20 Ağustos 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

20 Ağustos 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Abdü Ihamit Gözğeeleri Bu ma din en sakini, en uslu- &u.. en namuslusu.. Görüyorsun- ikbal hırsı insan- | ürse, öyle merha- zce davranırlar ki.., — Allah korusun bizi, Saadet- ciğini! Başka sığınacak bir. mel- Aradan iki gün daha geçmişti. Necdet eskisi gibi mahalle kahve- sine sık sık çıkmıyordu. Şüphelendikleri komşuları Şem si Efendi ile daha yakmdan gö- rüşmeğe başlamışlardı. Vecdetin maksadı Şemsi Efen- ce avlamak bu ikbal Idüş- künü Evkaf kâtibini -kendi lehine | çevirmeğe çalışmaktı. Semsi Efendi geveze bir adam- , görüş kabiliyeti hemen hemen yok gibiy di. Necdet komşusunu avucunun içine almıştı. emesi ve uzağı çarçabuk eee Necdet bir gün Paristeki komi- mektup aldı. Necdetin Paristeki arkadaşları o- teden mahrem bir nu Fransaya davet ediyorlardı. Necdet bu mektubu Saadetten gizlemişti. — Ne olur, ne olmaz! diyordu. Çok sıkışırsam, bir İtalyan vapuru- | na atlıyarak Marsilyaya giderim. Ve böyle bir vaziyet karşısın: da Necdet karısmı şüphesiz ki İs- | tanbulda brrakacaktı. Bu düşünce | ile mektubu Saadete göstermedi.. Ve yırtıp attı. Fehim Pa sık a- | dererek Zaptiye Nazı- rını sıkıştıriyordu. a evd:ıu sık Fehim Paşa on beş gündenberi sarayın semtine uğramıyordu. Fehim Paşanın hastalığı devam ediyordu. Sanadetle Necdet bulun- madan, Fehim Paşa evinden dışa- kamazdı. rıya çı Bir gece nasılsa bir eğlence tertip edilen eve git- mişti. Orada da aksi gibi saray ha demelerinden birine rastlamıştı. Fehim Paşa bu hademenin Mabe- yinci Nuri Beyin adamı olduğun- dan şüphye düşmüştü. Saray hademesinin de tesadü- fen paşaya mânalı bakışı Fehim Paşayr büsbütün şüpheye düşür- müştü. Tefrika numarası : 53 Yazan: Ishak Ferdi O gece Fehim Paşa evine gel- dikten sonra rahat uyku uyuya- | madı. Bir başka meseleyi bahane | | ederek Zaptiye Nazırından hade- | menin tevkifini istedi, O gece sa- baha karşı hademeyi evinden alıp tevkifhaneye götürdüler. Fehim Paşanın o geceden beri | gözüne uyku girmiyordu. Sokağa | çıkamadığı için evde hiddetinden | büsbütün kuduruyordu. Fehim Pa | şanın bir ümidi vardı. Zaptiye Na- zırı: — Ben onları bir kaç güne ka- dar bulduramazsam, bu sandalye- de oturmam... Demişti. İşte Fehim Paşa bu söze., Zap- tiye Nazırımnın bu mesele etrafım- | da gösterdiği alâkaya güveniyor ve bekliyordu. Ne vakite kadar bekliyecekti? Saadetle Necdetin firarlarının on altıncı günü de bu ümit ve teselli ile geçiyordu. Ne Zaptiye Nazı- rından müsbet ve hayırlı bir ha- ber,nede kendi hafiyelerinden yüreklere serinlik verici bir netice alınıyordu. Fehim Paşanın beyninde gittik- çe artan bir uğultu vardı. Bu u- ğultu onu ölüme.. yahut tımarha- neye gönderecekti Bir akşam sarayda, Cafer ağa- nın odasında, yaver Kâzım Beyle Necmiseher arasında şu kısa ve heyecanlı muhavere geçmişti: — Beni candan sevdiğini ne ile Ysbat edebilirsin, Necmmtseher Ha: nımefendi? — Ben mi? İşte bu tuhaf bir sual..! Sizi bütün kalbimle sevdi- ğimi, sizinle evlenmek ve kaçmak istediğimi kaç defa — söyledim?! Bunu bir defa daha itiraf etmemi mi istiyorsunuz? — Hayır.. İtiraf değil. Bu da nihayet diğerleri gibi bir sözden ibarettir. Ben maddi sahada siz- den bir fedakârlık istiyorum! — Fdakârlık mı? Size kalbimi verdim.. Yarın da kendimi, haya- tımı vereceğim, Aşkıma ve sözleri | me inanmıyorsunuz demek..? — Beni mazur görünüz.. İnanı- yorum ama.. Bu inanış beni tat- min etmiyor, Necmiseher Hanım efendi! Aşk mı, Servet mi? Nâkili: ( — Lâmba ne zaman sönecek?.. - | diye sordu. - bon, çok uykusuzum. Uyuyacağım... Yalnız bir kamara i: temiştim. Halbuki vapurda yolcu çok- muş. Bütün kamaralar tütulmuş. An- Ja bulunmağa ra- zı olursam seyahat edebileceğimi söy- lediler.. yolculuğu bu vapurda yapmazdım. Çarşaflı kadm, ayağa kalktı: — Affedersiniz, Sizi şimdiye kadar rahatsız ettiğimizi zan- netmiyorum. Çünkü yatağa yatma - mıştınız, Ancak uykuya hazırlanıyor- dunur. Bizi burada mütemadiyen yük. sek sesle konuşacak zannetmeyiniz. Yatmanızı bekliyordum... Çok asal bir halde olduğum için uyuyamıyacı Kıma.. Esasen hava da — sıcak.. Boğr lur gibi oluyorum... Dışarı çıkıp ser'n da oturacağım.. Güğertedeki koltuklar, bizim gibi çarşaflı kadın - lar için, ancak bu saatte rahattır... cak üç kâadin bir ara | Eğer bilmeseydim, madam... Vâ - Nü) Sonra, Şadiyeye döndü: — Allah rahatlık versin Hanıme- fendi. — Tamamiyle uykusuz kalmanız da doğru değildir.. — Yatmalısımız... Her halde bire kadar falân oturun... | Sonra, dönün... Uyku tutmazsa, ben vapurda dolaşırım... — Zira, z gibi, dar kamaralar cid- den boğucudur... Bilhassa böyle aksi bir yöl arkadaşı çok can sıkar.. Çarşaflı kadın, dışarı çıkarken: — Her halde şu bir kaç saat için- de kamaraya dönmiyeceğim muhak - | kaktır! - dedi. Şadiye, rahat bir nefes aldı. Çar- şaflı kadınım soyunmamış vaziyette oturduğunu gördüğü zaman: “ — On ikide nasil kalkıp gidece- #im?..” diye üzülmüştü. Fakat, işte şimdi mesele kendiliğinden halledilmişti. Saatine baktı: kendi HABER — Akşam Postası — Maymun adamlar zamanındİ doktorluk nasıldı? Yazan Pr. Mustafa Santur | kabul edilmiştir. Bu şoekil İngiltere'de Forestier tarafından yapılmıştır. Bu adam âlimlerce tamamen ma- lümdur. Zira kemikleri Avrupanın her tarafında bilhassa Fransada çok bu - Tunmuştur. İlk kafatasr - Ncanderthal mevkinde bulunduğu için bu insana Neanderthal İnsanı denilmiştir. En mühim keşif 1908 senesinde, Paris ta- rihi tabii müzesinde Prof. Boule tara» fından Korez'de yapılmıştır. Bu adam küçük ve dolğun; boyu 1,60 ile 1.65 arasındadır; — adalâtının fevkalâde neşvünema bulması bu insa- | na korkunç bir şekil verir. Başı nis - beten küçük olup boynu bir boğa boy- nuna benzer, Ve gayet kuvvetli ada - Kta maliktir; baş ve çehrenin — fazla neşvünema bulması ve köpek Müzosu şeklinde uzanması ile mevzuftur. Kafa tası uzun ve yasır ve arkada bir zeh şeklinde nihayet bulur. Büyük mümeyyez sıfatı, alnın içeride olması ve kaş kavsinin cesim ve bir güneşlik teş- kil edecek kadar çıkık olmasıdır. Göz evleri büyük, burun geniş ve kısadır.| Alt çene kuvvetli, sait olan şubeleri çok görüşedey çe L Ş RE — e çese — pem | muhaccemdir. Büyük maymunlarda olduğu gibi kollar uzun, bacaklar kısa, | vücut öne doğru mütemayil elup dizler ese — Siz bu akşam çok heyecan- lısmız? Hem siz bana neden İs- mimle hitap etmiyorsunuz? Doğ- | rusu ya, ben size - (Kâzım) - diye l hitap etmek istiyorum. Siz benim cesaretimi kırıyorsunuz! Biz daha ne vakite kadar böyle resmi görü | şeceğiz? Yaver Kâzım Bey israr ediyor- du: — Son sözüm budur, hanım- efendi: Sizden bir fedakârlık is- tiyorum! Eğer kabul ederseniz, teklifimi açıkça söyliyeyim...? (devamı var) # — Onbir... Bir taat kadar uza - nayım... Sonra, işte mantom... Bürü - ı nür, 12 numaralı kamaraya giderim...” | Kendi yatağı alttaydı. —Üzerinde çarşaflı kadınm karyolası vardı. İngi- liz kadını karşısında yatıyordu. Lâm- bayı söndürmezden evvel, gürültü et. meksizin dışarı çıkmanın nasıl kabil olacağını anlamak için kamaranın ter- tibatına bir koere daha göz attı. Bü- tün eşyayı hafızasına yerleştirdi. Aradan çok geçmeden, İngiliz ka: dmı, soğutmak için yemeği üfler gi- bi, dişsiz ağzinın peltek dudakların « dan muntazam püflemeler çıkarmağa başladı. Fakat, Şadiye, bunu işitmi - yordu bile.. Hayalâtinm — derinlerine dalmıştı: Nihayet işte, sevdiği bir erkekle karşılaşmıştı. Şimdiye kadar onu bü- tün istiyen ırkıklır, parasını istihdaf buki, Fikret, dan değildi. Hattâ, paranm, nazarın- | da sölda sıfır olduğunu isbat etmişti. Onun nmazarında, aşk, birinci rol oyna- makla beraber, karşısındaki — şahsm parasız'ık yüzünden sıkıntıya düşme- mesini düşünecek derecede değerliy- di!... Filhakika, sevdiği Türkândan | ka diyara gitti ve bunun yerine | çüklüğü ile diğerlerinden ayrılır. KU DD eğri olarak yürürdü. Böyle olmasına rağmen bu bir insandır; çünkü dişleri tamamen insan dişidir. Hiç şüphe yok ki pek iptidai bir insan karşışında bu- kunuyorsunuz. Avrupada dördüncü de- virda yaşıyan insan işte bu insandır. Bu devirden sonra Neandertal in « sanın sahneden çekildiği Bazı â umumiyetle imler bunu ka- bul etmiyorlar; çünkü dünya yüzünde buğgün de bu tipte insanlara tesadüf edi- lir. Bundan başka Avusturalyanm ce- nubu garbisinde oturan bazı iptidai hal- kın içerisinde heman saf olarak Nean- dertal insanına teşadüf edilir. ralyalılar Neandertal ırkına mensup ol- salar gerektir; çünkü onların bütün ev- safına maliktirler. Henüz Noandetarl ırkmın sönmemiş olduğunu kabul eden- ler vardır. Bazı mücllifler, bu geldiğimiz zaman yani 40,000 — 50.000 sene evvel meş- Avustu- hur tufan vukua geldiğini kabul cder-| ler. İldim sıcaklanmaya başlıyar; — Glüâ- siyeler eriyor; bundan hasıl olan tufani sular vadilere hücum ediyor; yolu üze- rinde ne varsa harap ediyor. Ve bu suretle yüzsek bir irtifaa kadar çıkıyor. Sular © kadar şiddetle akıyordu ki AF- rikayı İtalyaya bağlıyan köprü yıkıldı.. Bu dehşet karştımda yaşıyan insanlar: dan bir çoğu telef oldu;. yalnız yüksek dağlara çıkabilenler kurtuldu. Geyik devrinde Neandertal ırkı baş- | insanı Avrupaya medeniyet yeni insanlar baş gösterdi. İklim yabis bir bal aldığından Avrupa geniş stepler ha- lini aldı, Ve evvelce saydığımız hay- vanlara beygir sürüleri de ilâve olun-| du. Maymun insanlardan sayrlan Nean-| dertallardan sonra daha asri — insanlar | geldi, Grimaldi i insant Fransanın (A ymarptanı Bdi Bi BeşbRE Ai bir çok grimaldi iskeletleri buldu. Bunlar| mütelea edilince bu ırkın zenci olduğu | anlaşıldı. Orta boyda olan grimaldi insanı hav- salâsının uzunluğu ve darlığı ile kolla- rının ve bacaklarının uzunluğu ile, çe- ne kemiklerinin öne doğru uzunluğu ile, burnunun çok genişliği ve çenenin kü - Bu defa kafa tası vecihten daha muhaccem- dir; kaş kemikleri güneşlik şeklinde ö- ne doğru çıkık değildir; uzun ve mu - kavves olan kafa tası hiç şüphesiz gayet zeki bir ünsanın kafa tasıdır. Grimaldi insanı ölülerini kendi ya- şadıkları mağaralara gömerlerdi. — Gö- mülen İnsanlar çemelmiş olarük gömül. düğü için Grimaldilerin menşei Afrika olduğu zannedilir. — Ölülerin lâşeleri #zerine Humzu Hadit tozu atarak ke- miklerin hoyınmuı Gnmıldılcfden baş- kı(,ııı y bunu anlatmıyor mıydı?.. Fikretin Türkânı sevmiş Şadiyeye ağır gelmiyordu. Zira, bu aşk, onu tanımazdan pek daha evvel | başlamıştı. Bir erkek tab'ı — itibariyle sevmeğe mail deği'se, hiç bir kadını sevemerz... Şadiye, bu fikirdeydi. Zira, Aşıklık da, şairlik te musikişinaslık gi- bi bir istidattır. İnâânın ruhunda - © meyl olmazsa hiç bir suretle doğa - maz. Yunus Emre: Arı biziz, bal bizdedir! Der, yani, bal yapma kabili sıl arıda ise, aşk yaratmak (: âşık olandadır. ğildir. Maamatih, bir bestekârın, — yahut şairin, uzun zamanlar mevzusuz kal - dığı gibi, tab'an aşk istidadiyle doğ - muş bir insan da, uzun seneler kimse- yi sevmeden fakat daima — sevilmeğe lâyik birini bekliyerek — yaşayabilir, Hattâ, nadiren, bu, bütün bir ömür bi- le sürebilir... Buna rağmen, âşık nam- zedi, bakiki üşık istirapları içinde krv- Tanır... Meşhur Türk şairi Süleyman Na- idadı da olması, Yoksa, sevilende de -| zif, bu hissi ne güzel ifade etmiştir. Der ki: lıyor. ” Bundün başka başın İli v rafına kalın iki taş konulur V€ üzerine (köprü , şeklinde bir Üü vazedilerek baş bu surçtle mü tirilirdi. — Zenciye yakın olaf başladı. elecek Kromanyon insanı Grimeldilii mütekâmil, daha zeki ve daht yakındı. Kromanyon insanı — Bu #Fj insanın hakiki ceddidir. GE? rinde Avrupada bunlar oturur' ları büyük, 1,80 — 1,90 ;,ı:fı#_ cambaz teşekkülünde idiler. , mindah, vetikyeele 'e SA mutavvel — idi. ' lar hakiki beyaz bir ırktı ve buşi” dar da böyle devam etmiştir. Avcı ve balıkçı olan Kromüf” sanı bilhassa beygir avlar Ve ' tegaddi eder. Fil dişinden isf mek için son Mamutları Krü lar avlamıştır.” - Soletia ıehnn* hektar arazi boyunca beygir İ ne tesadüf edildiğinden dolayı yonlar bu havalide 100 binden ?? gir avlayıp yedikleri 'tahmin #f Bu insanlar mağaralarda V€ melcelerinde yaşamağa devam lar. Va avlamak için yeni bir lere malik bulunuyorlardı. Sineksten yaptıkları silâh Iı’ * Bundan sonra gel tarazan bıçak, gene sileksten yaptıklar? delici müdafan aletleri hayret şekildedir. ğ Bundan başka balık avlamak ni aletler yapmışlardır. Ba'ık larından imal ettikleri iğne ::) hayvan derilerini birbirine dil , bise yapmışlardı. Bu devirde sanlara şıklık hevesleri girmi: manyonlar kendilerine bilezik < danlık ııhı ıı e, );,ıo mulhk dexlm ııycıındc yet meğe ehemmiyet verdiler. yonlar ölülerini yüzü şarka müt” uyur vaziyette, dizleri bükük © merlerdi. Grimaldilerde olduğ” bunlar da ölülerin başını üç (4f öamalüa ti sönlan e mmızıya boyanması için lâşeleri Hadil tozu ile örterlerdi. Bazı âlimler Kromanyanlar!” | mikleri boyamak için ölülerin | çıkardıklarını iddia ederler; H4 dar ileri varırlar ki bu etlerin € den sonra verilen yemek için dıklarını söylerler. Buna inan! tür. Her hal ve emirde daha bu #j larda bile ölülere hürmet histi mıştır. — Sonu (Birinci makale 15 Ağust' i sayımızdadır. ) bir .m'r beklei W ey vürudunu Bir — âşinayı hayaliye Yani, şair, ömründe idealiri p mamakla beraber, gene de “bi Aşinası” vardır. Ona âşıltır.. —» Madem ki, şairlerden açtıki la tamamlıyalım. Nedim de $ö! ler: ; Yok bü şehr içre senin vatfi di y Bir peripeyker görünmüş, b’ 4 olmut Bu da, — âşık doğmuş bir * sevgilisini bulamamasıdır. Aşık - idoğmüş ve - doğmalif insanları ikiye ayırmak — icaf Şüphesiz ki, Fikret, birinci =_’ sanlardandı. Hayatında Tü güzel bir kıza rastlayıp ta ilk nu sevmiş olmasın da da mah”' tü. e Şadiye, mücadeleyi severdi delede, açık, kapalı, devaml şekli tabii bulurdu. Onun içll retin Türkân ile olan müt de ayni nazarla saburane b* (Deva'

Bu sayıdan diğer sayfalar: