Mahkemede kafatası! Dünya sıcakdan mı, yoksa Yüyeemaea “Bavul cinayeti,, davası meraklı bir safhaya girdi " — Geçen gün muhakemenin bir safhasından bahsettiğimiz “İngilk- teredeki bavul cinayetinin esrarı,, nm muhakemesinin ikinci safhası gene bir takım deliller ortaya koy- makta ve bu defa suçlunun suçu- * nu İnkâr etmesi üzerine soruştur- b ni istiyordu. | — ti ve bavulda cesedi iki malar yapılmaktadır. Muhakemenin bu yönü bir çok şakitlerin dinlenmesiyle, — polis müfettişlerinin, hafiyelerin ve res- m? doktorun bulunmasıyle geçmiş tir. Resmt doktor, elinde bir. kafa tası ve bir kafa kemiği parçası ol- duğu balde hâkim önünde bulu- nuyordu. Bu kafa tası ürerinde müdafaa wekilleri ile doktor arasmda uzun #oruşturmalar yapıldı.. * Vak'a hatırlıyorsunuz, geçen Temamuz ayında İngilterenin Bray | ton mıntakasında bir evde, bavul içerisinde ölü bir kadm cesedi bulunmasıyle başlarıştı. Aradan | İki gün geçerek kendisinden şüp- | be edilen Toni isimli genç bir a- | dam yakalandı. | Şimdi Sevil isminde bir kadım gahit dinlendi ki, bu şahit, Temmu zun 17 sinde Toni'ye rastladığını Söylüyor. | — Toni ona, “ortada bir cinayet | esrarı olduğundan bahsetmiş ve : eğer yakalanırsa, şu yolda söz et- mesini,, bildirmişt: “Güya bu ka- dın, diğer bir kadınla Toni de | dahil olduğu halde çaya gidecek- | lermiş.. Kadın, kendisini üç kişi- nin gelip göreceğini söylemiş. Onu | evinde üç kişiyle yalnız brrakmış- lar. Döndükleri zaman ölü bulmuş İar...., Ve cesedin polis tarafmdan bulunmasından sonra, Toni yaka- landığı zaman: Toni şöyle demiş: *“— Evet Toni Mançini benim ! Fakat onu ben öldürmedim. O ba- na bakıyordu...,, Polis müfettişi Donaldson, İngil terenin meşhur diğer “bavul cina- yetini ( 1 numaralı bvaul cina- yeli) araştırırken ve 1 numaralı €inayetinin kurbanmın kim oldu- | Bunu bulmak üzere o aylar içinde kaybolan kadımların izi üzerinde “İken, bu cesede rastladığını söyle- miş, fakat bu cinayetin — faili ol- 'duğu zannedilen adamm birinci “€inayetle alâkası olmadığına ka- ,Baat getirdiğini bildirmiştir. Şu halde bu başlı baştna bir ci- nayet oluyor... Polis birinci bavul cinayetinin esrarını açmak üzere, o ay içinde kaybolan ve sonradan izine rast- lanmıyan kadın isimlerinden her Bün on tanesini liste halinde neş- rediyor ve halktan bunlara ve bu- " Kundukları yerlere dair ne biliyor- larsa polis idaresine bildirmeleri- Bu İistede, Toni'nin öldürdüğü- ne hükmedilen aktris ve dansöz Keyin de ismi vardı... ” Suç!lu, Toni Mançini, poliste verdiği ve şimdi mahkemede oku- nan diğer bir ifadeye göre vaziye- büklüm bulunan bu aktris dansöz kadınla münasebetini şöyle anlatmış: “— Ben dantöz Key'le 1933 , Şenesi Ağustosunda tanrıtrm. — Fa- — kkat Ba vilen Mavra VA finda beni l | boynu etrafıma bir mendil dolan- | getirdiği bir kafa tasmı, ölü bulu- Şahit Sevu kudreti olan birisi yanıma gittiğini haber verdi..,, Polis Başmüfettişi Donaldson 'Toni'nin bir başka ifadesini ileri- ye sürmüş bu ifadede de suçlunun anlatışı şu yoldadır: Güya Toni, | garsonluk ettiği yerden bir gün e- | ve dönünce, dansöz Keyi yatakta mrş$ olduğu halde ve her tarafı kan içinde görmüş; korkmuş... Bu cinayeti kendisinin yapmadığını isbat edemiyeceğine kani olarak bir takım tedbirler araştırmağa başlamış... Müuhakeme, — soruşturmaları gittikçe derinleştiriyor.Geçen Tem muz ayında Brayton'da bir evde, kocaman bir bavul içinde iki bük- | lüm cesedi bulunan aktris Key'in öldürülmesinin sebebini adalet yo- Tunda muhakkak meydana koy- | mak istiyor.. Bu sırada suçlu Toni'nin, bun- | dan evvelki sabıkaları da muha- . keme huzurunda okundu. Üç mü- | him sabıkası var.. Bunlardan bi- rinde mühim miktarda gümüş ça- Jarken yakalanmış bir yıl hapis yemiştir. İkinci suçunda üç ay, ü- çüncüsünde altı ay hapse mahküm olmuştur... Muhakeme bu yolda geçmek- teyken sıra, resmi doktorun ifade- sine gelmiş ve doktor beraberinde nan cesedin kafasındaki yarığı anlatabilmek üzere eliyle kaldıra- rak vaziyeti izaha koyulmuştur. Doktorun bundan başka elinde €tinayeti isbata yardım edecek bir :E kafa kemiği parçası bulunuyor- u. Bu kemik, ölü cesedin sert bir şeyle vurulmuş olduğu söylenen kafasından cıkarılmış bir kemikti. Doktorun tethisine göre, ölüsü bulunan kadın, kafasına sert bir seyle vurularak öldürülmüştür. Ve | bu da, evin altında bulunan çekiç- tir. Ancak, geçen defaki yazrmız- da da anlattığımız gibi çekiçte kan izi görülmüyor, Fakat kan izi- ni kaybedecek bazı tedbirler alın- mıs olduğu zannediliyor. Suçlunun vekili, ölü kadınm keyif verici zehir de kullanmış ol- ması dolayısıyle kendinden geç- miş bir halde merdivenlerden yu- varlanmak suretiyle kafasımı par- çalaym ölmesine imkân olup ol- madığını araştırdı. | ğü 250 santimliktir. Yapılan te'es- Doktorun cevabı sudur: “—— Düşmekle böyle bir yara olmaz...., Muhakeme henüz bitmemiştir. HABER — Akşam Porlast — - soğukdan mı mahvolacak? Günün birinde güneş şişecek, arzın harareti birdenbire artacak ve hayat mahvolacak.. Bir kaç ay önce, Nevyorka ya- kın olan büyüik cam Ffabrikasında ki bin kişi, yirmi tonluk erimiş camın koskocaman bir kalıba dö - küldüğünü — gözlerile gördüler. Maksat şimdiye ka yapılan te- leskopların en büyüğünü yapmak- | tı. Yirmi tonluk erimiş camı bir | kalıba dökmek, bu muazzam teles kopu yapmak yolunda atılan ilk | adımdı. Bu erim'ş cam birdenbire sovumayacak, onun sovuması için | aylar geçecek, bu aylar geçtikten | şonra kalıp açılacak, cam çatlamış | veya parçalanmışsa bir işe yara- | mryacak, çatlamamış veya parça - lanmamışsa işin en güç tarafı baş- İryacak, cam perdahlanacak, cilâ- lanacak, nihayet geniş oda büyük | lüğündek' bu ayna, bir santimin milyonda biri hesaplanarak sıcak- lık derecesi değişmiyen bir yerde işlenecek, ve bu işçilik te yıllarca sürecekt'r. Bu kadar zahmet neden çekili- yor? Heyetçiler, neden bu 500 san- timlik teleskop için bu kadar — va- kit, hem de 12 milyon Türk lirası gib' bir çok nakit sarfediyorlar? Bunun sebebi çok vazıhtır. Bu - gün eldeki teleskopların en büyü- kop iki misli büyüklüktedir. Eski teleskop ile Üyle bir tetcrm sehabis yeler keşfedildi ki ne kadar uzak olduklarımı anlatmak için onlar - dan gelen işöin saniyede 186,000 mil süratle hareket ederek yüz milyon yıl seyahat ettiğini söyle - mek yeter, İnsanlık yer yüzünde belirmeğe başladığı zaman, bu © - şık, uzun seyahatini henüz tekmil- leyordu. Amerikanm V'lson tepesi üze- rindeki 250 santimlik teleskop sa- yesinde 75 milyon sehabiye bulun duğu anlaşılmıştır. Yeni teleskop, eskisin'n görme- diğini, görmeğe muvaffak olacak- tır. Zaten bu sehabiyeler hakkımda- ki bilgilerim'z çok kıttı. Ancak son zamanlarda onların mesafele- vi ölçüldü. Ve haklarında bir şey- ler öğrenmeğe imkân hasıl oldu. Bu gün bunlardan her birinin mil- yarlarca yıldızdan müteşekk'1 bi- rer manzume olduğunu ve binler - ce ziya yılı uzandığını biliyoruz Her ziya yılı, ışrğim bir yılda geç- tiği mesafedir. Yani milyon kere m'İyon mildir. Bu ecram bu kadar çok ve arala rmdaki mesafede şöyle böyle bi- rer m'İyon ziya senesi —oldufuna bakılırsa, fezanm genişl'ği hakkın da bir Fikir edinmek mümkün o - Tur. Bunların deveran ettikleri, de- veranlarmı bir milyon senede tek- milledikleri de anlasılıyor. Hattâ b'zim Kehkeşanım da bunlardan biri, be!ki de en büyük- lerinden biri olduğu anlaşılıyor. Çünkü yüz b'n kere milyon yıldız- dan müteteki'Idir. Günes bu sis - D temin merkez'ne yakm değildir. Ondan 30,000 ziya senesi kadar uzaktır. Bu sehabiyeler, bizden, hep w- | zaklaşıyorlar. En uzakta bulunan- ları, en fazla süratle hareket ede- n'dir, Belki de bunlar böyle uzak- laşa uzaklaşa bir noktaya vardık- tan sonra yeniden bu tarafa açılıp uzaklaşmaları çok mühim bir me- sele teşkil ediyor. Bu uzaklaşma 1300 milyon senede iki misline vardığı için, müthiş bir süratle vu- ku bulmaktadır. — Arzımız hiç ol- mazsa 3 bin m'lyon yaşında oldu - ğuna göre onun doğuşu sırasında bu mesafeler, dörtte birinden da « ha aşağı idi. Heyetşinas bu nokta » ya varınca çok mühim müşküllerle karşılaşıyor. Bir kaç yıl önce gü- ne*le yıldızların m'lyonlarca ve milyonlarca yıl uzanan bir tekâ- mül geçird ç ini, her yıldızın, ken- d'ni yavaş yavaş yiyerek hararet ve ışığını muhafaza ettiği zanno- lunuyordu. Büyükleri, parıl parıl parlıyanları bulunduğu gibi kü- çükleri, sönük olanları vardır. Yıla dızlar tekâmül ede ede böyle olu- rü, milyon kere milyon yıl ile öl- rü, m'İyon ke ermilyon yıl ile öl- | çülmek gerekti. Bununla beraber tekâmül'in bu istikameti tuttuğu- na dair kat'i bir delilimiz yoktur. Uzak b'r mazide yıldızlarn hepsi birbirine daha yakın olduk- ları farzedilirse o zaman bunların birer manzume doğuracak derece- de birbirlerine yaklaştıkları tah- | min olunabilir. Arzdan başka âlemlerde hayat var mı7? Suali daima soruluyor. Fakat heyetşinaslar bu suale müs- pet bir cevap veremiyorlar. Yalnız güneşle sair yıldızlar hakkında böyle bir sual soramğa yer yoktur. En fazla soğumuş yıldızlar b'le o kadar sıcaktır ki oraad ancak bazı kimyevi terk'pler yaşayabilir, baş- ka herşey zerrelere ayrılır. En iptidaf hayat şekli bile kim - yevi bir taazziyi ist'izam eder. Gü neş ile sair yıldızlarda buna im- kân yoktur. Güneş manzumesi için de şu veya bu eşk'lde bir çeşit ha- yat mevcudiyeti ancak Zöhre veya Merihte mümkündür. Diğer yıldız lTarda buna dahi imkân yoktur. Çok uzak bir takım yıldızlar ayni derecede uzak güneşlere tâ- bi iseler, bunlarda arzdaki hayat şeraitinden aykırı şerait bulunma- ması muhtemeld'r. Arzın, güne- şin, yıldızların teşekkülünü tetkik neticesinde bu teşekküllerin birbi- rine benezd'ği anlaşılmıştır. Bun- ların hepsinde daayni unsurlar, ayni nisbetlerde mevcuttur. O hal-« de ayni tekâmül şeraiti hâsıl olun- ca, arz üzerindeki şeraitin başka yerde de inkişafına mâni yoktur. Kat'iyyetle bilmemekle beraber anlaşılan hayat dediğimiz esraren giz şey, kend'ne uygun şeraiti bul- dukça, zuhur eder, Onun için ma « zideki kâinatın daha başka taraf- larında hayat bulunması ihtimali mevcuttur. Yıldız!r, hacim 'tibarile birbir- lerinden ayrılırlar. Güneş o kadar büyüktür. ki arz — hacminde 1.300.000 hacmi sığabilir, Bununla beraber güneş te pek ehemmiyet- siz b'r yı'dızdır. Çönkü güneş hac- m'nde on milyon hacmi sığabile- cek yıldızlar vardır.. Sonra “beyaz cüceler,, adı ve - rilen bir takım yıldızlar var ki bun ların bir infilâk neticesinde vücut buldukları anlaşılıyor, bunlar bir- denbire, önce hiç bir yıldızın bu- lunmadığı yerde birden bire görü- nüyorlar. Bunlardan 1572 senesin- de, Zöhreden daha parlak olarak görünen en meşhurlarıdır. Bu yıl- dızlar, birdenibre görünür, parıl parıl parlar, sonra birdenbire sö « ner, Bunlara “Yeni yıldız,, demek ne. Bunlara “Yeni yıldız,, demek yanlıştır. Çünkü fotoğraflarla bugi bi yıldızların, infilâktan evvel, do nuk oldukları anlaşılıyor. İnfilâk- tan sonra parrılİtı artıyor, ve gözler yıldızı kolaylıkla görüyor. Anlaşı lan her yıldız, bir tek&mül merha - lesine vardıktan sonra birden bire onun içindeki kudret kitlesi infi « lâk ediyor ve ondan sonra o yıl- dız, yıkılıyor, ve beyaz bir cüce o« huyor. Bu akıbete uğrayan yıldız - ların çokluğu heryıldızın böyle bir macera geçirdiğini göstermekte - dir. İnfilâk vuku bulduğu zaman yıl dız, şişiyor, şişiyor, ve bir kaç gün veya saat 'çinde iki üç yüz misli büyüyor. Güneş henüz bu merha- leyi geçirmemiştir. Bu merhaleye vardı mı o da ansızın şişecek, ar- zın harareti birdenbire artacak ve çok geçmeden arzm üzerindeki Bütün HâyAt Mahvolacak, yüceş arzı yutacak derecede büyüyecek ve bu suretle arz kendisini doğu - ran ana rahmıma dönecek. Arzın hararet yüzünden ölümü böyle olabilir. Arzı bekliyen ilin« ci bir ölüm de soğuktan ölümdür. Güneş yavaş yavaş soğuyor. Gü - neş hersan'ye hararet ve ışık vere- bilmek için her lâhza 4 milyon ton kaybediyor. Bununla beraber gü « neş ancak milyon kere milyon se « nede hararetinin yüzde ye- d'sini kaybedecektir. Güneş bu kayıba uğradıktan sonra arz bu- günkünden daha sovuk olacaksa da yaşamak imkânı zail olmrya- caktır. Fakat bir zaman gelecek, güneş hararetinden o kadar — şey kaybedecek ki yer yüzünde yaşa- mak mümkün olmryacaktır. ! Bütün bu bilsilerle beraber bi- zim kâinat hakkında kat'i bir b'k gimiz bulunmadığını söylemek çok doğru olur. Netekim son yıllar içinde bilgilerimizin bir. kısmınt değistirmek mecburyetnde kaldık. Bild'klerimizin bir kısmı da henüz kat'i mahiyette değildir. Onun için bugünkü bilgilerim'zin de değiş « mesi çok muhtemeldir. Hattâ bizim yıldızların yaşayış tarihi, yaşayışı, kâ'natın teşekkü- lü, başlangıcı ve sonu, mütemadi- yen değişmektedir. Çönkü biz he- nüz bütün bunları ancak parça parça görebiliyoruz ve yeni teles- koplarla, yen! cihazlarla, yeni u * sullerle, ancak yeni yeni bir takımt parçalar daha görmekteyiz. Gerçi bazıları ilmin çok süratle ilerlediğ'ni, ve bizim yutamryaca- ğımız bir lokmayı ağzımıza alıp hazımsızlığa uğradığımızı söylü - yorlar. Fakat fennin keşiflerin! ge ciktirmeğe imkân yoktur.