Benzeyen kelim Amerikalılar kendilerine “ kâfi ,, diyen Italyanlara ne den kızmıştı İnsanların biribirlerine düşün - celerini bildirmek için kullandık - ları türlü lisan şekillerinin Babil kulesnin inşa edildiği zamanlara yoksa beşeriyetin ilk devrle- rinde yaşayan kabilelere mi raci olduğunu tayin etmek oldukça güç bir meşeledir. Yalnız muhakkak olan bir şey varsa o da muhtelif diller arasındaki değişikliklerdir. Bu husus uluslar arası Imanların- dan biri olan Şanghayda her yer - den daha fazla göze çarpmakta - dır. Diller arasındaki bu fark ba- zan mühim, bazan da gülünç hadi- selere yol açmaktadır. Bu şekli bir kaç misal ile izah edelim: Bir kaç sene evvel İtalyanlar ile Amerikalılar arasında şiddetli mı, | arlaşılmaz. Şanghayın şivesi bir kavga olmuştu. Bu kavgada bıçaklar çekilm'ş, karımlar deşi- miş ve gözler morartılmıştı. Me- sele mahkemeye intikal edince an- laşıldı ki İtalyan ve Amerikan ge- micileri bir arada eğlenir ve şaka. laşırlarken İtalyanlardan biri “kâ- fi,, manasına gelen “basta,, gibi zgayet saf bir kelime kullanmıştır. İtalyanım ağzından biraz sertçe çı- kan bu kelimeyi İngilizce “babasız çocuk,, manasına gelen kelimeye benzeten Amerikalıların tepeleri atıyor ve biribirlerine giriyorlar. Bir gülünç hikâye daha vardir: Pir İagilizin evinde bir oda tu- tan bir Rus, bildği Sir kaç İngi- lizce kelimeyi denemek arzusuna düse-. Bir çök Avrupalılarda ol- duğu gibi Ruslar da kısa ve uzun heceler arasında fark gözetmezler. Binaenaleyh, kiracı Rus, evin sahi- bi İngiliz madama müracaatla “Please give me keys,, demek is- terken “Please give me kiss,, der. Yas' anahtarı isterken bir buse ister. Bir Fransız avukatı başka bir hikâye anlatıyor: Bu avukat bu yaz Tsingtoo da iken Şanghayda doğan bir çocuk için tebrik telgrafı çekmek ister. Fransızca olarak yazdığı telgrafın sonu “şefkat,, manasına gelen “tendresses,, kelimesiyle bitiyor - du. Kelimeyi uzunca gören Çinli telgraf memuru bu adamım iki ke- Hmeyi birleştirerek bir kelime yap- tığına hükmediyor ve bu iki keli- menin, bir kaç kelime bildiği İn- gilizce ile “Ten dresses,, yani “on elbise,, olduğuna karar veriyor. Biçare fransızın derdini anlatması bir haylı sürmüştür. | Şanghay gazetelerinden birin - ! de intişar eden bir ilânda yirmi üç lisan üzerine tedrisatta bulun- duğu yazılıyor. Bunlar meyanm- da Afrikalıların, Bengallilerin, İranilerin ve Hintlilerin lisanları da vardır. İşte bu ilân Şanghayın ne derece kozmopolit bir şehir olduğunu gösterir. | Bittabi Şanghayda en ıîyıdel konuşulan lisan Çincedir. Fakat biribirlerinin konuştuğu Çincenin yarısından fazlasını alamıyan çin- bilerin miktarı bir kaç yüz bini bu ($ lur. Bu bilhassa şive ve lehçe fark- larından ileri geliyor. Çinin en yüksek ticaret şehri o- lan Şanghayda kullanılan şive, bu şehrin elli mil ötesinde katiyen bu şehrin henüz küçük bir köy iken kullandığı şivedir. Bugün üç mil- yonluk nüfusa malik olması şive- R sini değiştirememiştir. Halbuki memleketin her tara- fmdan — bu şehire gelen Çinliler vardır. Şanghay hudutları dahi - linde bulunan bu yabancılar on, on iki türlü lehçe kullanırlar ve ekseriya ne biribirlerini, ne de Şanghaylıları anlarlar. Bu yaban- ct gruplardan her birinin şehir i- çinde, tıpkı Amerikanın büyük şehirlerinde Yahudi ve İtalyan ma- halleleri olduğu gibi kendi mahal- leleri vardır. Bunların kend bir- likleri, kendi cemiyetleri ve kü- tüphaneleri — vardır. Ölülerini kendileri gömerler. Bunların bu şekilde münzevi yaşamaları Çinliler arasındaki dil farkmın ebediyen kalmasma yol açıyor. Son senelere kadar ecne- biler çince öğrenmek lüzumunu hissetmemişlerdi. Hattâ yolda çin- ce konuşan bir adama rastlarsa- nız bunun ya bir gümrük memuru, ya bir misyoner ve yahut bir polis olduğuna hükmetmeniz lâzım ge - | lirdi. Maamafih son zamanlarda çince öğrenmek lüzumu hasıl ol - du. Bilhassa ticaret işleriyle meş- gul olan genç ecnebiler boş za- manlarını futbol ve kriket gibi o- yunlara hasretmekten ziyade çin- ce öğrenmeğe hasrettiler. Ecne - bilerin büyük bir kısmı da burada bir iki ecnebi lisanr daha öğren - mek hevesine düşmüşlerdir. He- men her gün gazetelerde lisan ted- risatında mübadele yampak isti - yenlerin ilânları görülür. Şanghayda yerleşen ve sayıları külliyetli mikdara varan Rus nü - fusuna gelince: Bu yabancılarnm gerek İngilizce ve gerekse sair li- sanları öğrenmek hususunda gös « terdikleri muvaffakiyet her hangi bir ölçüye sığmaz derecededir. China Weekly Review AKB Ankarada A KBA kitap evinin birinci şubesi modern bir şekilde Maarif Vekâleti karşısımda açılmıştır. AKBA kitap evleri her dilde kitap, mecmua, gazete ihtiyaçlarına zevap vermektedirler. Gerek kitaplarınızı, gerek kırtasiyenizi 3a ucuz olarak A K B A kitap svlerinden tedarik edebil'rsi- (Eniz. Devlet Matbaası kitapları re VAKIT in neşriyatının An- karada satış yeri A K B A ki- tap evleridir. AKBA Merkezi Telefon 1761 yüzünden hâdisecler Rw 3137 —. M FRn Hava kahramanlarının pirleri kimlerdir? Eski zamanlarda bir takım a- damlar insanların birgün gelip uçacaklarını düşünmüşler, mu- hayyilelerinin vüsatine göre ona bir şekil vermeğe çalışmışlardı. | Garpta olsun masal, hikâye ve romanlara mevzu teşkil etmiş fa- kat kimse bunun bir gün mevklii fiile — konacağını sanmamıştı: Yalnız bir kişi ifadesine kat'i bir şekil vererek: “Kanat bir gün yapılacak,, demiş ve kâğıda kars - gacık burgacık bir takım çizgi- ler çizerek: “İri bir kuğunun sır- | tında insanlar göklere yüksele- cektir,, diye bağırmıştı. Bu adam Leonard de Vinci'dir. O vakit büyük mütefekkirin bu sözleri bir takım adamları hayrete düşürmüş onlar böyle akıllı ve okumuş bir kimsenin nasıl olup ta hayale kapıldığına şaşmıslardı. Bu sözlerin hakikate inkilâp etmesi için tam 400 yıl geçti fa- kat sonunda iri kuş sahiden ha- valandı. Fakat bu kuş Kuğu de - ğil içi sıcak hava dolu bir balon- du. 1783 yılmın — 4 Haziranmda Sudlot'nunu talebelerinden Et - yen dö Mongolfiye, Annanay da Vinarais civarında genel bir u - çuş tecrübesi yaptı. İyice düşü- nülüp taşmıldıktan sonra girişi- len bu tecrübe muvaffakiyet ka- ' zandı. 'Talih ikinci tecrübeye daha az yardım etti. Bu, 12 Eylülde Pa- riste Toli Titon da yapıldı. Bu Toli, Titon dö Tillet adında bir bankerin inşa ettirdiği bir bina- nın ismiydi. Bu adam binayı za- manımn en büyük sanatkârlarıma süsletmişti. O öldükten sonra o- rayı J.B. Reveyon adında renkli kâğıt tüccarmdan biri satın al- mıştı. Bu adam orada bir imalât- hane kurdu, adma da kraliyet | renkli kâğıt imalâthanesi dedi. Bu tecrübede kullanılan balo- nun yüksekliği 23 metreden aşa- ğt değildi. Şekli alt tarafmdan | kesik bir zeytin tanesini hatırla- tırdı. Civarları kanaveçe bezin- | den olup içi dışı kalın renkli kâ- | &tla kaplanmıştı. Bunlar birbi-. Fransız fizikcisi Şarl ve Reber'in 1783 senesinde Parisde İnsanların uçuşu Şarkta — olsun, | y c D resim. (Köşede Fizikci Şarl) W rine dikili 24 şeritle takviye edil. miş ve üzeri kralın isminin ilk | harflerini taşıyan sırma harfler- le süslenmişti. Tecrübeden bir gün evvel mu- ayene yapılmış rengârenk balon 9 dakikada şişmiş ve iplerle onu zaptetmeğe uğraşan 8 kişiyi ha- vaya kaldırmıştı. Ertesi gün Etyen de Mongol - fiye'nin yapacağı tecrübeyi kon- trol etmek için Fen Akademisi- nin komiserleri Toli Titon'a gel« dikleri zaman bulutlar havayı kaplamıştı. Fırtiına — kopacağa benziyordu. Okadara kadar ki tecrübeyi başka bir tarihe talik etmek bile mevzuubahs olmağa başlamıştı, fakat halk yerinde du ramıyor, merak içinde uçuşu bek Kyordu. Ahalinin ısrarı üzerine çaresiz kıyılmış yünle karışık sa- manlara ateş verildi. On dakika geçmeden balon kâfi derecede şişmiş ve 250 kilo ağırlığıyle be- raber bir iki metre havaya yük- selmişti. Tam o sırada gök sanki delin- di, bardaktan boşanırcasına yağ- mur yağmağa başladı: Fırtına, kıyamet kopuyordu. Balon zap- tedilemedi, kendi haline bırakıl- dı. Zaten zarfı parçalanmıştı. Yağmur bütün gece devam etti. Ertesi sabah balondan yalnız bir iskelet kalmıştı. Yağmur tutkal- ları eritmiş, kağıtları parçala- mıştı. Mongolfiye matem tutuyordu. Cesareti kırılmasın diye Fen A- kademisi azaları ona bir liyakat şehadetnamesi vermişlerdi. Fa- kat Etyen de Monolfiye oralı! değildi. O, 19 Eylülde yani yedi gün sonra Yersdy de kralın hu- zurunda bir tecrübe yapmağı vadetmişti. Şimdi vaidini nasıl tutacaktı. Bu sırada Renegen im - dadma yetişti. Onun yardımıyle bir iki günde evvelkinden daha | sağlam, tekmil bezden yeni bir balan daha yapıldı. Saat 13 te Versay da nazırlar ı ve yüz bin kişiden fazla seyirci- yapdıkları tecrübeyi oğu gösteren eski bif | roz bir de kaz, Bunların üçü d€ : sağ salim Vokreson ormanındâ yere inmişlerdi. Mongolfiye se* ü vincinden ne yapacağını bilmi* | yordu. Karısına: “19 Eylül 1783 hava havadisleri: Lö Reveyot | | hava gemisinde herkes afiyette- dir,, diye mektup göndermişti. Pronans Kantunun ulumu tabiiye ve hikmet Enstitüsü kâh- yası, âlim bir zat olan Plotr dö Rozye bu geminin ilk insan yol - “cusu olmuştu. Balonun binilecek - yeri kayık şeklinde idi. Fena hü- vadan dolayı iyi netice vermiyet ! , iki tecrübeden sonra bir gün Plot dö Rozye kayığın bir ucunâ atladı öbür ucuna da denk gelsit diye (50) kilo ağırlık koydu vt $ Hanri Kluzo nun rivayetine gört — mangalsız 66 metreye yükselerek havada altı dakika kaldı. Diğef — mangallı bir uçuşta 80 metreyt yükselerek sekiz buçuk dakikâ havada kaldı. Üçüncü — uçuştâ renkli kâğıt imalâthanesinin mü* dür muavini Jöu dö Lavillet ağıf — lığın yerine geçti ve bu sefer bâ” : lon iki adamla beraber havalat” dı. Dördüncü uçuşta ağırlığıt — yerini piyade yüzbaşısı Marki Dorland aldı. Bu son iki seferdt — salon 108 metreye kadar yüks€* 'v lerek havada 9 dakika kalmağt muvaffak olmuştu. Bundan sonra balon Müct par” kıma nakledildi ve orada Velir ahtla Fen Akademisi azaları V* Benjamen Frankel'in huzurun * da bir serbest uçuş daha yaptt Hemen o sıralarda hikmetş” nas Şarl da müvellid'ilmalı bir balonla havalanarak Nel-la- V& ğ le de yere indi. Havalar boıd'" | ğundan tecrübelere fasıla A mişti. Hava müsaade eder etme? ğ Toli Titon da uçuş tecrüb:lıfı f tekrar başladı. Artık - haftadâ muntazaman iki defa havalanılır yordu. Ahaliden cesareti. olaf” lar balona bineb'liyorlardı. z Ertesi yıl yani 1875 yılı bu * '. çuş amatörlerinden makinit” — Rlanşor İngiliz Cefris ile bert” & R nin önünde Revyon adlı yeni ba- lon top tüfek tarakaları arasında havalara yükseldi. İçinde üç yol- meydanında kralm, hanedanın cusu vardı: Bir koyun, bir ho -l ber Dour'dan kalkarak Manş (” nizini aştı ve Kole de yere indi. İşte uçuşun başlangıcı böylet” * çok çetin olmuştu. - £