Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
& İ j Te V DA j Y o < n ha n Zi Bü l YOYET v ol | D a 6 | /-Nisde Senker meydanında bir " .q“'de çamaşır tokmağı tutan Ka- - terin Següran adında bir kadının : heykeli vardır: Bu heykel Nis an- A “elerini muhafaza cemiyeti tara- mdan 25 ikinci teşrin 1923 de o- Taya dikilmişdir. Aynı kadına aid | nd müzesinde de iki büst da- | | Ih mevcuddur. Bunların en eski- Sinin altında şu yazı vardır: P , 1543. Caharina. — Segurana. | Dicta Donna. Maufaccia. Başka bir mermer levhada da $ü kitabeye rasgelinir: | Nicasna, /#nazon. İrruentibus T“TCİ:. Occurit. Errepto VeXillo. Tivmphum Meruit. Bu yazılardan anlaşıldığı gibi âterina Sagürina adında bir ka- din haddizatında var mıdır, yok- Mudur? onu bilmiyoruz. Yalnız ! — öutrada bu kadın için Nis havali- | *>de ağızdan ağıza dolaşan ma- sah anlatmakla iktifa edeceğiz. | XVI mcı yüz yılın başlangıcın- | *a iki güçlü hükümdar birbirleri- | ©e amansız bir mücadele açmışlar | idi. Bunlardan biri Fransa Kralı p — Fransua, übürü İspanya Kralr o - le u | b sonradan imparator ilân edi - len Şarlken idi. | O vakitler Nis şehri Sanua do- aa t ı ! Şarl,a tabiydi. Bu adam 7 | k"21—::.ıı-c1ıe.şi Luiz dolayısiyle Fran- « | a kralmım yeğeni ve imparatorun ü k'!ımı oluyordu; — bundan dolayı | —a her iki tarafın da kendisini ra- hat bırakacaklarını, o da suya sa Buna'dokunmadan uzakdan badirede seyirci kalacağını sanı- Yordu. İ Kızkardeşi yaşadığı müddetçe bena muvaffak oldu, fakat kadın- | — “ağız 1531 yılında öldü ve aradan iki yıl geçmeden I Fransua ile a- Tası açıldı. O da o vakit imparato- Ya sığmmak iztirarında kaldı. Ön | 'i boğuşma içinde geçdi ve bu — &snada, II Şarl Nis kalesi müstes- — a bütün dükalığı kaybetti. Maamafih I Fransua nihayet | Sariken'e boyun eğeceğe benzi- .| Yordu. Harb — meydanlarından | ters haberler geliyordu. — Bütün | Yansa —endişe içindeydi. İşte | Böyle nazik bir zamanda Fransız- ; ı“'! imparatordan — tahlis edecek vrupada yalnız bir kuyvet mev- Cuddu: Türk ordusu! | | Bu yolda Osmanlı sarayına ya- l Pilan tekliflere Kanunu Süleyman ÜÜ — ”tyi kabul göstererek Fransızlara BÜ — Yardım etmek üzere en mahir kap ÜÜ — amr Barbaros Hayreddini 120 kıCltl'gıaıı ile Tulona yolladı. » Fransızlar can havliyle evvelâ Tül'klere müracaat etmişlerdi a - |Ü — ma, koyu hiristiyanlığiyle şöhret : alan Fransa kralı bir kral nasıl o- b:“’dn hilâlin müdafii müslüman imparatorun yardımını talebe erdi? Bütün hrristiyanlar Fran - Saya artık şüpheli ve nefretle bak- - Mağa başlamışlardı. j İşte hıristiyan âleminin gazabı- Tt celbetmek korkusiyle kendileri DÜ Avct ettikleri halde — Fransızlar| ! ürk donanamasından istifade et- Moği bir yana bırakmışlar, fakat rada Türkleri de kızdırıb onla- _dl gazabına uğramamak endi- Tesiyle Barbarosu Tulonda oyala- V Mağa koyulmuşlardı. | Si ğ"b';l'm, boş durur adam de- | ka L Bir gün sabrı tükenerek — FPadırgalarma atladı ve kollarmı | d sallıya sallıya İstanbula dönmek- tense İtalya sahillerine — bir kaç gösteriş hücumu yaparak Türkün kuvvetini frenklere bir kere daha göstermeği kararlaştırdı. 6 Ağustos 1543 de Barabaro - sun askerleri Nis kalesini kuşat - mağa başiıyorlardı." Gemilerden 75 ve 109 libralik topları karaya indirmişler, şehir mukavemet e - derse onu yakıb yıkmağa — karar vermişlerdi. Vilfranş limanında demirlemişti. Hücum, büyük bir şiddetle baş- lamış, bu gidişle kavganın çetin! olacağı anlaşılmışdı. O vakitler Nisin işte masalı bu- rada başlıyor: Dolambaçlı, ka- ranlık sokaklarından birinde ha- yatını çalışarak kazanan Següra- na ailesi otururdu. Genç Katerin Següran da çamaşırcılık — ederek ana, babasına yardım ederdi. Ka- terin dinç, çevik ve kuvvetli bir kızdı. Delikanlılara bile korku salmıs, hattâ onlar kız için: “Dün- yaya kız değil, erkek gelmeliy- miş,, derlerdi. İşte Barbaros Nise saldırırken o da eteğini beline sa- rıb kaleye koşmuş ve erkekler gi- bi döğüşmeğe başlamışdı. Aradan bir hafta geçmiş, kale-! ye bir mikdar yardım da gelmiş- ti ama, Türklerin ateşli hücumla- rr müdafileri yıldırmış, ümidleri- ni kırmışdı. 14 Ağustos sabahından itiba- ren Türk topları kılm şiddetle '(dövmüş, Sen Sebatiyen ve Senjorj kalelerinde duvarlar — delinmiş, SenKer kalesi yıkılmış; ertesi gün sabahleyiri donanma Vilfranş - dan demir alarak kalenin önüne gelmişti. Direklerinde hilâli dal. galandıra dalgalandıra harb ni - zamını almıştı. Saat sekizde toplar gürleme - ğe başlamış, şehre tam 975 gülle savurmuş, derken boru ve davul sesleri arasında yeniçeriler kaleye hücuma kalkışmışlardı. Allah Al- lah sedaları ayuka çıkarken — du- varlara merdivenler dayanmış ve Türk askerleri kaleye tırmanma- ğa başlamıştı. Birinci hücum püskürtülünce Barbaros — her ne bahasına olursa olsun kaleyi zab- tetmek için çok şiddetli ikinci bir hücuma girişmişdi. BHarb en zi- yade Senker kalesi civarında kan- h ve hararetliydi. Derken, yeni- çeriler yavaş yavaş ağır basarak duvarlara tırmanmağa başlamış ve tam bayrağı kalenin tepesine dikecekleri sırada Katerin yetiş- miş, kaçan Nisli askerleri teşci e- derek tekrar müdafaaya etmiş ve Türk hücumunu kırmağa muvaffak olmuşdu. Fakat Barbaros kaleyi almak- da israr edince beyhude kan dö- külmesin diye müdafiler şehri Türklerin işgal etmeyib Fransız - ların işgal etmesi şartile Nisi tes - lim etmeğe razı olmuşlardı. Halbuki Nis askerlerine ku - manda eden Ândre dö Monfor teslim olmayı kendine yediremi - yerek bir kısım askerlerle iç ka - leye çekilmiş, son nefere kadar müdafaaya karar mermişti. Andre dö Monfor'u takib eden- ler arasında Katerin de vardı. Fransız askerleri Nise girmiş, fakat çok geçmeden Türkler de bir yolunu bularak şehri istilâ et- mişlerdi. Barbarosun istediği olmuşdu. O Nisi zabtedib orada yerleşmeği değil, frenklere en metin kalele- rini bile zabtedebileceğini anlat- mak istemişdi. Bu yüzden orada fazla durmadı, bir sürü ganimetle 5200 esir alarak Nisden ayrıldı. Türk kadırgaları pupa yelken ufukda kayboluürken Katerin Se - güran'ın adı dilden dile geziyor, Türklere karşı harbde gösterdiği cesaret ve kahramanlık menkibe- leri ağızlarda dolaşıyordu. Zaman geçdikçe Nis, Katerin Següran'ı be edi.ve ona Fran- bir mevki verdi. ; ÜRALTR Rahmetli Zaro Ağanın boş bı- raktığı “dünyanın en ihtiyar ada- mı,, Ünvcanı şimdi paylaşılamıyor! Şimdi en yaşlı adam sayılan Ruz- ya Kafkasyasında yaşıyan Şapara Kint adlı adammış. İ Kış geldi, kadırlar için Bu sene Parisin en yeni de görülüyor. moda kür, — teşvik | GA S (A —) --- Tn —————— * p Mi Davula, tokmağa gümbürlüye dair! Bir iki gün önce Cumhuriyet gazetesinde: (Hiç apartmana davul mi?) Diye bir yazı vardı. a Niçin girmesin? Apartman bü- yük... Davul küçük... Hem soktuk- tan sonra oraya davul değil, kös bile girer! Ancak diyeceksiniz ki: — Apartmana davül girince i- çerdekiler de kafa mı kalır, beyin mi? Zaten kimde kalıyor ki? Saba- ha karşı kapınızın önünde başlı- yan gümbürtü ile bir kez gözünü- zü açtırız mıydı, artık tanyeri a- ğarıncıya kadar yatağınızın için- de sağdan sola, soldan sağa dö- nün bire dönün! Bu gümbürtülerin hepsi birden başlayıb hepsi birden sussa, gene bir şey değil! O ise ki biri üçte başlarsa, biri üçü çeyrek geçe, bi- ri üç buçukta, biri dörde çeyrek kala başlıyor; böylelikle tam sizin mahalleninki susarken karşı ma - b:.Veninki kameti kaldırıyor — ve karşı mahalleninki istop ederken arka mahalleninki — gümbürtüye baslıyor. Ceçen gün, Polikilinik mecmu- asmın sahibi Dr. Süreyya Kadri bana sordu: — Uykun nasıl? — Uykum çok ama, gece yarı- sından sonra uyuyabilene aşkol- sun! — Öyleyse sana bir>7 uyku ilâ- cı vereyim ! — Para etmez! — Niçin? — Niçin olacak, bekçide tok - girer | mak varken, sen bana eczahane - lerdeki bütün veronalleri, gömi - nalleri, tiryomaller', veermonları kavanozlariyle birlikte yuttursan gene hayretmez! Haydarpaşa hastahanesinin si- nir ustası Dr. Bay Esad Raşid (uy- kusuzluk) diye yeni bir kitab çı- karmış... Fakat, nedense bu kita- bın kabına gece yarısı davul ça- lan bir bekçinin resmini koymayı unutmuş! Doktorlukta uykusuzluğun bir çok sebepleri vardır: gel gelelim, bekçinin tokmağı bu sebeblerin arasıma niçin sıkıştırılmamış? C- na bir türlü aklım ermiyor. Gene geçen gün bizim Ankera cadde- Fatma Şakir söz ararında bana sormuşlu: — Uyku arasında hiç zıplar mısınız ? — Her zaman zıplamam ama, beş on gecedir İâstik top gibi zıp- hyorum! — Anlaşılan biraz sinirleriniz bozuk! — İyi ama, camların, çerçive- lerin de sinirleri bozuk değil ya! Benimle beraber onlar da zıp zıp zıpliyorlar! (Karagöz) ün geçen sayısında | | eski bir davul hikâyesi gözüme | ilişti: Sabaha karşı, uykuların en tat- erkekler için masraf mevsimil!.. kürk modellerinden dördü resim- l zamanında bekçinin davulun- dart: fena halde rahatsız olan biri kalkımış, bir akşam gizlice herifin kulübesine girib davulunu aşırmış getirib onu evinin — bir köşesine saklamış... Fakat sahur vakti deh- şetli bir teneke gürültüsü ile uyku- sindeki komşumuz doktor Bayan dan pencereye zıplıyan adam, bek çinin boynunda gündüzleri evele- re su taşıdığı tenekeyi — görünce emen koşmuş sakladığı yerden davulu çıkarıb penceredn fırlata- rak: — Bırak ulan tenekeyi de, al şu davulunu! O boynundaki teneke- ye göre bu davul gene miskü an- . bermiş! Demiş... j Hani onun gibi, dua edelim ki, bekçiler sabaha karşı davul güm- bürtüsüyle bizi tatlı uykularımız- dan zıp zıp ziplatıyorlar. Ya da- vul yerine kapılarımızın önünde gaz tenekesi çalsalardı. halimiz nice olurdu? * & & Gene o gazetenin dediği gibi, carşılarda, pazarlarda yüz elli ku- | ruşa kadar (çalar saat) ten geçil: j miyor. Bundan bir tane alıb ta kur | dunuz muydu, istediğiniz saatte, hem de zıplamadan, hoplamadan yatağınızdan kalkmak varken bu, yedi mahallenin hastasını, yorgu- nunu, İohusasını, çocuğunu deli gib' ayağa kaldıran gümbürtüye ne lüzum var? Eğer sahura kalkmak istiyen- lerin içinde uykuları ağır olub ta öyle çalar saatle falân kolay ko: lay uyanamıyacaklar varsa onun da kolayı var. Böyleleri akşam- dan yatarken parmaklarıma uzun. ca birer ip bağlar, bu ipir ucunu pencereden sokağa sarkıtırlar; . vakti gelince de bekçi pencerenin önüne gelib bir iki defa bu ipi çe- Çince hiç kimseyi rahatsız etme- den sessizce uykularından kalkıar: lar. —- Ama, muzibin biri gelib de bu ipi vaktinden önce çeker se! Diyeceksiniz.. Ziyanı yok, bir çeker. iki çeker, üçüncüsünde ba- şından aşağı bir kova kaynar suyu yedimiydi bir daha elini bile sür- — mez! Csman Cemal Kaycusuz , e âl F Ö 5i el iaa Ihsan YAVUZ Kadın ve erkek terzisi Bütün şıklar hep orada gi- yinirler. Her keseye ve her arzuya uygun elbisenizi ancak orada yap'ırabi!lirsiniz. İstanbul Yenipostahane kar- || şısında Foto Nur yanında Leta- fet hanında. _4'____4__#“!%%_;;5&&_9 —';**Ö—Z-İLİ—__%___A__;;—_&' Zei