle- İ “iyle uğraşmağa başlarlardı. İ Doktor Colonna hastalarını na- sıl tedavi ediyordu? İşte bu bir sirdr.. bile bilmiyor- vardı. Bunu hastaları lardı. Colonna, kliniğine yatıracağı hastanm sadece kalbini muayene eder, sağlamsa, hastaya kliniğinin kapısmı açardı. Bir milyonerin kızı olan Mis Wals, günün birinde nasılsa, içti- mai hayatta mevkii olmıyan bir erkeği sevmişti, Mis Wals bu sev- gisini babasına açamıyarak kal - binde saklamış ve nihayet bu isti- rabla ruhi bir hastalığa tutulmuş” tu, Mis Wals'ı en meşhur ruhiyat mütahassısları bile tedavi edemi- yorlardı. Genç kızın babası, kızı- nın uğrunda milyonlarını sarfet eğe başlamıştı. Bir gün Mis Wals'i Nevyorktan | Vaşingtona getirdiler ve Colonna'ya başvurdular, Colonna bu gene kızın kalbini muayene ederek: — Kızımızı maalesef tedavi e - demiyeceğ'm! Demiş ve para sarfetmekten çe- kinmiyen milyönerin yüzüne kli . niğinin kapısını kapamıştı. Bu hâdiseye kadar bütün Ame. rika ruhiyat âlimlerinin: “Şarla » tan ve şantajcı bir doktor,, diye- rek fırsat düşdükce elbirliğile hü- cum ve tenkit ettikleri Colonna, Mis Wals'i reddettiğ! günden iti. baren Amerikada tanmmış ve âleminin nazarı dikkatini celbar. eğe başlamıştı. Artık herkes anlamıştı ki, dok- tor Colonna para için çalışmıyor- du. Para kazanmak gayesile şar - latanlık yapsaydı, Mis Wals'in te- davisini üzerine almakla milyon- lar kazanabilirdi, doktor Bu hâdiseden sonra bütün göz- ler doktor Colonna'ya çevrilmişti, Bazı âlimler Colonna'nın teda- vi ettiği hastalarla görüşerek, na- sıl ve ne ile iyileştiklerini sordu « larsa da, hastalar hiç bir şey bil . mediklerini söylemişlerdi. | yarete gelen bir arkadaşının İ sarılmak istedi. İ suçunu itiraf ettird'kten sonra: | beşeriyet ilim namma çok şeyler ! salıştı. Trb âleminin dikkat gözü. | | Herkes onu tekrar d'rilib kalka - | Doktor Colonnanın çok kuv « vetli gözleri vardı. Hastalarmın kafalarmın içinde gizledikleri her şeyi kolayca keşfedebiliyordu. O, bazan aile arasmda bir çok eğlenceli tecrübeler de yapardr. İdi. nın zekâsından | Bu tecrübelerde hazır bulunan doktorlar, Colonna'nın zeki bir | hokkabaz olduğuna hükmederler- di, Colonna hazırınu güldürmek için, ağzı kapalı bir şampanya şi- çesini dibinden içer, herkesin zih- ' ninden geçenleri aynen söyliyerek hazır bulunanları merak ve hay - retler içinde bırakırdı. Colohna, bir gün kendisini zi - yü züne bakarak: — Sen şimdi bir suç işlemişsin ! Demişti. Arkadaşı biraz önce hakikaten bir suc işlemişti ama, bunu şeytanlar bile görmemişti... Şaşaladı: — Sen peygamber misin? Diyerek doktorun (o gırtlağına Colonna'nın bir şeyden haberi yoktu. Dört beş gündenberi klini. ğinden dışarıya bile çıkmamıştı. — Sen, karından gizlediğin piç çocuğunu kendi elinle (Oboğdun, değil mi? Diye bağırınca, arkadaşınm el. leri titremişti, O, arkadaşma bu — Kafanın içindekileri aynada görür gibi görüyorum! Benden hiç kimse bir şey saklıyamaz.... Demiş ve arkadaşını ele vermi- yerek, tekdirle kliniğinden dışa. rıya atmışir. Colonna bekârdı. Hiç bir ka - | dma itimadı yoktu. Niçin | evlen. mediğini soranlara: İ — Ben ancak gözlerim kör ol. duğu zaman evlenebilirim. O va « kit te bana topal bir kadın bile varmaz. Diye cevab ver'rdi. Doktor Colonna umumi harbin son yılında bir aile çayında birden bire öldü. O, zekâsını herkesin işine ya - rayacak bir şekilde kullansaydı, kazanmış olacaktı. Colonna otuz yıl mütemadiyen ne çarpan mühim bir nokta üze - rinde durdu: İnsan beynini oku- mak. Fennen izah edilm'yen keşifle- rini otuz saniye içinde kendisile beraber mezara götüren doktor Colonna'nm vücudu soğuduğu halde alnı sıcaktı... Cesedini üç gün tabuta koymadan beklettiler: cak sântyordu. Colonna kalb durmasmdan öl- müştü, Basından saatlerce O hafif uğultular eksetti, Doktorlar kafa- tasını yarıb tetkik etmek istediler, Fakat, ans: razı olmadı. Celonna'nır. hayatı esrarla do - lu idi, O'#ümü de bir sır olarak kal ! dı. Colonnadan beşeriyet istifade edebilirdi. Çünkü o, bugün hâlâ karanlık kalan hayat perdesinin arkasını gürmüş bir ilim adamıy - gibi kokuyor; kapıdan içeriye dalar dalmaz insanın burnuna bir yağ, bir et, b'r soğan, bir sarım- sak, bir ciğer, bir fasulye kokusu- dur çarpıyor! Halbuki bizim bil - diğimiz mahallebici dükkânmdan içeriye girince insanın burnuna mis gibi süt, kaymak ve gene mis gibi gülsuyu, tarçın kokusu çar - par! Girin bir mahallebici dükkânı- na da bakın, o keskin yağ, et, s0- gan, sarımsak, ciğer, fasulye ko - kusundan haf'f süt kaymak gülsuyu, tarçın kokusunu duymr- ya vakit bulabilecek misiniz? İstanbul mahallebicilerinin yüz de doksanı, hattâ hemen hepsi son günlerde işi yarı mahalleb'ci- lik, yarı aşcılığa vurdular, bakı - yorsunuz, sağ camekânda kâse kâ se, tabak tabak sütlâç, aşure, ma- hallebi, tavuk göğsü... Sol came- kânda ise yumurtalı piyaz, ciğer kebabı, söğüş... Sonra tezgâhm sağında şıra, limonata şişeleri, s0- lunda çorba pilav tencereleri... Or tadaki masanm üstünde de börek, poğaça tepsisi... Gel de şimdi bu - raya gir, ağız tadiyle bir maha'lebi ye, bir limonata, porta- kal iç! Sen mahallebiyi yerken otur « duğun masanın karşısına başka biri çöküp üstü soğan maydanoz dolu ciğer kebabını atışlırıyor, yahud yanan içini serinletmek için bir masada serin serin o portakal İ şerbeti içen bir Kadim karşısına ! sen geğip başsuyu ile kaynar çor- baya kaşık sallıyorsun! Eskiden beri mahallebicilik baş ka şey, aşcılık başka şeydir. Fa - kat, gelin de şimdi siz bunu İstan- bul mahallebicilerine anlatın! Dün, ben mahallebicinin birine bunu anlatacak oldum: — Öyleyse, dedi, aşcılar da, mabhallebi, sütlâç, aşure tavuk göğ sü, ekmek kadayıfı gibi şeyleri ya pıb satmasınlar! Mademki mahal lebicilik ayrı, aşcılık ayrı şeyler - dir; niçin aşcılar bunları yapıb sa tıyorlar? Mademki onlar, bunları yapıb satarak bizim kârımıza or - tak oluyorlar; bizde işte böyle mahallebinin, sütlâcm, aşurenin tavuk göğsünün, kadayıfm yanı sıra çorba, pilav, börek, fasulye pilâkisi, ciğer kebabı yapıb sata- rak onların kârma ortak olaca- ğız! Bu mahallebicinin , söylediği bir bakıma doğru idi, İlkin, aşcı dükkânının ağır yemek kokuları arasında mahallebinin, ( sütlâcn aşurenin, tavuk göğsünün hafif kokuları insanı biç rahatsız et- mez Mahkallebici (o dükkânlarmdaki mahallebilerin, sütlâcların, O aşu- relerin tavuk göğüslerinin, limo - nataların hafif kokuları arasmda ise çorba, pilav, börek, ciğer ke - babı, fasulye, yumurta O kokuları insana pek hoş gelmez! Mesele gene mahallebicilerin kendi bilecekleri iş... İsterlerse dükkânlarının bir tarafma koca İ bir ocak ve bu ocağın üzerine İen- duha bir kazgan yerleştir'p işkem be çorbası ile paçacılığa da başlı. yabilirler. Gezgin Haberci ve | sütlâç, | kumar yüzünden, hapise Bir insan nasıl zengin olabilir? Eğer büyük bir sermayesi varsa muhtelif kârlı işlere girişir. Talii de biraz yaver oldu mu on, on beş yıl içinde zengin olup gider. Bazılarına da büyük piyanko - lar vurur, kimine bir dan büyük bir m'ras kalır, kimi- nin tarlasında altın madeni çıkar. Kimi de kafasmı yorarak bir şey icad eder ve bunun sayesinde zen gin olur. Yumruklarının kuvvetile milyoner olanlarla bazı talili san'- alkârları da bunlara katarsak bir noksnile bütün zengin olma usul - | lerini söylemiş oluruz. En son zengin olma usulü de kumardan kazanarak zengin ol - maklır, Fakat hâdiseler göstermiştir ki milyonda bir kazanmak ihtimali olan bu son usulle zengin olanlar muhakkak surette bir gün mahvol mağa ve servetlerini kaybetmeğe mahküm bulunuyorlar. Kumar oynıyarak evvelâ zen « gin, sonra mahvolanlardan de meşhur İngiliz asilzadelerin - den Lord Klizent'tir. Lord Klizent eskiden İngilte - renin meşhur “Royal Mail,, deniz nakliyatı şirketinin umumi müdü. rü idi. Asalet derecesi de 17 gibi çok yüksektir. Yani İngilterenin 17 nci derecede asil familyasma | mensubdur. Klizent, kumar için yaratılmış olduğu kadar pokere O ve rulete düşkündü. Her zaman kumar ma- #sasına ilk önce oturur, ve en son- ra kalkardı. Lord Klizent ayni zamanda dünyanın en kibar ve centilmen kumarcısı olmakla da meşhurdu. İster kazansın, ister kaybetsin, hiç bir heyecan göstermez, ve hiç bir zaman soğuk kanlılığını zerrece bırakmazdı. O kadar ki uzaktan bakanlar hiç bir zaman Okazanı- yor mu, kayıb ms ediyor farkede- mezlerdi. Bir gün Klizent, Biaris'de saat dokuzda rulet masasına oturmuş ve oynamağa başlamış. Saat on bire kadar hiç bir müsbet veya menfi netice görülmemiş. Bazan kazanmış, bazan da kaybetmiş. Fakat saat on birden sonra birden bire geniş mikyasta kazanmağa | başlamış. Bütün parasını koydu - ğu numara arka arkaya 7 defa ka- zanmış ve ilk koyduğu paranm 252 mislini almıştır. Önünde yarım milyon altın İn- iliz lirası birikmişti. —Bizim pa- ra ile dört milyon lira—, Masanın etrafma toplanan kalabalık heye- | canla oyunu seyrediyor ve nefes alamıyordu. Buna xukabil en s0- ğuk kanlı adam gene Lord Kli. zent'ti, Lord Klizent'in büyük cüretle. rinden biri de oyun oynarken da ima elindeki paranm heps'ni koy. masıdır. Nitekim bu hareketinin cezası. ! nı çekti.Yedi defa arka arkaya kazandıktan sonra sekizincide heps'ni kaybetti. O kadar ki ce- binde bir peni bile kalmamıştı. Herkes şimdi ne yapacak diye kendisine bakarken Lord Klizent büyük bir soğuk kanlılıkla masa - akrabasın- | biri | . girdi 4 dan kalkmış, biraz ileride ra sunu içer bir arkadaşına yak rak şu suali sormuştur: dr — Acaba yarın hava nasil © cak? Yatla bir gezinti yap' tiyorum da!... Bundan #onra diğer salons miş, ve tanıdığı iki kadma 8“ tıralarını anlatmıştır. Ertesi günü de bu ziyanın hiç kimseye bahsetmemiş V8 yarışlarına giderek bütün 5 ni hiş tanımadığı, ve hiç ki o nin para koymadığı bir ata U mustur, i Tesadüf neticesi at, yarısı Si | zanmış, Lord Klizent 700 frank almıştır. Lord Klizent şunları söy“ miş: — Hayat çok güzeldir. çe bir insan bülün varını yoğunü" | İletin 36 numarasından birine yar ve ruletin yuvarlağı dön” başlarsa o zaman çok dabs şe Li zel ve heyecanlıdır. En az haftada iki defa ue” men mahkvoluyorum. Ondan a ra tekrar karanmağa başlay”.. hayatın bütün lezzetini ve güz Tiğini duyuyorum. Bir ata 100 İngiliz lirası yi” koymak hiçlir, Bir gecede P de 1000 İngiliz lirası kayba de şerefsiz bir hâdisedir. Pi hiç tanımadığınız bir ata bir ğ yon koymak, işte bu bir ş€7' Hayatın —ki bence am gayesi ya hep, veya hiç olma! Lord Klizent gündüzleri “, fesinde son zamanlara kada rüst olarak çalışırdı. Fakat if kendisini okadar bürümüştül vaşyavaş umumi direktörlük | sini de suüst'male başladı. E şirketin sermayesile bir takı”, tanınmamış eshamlar satım ali ğa başladı. İlk zamanlar Kli#' in aldığı esham yükseldi, Pİ, larda kapış kapış g'tmeğe bel dı. Kumpanya bundan çok fe gördü. Fakat sonra iş biri li değişti. Esham asıl kıymet yel onda birine inince Royal kumpanyası da :flâs etti. ei Kumpanya hissedarları 7 sini dava ettiler. Klizent de ae” kabahati üstüne aldı ev İa8 nin bu 17 nci derecede asil sekiz yıl hap'se mahküm o! Lordu herkes severdi. Haf giltere Kralı Başinci Cere Lord hapise mahküm © ir dostları kendisini kurtarmi li diler. Fakat o, soğuk kan! dei asla kaybetmeden bunu #1 reddetti: — Ben kumarm esiri idi” lerime kapılarak kendi şan of” başka cemiyetin de şansı ile mağa başladım. Gördüğü ya müstahakım! g5 M.. e aaRAAM azma amdan az Doktor , Ali ismail, Haydarpaşa hastanesi mütehassısı Urologue — Operatei” Babıâli caddesi Meserrf? li 88 numarada her gün ö gili & sonra saat ikiden sekiz€ £ Eman