şc !! ıı .ı:. !î. e RS Türkiye iktisadi buh- Fana rağmen ilerliyor Sat - Sanayi - Münakalât - Bütçe - Harici ticaret... J:':nes.hm-ınuww.n N tahada yeniliğe doğru seri ve Bukraz, Dİ hareket takip etmektedir. Maçn dölüyisiyle iktisadi kalkınma- ha k doğru olamazdı. Bil - N"“-ıîhrphınındnıîn meseleler — o kadar girift bir .u:"ü-ru. bunları — biribirle- MEpar T olarak tetkik etmek imkâ- ——İıh_.lu.'l'ürh'yıl. H:_"“—Hnmnıiyulnp- __':*'—Hç'—m—ıuı.mw müşkülüt alt ederek, ik - Mlahatın mühim bir kısmını ba- mühim bir kaç hedele da- On birinci sene nihayetin - #mai, , mali ve amuml bir balış yap- aa ve yüpümekta olun bu ğday silo- :—luııuu.n.ı.d.uühhhı- __i;:’—ıhıımnz:ı—ın_ı_. m"idwhıumunr. teneye *hı-ılııw- ü mebruldür. Ada- _ı':'"h-ıı(ı 150000 balyaya var. 50000 Halbuki 1933 rekoltesi ancak olarak tesbit edilmişti. mahsulü — Bursada geçmiştir. 1933 tebu Tmalada 1000000 kilo koza elde e- Silmişti, U dan geçen sene miktarının aynidir. :;nr mahtulü için de vaziyetin bu şe de olduğu — tahmin edilmektedir. Kati ea bi ti rTakamlar henüz tesbit edilmemiş- Mühim ihracat maddelerimizder ""*fmıuı 5850.000 n Piyasalı i —_:k n u-dıh' afyon stoku 7.500 en ç bancı memleketlere — sattığımız biş ühim madde olan tütün 1934 te Sene evvelkine nisbeten ildi mleli Sek, Vermiştir. *T Sanayilmizin mühim yardım- f tEf f $ ![’ if_l Gt il Ycat, maden kö- himayesinde bu « ve diğer hususi ve Tültssestlerin LEFEF ; Dr. Hafız Cemal miryolu siyasati — bir çok moktalarda hedefe varmıştır. Bugün devlet demir- yollarının tulü5.000 kilometreyi geç - miştir. Şirketlerin elinde bulunan hat- larla beraber Türkiyede demir yolları 7.500 kilometreye yaklaşmaktadır. Demiryollarımız bu sene nihaye - tinde Erganiye, iki sene sonra da Er- zuruma ulaşacaktır. Cümhuriyet devrinde yapılan şo « seler, köprüler sayesinde bugün menm- leketin her tarafında kamyon makliya- tı yapmak mümkündür, Bundan yir- mi sene evvel Şark vilâyetlerinden İs- tanbula ancak bir ayda gelmek kabil oluyordu. Bugün bu müddet iki, — üç güne inmiştir. Yeni tayyere seferleriy- Te memleketin — belli başlı merkezleri arasındaki mesafe farkı bir kaç saat » tir. Deniz nakliyatında milli girketler arasındaki yipratıct ve manasız reka - betin önüne geçilmiş bütün limanları- miza ve Mışira müntazam, rahat ve u- cuz seferler ihdas olunmuştur. Memleket halkmın bilhassa şimen- diferlerden hakkiyle istifade — edebil - mesi için bir kaç ay evvel — tatbikine başlanan tenzilâtlı tarife çok müssit meticeler vermiştir. Hem halk, hem de demiryolları bu |. kararın isabeti hususunda ayni fikir « dedirler. 1923 senesinden beri hükümetin kendine umde ittihaz ettiği bütçe mu- etmektedir. 1984 - 38 bütçesi bir sene evvelki- me bakılırsa 13.600.000 Hira daha fazla masrafr ihtiva etmektedir. Yeni büt « çede milli müdafaa ve maarife çok & bemmiyet verilmiştir. Devlet varidatı bilhassa altı aydan beri muntazaman çoğalmaktadır. 1934 sonunda varidatın bütçe tahminatını geçeceği ihtimali kuyyetlenmektedir, Müli paramızın laymeti, — sağlam devlet maliyesine istinat ederek, istik- rarımı fevkalâde müsalt şerait altında muhafaza etmektedir. Bugün Türk li- rası merkezi ve şarki Avrupanın hat - tâ Akdeniz havzasının en sağlam pa - rasıdır, Bilhassa harici ticaret muva - zenesinin İehimize olan büyük farkın- dan doğan döviz bolluğu — dolayısiyle Türk İirasının mutlak altın — karşılığı yüzde 20 ye yaklaşmıştır. Bu husus Türkiyeye — yatırdacak cenebi sermayesinin — İstinat edeceği en mühim itimat âmilidir. Harici ticaret bilünçomuz — ihracat mallarımızın fiat düşüklükleri netice - vi kıymet bakımımdan daralmıştır. Fa- kat ithalât ve ihracat yekünları ara « amdaki fark lehimize olarak — inkişaf #etmiş 1933 şenesinde 21 milyona var- mıştır, tilderinde bu hâdise yakından kolay « hıkla takip olunabilir: (Milyon Türk lirası hesabiyle) Sene İhracat İthalât Muvazene 1980 151,5 147,.5 -4 1931 127,5 126,8 41 1082 101,5 86— 415,5 1938 69)me 95,— *421,— Buhranın şiddetine rağmen harici ticaret muvazenesinde — bu mütezayit salâh fevkalâde bir neticedir. — Harici Hicaret statlstiklerini — takip ettiğimiz bir çok ecnebi memleketlerin statistik Terinden böyle bir netice çıkarmak imkânsızdır. Bütün iktısadi kalkımma mızda olduğu gibi harici — Hcaretteki muvaffakıyet te açık bir hakikattir. Bu Muvaffakiyetin — ölçüsü lehimize olan mütezayit muvazene farklarıdır. R. ş. Dabilre — ütehr z Cpmadan — Vayld günlerde — <ant (2,30 6 ya) t-dar İstanlrıl Di « vanyolu No, 118. Mtayenehane ve ev - telefonu: 22308. Yazlık ikametgâh telefomu: Kandilli 38, Beylerbeyi 48. Davay Davay hareketin Netekim siz de resmini görür görmez kendisini tanıdınız., Zaten onu kim tanrmaz? — Davay davay Boris. » — Haydi davay, davayı. — Davay davay. Borisin şöhreti büyüktür. Yal- mız İstanbuda değil bir çok Ana- dolu şehirlerinde de halk kendisi- ni tanır ve alkışlar . Bilhassa orta sınıf halkın komi- Bi olan bu sanatkâr beni Ferah sinamasında sahnenin arkasında- ki ufacık odasında kabul etti: > Bir yanda bir karyola, bir taraf- ta küçük bir masa ve bir iskemle | bütün servetini teşkil ediyordu. | Masanın üezrinde kauçuktan yap- ma kocaman kırmızı bir. burum; | bir kaç tane eski rusça kitap; du- warlarda kartpostallar. Soruyorum. Rusçaya kaçan bir 'Türkçeyle bana cevap veriyor: — Leningrad'da doğdum ve o- : rada büyüdüm, Babam büyük bir doktordu. Ve beni de doktor yap- | mak isterdi. Ben mektepten kaçar | tiyatro seyretmeğe giderdim. Güç belâ orta tahsili bitirdim. Diğer taraftan sahne hayatına a- tılmış yavaş yavaş yükseliyordum. Nihayet LeningradÇar tiyatrosuna kabul edildim. Sonra harp çıktı. Harbi de ihtilâl takip etti. Ben de binlerce beyaz Rus gibi vatanımı | terkederek Türkiyeye iltica ettim. O zamandan beri hep buradayım. — Neden komediyi tercih etti- niz? Ağlıyarak | mahvetmiş oldu. Halbuki ben bü- | dar beni muztarip eden hiç bir şey Ya... Hayır.. Hiç bir vakit.. Dün yada benim kadar komediden nef ret eden hiç kimse yoktur. Fakat | Almanyada Kasselde Alman ordusnun b motosiklet son sür'atle daireler çizerken sepette oturan bir asker Son senelerin harici Hcaret statis- |yan tekerleği değiştirmiştir. Resim bu vaziyeti gösteriyor . YDi Gi Londra hayvanat bahçesinde bir Haa ddi Boris halkı en fazla güldüren ağlmak olduğunu BT KiT Davay Davay vorıs ne çare? Bir gün rejisör bana: — Sen mükemmel bir. komik olabilirsin! dedi ve böylece bütün hayallerimi, bütün — ideallerimi yük bir facia aktörü olmak istiyor dum, Bilhassa en fazla arzum ©- pera oynamaktı. Ondan sonra hep komik olarak kaldım. Leningrad' da benim oyunuma binlerce halk gelirdi. Beni alkışlarlardı. Halbu- ki bilmezlerdi ki bu alkışları ka- yoktu. Ben alkışlandıkça rejisör koltuklarmı kabartır. Ve: — Gördün mü? Ben tahminim- de aldanmam sen hiç bir zaman bir facia aktörü olamazsın. Ko- miklik senin için biçilmiş kaftan - dır. derdi. — AÂileniz, kardeşleriniz. hâlâ oradalar mı? — Hâlâ oradalar. Kardeşleri- min ikisi mühendistir, Ve çok iyi söylüyor mevkidedrler. Bana ara sıra mek- tup yazarlar. — En fazla sevdğiniz ve muvaf fak olduğunuz oyun hangisidir? — Leningrad tiyatrosunda bir gün gene bir komedide oynuyor- dum. O gün dişim müthiş ağrıyor- du. Ne yaptığımı, ne yapacağımı bilmiyordum. Gözlerimden yaşlar akarak komiklik yaptım. İşte ggün sahne alkıştan yıkılır gibi oldu. Ömrümde hiç bir vakit bu kadar alkışlandığımı bilmiyorum. Dikkat ettim, davay davayın yüzünde çok çizgi vardı. Adeta hayatında çektiği istiraplar yüzün de yazılıydı. Sordum: — Kaç yaşmdasınız? — Otuz sekiz.. , — Evli misiniz? — Evet.. İki sene oluyor burada bir Bulgar kadınla evlendim. Ge- çinip gidiyoruz. Bu esnada odasında bir ampul yanıp söndü: — Oyun vaktim geliyor. Sizi rahatsız etmezsem makyejimi ya- payım, dedi. Ufak masasının başına - geçti. Kırık aynaya baka baka gayet adi bir pudra ile yüzünü iyice beyaz- lattı. Kırmızı kauçuk burnunu bü- yük bir itina ile taktıktan sonra gözlerinin ve dudaklarının etrafı- ni boyadı. Başına takma saçları taktı. Kocaman papiyon kravatını bağladı. — taktı. diyemiyorum— renkli bezden elbisesi zaten üze- rindeydi. Ayaklarma sahnede şak lattığı terlikleri geçirdi. Sordum: — Sizce halk en fazla ne gibi l şeyler karşısımda güler? * — Anlamadım. — Halkı nasıl güldürüyorsu- nuz? — Ağlamakla. — Şimdi de ben anlamadım. — Halkı en fazla güldüren şey bence ağlıyan bir adamı seyret- mektir, Hakikaten ağlamak dik- kat ederseniz çok gülünç bir hare- | kettir. Ben sahnede ağladıkça halk çılgın bir şekilde beni alkışlıyor. 4| Ve gülmekten kırtlıyor. Bunun ü- gösteriş — talimlerinde | zamanda orkestra filin sabah tüvaleti yapılıyor?! U- şaklarından birisi üstünü - fırçalarken, diğer biri de dişlerini yıkıyor! zerine ben de büsbütün ağlıyo- rum. Çünkü ağlayan bir adamın manzarasına bakarak gülen kim- seler beni çok fazla mustarip edi- yor. Budala bir rejisör tarafından mahvedilen facia aktörlüğü —ka- biliyetim de aklıma geliyor. Büs- bütün müteessir olarak daha kuv- | vetli; şekilde ağlıyorum. Baktım davay davay Borisin gözleri daha şimdiden dolmağa başlamıştı. “Bu esnada &mpul ikinci defa yandı. Beraberce dar merdiven- den indik, Perde açılıyordu. Da- vay davay Boris alkışlar arasında sahneye girdi. Eeki Rus operala- rından alınmış bir besteyle bir şar kıya başladı. Yalnız farkediyor- dum: Boris orkestraya değil, orkestra hızlanıyor, o yavaşladığı zaman da orkestra yavaşlıyordu. Davay davay Boris sahnede ha- kikaten ağlıyor ve gözlerinden raşlar akıyordu. Halk kendisini >u şekilde ağlar gördükçe büsbü- tün coşuyor kahkahadan kırılıyor- du. Sertoğlu üren adam!