Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
DA Tkincikânün 1935 Modern birevlenme! Bir kont, radyoda sesini din- leyerek aşık olduğu bir kadınla evlendi Radyoda tanışarak evlenen karı koca Filmlerde satıcı kızların um madıkları tarzda evleniş imkânını bulduldarını, zengin erkeklere rasç isrek onların hoşuna gittik - lerini, servete kavuştuklarımı gö - rürüz. Bu görünüşler, çoğumuz - da hakikatten çok uzak bir film mevzuu intibamı uyandırır. Hiç böyle şey olur mu?.. Filmde evet, hayatta hayır!... Çoğumuz böyle düşünürüz. Fakat, böyle şeyler bazan ha - yatta da oluyor. Bu itibarla film - dekileri sırf bir hayal eseri değil,| — hayattasolan - şeyin perdeye aksi sayabiliriz. Bu gibi hoş macera - lara aid bir hayli misal göstermek mümkündür. adamlarından biri olan Ağa Han, bir müddet evvel (Eks le Ben,, de şekerleme satan bir kızla karşılaş- mış, kız hoşuna gitmiş ve derhal - kendisine nikâhlamıştı. Bu su - retle, dünkü fakir Fransız güze - h, bugün dünyanın en zengin ka- dınlarından biridir. Son derece - de zengin kocasının yanıs'ra, enki bar insanların girib çıktıkları sa - lonlara girib çıkıyor. Tabit onun böyle birdenbire zengin oluşuna| gıbta, hattâ hased edenler, hadsiz, hesabsız! Bu arada, bazan da netice böy- leçıkmaz. Geçenlerde “Pistiyan,, da dansözlük eden bir kızı seyre- “den bir mihrace, ona karşı tema- yül göstermis, buluşmuşlar, tatlı tatlr muhat”->te dalmıslar, mihra-| ce kıza kendisini nikâhlıyacağı ve Hindistana götüreceği vaadinde bulunmuştu.fakat, sonradan vaadı nı unutmuş, Hindistana tek başı- . o ma dönmuştı,ı. Buyuk ümidlere kn önkr . | can duyuyor. Meselâ, Hindistanım en zengin İred pılan dansöz de, uğradığı hayal inkisarının tesiri altında aylarca kıvranmış, ağlamış, nihayet ya - tağa düşmüş ve — kederinden öl- e Avrupa gazeteleri, şimdi yeni bir maceradanm bahsediyorlar. Şa- to v çiftlik sahibi genç bir İtalyan Kontu, Caneva di Rivarola, şato- sunun salonlarından birinde otur- mus, misafirleriyle beraber radyo dinliyor. Bir aralık eli düğmeye gidiyor, düğmeyi gelişi srüzel çe— vu'ı_yor ar nü ç"îğtyor Berrak, hoş%îrîaâm sesi, salonda akisler — bırakıyor. Genç İtalyan Kontu, içten heye - Ah bu ses, ah bu ses!... Ö, şimdiye kadar bu kadar güzel ses işitmediği hissine kapı - İryor. Kimbilir, sesi böyle güzel olan kadının kendisi ne kadar gü- zeldir! Kont, böyle düşünüyor ve| bu artist kadını arayıb bulmağa aa karar veriyor. Derhal Londraya hareket ediyor. Sesi güzel olanların kendileri her zaman güzel olmazlar. Lâkin Kontun da, artist kadının da talihi vardır. Muganniye Erna Bekke'- nin hem sesi güzeldir, hem de kendisi! Tanışryorlar, sevişiyorlar, evlenta>yi kararlaştırryorlar - ve birkaç gün sonra, evleniyorlar. İş te bu romantik maceranın sonu da böyle bir “Happy end,, dir! Karı, koca şimdi bal ayı seya- hatini geçiriyorlar. Kont, yirmi yedi, karısı yirmi bir yaşındadır. Resimüde genç karı kocayı, yanya- na görüyorsunuz. Bu resim, ken- dileri bal ayı seyahatine çıkarken, Londra istasyonunda çekilmistir! NWevyork limanında, bir tank gemisi gece yarısı bir vapura çarp- miş, tapuru batırmıştır. “Leksinton,, ismini taşıyan bu vapurdaki yüz otuz dokuz yolcu, gece karanlığında buz gibi sular arasında kalmış - lar, f*-at etraftan çabuk yetişilerek, hepsi de kurtarılmışlardır. Resimde batan vapuru görüyorsunuz. Bu resim, “Televizyon,, u- suliyle aksettirilmiştir. "7 Saglam insan ,, nesli sönmiye yüz tuttu! — Gösterilen sebepler : Gıdasızlık; ve aşk hastalığıdır sefalet Nevyork — (Husuıî) -— Nev. yorkta “Sağlam insan neslinin sönmesi,, hâdisesi son günlerin en mühim meselelerinden birini teşkil etmektedir. Bu işle uzun yıllardan beri meşğul olan doktor — (Brayton) nun iddiası şudur: “Sağlam insan neslinin — ge- | çen elli yıl evvelki zamana gö - re — sönmeğe yuz tutuşunun bir çok sebepleri vardır: 1) gı- dasızlık, 2) sefalet, 3) aşk has- talığı. Bunların üçünden de müuztarip olan beşeriyet elbette ki, sağlam nesil yetiştiremez.,, Profesör Brayton'un iddiası- doktorlar arasmda dedikodudan ziyade büyük bir alâka ve me - rak uyandırmıştır. Profesörün iddiasını tetkik edenler, hakikaten sağlam in - san neslinin yıllar geçtikçe sön- düğünü ve yeni neslin cılız, has- | talıklı çocuklar yetiştirdiğini görmüşlerdir. Şimdiye kadar yapılan nis - betsizliklere — göre, — Amerika (Sıhhatli insanlar memletreti o - larak tanmmıştı. Amerikalılar bü sahada endişeye — düşünce, Avrupalrlarm bu mevzula daha fazla alâkadar olacaklarında J Profesör Brayton saydığı se- beplerin başında (Gıdasızlık) 1 tesbit ettiği halde: (Aşk hasta - lığı ve cinsi meylânlar) mesele - sini gıdasızlık kadar ehemmiyet- li görmektedir. Kendini bir veya bir kaç ka- y dına knptırara.ı, bünye ve irade Bay Ali Sami Boyar a açık mektub —Baş tarafı 7 ncide— bati, Sabih, lâkaydiye, ebleliliğe, kıy- met bilmezliğe kurban gittiler. Onlar da, “Türk san'ati,, diye, zavallı sesle- rinin bütün kuvyeti ile, haykırmış, duürmüuşlardı! Henüz Teşim talebesi iken açtığımız “Yeni Resim Cemiyeti,, nden düne kadar açtığımız sergiler, yazdığmız yazıları, müze galeri, sergi yeri — için yaptığımız teşebbüsleri size sayacak | değilim. Kuvvetli bir plâstik — san'at cereyanı yapmak İçin senelerden beri devam eden bu uğraşmalarımız, bu didişmelerimiz, sizler gibi tablo — ya- parak para kazanmak şöyle dursun, bize pek pahalıya bile mal oldular. Biz san'atin ideali için çalıştık, çalı- şıyoruz, çalışacağız. Ne de olsa hatırı sayılır bir bilgiye ve zannettiğinizden pek daha çok klâsikliği anlamış — bir kültüre dayanarak memlekete canlr eserler vermek istedik ve istiyoruz. Ön seneye yakınm bir zamandır devam eden bu mücadeleyi başa iç'n nasıl mı yaşıyoruz? Kimi koskoca herifken, san'ati bırakmamak için a - na baba ekmeği yer. Kimâmniz, Sabih gibi, Muhittin gibi, sefaleten ve verem den ölür. Kimimiz klişe temizler, Kimimiz mu harrirlik eder. Çoğumuz gece, mavi lâmba ile resim yaparız, Gene pek ço- ğumuz haftada bir tuvalin karşısıma geçmek bahtiyarlığına naildir. Hal böyle iken gene yazıyor, çiziyor, resim yapıyor, memleket için uğraşıyoruz. Ve tabii bunu yapmak için metelik ka zanmak şöyle dursun, kesemizi açıyo- ruz! Gene hal böyle iken, Bay Sami, ye- ni Türk san'atini smir harici çıkara- itibariyle zayıflıyan bir erkek, kırk yaşmdan sonra evleniyor ve bu erkek çocuğu şüphe yok ki, yirmi beş yaşmda bir erke - #in getireceği çocuktan çak cı - İrz ve cemiyete faydasız bir fert olarak büyüyor. İçtimaiyat âlimleri kadar, her ferdin üzerinde işliyeceği ve duracağı pek tabii olan bu hâdi- se etrafında yakında Şikagoda da büyük doktorlardan mürek - keb bir toplantı yapılacaktır. Amerikanın neş'esiz erkeği Birincikânunun yirmi dör - düncü günü Kaliforniyada top - lanan sanayi birliği murahhas - ları arasında meraklı bir bahis açılmıştı: Âmerikanın neşesiz, erkeği kimdir? Buzlardan — bir kısmı, eski | Cümhurreisi Huverin Cümhur - reisliğinden düştüğü günden be- ri gülmediğini, diğer kısmı da Rokfellerin uzun yıllardan be- ri göze çarpan neşesizlik içinde yaşadığı nr ileri sürmüşlerdi. O sırada (Ditroit) şehrine gelen bir sinema rejisörü: — Amerikanın en neşesiz er- miş. . Bu hüküm üzerine — herkes Sarlonun hayatiyle meşgul ol - mağa başladı. Alımnan netice şu- dur: Sarlo üç yıldan beri, ne âle - mi güldüren film . çeviriyor, ne de kendisi guluyormug' -keği komik Çarıl Çaplindir! De-.| *zincirlenmiştir. Bu hükümden sonra, h“w Şarloya acımağa başlamıştı" Harp tehlikesi var mM! Son günlerde Amerikan İ': zeteleri, Avrupada harp ları dolaştığından bahisle € şeli yazılar yazıyorlardı. Roosevelt — bu endişeyi sözle bertaraf etti: bir — Avrupada harp yok“"" Siyaset bazirgânlarının 28 man zaman ortaya attıklari b“ tehlikenin arkasında bir çok *” lâh fabrikalarmım, ağzı açılıf! ejderler gibi, kapıları aralandi * ğını teessürle görüyorduk. teminat üzerine, barut fıç w tekrar kapatılmış — ve ınsanlia | ölüme sevkedecek — olan ,ılll' | fabrikalarının tekrar kap!w! | Şimdi, bu teminattan sollf" yeni bir mesele çıktı: Boşta ks' lan amele nasıl geçinecek? ' Şikago hükümeti bu işe bir çare buldu: Ameleyi yolllf da çalıştırmak ve bu suretle şe* hirleri imar etmek. Ü Bunun için şehir bütçelerif * den ayrılacak olan tahsisatla » melenin yevmıyelerı temin edi* Yocalekryne v t VA0 y jı!’" İşsiz amelelere iş bulmak 14'/ nin bu şekilde halledileceğin * | den herkes memnudur. Mew”“ | nun olmıyan küçük — bir zü var: Silâh fabrikaları. Şikago — hükümeti bunlar! susturmanın çaresini de — arâ "'ıw maktadn'. rak sizden çok bilgili ecnebilere işle- rimizi bile beğendiriyoruz. Meselâ si- zin de hayranı olduğunuz Sovyetlere geçen sene bir kaç desen yollamıştık, Pek beğenmişler de hakklırmızda uzun uzun yazı yazmışlar! İki üç seneden beri, jürileri sıkı olan Salon d'Au- Parisin muhtelif hususi galerilerine eser verdik ve güzel tenkitler topla- dık. Parantez altında şunu da söyli- yeyim ki bu tenkitler, para ile yazı ve resim basan propaganda mecmuala- rında çıkmadı; içimizden Bedri Rah- mi'nin şimdi Bükreşte bir sergisi a - çıktır, ve bu sergi Romanyanın en mühim kritikleri tarafından beğenil- miştir. Fransanın en ciddi kültür ga- zetesi olan “Les Nouvelles Litterai- res,, ayrı ayrı isim sayarak bizden ve yeni Türk san'atinden bahsetti. Bay Sami, bunları yazdıkça hicap duyuyorum. Bize “ne de kendilerini beğenmiş insanlar!,, dedirteceksiniz. Fakat söylediğim gibi, kafalara kakmaya karar verdik, devam ediyo- rum. Hiç birinizin şimdiye kadar mu- vaffak olmadığı bu sınır harici işle- rin yanmımda bir de içte yaptığımız hak kında bir iki şey daha söyliyeyim. Ge- çen sene “D,, grupu ismi altında top- landık ve bu kısa zamanda dört sergi açtık, üç konferans verdirdik, bir sü- rü neşriyat yaptık, Moskoövaya ve Le- ningrada eser gönderdik. Eserlerin | mahiyetine gelince: bunlar modern- | dir. Fakat biz modernizmi, muşamba- lara bir takım boyalar sürüştürmek olarak anlamayoruz; — görüşlerimizi, tozlanmış raflardan değil, yeni kül- türün canlı kaynaklarından alıyoruz. “D,, grupunun ilk desen sergisini gez- mek merakında bulunsa idiniz, sizler- disip | desen çizdiğimizi görürdünüz. lu.’ burtf tomne'a, Tuileries'ye eser veriyoruz. | metafizik ruhuna varmanm ne detlı | olduğunu ummam ki bilesiniz! den çok fazla klâsik oldugumuzw hkiç birinizin şimdiye kadar yapdf;, dığı, şimdiden sonra hiç yapamü Ii'ı cağı kadar mazbut, dürüst, terbiyeyi tıkır tıkır kol, ayak, çizmek zannetiğinizden kle.sısl!’, Bay Sami, icab ederse sızm!e ve â" zin bütün arkadaşlarınızla klâsik fl' sen ve boya konkuruna gireriz. Â padan bir de mütehassıs çağırt w bakalrm sizden mi bizden mi, * küvretli rakursi çiziyor! Sadedi aşmayım. Sapır sapır olld kurbanı veren, bir çatı ve bir | ekmek bulunca fisebilillâh san'üt J' ulusal san'at için çalışan genç” yaptıkları hakkında size sütunlarf Z'# lusu yazı yazabilirim. Siz tabiî bildiğinizi okursunuz, Fakat gent * lüyorum ki maksat etrafı nyî':::' mak ve nankörlüğe artık fazla ı" mülü kalmıyan gençliğin —Türk .,ı at gençliğinin— hakiki vaziye w latmaktır. Size hitap edişim, siz€ bir şekilde şahsi garezim ve tel*ıdw olduğundan değil; fakat mücade ’g mek istediğimiz zihniyetin adetâ totyp, i oluşunuzdandır. M Modern san'at, ve modern S' genç Türk san'atkârları ile te dlu tiğiniz muhafazakâr tarz arasiP & münakasaya canlı bir mana “& için, La Rochefoucauld'un bir sini hatırlatmaktan kendimi ** yorum. O vecizede şüdur: “Mutavassıt kafalar, dar idl'“u ni aşan şeyleri dalma inkâr © kötülemeğe uğraşırlar.., Saygılarım, Bay Ali Sami. ——— Nurullah Cemal BER”