'Gülmek yalnız insanlara mı —— ! j J » Yü eee HABER — Akşam Postası mahsustur ?.. Hayvanlar da güler mi? Bazıları evet bazıları hayır diyorlar ama.. lxrRııı.lo “Gülmek insanlara has- | » derken, bütün hayvanlardan ;:hz insanın gülmek sırrına maz T olduğunu söylemek istiyordu. _ir kendiside söyled'ğine pek e- j N değildi. Esasen 400 sene ev - | ı':ı_ fen böyle bir şeyi kat'iyyetle K da ettirecek kadar mükemmel- | Hmemişli. P Ötetaraftan insan denilen | Çahlak, kendisinin öteki mahlük- | Va hâkimiyetine o kadar inan- :*: îı?iyordu ki, gülmenin yalnız “ disine mahsus olduğunu iddi - & haklı görünebilirdi. İnsanlar B I'İilerini öteki mahlükların hâ-v 1 yapmışlardı, ve fillere, aslan l:nr.lı şığlınluı, yani hayvanların | bi üyüklerine hükümlerini geçi- | €k buna inanmışlardı,. Yalnız ı unutmamalı ki üyü klvunlırı hâkim olıı; e::,,b::.’ıuk —:hıkkxzua:;"ıfüçüklu'min bile Blsselâ m'kropların. İşte, insanlar BAA :“-'ıı; tar yuz arabasının atıdır. Bo- , 'Ş bir olomobilin karşısına geç- | * Onunla alay ederek gülüyor. — | , Fakat gülmenin ne olduğunu hı:fldzn geçirelim, Lügate ba- tini gülmenin şöyle tar'f edildi- “ıdılöl'iiyoruı: “Ant bir neşeyi Tan iten, bazan da gürültü çıka- Ağızın ve dudakların hareke - li:.“ 'll_'ife göre dudakların ve | tine 'N gürültü çıkararak harekce- 'lü.lü, denilirse, ve gülüş te a- _:;'_M!Gnin b'ldirilişi ise, sözüm | ı.,m"ten hariç, bir eşek dudak - T ve ağzını oynatarak — garip | Çıkardığı zaman neşesini 'Yor, yani gülüyor demektir. takdirde de ya “gülmek insan- İ s,, bir şey oluyor, yahut ta hi, gülüşü ile, eşeğin —Affi- ı“'î:_'imren söylüyorum. Çün - ği ç be budur— anırması ara - bir fark olmuyor. d":': dçok insanlar hayvanların Pi iklarmı, zekâları olmadı- İi,o:.kîn;mık!e hâlâ devam e - Nıı. 'l' k!uın da, hayvanla- 'h)".'îu' ins'yakları ile- hareket | Di zannederler. M ae e müşünü sıçrı- M' ttrafında dolaşıp yuleî;e er hldiri 4| L.R.ble doktordu. Bununla bera - | v momumunn yuvarlanarak kutlulıyan bir kö- Zekâları ve görüşlerinin ince- pek, sevincini göstermiyor mu? | likleri ile tanmmış ressamlar hay- Sevinmek te bir h'ssin ifadesi de- ğil midir. İREEİİRERAKİ Şu maymuna bakınız. Kendisine, iyi çalışırsa yemekte muz vereceğini söyliyen canbazane müdürüne “kimi aldatıyorsun!,, der gibi kahkahayla karşılık veriyor. En güzel sinema yaldızları bu pü len; sevlmli aslan yavrusu kadar ca- na yakız: vuder? Yü bü kara düşü Bilerini dizic;- ne vurarak katılacak gibi gülen, gül- mekten kırılan bu ayı, acaba bizlere “mi gülüyor? N X?' | hayvana bir hususiyet vererek da- # |ha doğrusu her hayvanın hususi- | yapmadı mı? van resmi yaparak onlara tıpkı insanlardaki h'slerin akislerini, çizgilerini vermiyorlar mı? Mese- lâ Miki Farenin yaradıcısı Volt La Fonten hikâyelerinde her 1 , Disney gibi. J yetlerini alarak onları insanlarda ki beşeri hislerin — tercümanları Avcısı tarafımndan sıkıştırılan geyiğin gözlerinden yaşlar akıtan | ölümünün yaklaştığı hissi değil midir? Elbette ki hayvanlar da insan - lar gibi sevinirler, istırap duyar - lar, gülerler, ağlarlar. Büyük âlim Darvin bundan yet miş sene evvel insanlarla hayvan- lar arasndaki dereceleri tayin e - derek hepsinin kıymetini vermiş - ti. Âlimler yalnız hayvanlarım de- zil, nebatların bile hisleri, tıpkı rikada yaşar. Büu resim bir aynanın karşısında iken alınmıştır. — Hayvan, aynada gördüğü aksinin siyah çizgili bir bBeyaz ata mı, yoksa beyaz çizgili | bu siyah ata mı alid olduğunu düşü- nüyor ve kendi haline gülüyor. insanlar gibi fakat kend'lerine ©| | mahsus yaşayış tarzları oldukla - | yını ispat etmişlerdir. Bütün bunları bildikten sonra, insanlar kendilerini hâlâ bütün mahlükatın hâkimi zannederlerse buna, hayvanlar, res'mlerimizde gördüğünüz gibi, hem de katıla katıla gülerler. Geçende Londrada büyük bir kâğıt deposundan yangın çıktı, depo, yandı. Bu yangının manzarası, emsoaline az rastgelinir bir manzara teşkil etmiştir. Depoda bulunan karnaval mevsimine mahsus ince, u- zun kâğıtlar, şerit şeklindeki kâğıtlar, alevden yılanlar gibl kurıla ksorıla havaya doğru uzanmış, yangın manzarası, âdeta bir karnaval gecesini gözönüne gelirimiştir. Resim, yangın gecesi alınmıştır. | Dalgaların bazan böyle 20 metreye yükseldiği görülmü yter DENİiZ şfacıaları - 'Tevfik Fikret, denizin durgun sularının altında gizlenen hırçın mağa susamış, bu gayeye vâsıl ol- mak iç'n de delirmiş gibi idi. Dur- tabiatini bize tek bir cümle ile ne | madan bombardımanına devam e- güzel tavsif etmiştir. Bakmız e - debiyatı cedidenin en büyük şairi | denizden bahsederken ne diyor: #Deniz kadın g'bidir hiç inanmak olmaz ha!...,, işte'onun hırçın ve asabi tabiatini, bize bütün mâna- sile anlatan kuyvetli bir ifade! Lâtif bir yaz gecesini gözünü- zün önüne getirin. Farzed'niz ki Boğaziçinde bir yalınm pencere - sine oturmuş çarşaf gibi sakin denizin üzerine akseden mehta- bın kıvıl kıvıl oynadığını seyredi- yorsunuz. En ufak bir şıpırtı bile duyulmuyor. Sular ay ışığınm doe- nuk ziyasına bürünerek sanki de- rin bir uykuya dalmış gibidir. o ne ilâhi sükünet, o ne tatlı ve zev- kine doyulmaz bir manzaradır!... Bir de fırtınanın tesirile onun ku- durmuş halini, köpürerek etrafa dehşetler saldığı azgın günlerini hatırlayın. Korkunç dalgaların birbirini kovalıyan canavarlar gi- bi sahildeki kayıklara çarparak şiddetli tarakalarla köpükler için- de dağıldığımı tasavvur edin!.Her ikisi arasında ne büyük bir tezat değil mi?, Denizin ne derece tahripkâr bir kuvvet olduğunu ve ne büyük fe- lâket ve facialara sebebiyet ver- diğini iyice anlamak için fırtmalı günlerde sahilden etrafı seyret- mek kâfidir. Görülen manzaranın dehşetine âdeta insanın inanamir yacağı gelir. Deniz sanki esraren- giz bir kuvvetin tesirile engin uçu rumlardan fışkırarak, taşmak, her şeyi yıkmak, boğmak - istiyormuş gibi görünür. Limanlara sığınmış olan gemi- ler bile sallanır, halatları — gıcir- dar, tahtaları çatırdar. Bazıları demirlerini tarıyarak enginlere doğru açılırlar. 1896 da , müthiş bir su dalgası Penmarc'h da balık çı gemilerini sahilden 600 metre içeri atmıştır. Sahile düşen balıma balıklarının cesetleri gibi gemile- rin tarlalar içinde yatan enkazı | tüyleri ürperttiren bir manzara ol- | sa gerek. Fırtına bazan o derece ş'ddet- “Kkolur ki hiç bir tazyikin yıkma - sına irtimal verilemiyecek meta - diyordu.. Sularm çılgınlığı korku verecek bir hal almıştı. Sular set- lere çarparak altmış metre irtifaa | kadar çıkıyor ve bu yükseklikten toz halinde yerlere serpilirken bir sis gibi ortalığı kaplıyordu. Bu öyle kesif b'r sis tabakası teşkil e- diyordu ki arasından hiç bir şey gözükmüyordu. Pek çok defa böyle fırtmalı günlerde, gemiciler gözleri önün- de cereyan eden facialara uzak- tan seyirci vaziyetinde kalmaktan başka çare bulamazlar. Hayatla - rından fazla sevdikleri gemileri « nin kyalara çarparak mahvoldu - ğunu göz yaşlar arasında seyre « derler. Felâketin doğurduğu acı i- le ne yapacağını şaşırmış ağla- maktan gözleri şişmiş fakir bir ge mici ailesin'n bazan çamurlar içi- ne diz çöküp dua ettiği görülür. Önlerindeki tahta parçaları daha * dün onlara iki lokma ekmek ka - zandıran biric'k teknelerinin bu- gün ellerinde kalmış enkazıdır... Denizin önüne geçilemiyen bu hırçınlıkları ile, küçük yaştan be- ri mücadeleye alışmış yağırz yüzlü gemiciler teknelerini o kadar se- verler ve ona o kadar bağlıdır'ar ki onun mahvolduğunu görmek - ten ise ölmeği tercih ederler. Karada bulundukları sırada birdenbire çıkan kasırganın tek - nelerini açıklara sürüklediğini gö rünce bir anda herşeyi unutarak yalnız onu kurtarmak — gayesile kendilerini muhakkak bir ölüme sevkedecek oaln kudurmuş deni - Ze attıkları ve bir daha buluna» madıkları çok defa görülmüştür.. Bütün hayatları fırtınalarla di- dinmek ve boğuşmak ile geçen bu zavallı fakir ve per'şan gemicile- rin ebedi medfenleri bile belli de- ğildir ki arkalarına — bıraktıkları yetim çocukları, dul karıları veya ihtiyar anneleri b'r gün mezarla- rınm başımma gelip onların istira - hati ruhu için dua edebils'nler... 8. Karsan nette yapıldığı zannedilen muaz - . zam su setlerini bile bir anda çök- türüverir. Cherbourg su seddi ki —dün - yanın en — metinlerinden bifidir. 1856 da çıkan kasırgada büyük hasara uğramıştır. Dalgalar iki üç bin kilo ğırlığındaki taşları sö- kerek 8 metre yükceklikteki par - maklıkların üzerinden rıhtrma at- mıştır. Bu cesim taşlar rıhtımın ü- zerine düşerken fırtınanın gürül - tüsüne karısarak bir volkan gibi patlryordu, Tabiat âdeta İnsanla - İ "AEAI d rım kurdukları bu metin eseri yık- |