Süyük zabıta romanı — $e ta etrafına bakınca Hay- İş '&h!l orada görmedi ve Z de hayrette kaldı. ba Süphesiz telgrafımı alma - YÜ Sachcaki" diye düşündü Etrarlı köşkün sahibi, elli yaş- ı""Nıu kadar görünüyordu. , Vfak tefek, oldukça şi;;ıı | bir hanımdı.. Saçları kirdı. Ya - de iki kız yeğeni vardı. İkisi ’—M şık oldukları için, Dra « İant tezat teşkil ediyor: L Lâkin, hanım, kızlar üze - Tinde çok hâkim bir tavırdaydı. Cibirli ve pek az kibar bir hali Yardı: — Haydar Babayı göremiyor H ? Etrafmıza bakm!.. ler halde burada yok, değil mi?. bir arabaya binip gidelim.. İ neredeyse gelir, eşyayı a - " Bu dakikada, Haydar Baba, ::l" komiseri Vedat ve sivil ko- < ser Rauf Beyle birlikte, esrar- öti 'l_'l'ının cereyan ettiği içeri giriyordu. . Sofaya kadar, önleri sıra yü- rüdü, Titreyen parmağını uza - :&l"&md&i kan lekelerini Ha Köşkün bir tek anahtarı değil ;îdı bendedir. demiştiniz gA, Sirmemniştiniz? - | — Aşağı yukarı on t V'T — den beri efendim. REn H'Rıuı Bey, artık kahverengi hal âlan lekelerden birine do- kundu, Komiser bakıyordu: — Derhal tahlile gönd i i z e göndermeli.. İaleri dı; muayene ettirmeli.. Ger- ; » İşin içinde tinayet olduğuna T) Gltm:i: delil mevcut değil ama, : Şu kapıyı açtınız mı? "“—Hzc..." komiser Bey... - Açık- ydar bal İki hku;ı 'uı:"y;: yana duran B.,îu_ bu eşya, on a““"'u odalara girdiler. Sikan denizci, tavan arasma ıı.q,::di""i kapıyan mahut Tiçe tiyi öNünde durdu, Sesi, ha- - ha hH, ""l&.ı.._ perdenin k Si tbve Tagi kan İekeleci LA tabillik yoktu. &., __';:ldöıdm.,ı vakit, Rauf a Hı..î'_'_':lwmı kilitsiz olarak Hi? söylemiştiniz, değil .,I;âî“hh olarak bul lmuştum... Wyen iy İ kendi. kendime hat KAAh edemedimdi. —- T e a eee S ee e DeD l l ee _T_nfu"'“vme ettiler. Sia önünde, aC sokakta, bahçe- » Bir araba durdu, | (Cüzamlıların y Dirayet Hanım, istasyondan | birinet ÜÜ Mezarlığı Nakleden : Vâ - NO Dirayet Hanım, yeğenlerinden — Haydi, in kızım Nusret... -dedi.» Haydar baba, şüphesiz bu rada olacak, Zira, işte, pencereler açık. Genç kız, ancak on sekiz. — ya- şında kadar görünüyordu. İricey- “HABER — Akşam Postası p T Resimde gördüğünüz şey bir balık kılçığıdır! Fakat öyle o - di, siyah saçlı, koyu mavi gözlüy- luar olmaz balıklardan değil, cin- dü, Sırtmda bahriye biçimi bir si arasında bile nadir bulunur tayyör vardı; başnda da, - beyaz | büyüklükte bir Balinanın!.. Bu Kız, hayretle dedi kit kemikler, — birbirine eklenerek — Haydar baba burada ama, | Amerika — müzelerinden birine yanında da tantmadığım iki adam | yerleştirilmeğe çalışılmaktadır. var, Allah Allah... Ne oluyor? a- caba?.... Kardeşi Kadriye ile birlikte a- rabadan indiler. İkisi de birbirine benziyordu. | pılmıştır. Bu cuma Balıkesir futbol maçları kesir, (Hususi) — Bayram günü Birlik - Alay ve Güç - Yurt muhtelitleri arasında bir maç ya- başlıyacak Lâkin Kadriye, hemşiresinden iki | kupa maçlarına hazırlık mahiye - yaş daha büyüktü. Yüzünün hat - İarı daha muntazamdı, Burnu düm düz bir hatla çekilmişti. Ağzı da | 4Alaştıklarından iyi çizilmişti. Şüphesiz ki daha güzeldi. Lâkin, kardeşi, ifade ve şirinlik noktasından daha cazipti. Haydar baba, arabanm durdu- tinde olan bu maç iki tarafı teşkil eden oyuncular için biribirleriyle pek o kadar iyi ve zevki olmamıştır. Maamafih Güç - Yurt muhte- lti oyunun devamı müddetince ekseriya hasım kale önünde oyna- ğunu görür görmez, Dirayet Hanı- | mış çok tehlikeli vaziyetler ihdas min önüne doğru koştu. Şaşkınlı - ğı, halinden belliydi. Dirayet Hanım: — Ne var, Haydar baba?.. -de- di Seni istasyonda aradık, yok- tun. Yoksa telgrafı almadın mı? — Aldım efendim... Fakat... — E? Ne vör? Vedat Bey, yanlarma geldi. Kendini tanıttıktan sonra, iza - hat verdi: bübeğ — Hanımefendi! Bizim burada bulunmamız, sizi hayrete düşüre- cektir. Herhalde, Haydar babanın kabahati yok. İstasyona sizi karşı- lamak için gelmediğinden dolayı onu affediniz... Telgrafımızı öğle- ye doğru almış. Derhal sayfiye- nin pencerelerini açmak — üzere gelmiş... İşte o sırada, içerde bazı izler bulmuş... Şüpheyi tevlit ede- cek izler... Dirayet Hanım, derin ve nahoş bir hayretle karşısmdakine bakı- yordu: — Yoksa, evim soyuldu mu? — Zannetmiyorum — efendim. Hiçbir şeyiniz kırılmışa, çalınmışa benzemiyor. Lâkin, içeriye yaban- eıların girmiş oldukları muhak- kaktır. Zira, sofanızda kan izleri var. Dirayet Hanımm, olduğu yerde sıçradı. Arkasında bulunan Nus- rvat ve Kadriye, dehşet içinde din- ı!h . _,,_ührhıdmı.h_u.. liyorlardı. Üçü de polis âmirlerinin kendi- lerinden bir şey sakladığıma zahip oluyorlardı. Komiser, devam etti: —Hakikatj bütün vuzuhiyle an- lamak bir türlü kabil olamıyor. Bu vak'a acaba niçin sizin eviniz- de yapıldı? Başka yer bulamadı- lar mı? Dirayet Hanım, evinin pencere- lerine teker teker bakıyordu. En- dişeyle sordu: — Bütün odaları gezdiniz mi? — Evet, her tarafa girdik. Va- ziyetten emin olabilirsiniz. Evi- nizde hiç hiç kimse saklı değildir. Herhalde çıkıp gitmiş olacaklar... Yavaş yavaş sahanlığa doğru İ yürüdüler. d etmiştir. Fakat bir çok güzel fır- satlardan istifade edememiştir. Güç * Yurt muhteliti Birlik - Alay muhtelitinin ikinci devre- de yaptığı bir sayıya mukabil bi- rinci devrede bir, ikinci devrede de bir sayı yaparak 2—1 - galip gelmiştir. Maçın — hâkemliğini Güçten Sami Bey yapmıştır. —-0 —üç yerinden vurdular Balıkesir, (Hususi) — Bir gün evvel kırda bir gavga olmuştur. Yenice mahallesinden Salih oğlu İbrahim, Mehmet oğlu sıvacı Tevfik ve Hasan çavuş isminde üç kişi arasında çıkan bu kavga- da İbrahim üç yerinden yaralar- mıştır. Vakadan sonra zabıta tarafın- dan yaralı hastaneye kaldırılmış, sabıkalılardan olduğu anlaşılan 'Tevfik ile arabacı Hasan Çavuş yakalanmıştır. Vaka hakkında tahkikat yapılmaktadır. Gorio Baba BALZAK Haydar Rifat K— Çik &ı —a — 238forma Lira 5 Konservatuvar seslerini ahenk ve tonalite nok- tasından kontrol ederek kusur - larını düzeltmelerini kolaylaş - —— Her parçası ayrı bir heyecanla okunacak macera, kıskançlık, küvyet, aşk ve seyahat romanı | talebesinin | tırmak için Amerikalılar resim- | deki genç kızın boynundaki âle- ÇDevamı var), | ti icat etmişlerdir Kadımların yüzlerinden derin bir düşünceye vardıkları anlaşı - Ş | lıyordu. Abdullah, kendileri için iyi bir kaçamak noktası işaret et- mişti. Kabul etmiş olsalar bile, işi neticeye erdirmeye mecbur değillerdi. Söylediği gibi belki kaçabilmelerine de bir fırsat ka- zanmış olacaklardı. Merzuka: — Evet, dedi. etmekle bir şey kaybetmiş olma- yız. Fakat kabul edenimizin di- şarıya çıkmasına müsade edip di- ğerlerimizi burada muhafaza al- tına alırlarsa ne yaparız? Abdullah: — Hepimizin, dedi, serbest bı- rakılmamız şartını ileriye süreriz. Şartlarımızı kabul edeceklerini sanırım. Çünkü muztar vaziyet- te olacaklar. — Belki, fakat bu işi üzerine kim alacak? Abdullah: — Ayşeden rica edelim, dedi. Abdullahın bu sözü üzerine Ayşet —— Hayır, dedi. Bunu Merzu- kanın daha iyi yapacağına ka- nitm. — Şurası muhakkak ki içiniz- den birinin bunu kabul etmesi lâ- zımdır. Merzuka, yalnız konuşulanları dinliyor ve düşünüyordu. Vakit hayli ilerlemişti. Vahşi reisinin cevaplarını almak için geleceği saat yaklaşıyordu. Abdullah tektarladı: Merzuka Hanım, siz de bir şey söyleseniz... Ne yapacağız? " Merzuka: — Pek âlâ, bu işi ben kabul ediyorum, dedi.. Geldikleri za- man böyle söylersiniz. — Teşekkür ederim Merzuka, Bizi büyük bir müşkilden kurtar- dınız. Bunun kaçabilmemize bir vesile olmasını temenni edelim. Ayşe: -- Hepimizin serbest bırakıl- ması şartiyle kabul edeceğiz de- gil mi?. Dedi. -— Evet.. Öyle konuşmuştuk. Abdullah bir müddet sustuktan sonra sözüne devam etti: Bugüne kadar ASLANLI HÜKÜMDAR SÜLEYMANIN OĞL Tefrika No. 80 Bunu kabul | manmnu p Bu Akşam S aat 21 de Saray ( Eski Glorya ) sinemasında |Münir Nurettin Konseri Programda: Gazi Hz. ne ithafen bestelenen Milli ün, ve halk türküleri, diğer güzel yeni eserlerle armonizee edilmiş nefis Türk musikisi nümuneleri mevcuttur. BLÜTHNER PiYANODA: Prof. MALLY Biletler evvelden alınabilir. ÇAPAMARKA Pirinçunu fabrikasının büyük bir muvaffakıyeti İngiltere ve — Amerikadan — ithal edilen KUVAKEROÇ, yani ezme tane yulafı bu kere memleketi- mizin en olgun yulafından imale muvaffak olan ÇAPAMARKA Bu yeni bizmeti de şeref duyarak muhterem halka arzeder. G . 4A Yayı” iYazan: İ i Rıza İŞekiz — Şimdi, hepinizin bana tâbi olması lâzım. Bu vaziyet dahilin- de kaçma plânımizı şimdiden ha- zırlamıya imkân yoktur. Bunu an- cak hâüdiselere göre tanzim etmek mecburiyetindeyiz. — Evet... Bunu Merzuka söylemişti. Söze başlayışından, söyliyece- ğinin yalmız bir evetten ibaret ol - madığı anlaşılıyordu. Fakat ikma- le imkân bulamadı. Ağaç kapmm aralıklarmdan vahşi; reisinin gene heyetile geldiği görülmüştü. Kapı bir gıcırtı ile açıldı. Vah- şi reisi yüzündeki derin çizgilerle verilen kararı bir an evvel öğren - mek arzusunu anlatıyordu. — Ne oldu?. Kararımızı öğre - nebilir miyim, diye sordu. Abdullahı — Kararımızı verdik. Fakat da- ha evvel bir şey öğrenmek mecbu- riyetindeyiz. — Nedir? — Şayet müsbet cevap verir- sek yalnız bu vazifeyi üzerine â « lan mı serbest bırakılacak.. — Bunu, niçin soruyorsunuz. — Cevabımızm müsbet veya menfi oluşu buna bağlı.. Vahşi reis müteredditti. Yanın- dakilerden sağında bulunan, kı- vırcık beyaz saçlı ve sakallı ada - ma dönerek Rassi lisanile konuş- tu. Sonra: — Evet, dedi, Hepiniz serbest bırakılacaksınız., Yalnız mesele halledilinciye kadar adamlarımı- zın nezareti altında — bulnacaksı- nız. — Böyle olacağı muhakkak.. Buna itirazımız yok. — O halde? — Kabul ediyoruz. — Bu işi kim yapacak?., Abdullah Merzukaya döndü ve işaret ederekt — Bu hanmm, dedi. —— «W 1 (Devamı var) A “sin e üi üi llli