D, b l? İkintikânun 1935 üyük zelzele hatırası ——— : Yavaş yahü! Duvarlarda sıva kalmadi, mektebi yıkacaksınız — İstanbul ahalisini günlerce bah- î”ı':'hı bostanlarda yatırmış olan Üyük zelzelede pek küçüktüm, Ört yaşında idim, mektebe de ye- ni başlamıştım. Mektebimiz Def- terdardaki Feshanenin karşısında zri Kasımpaşa camiinin avlu- sunda, kırmızı aşı boyalı, ahşap Ve köhnece bir mektepti. Sene üç Yüz ondu galiba!... O zaman bu 'f'hohh cadde tarafına Feshane byan mektebi denilen yarı as- k_'"- yarı mülki kârgir bir mekte- h temelleri atılıyordu. Fakat bu '*'ııeller'm sağlam olması için ye- Te, serendireği gibi koca koca di- ";klf-'l' kakılıyordu. O zamanlar vle büyük yapılar için şuraya traya kakılan bu direkleri heye- Molalarla bir takım ırgadlar ka- r'lardı. Bu ırgadlar gemi — halatlarına Yalın kalınlıktaki iplere bağlı üç, bey yz ekkalık bir demir balyozu bu iplerle çeke çeke — yedi, sekiz Tetre yükseğe kaldırırlar; sonra Ottadda duran irgad başının verdi- fi bir işeretle o koskoca alâmeti birdenb're ucu yere çakılı olan di- Teğin üzer'ne bırakırlar ve işte o *temâan aradan bir saniye geçme - den yeryerinden oynar, hattâ et - Yaftaki binaların duvarları sarsı - hr, penzerelri zangır zangır zan - tırdadı. Yere direk kakan — bu irgadların o koca balyozu yukarı- ya çek-rken gayrete gelmek için 1 bir güllenkleri bir de vardı. Ortadaki ırgat- haşı bu gülbenği okudukça ellerin & ip olan ırgatlar hep bir ağız- x_“ıa:ııı... Hooooo.... Hoooa! Diye bağırırlar ve sonuncu hooco i'“l d:'— çöktikten sonra ellerinden < Ç ralıvarince yedi, sekiz met- " lovalanmıış olan o mefret bal- S olanca hızı ile: — Güüüm! D"ı direğin tepesine inerdi. Wi vsim yaz başlangıcı idi. Za- 4 h argadlar her gün kan ter için- i= Zilbenk okuyarak ve Hoo00... Addaaaaa! çekerek durmadan, bı’_nmeden çalışıyorlardı. itiz, tiryaki bir kalfamız var- L onlara pek kızar, hattâ ara sı- l* Tektebin duvarları sarsılıb cam Ki Zangırdattıkça pencereden v- #anp onlara bağırırdı: y;* Yavaş, yavaş, duvarlarda sı- ı.,“_""““*h mektebi yıkacaksınız, Ç1 © şenlik görmediniz mi? ı.hıî'mııı kızdıran bu manza- bi 'e” bu bağırtılar, çağırtılar, güm n:ı'!ıer mektepteki biz çocukla - ı,",k'k hoşına gider, yanıbaşı -, n—"ğ"i © hay huyla, — çocukça kaş gi Müzü eğlendirirdik! Fa - ılı.i." &:ra boş ve dalgın bulun - Teğin Ğ zamanlar da balyoz di- " Üzerine inince — yerimizden ” arşın zıplardık! hııd.ı—.mın çok küçük olduğum tim, "mdi anlatacağım o wı'ıı fıe- Afzara olanca dekoru ile hâlâ :ühmîi" önündedir: "lııh.l'b. öğleden biraz önceydi, & şımızdaki ırgadların mu - Üi alyozu yedi, sekiz metre - 'm":oc. likten yere çakılı olan "ii" . direğin üzerine öyle bir likg, “işti ki, bu sefer bizimle bir DEN n:h“hîn sarıklı kalfaları da lr|.|_m;;.îîjk yarımşar — metre Amların, çerçevelerin zangır- di | Usr hiç de bundan önceki inişi zangırtılarına benzemiyor, duvarlar yer yer Çatlıyor ve sıva- ' lar kalıp kalıp dökülüyor, tavan çatırdıyordu, cereden başını uzatmış, avazı çık- tığı kadar ırgadları paylıyordu: da sıva kalmadı, mu?':tebi yıkacak- sınız be! Fakat ırgadlar çoktan oradan mışlardı. Neden sonra işi çakan' başka bir kalfa feryadı bastı: — Zelzele oluyor yahu, zelzele, Bina yıkılıyor! Bu feryad üzerine mekteb hbir karıştı, kalfa, hoca, hademe, ço - luk çocuk birbirine girdi. Artık ana baba günü olmuştu. İhtüyar hoca: — Küçükleri çıkarın, küçükle - ri brrakmayın! Diye tirtir tepiniyordu. Ben zel- | zele, melzele nedir bilmed i- | çin oturduğum köşede put gibi du- ruyordum. Neden sonra deli gibi yanıma kosan büyücek bir kız, beni ku - caklayınca, gene deli gibi bağı - | rarak kapıdan dışarıya attı. Biz mektebin taş merdivenlerini he - nüz inmistik ki ahsap — ve köhne ' Tzeekteb yan i'stil “>re yuvarlandı. .0 , 8a 46 | Beş dak'ke s-nra, yanımızda | —:;k?î kılıklı bir adam ile o kızın ) suşağında eve doğru gilerken ba- | bamti karşımıza çıktı | parmağımı ağzıma sokup damağı- | xat kaldırdıktan sonra beni kendi W kucağıma.aldı: - | Yollarda saçını başını yolan ka- | dınları, telâşlı telâşlı oraya bura- ; ya koşuşan erkekleri gördükçe or- talıkta korkunç bir hal olduğunu | anlıyor; fakat gene işin içyüzü ne- | dir? bir türlü kestiremiyordum. | O akşam mahallemizdeki bir kaç baostan, bal:tım, baştan başa çadırlarla dolmuş, bütün bu gep- | geniş, yemyeşil bostanlanlar san- ki uçsuz bucaksız bir sünnet düğü- nü yerine dönmüştü. Biz bostana, çayıra falan çıkmamıştık amma, bahçemiz geniş olduğu için bizim çadır da kendi evimizin bahçesi - ne kurulmuştu. O gün, o kıyamette beni eve getirip brraktıktan sonra rahmet- li babam Defterdardan boş kayı- | ga atlamış, küreklere yapışmış, | Yemiş iskelesine kadar — gelmiş, Asmaltına gidip oradaki bir tüc - | car komsumuzu yanına alarak tek rar ayni kayıkla Defterdara dön - müştü. Geçen akşam baktım da ba - bamdaki cesaretin dörtte biri bi - le bende kalmamış... Evin içinde zangırtı, tangırtı başlar bazlamaz ©o yağmurda, çamurda, o soğukta, rüzgârda hem de çorapsız, terlik- siz kendimi sokağa dar attım! Bereket versin, bizim bayan | gene cesaretliymiş... | — Ben sokakta tirtir titrerken bak- tım, o, kapıdan bana sesleniyor: — Ayol, üşür, soğuk alırsın, gir içeriye artık! Bir şey yok, yalnız | komşunun duvarı yıkılmış! Diyordu. Osman Cemal Kaygısız balyoz Titiz ve tiryaki kalfa gene pen- | — Yavaş ulan, yavaş, duvarlar- | | dağılmışlar, çil yavrusu gibi kaçış- ve hemön | HABER — Akşam Postast ; Bu küreyi yeni bir stratorfer Tababette tedavi usülleri gün- den güne garip şekiller almakta- | dır. Buharlı, çamurlu, sıcak hava- |li, radyo aktif tesaudatla, sulfor- | hu gazli ve her nevi emlâhlı sıcak su banyolarından sonra şimdi de tazyik edilmiş hava ile hastaların tedavisine başlanmıştır. Hakikati söylemek lâzım gelirse bu usül ile tedavi pek de yeni değildir. Daha 1835 te ilim akademisi - doktor Juyod'ye hava banyoları hakkın- daki kıymetli mesâisinden' dolayı teşvik mahiyetinde olmak üzere 2000 frank mükâfat vermişti. 1852 de de doktor Tabariğ tazyik edilmiş hava ile cihazı tenefi lerin tedavis'nde elde ettiği mü: pet neticelerden dolayı Monthyon mükâfatını kazanmıştı. Havayi nesimi tazyikindeki tahavvülât rinde cok büyük tesirler yapmak- tadır, Bilrassa bu tesir teneffüsü- müz üzerinde kendini göstermek- tedir. Tayyareciler veyahut yük- | sek dağlara tırmanmş olanlar bu- nu pek iyi bilirler. Havanın gittik- çe azalması bizde evvelâ baş dön- mesiyle başlıyan ve gittikçe d'ğer alâimle şiddetini arttıran gayri | tabiilikler husule getirir, Halbuki aksi olarak barometrede civanın bir veya iki santimetre kadar yük selmesini tem'n edecek tazyik ise bize daha kolay ve rahat teneffüs edebilmek imkânını verir. Mesele | yikinin artması ile mayilerdeki ve | bilhassa kandaki gazlerin erimesi | kolaylaşır. Bu tesir havayi nesimi- yi teşkil eden azot ile müvellid humuzadan b'lhassa bu "ikincisi terir. Binaenaleyh havayı tazyik edebilecek bir yere hastalar ko- nursa bunda nefes almalarının daha faal cereyan etmesi haseb'y- le 1—5 nisbetinde fazla müvelli- dülhubuza teneffüs ettirebilmek kolaylıkla temin edilmiş olur. Bu sebeple kandaki hömoglobinele - rin Oxyelation'nu daha çabuk vu- | kubulur ve bu yüzden de rahat ve | çabuk nefes almak imkânı — elde edilir. Hafif tazyik edilmiş hava — ile tedavinin bilhassa nefes tıkanık - lığıma ve Anphyxue — hastalığına nin izahı gayet basiltir. Hava taz- | vücudumuzun başlıca âzası üze- I tecrübesi için hazırlanmış zannetmeyi v niz, bir sanatoryomdur! Garip bir sanatoryom khava ile hasta Tazyik edilmiş çok iyi tesirler yaptığı görülmüş - tür, Bu usul ile tedavi müessesele- ri ilk defa Frınıı:dı yapılmıştır. Çok geçmeden Almanya başta olmak üzere diğer memleketler de Fransayı taklit etmeğe başlamış - | lardır. Fransada her hasta için ay rı bir mahal vardır. Bu yerler bi - rer buçuk metre kutrunda bir üs- tüvane şeklinde dairelerdir. İçin- deki havanın tazyiki istenildiği kadar değiştirilebilir. Daireye gi- ren hastanın ahvali ufak bir pen- | cereden gözetilir. kier hastanın hususiyetine göre lazy'k derecesi tedricen arttırılır ve hattâ lüzum görülürse içindeki havanın terki - batı da ozone, müvellidülhumuza, Radio - actif tesaudat ilâvesile değiştiril'r. Almanyada bu daireler, — içine on, on iki kişi alabilecek büyük - üzerinde daha fazla kendini gös- | lükte inşa edilmiştir. Fakat Ame - r'ka her memleketten ileri gitmiş, bu tedavihaneleri büyük sanator- yom haline getirmiştir. ile akciğer hastalıklarını — tedavi etmek için yapılan sanatoryom 20 metre kutrunda muazzam bir da - iredir. Hususi pompalar vasıtasile bu sanatoryoma iştenildiği — mik- tarda tazyik edilmiş hava verilir ve icinde de yüzlerce hasta tedavi görür. Sanatoryoma verilen balon şek- K nazarı dikkati celbetsin ve ari- jinal gözüksün diye verilmiş bir Bugün | Clevelandta tazyik edilmiş hava | Tazyik edilmiş hava İile hastalar tedavi ediliyor --- tedavisine mahsus sanalaryomun içi.m | şekil değildir. Tedavihanenin bu | şekilde inşasına zaruret hösil ol - | muştur. İcindeki havanın tazy'ki- ne mukavemet edebilmesi icin de harict kısmı çelik lâvhalarla kap - lanmıştır. Sanatoryomun içi bLir k katlara taksim edilmiştir. Ka dm ve erkek hastalar hastalıkla - rının dereceler'ne göre gruplara ayrılmış ve her grup ayrı ayrı da- | irelere yerleştirilmiştir. Tedavi se ansları bitince balonun içindeki | hava, pencereler açılarak, temiz | hava ile değiştir'lir. Sanatoöryo- raun yanında diğer küçük daire'er de vardır. Burada da hastalar taz yik edilmiş hava teneffüsüne ted- ricen alıştırılır. Tazyikli havadan çıkıp hali tabitdeki havayı tenef- füs edebilmeğe alıştırmak :çin de Bu zaruridir. Zira yukarıda da söy lemiş olduğumuz gibi havayı taz- yik etmekten maksat kandaki gaz ların erimelerini arttırmaktır. E - ğer havası meselâ 2 A_tlmoıphâğş derecesinde tazyik edilmiş br mahalden doğrudan doğruya hali tabitdeki havaya çıkılırsa kanda tamamile mahlül olan gazlar kuv- | vetle dışarı kaçmak - isterler. Va bu sebeple siyah kan damarların- | da habbecikler vücude getirirler | ki bunlar da kanın dolaşmasını | durdurur ve Embolie vücude gee tirir, S. Karsan gene ayrıca hususi odalar vardır. - - | | ö