Fay , « küçük hicap): üye A8i 1695 yılında dördün by indan yaptırılmıştır. Da- İzler “sem valde tarafından hap ila” fakat bitirmek, Tur- Rün aj 'c€ye nasip olmuştur. Ca- Sayer eN mimar Kasımdır. Körm p af bir tesadüftür, Mimar İl, an sebeplerden — dolayı Lo ildi.. Bitirilmesi mimar ; 4 ağaya nasip oldü. | Beylerbeyi aranda 1856 yılında yap- 1 rl Bu sarayı Abdülaziz | e ında meşhur mimar Haci Mm oğlu'Sergiz beye yeniden Med, 1. Abdülaziz, burada otu - LR sarayı, üçüncü Mah- 1 869 da Fransa imparatoriçesi | eni ara im da Almanya impara- ilhelm, daha sonra Avus - İn Şa atoru Fransova Jozef, 3 ahı Nesirettin aŞh, Ka- alı Nikola burada misafir | Ayastafanos muahede- imzalamağa “#5 1g ile Kurulan mahya ilk tind, > eda birinci Ahmet dev - eri »İtanahmet camii mina -| sul dai Tâsında kurulmuştur. Bu u- de talbil sonraları Valde camiin- | ti edilmiştir. Yanın bütün camilere ku - | Pi Ahmet zamanın - v yılında Şıkan nlâ OLMUŞtur, n Fatih müezzinlerin en e ve hafız Kefevi adında bi- arafından icat edilmiştir. . » , Karaköyden Beyoğluna çıka elin uzunluğu (604) metroği., | wn 1 İstanbulda tramvay, ilk defa Yılında kurul ir şi Mi rulan bir şirket ta- a an işletildi. İlk tramvay, eo Meşrutiyetten son- eğ ektrikli tramvay kurulmuş - » T. Mi çek, 1609 yılmda icat €- Mi U aleti icat edenin Galile e) herkes bilir, o Fakat Mm garip bir hikâyesi ih, > ei O da teleskopu icat ri bir gözlükçüye yedi ya - Si Şocuğunun vermesidir. Sü bi vansen isminde bir gözlük Am, Hd) bal k yerkap, bardaklarla kurdi, Socuğu birdenbire hay- a Baba, baba... € var?. — Bak ben, NN — b » De görüyorum? ii &örüyorsun? iseni; de a çalar saatinin tok- Bab, tül dü Socuğunun bu sözüne Me kilise hayli uzaktı, | ray tokmağını görmek Y. Ve “a buradan çan güç - un, > tokmağı nasıl gö- — Gö, hi, Tüyorum baba, gel sen de | * x ana, | Yağa kalkış Socuğunu kırmadı. A. Ni iki küçük, babasına; bardağın arasmdan bir fer- İ bilgiler İşte bunu gösteren, biri ortası çu- kur, diğeri ortası yüksek iki bar- daktı. Gözlükçü, uzun tecrübeler- | den sonra iptidai bir alet meydana getirdi. Bununla, uzak mesafele- ri yakınlaştıran bir alet icat etti, | Bu icat, o vakit ayni iş üzerinde meşgul olan Galilenin (kulağına kadar gitti. Galilenin, bundan son ra teleskopu icat ettiği söyleni- yor, e Kılıç, bıçak, süngü gibi kesici âletlerin İranda icat edildiği kay- dedilmektedir. Rendenin Endülüslüler, bıçkı- nım Yahudiler dildiği yazılmaktadır. ... Hurma şarabını Endülüslüler, Hindistan cevizinden yapılan bir nevi şarabı Hintliler, süt şarabını Tatarlar, Ken tohumundan yapı » | lar: şarabı Siberyalılar icat etmiş- iesdir, ... İstanbulun muhasara ve fethi i çok büyük bir muvaffakıyettir. He le o vakitki harp âletleri . düşünü- İürse, insanın aklı güç erer. Fatih, muhasara esnasında, denizde bu- lunan bir Ceneviz gemisinin batı- rılmasını istemiş. Buna imkân gö- rülmemiş, Fatih: — Muhakkak, denizdeki gemi- de- miş. Düşünmüş ve şöyle bir topun İ icat edilmesini emretmiş: yi balıracak bir top yapma -— Top, evvelâ gülleyi havaya | atacak, o gülle, geminin üstüne az düşerek batıracak, Derhal böyle bir top dökmüş- miş, havaya atılan mermi, geminin üstüne düşmemiş... Zün evinde birdostu ile otu. ” riliyor! — bak... dedi. Baba baktı. Hakika - | in valdesi Turhan Ha- | ten çanın tokmakları görülüyordu. ! tarafından icat e- | * ler, İlx tecrübe iyi netice verme - | HABER — Akşam Postası üni ev Matbaadaki odanm kapısı ara- | landı, Başımı O kaldırarak şöyle bir baktım. Görünürde (kimse yoktu, arkadaşlardan Selimin sev» | gili kedilerinden biri içeri girmek için kapıyı itmişti zahir.. Başımı önüme henüz eğmiştim ki ince bir | ses yükseldi: — Affedersiniz (efendim. Bil- I mece göndermiştim de bir şey çık- tı mi diye geldim.. Masamın ya- timda ufak, pek ufak bir o çocuk duruyordu, şimdi, ufak yumuk el- leriyle masanm kenarını tutmuş, | cevap bekliyordu. | — Şehremininde Seyit mahallesinde Hacı Timur Adım Müm- Ömer soka» Jında otüruyorum | tazdır; eyy yg yy yy | tam geminin ortasma düşerek Ce- neviz gemisini sulara gömmüştür. . | o Miknatis 1820 yılında Danimar- | kalı muallim Ersted adında biri tarafından keşfedilmiştir. Mual- lim, bir masada puslayı tetkik e- derken bu keşifte bulunmuştur, N.A. ...AAUAEEANEEEREAEANEN EEE Mümtaz Efendi sandalyeye oi <cambazlık elmiye mecburdur! hayatını an s wi | turmak için adeta Bu sempatik ve küçük okuyu - | cuya bir sandalya gösterdim, ar» | kasmdan tutarak çekti. Yanıma | doğru yaklaştırdı. Sonra bir du - vara çıkar gibi yüzü koyun sandalyenin oturacak yerine tır mandı, çıktı. Bir iki kere dön- dükten sonra yerleşti. Bu zeki çocukla şöyle görüştük: — Yaşın kaç? —16. — Boyun ne kadar? — Bir metreye yakın. — Nerede çalışıyorsun? — Henüz bir yerde çalışmıyo- | rum. Davutpaşa orta mektebi se- | kizinci sınıf B şubesinde talebe »| yim... Bu üç suale aldığım cevap biri- birinden entresandı. Sokakta gördüğünüz zaman bu bir metre boylu çocuğun ne on al- İ tı yaşında olduğuna ve ne de orta mektep son sınıf talebesi olabile - ceğine inanmazsınız. Fakat konuşan, yürüyen, kafa- sının içine hayli şeyler sığdıran bu | bir metre boyundaki genç, hiç te görüldüğü gibi değildir: — Babam, Şirketi Hayriyede | odacıdır. Kendisine Hacı Baba! derler. — İlk önce, yani dört yaşında | iken annem bin rica, bin minnet beni Hasekide Turan hususi mek: | tebine kabul ettirmiş.. Burada mü- | dür beni çok sevdi İkinci sınıfa kadar okudum. Sonra Hobyarda i | 24 üncü ilk mektebe gittim. Bu- İ yasmı bitirdikten sonra Davutpa- Se Ne korkunç manzara! Adam mı asıyorlar? diyeceksiniz! Hayır,| meşhar İngiliz edibi Şekspir'in yeni yapılan bir heykeli İngilterede! var. Belki meccanen |Stsaiford « ou - Avon şehrinin umumü bahçesindeki yerine yerleşti: temin edebilir... Şayet... Böyle o- şa orta mektebine yazıldım. U- nuttum, İlk mektebi birincilikle bitirmiştim. Bu sene bakalorya imtihanlarına girdim. Fakat ça - lışamadık mr, yoksa tali mi yardım etmedi, bilmiyorum. Tabiiye ve 7 ikinci teşrin 1934 İstikbalin bir kâşifi Bir metre boyunda bulunan Mümtaz Efendi latıyor kuka devam edip hakim olacağım. — Hukuk olmazsa? — Ankarada maliye vekâleti « ne bir istida yazıp maliye meslek Yekta 2 mektebine gireceğim mal müdürü olacağım. — Boyun neden Taldı? — Efendim, annem de benim gibi ufaktı. Babam ise çok uzun boyludur. Annemden kısa boylu- luğu, babamdan da esmerliği al- ve nihayet böyle kısa mışım; — Boyundan memnun musun? — Şikâyetçi değilim! Fakat or- ta boylu olmayı isterdim. — Sporla aran nasıl? — Sabahları erken kalkarım. Bazı vücut hareketleri (o yaparım. Eskiden top ta oynardım. Mahal - lemizde bir klüp vardı, üçüncü ta- kımın kaptanı idim. İyi bir spor- cu olacaktım. Hevesim de vardı. İşi de ilerletmiştim. Fakat yorul- mıya başlayınca bıraktım. — Gol, falan? — Evet, birçok gol attım. Fa- kat ben maçlara girmezdim. Çok defa eksersizlerde topa vurur, kar şıdaki kaleye topu sokardım. — Sinema, tiyatro ile aran na sıl? — Sinemayı sevmem. Tiyat - royu da şöyle böyle severim. Ben en çök roman severim. — Hangi romanları okudun? — Elif ile Mahmut, Leblebiler altın oldu, sihirbazın “marifeti, * ayakkabicı vezir.,,, bir de güldü - rücü romanlara bayılırım. Yüksek romanları da severim ama bula» mıyorum ki... — Daha başka neleri seversin? — Kimyayı da severim. Yani bir maden keşfetmeyi, bir yeni şey bulup ortaya çılırmayı çok iste - rim, Meselâ camı, soda, kum, ki- İ reçle yapıyorlar? Bunun içine ki- reç koymayıp ta çimento koysak ne olur? İşte bunu pek merak ede- rim. Sonra... Dünyada altın az oldu- İ ğu için içine bakır karıştırıyorlar... Neden çimento konmuyor? Altın- la gümüş karıştırılırsa one olur? Ve buna ne isim verilir.. Hoş bun- lar bir merak yal... -—- Arkadaşların var mı? — Mahallede arkadaş tutmam. Arkadaş demek şeytan demektir. Bir insanım bir tane sadık arkada- şı olmalı... Birkaç tanesi hiç te iyi deği — Şimdiki arkadaşının? — Vallahı, ne yalan söyliye » riyaziye gruplarından ikmale kal- | yim... Birçok arkadaşlar var... Şu dım. Yokşa şimdi dokuza geçe - | iyidir, bu kötüdür diyemem. He - cektim. Aksilik işte, bir senemi | nüz öyle candan olanı yok içlerin- kaybettim. Artık bu sene muhak- de.... kak imtihanımı vererek doğruca | (Zeki bakışlı hoş sohbet Mümtar Pertevniyal lisesine kaydolunaca- İ efendi ile hayli görüşmüştük. Bir ğrm. Ama bakalım okuyabilecek duvardan iner gibi yüzü (koyun miyim? | yere inmek istedi. Fakat sandal- -- Yoksa kendine güvenemiyor | ye müvazenesini kaybetti. San - musun? dalye ile beraber yere yuvarlana- — Kendime gövenirim yanlız... | caktı. Tuttum. Veda etti. Ayrıl. Babam zengin değil, dilâkis fakir | dr. : sir adamdır. Beni okutamıyacağın- | .... Selimin kedisi dışarı çı- dari korkuyorum ama daha vakit | kar gibi kapı aralandı. ve sonra okumamı | kapandı, yazıma devam ettim, Yekta Ragıp lursa liseyi bitirdikten sonra hu-