CUMHURİYET 31 Ağustos 1941 ARAŞTIRMALAR ] Doğru değil mi? | Kömürcülerde niçin kömür bulunmıyor? İstanbulun muhtelif semt ve mahallelerinde kömür almak için kömürcülere müracaat eden halk o dükkân'arda kömür mevcud olmadığım görmekte ve evlerindeki yakacak ihtiyaçlarını temin edemedikleri İçin son derece müşkülât çekmektedirler. Bu vaziyet, bize evvelâ kömürcülerin kömürlerini saklayıp bilâhare pahalılaştığı zaman daha yüksek fiatla satmak istedikleri hissini verdi ise de yapürdığımız tahkikat neticesi hakikatin büsbütün başka bir şekilde olduğunu öğrendik. Bazı kömür tacirleri mallarım kayıkta kömürcülere kilosu beş kuruştan satmaktan ise kendi ardiyelerine yığarak orada kilosu yedi kuruştan halka vermeyi tercih etmektedirler. İki üç kilo kömür için vatandaşların semtler ve mahalleler aşarak ardiyelere müracaat etmeleri kabil olmadığına göre bu işle alâkadar makamlarm toptancıların bu ihtikârına mâni oiması ve her kömürcüde kömür bulunmasını temin eylemesi lâzımdır. yoksa yazın sıcağında hal ve keyfiyet böyle olursa kışm tesadüf edilecek güçlüklerin önüne hiç geçilemez, diyoruz, Tayyareyi kim ve ne zaman icad etti? Bugün fevkalâde tekâmül eden ve her gün bir kat daha kıymeti ve hizmeti artan tayyareciliğin vatanı olmak şerefini, Amerika, İngiltere ve Fransa aralannda paylaşamamakta ve her biri bu cansız kanadların icad beratmı kendilerine mal etmektedirler. Hakikat şu merkezdedir ki, ilk tayyare Fraıısada lmal edilmiş, ilk tecrübeleri de c.rada kalabalık ve mütecessis bir seyirci fcütlesi önünde yapılmıştır. Mucidi Clement Ader namında bir Fransız mühendisidir. Clement Ader, 1841 de Muret'de doğmuştur. Fakir bir aileye mensub olup tahsilini mühendis mektebinde ikmal eden bu delikanh, Toulouse ile Bayonne Brasında inşa edilen şimendifer hattında mühendis olarak hizmet etmiştir. Şirketten 1876 da ayrılan Ader, elektrik işlerile lştiğale başlayarak telefona mikrofonu tatbik etmiş ve 1881 Paris sergisinde fevkalâde rağbet bulan teatro: |on u İcad etmiştir. O stralarda Paristeki ilk telefon şebekesini kurmuş ve İsmile anılan aletin eatışından hasıl olan kâr ile kendisiıü fefah içlnde yaşatacak bir servete sahib olmuftur. Fakat ruhundaki «icad defcası» onun muattal bir vaziyette kalmasma mâni olur.. cPassy» civarına çekilerek, kuşların uçuşunu uzun za tnanlar tetebbü eder ve bu suretle ha»acdığa aid çahşmalarına başlar. 1886 başlangıcında havadan ağır bir Hçak aletiıün projesile meşgul olur ve iecrübelerini yapar. «Eol» ismini taşıyan lee b b i n d defa olarak 1890 senesinde *Pereire> parkında havada elli metre kadar yukselen bu ilk tayyare, İklnci tecrübeblerde «Satory> parkında yüz rnetreye çıkar ve belediye paviyonnnda Jeşhir edilmek üzere Parise getirilir. O sırada kabine reisi ve Harbiye Nazırı bulunan meşhur Fraissinet, tayyareyi görür. Bütün masrafı kendisi tarafından tesviye edilmek üzere, aletin tecı übelerine devam edilmesini enıre der. Bu İtibarla, 9 ikinciteşrin 1891 tarihine müsadif olan o gün, sskerî tayyareciliğin mebdei sayılır. Umumî bir projeye tevfikan, bir havacılık ve tayyarecilik mektebi tesisi, tayyare imal atölyeleri, havaî ve teknik stratejisi ve bir askerî hava ordusunun teşkili lüzumu baş gösterir. Büyük ve her türlü levazım ile mücehhez modern bir lâboratuar kurulur. İyi tahsil ve terbiye görmüş müstaid elemanlarla idare edilen ve gayet hafi tutulan bu çalışmalar neticesinde 3 numarah» tayyare inşa edilir. Gene Satory'de yapılan tecrübeblerde 300 metreye yükselen bu alet, muhalefeti hava dolayısile, yere inerken parça lanır. Fakat havacılık, kat'î ve ciddî bir adım atmış bulunur (14/11/1897).. *** O tarihte Harbiye Nezareti General Billot'ya havale edilir. General, Fraissinefnin aksine, havacıiığa lâzım gelen ehemmiyeti vermez ve kurulan yeni teşkilât ile meşgul olmayı düşünmediği gibi, kendisine bu hususta vaki olan müracaat ve ikazlara kulak asmak zahmetine de katlanmaz. İki sene devam eden bu keşmekeş ve lâkaydi devre sinde, mekteb, atölyeler, lâboratuar, model ve plânlar mühmel ve perişan bir halde bıraküır. Bu badireden ancak c3 numaralı» tayyare kurtarılır va • san'at ve meslek» mektebine getirilerek halkın ziyaretine arzolunur. Hükumet, meçhul kalan sebeblerden dolayı, Ader ile yapılan mukavelenin devamına razı olmadığından, mühendis fena bir vaziyete duçar olur. Vaktile tasarruf ettiği bir miktar parayı bu uğurda feda ettiğinden, parasız kalır ve İhtiyar yaşında hayatını kazanmak mecburiyeti ile karşılaşır.. Doğduğu şehre çekilerek unutulmağa mahkum olur.. Ancak 1924 te, Hava Nezareti müsteşarı Muret'ye gelerek ihtiyar mühendisin göğsüne L^gion d'Honneur nişanını iliştirdiği vakittir ki. Clement Ader adı tekrar dilden dile dolaşmağa başladı. 1926 da Toulon'da ölen mucid, bu suretle vücude getirdiği tcansız kuşlar» ın öz babası sayılmaktadır. f Şehir ve Memleket Haberleri ) Asker ailelerine yapılacak yardımın miktarı kararlaştı için asgari geçim haddinin tayinine vilâyet idare heyetlerini memur etmektedir. Vilâyette Vali muavini Ra^id Demirtaşın başkanlığında Vilâyet İdare heyeti azasmdan Necati Enver ve Kudretin iştiraklerile bir toplantı yapılmış ve bu toplantıda Belediye Muhasebe müdürü Muhtar Acar da bulunmuştur. Müzakere neticesinde asker ailelerine yapılacak muavenet, büyük NALINA [HEM MIHINA! Zafer bayramı x ün, İstanbul, al bayraklarla gene bir gelin gibi süslenmişti. Güzfel İstenbul, bayram günlerinde, allara büründügü zaman büsbütün güzelleşir; ay yıldızın semavî ihtişamı caddelerin iistüne nürnnu serptigi vakit, Türk İstanbulun seyrine doymn olmaz. Hiç şüphem yok ki, o zaman, İstanbuln, siz de bcnim gibi daha çok seversiniz. Fakat dün İstanbula ilâhî bir giizellik veren yalnız, ay yıldızh albayraklar değildi; kahraman ordu da, levend subaylan, ya&ız Mehmedcikleri, parlak süngüleıi, şakırdıyan süvarileri, kaldınmlan titreten toplarile İstanbulun en büyük »yneti idi. Dün, İstanbul. gene sevgili ordnsuna sinesine bastırdı; ona gözlerüe doya doya öpüp kokladı. 30 ağustos, halâskâr ordonun Zafer bayramıdır. Taksimde, gayretU Valimiz Dr. Lutfi Kırdann himmetile yapılan güzel İnönü gezisinde, bölükler, tabnrlar, alaylar birbirlerini takib ettiler. Kara ordusnnun boz ve hâki ünifonnalan arasında denizciler, dalgalann tepesindeki köpükler gibi bembeyaz ve tertemte kıyafetlerile bize, modern Türk donanmasınm selâmın» getirdiler. Tanklann ve motörlü vasıtalann gürültüsü, Cumhuriyet abidesine sürünür gibl alçaktan uçan çelik kartallann takırdılarına karıştı. Beden terbiyesinin mükelleflerl de, tüfeklerini omuzlanna takmışlar, şundiden millî müdafaa vazifelerini yapmağa hazırlanmışlardı. Kız mükellefler, sporcnlar, mektebliler, polis, mükemmel yeni motörlü vasıtalarile itfaiye, hepsl güzel, hepsi temizdi; hepsi iyi hazırlanmıstı. Fakat bütün gözler ordnda ve onun daha evvelki geçid resimlerinde çörnıedi^inıiz bazı yeni motörlü süâhlarında idi. 30 agııstos zaferin! kazanan ordn ile bngünkü ordu arasında teçhizat bakınundan, ne büyük fark vardı. Cumhuriyet ordusn askerlerfnln babalan ve afabeyleri süngüsüz tüfekler, cepanesi sayılt toplarla harbetmişlcr; tnotörü bacaklarile, kamyonn kagnılarile yenmişlerdi; şimdi ise, yalnız İstanbuldaki garnizonun bir kısmüe yapılan bir resmi geçidde, bütün İstiklâl Harbi orâosondakinden fazla motörlü silâh ve vasita vardı. Milletin. ordusuna verdi|l milyonlar boşuna sarfedilmemlşti. Kahraman Türk ordusn geçerken, İstanbulun ona hasret çektigi matemll günleri hatırladlm; şbndi apartımanIarla doln olan Taksim Talimhane meydanında, 20 yıl ev^el ecnebi askerlerinin yaptıklan geçid resimlerini düşündüm. Fakat, Mehmedciklerln asfalt kaldınmlan titreten ve bandonnn nağmelerini bastıran sert ayak sesleri, bn kâbuslu, bu kara hatıralan siliyor ve sanki «bir daha asla, asta!» diyordu. Evet, dün nutuk söyliyen en kıdemslz subayın bütün dünyaya haykırdığı gibi bu yurdun topraklanna bir daha asla düşman ayagı basmıyacak; İstanbulun minareleri bir daha asla yabancı bayraklar görmiyecek; hiç bit eenebi ordusunun boru sesleri Türk tstanbulun kulaklanm tırmalamıyacaktır. 30 ağustos raferini kazanan Türk süngülerinin panltısı, o karanhk günlerin yerine batmaz bir güneşin ebedî ışıklannı ikame etmiştir. Kahraman Türk ordusn, senin sayende bayram ediyornz, bayramm kutlu olsun! Büyüklere 5, küçüklere 2,5 lira verilecek, mesken bedeli olarak da ayrıca 5 lira tahsis edilecek Yann fevkalâde bir içtima akdedecek clan İstanbul Şehir Meclisi, asker ailelerine yardım mükellefiyeti hakkmda çıkan yeni kanunun, intihabmda belediyeleri serbest bıraktığı varidat membalanndan şimdilik hangilerinin tatbik edilmesi lâzım gelecfği hakkmda bir karar verecektir. Bu hususta Belediyenin yaptığı teklif şimdiki halde nakil vasıtalannın birinci, trenlerin birinci ve ikinci mevki biletlerinden birer kuruş. elektrik ve havagazinden kilovat başma onar para ile temaşa mahalleri bîletlerinden yüzde on nispetinde bir vergi tahsil etmektir. lere ayda (5). küçüklere (2.5) lira olarak kabul edilmiş ve ev kirası olarak da aynca (5) lira verilmesi münasib görülmüştür. Bu şekilde bir aile 20 lira kadar bir istifade temin etmiş olacaktır. Asker ailelerine ağustos maaş tevzlatına yarın sabahtan itibaren başlanacaktır. Belediye, lâzım gelen tedbirleri almıştır. Doğru de?il mi? Konyada açılan Yerli Mallar Pazarı Konya (Hususî muhabirimizden) Sümer Bankın şehrimizde açtığı Yerli Mallar Pazarı faaliyete geçti. Toptan ve perakende satışlara başladı. Hemen üç aydanberi açıldı, açılacak diye bekliyen halk, bu alâkasını filen de göstermekte olduğundan ancak bir kaç gün nöbet beklemek suretile alısverişe muvaffak olunuyor. Mağazamn önü, mağazamn açık bulunduğu saatlerde mahşer yeri gibidir. Mağaza sabahları saat dokuzda açılıyor ve bu saatten itibaren halkın tehacümü başlıyor. İlk giriş nöbetini almak için giineş dogarken gelip kapıya dayanarak bekliyenler de eksik olmuyor. Halkın en çok rağbet ettiği basma, pazen ve kaput bezile aile hümayunu dedikleri patis kalardır. Halkın bunlara karşı rağbet göstermekte, hatta hücum eylemekte yerden göğe kadar hakkı da var. Çünkü bunlar hemen hemen piyasadaki eşlerinin yan fiatı üzerinden satılıyor lar. Basmanm metresi 36 39 kuruştur. Pazen 45 kuruş üzerinden satılıyor. Halbukl dışanda basma 65 80 kuruş, pazen 110 150 kuruş arasındadır. 1 Tayyarede tedavi edilen cocuk Dün Ankaraya gidip gelen yavruda bariz sıhhat alâimi görüldü Hikmet NİSAN Telefon mütehassısı Ali Said Oner admda bir zatın, boğmaca hastalığına duçar olan 11 aylık çocuğunu, Almanyada tatbik edilen bir tedavi usulüne göre, tayyare ile 2500 metre yüksekliklerde dolastırmak üzere Devlet Havayollarma müracaat ettiğini yazmıştık.. Devlet Havayolları bu müracaati ka bul ettiğinden, Ali Said Öner dün sabah Uzamasa idi... posta tayyaresile çocuğu Ankaraya göBir berber dostürmüş ve öğleden sonra 17,30 da tekrar İstanbula dönmüştür. Ali Said Oner, tum var. Her gün Yeşilköy istasyonunda kendisile görü dua eder.. Allah kılları. çen bir muharririmize seyahatinin, yavsakalları ıusu üstünde yaptığı tesirleri anlatarak saçları, ve tırnakları eksik şunları söylemiştir: etmesin! UzamasaytBir bafta evvel, çocuğum bu hastadılar halimiz nice lığa yakalandı. Hastahğın seyri mütolurdu. bjşti. Bütün çarelere baş vurduk, maBen bu söze cealesef müspet bir netice alsmad;k. Boğvab vermedim ama n.acaya tutulan çocukların 2500 metre içimden: irtifaa çıkarıldıklan takdirde hastalık Ya berberler olmasaydı, bizim halitan kurtulacaklarma dair bazı Avrupa miz nice olurdu? Saçımız ensemize kagazetelerinde yazılar okumuştum. Kardar uzayıp Kadirî dervişine dönerdik. şılaştığımız çaresizlikler bizi bu yenl bıyıklarımız ağzımızı örter, Bektaşi dertecrübeye sevketti. Derhal Havayollavişine benzerdik ve sakalımız göbeğiminna müracaat ettim. İdare, teklifimi zi düvmeğe başlar, saray baltacılarını memnuniyetle kabul etti. Ankaraya giandırırdık. dip gelmek için bilet aldım. Bugün saKılm üzerimizdeki çirkinleştiren teat 8.40 da kalkan yolcu tayyaresi ile hasirlerini ancak berber önlemektedir. reket ettik. Yolda çocuğum dört defa Demek ki; arasıra aynaya bakıp için hastahk nöbeti geçirdi. Muzaffer dereceiçin beğendiğimiz güzelliklerimizi bu aleri birbirinden farklı idi. Giderken pilot df.mlara borçluyuz. Bizi onlar kalafat 45 dakika 2500 3000 irtifada uçtu. Aneder ve medenî bir şekle sokarlar. karada kaldığımız saatler zarfmda da Hanımlara gelince, onlarm vaziyeti çocuğa ancak bir kere öksürük . geldi. Hâdise, Ankarada duyulmuş olduğundan büsbütün naziktir. Sade saçları dübüyük bir alâka ile karşılandık. Hatta zeltmek, mizanplı yapmak değil, bir de istasyona k?dsr doktor da geldi. Mua arasıra madamm zevkine, elbisesine ve yene neticesinde çocuğu iyi buldu. Dö Mari Kler'de gördüğü fantezilere göre nüşte, Havayolları bize ayrı bir tayyare oriları boyamak için de berberin müdahalesi ve hür.eri lâzımdır. tahsis etmek lutfunda bulundu. Pilot Vallahi berberler bir grev yapsalar, Lutfi Ersun'un idaresinde hareket eden tayyare, bir saat 4000 metre yüksekten lepiska saçlı nice yosmalar bir hafta uçtu. İs+anbula yaklaştıkça tedricî su sonra ebruJü, acaib birer mahiuk halini rette lrtifa azaltıldı. Dönüşte, tayyare ajırlar. Bu suretle aîınacak para ile şehirde muhtacı muavenet asker ailelerine yardım temin edilmiş olacaktır. Eğer bu para kâfi gelmezse kanun, Belediyeye diğ:er bir çok varidat membaı gösterdiginden bunlardan istifade edilecektir. Bu arada diçer nakil vasıtalanna zam yapmak usulünden istifade gibi hususat vardır. Aynca yarmdan Vartan isminde bir seyyar satıcı, itibaren bu husııs için tren ücretlerine de bir miktar zam yapılacaktır. Maa Beyoğlunda Yenişehirde 35 numarah mafih bu yardımlar ancak muhtac o evde oturan Minerva isminde bir kadını bıçakla bir kaç yeriııden yaralalanlara inhisar edecektir. mıştır. Kanun, yapılacak bu yardımın icrası Tahkikata göre; Minerva ile Vartan, birlikte yaşıyorlarmış. Son zamanlarda ve İlk mekteblere kaydedilecek işi eskisi gibi iyi gitmiyenpara kazancı azalan Vartan, kadından çekmeğe başlamıştır. Kadına gelince, birlikte çocuklar tlk mekteblere kaydedilecefc çocuk yaşadığı erkeğin istediği psrayı bir larm nüfus tezkeresi çıkarmak için a müddet vermişse de, kendisinden yavaş lâkadarlara müracaat ettikleri ellerin yavaş soğumuş, bu yüzden, aralarında deki vesaikle anlaşıldıgı takdirde bun geçen münakaşada, Minerva, para yelarm mekteblere kayıd ve kabullerl lü tiştirmekten bıktığıru, bundan sonra veremiyeceğini söylemiştir. Vartan da zumu icab edenlere bildirümiştir. buna karşı, kadmı, bırakmakla tehdid Şirketi Hayriyenin malî ve edip zora çekmek istemiştir. Minerva, umursamazlık gösterip omuz idarî vaziyeti silkince, Vartan Öfkelenmiş, .Sen galiba Şirketi Hajiiyenin malî ve ldarl va başka birisini peyledin de artık benden ziyetinin Münakalât Vekâleti tarafm yüz çeviriyorsun» diye, kadmı tokatladan tetkik edilmekte olduğu haber a mış ve öfkesini bu kadarla yenemiyelınmıştır. Vekâlet bu tetkikat netice rek Minervanm vücudüne bir kaç defa sinde idarenin vaziyetini tayin ede bıoak saplamıştır. cektir. Minerva. hastanede tedavi altına almmış, Vartan yakalanmıştır. Hâdise etrafmdaki tahkikata, zabıta ve adliyece devam edilmektedir. Seyyar satıcı Vartanın marifeti Tramvay vatman ve kondüktörleri idare bunların maaşına zam yapmak istiyor İstanbul Tramvay ve Elektrik idaresi bilhassa vatman ve kondüktörlerin almakta oldukları maaşlarm azlığmı gözönünde tutarak bunlara bir miktar zam yapılması kabil olup olmadığını araştırmaktadır. Bu hususta bir karar verildiği takdirde yakmda Belediye riyasetine keyfiyet bildirilecektlr. Diğer taraftan Defterdarhk, Tramvay ve Elektrik idaresinin kârından kazanc vergisi istemektedir. tstenilen verginln miktarı 500.000 liradır. İdare kanuna nazaran kendisini bu vergiden muaf görmekte, Maliye İse aksi iddlada bulunmaktadır. Bu lhtilâf halledilmediğt takdirde İdare, Devlet Şurasına müracaat edecektir. Sevdiği kadmdan para alamaymca onu yaraladı Türk Alman ticaret müzakereleri Eylulün ilk haftasında Türk Alman ticaret müzakerelerine Ankarada başlanacaktır. Bununla beraber şlmdlki halde Sivillngrad yolile ve kamyonla Almanyadan bir kısım eşya gelmektedir. Bu arada naftalin, eczayl tıbbiye ve saire gibi eşya mevcud olduğu gibi yakında da mühim miktarda çivl gelecektir. Yalnız kamyonla nakllyat pahalıya mal olmaktadır. Konyada bir şehir kazinosu Uzamasa idi. r ı nin bütün pencereleri de açılmıştı. Buna rağmen çocuğum hiç nöbet geçirmedi. Ümid ediyorum ki tecrübemiz İyi netice verecek. Esasen mütehassıslar da İki gün sonra tecrübenin müessir olacağını söylemişlerdi.» Filhakika küçük Muammer. tayyare den indikten sonra bir iki defa gayet kısa olarsk öksürmüştür. İstasyonda keniilerini ksrşılayan anneslnin kucağında gayet şen olarak eve dönmüştür. Gerçek şimdi size sorsalar: Falân hanım ne kıbaldedir? Sarışın mı, kumral mı, yoksa kara kaşlı, kara gözlü mü? Cevab verebilir misiniz? Ben veremem. Çünkü tanıdığım nice esmerler, günün birinde ya sarışm, ya kjzıl veya tatlı kumral oluveriyor yahud bir sarışır güzelinin, dünden bu güne kuzgunî bir İspanyol dı'.beri haline geldiği görülüyor Onun İçin kadm rengine güvenip kat'î hüküm vermek ihtiyatsızlıktır. Gerçi erkeklerin de saçlarmı, sakallarmı boyadıklarm: ileri sürenler olabilirse de şimdi bu modanın gitgide azaldığını görüyoruz. Çünkü erkeklerde bıyık ka!m?.dı gibi bir şey. Sakal İse artık Topkapı müzesine konacak hale geldi; imamlarla papaslardan başaksmda görülmüyor. Saçın ağırmışı ise şimdi makbul bir süstür. Lâkin başka bir nokta gözüme batmağa başladı. Dilleri hayli zamandır uzamış olan kadmların şimdi tırnakları haddinden fazla uzamaktadjr. Bu bir yeni moda ise. karakteri göstermek babmda şüphpsiz modaların en manalısı saj'ilmahdır. Tabiat hayvarjlarm mizsc:m diş ve tırnaklarile ifade etmiştir. Bir kaplan kan içicidir, bıınu si\Tİ dişlerinden ve yırtıcı, uzun tırnaklarından öğreneblirsiniz. İasanlar için böyle bir itham yapıla . Küçüksu plâjında verîlen müsamere Beylerbeyi ve Anadoluhisan Türk Hava Kurumları tarafmdan Küçüksu pîâjmda zengin bir müsamere verilmiştir. Güzel bir saz ve cazband heyeti icrayı terennüm etmiş. gece Müzeyyen Senar ile arkadaşlan bir konser vermişler, müteakıben sabaha kadar dans edilmîştir. Müsamereye gelenler arasında Ziraat Vekili Muhlis Erkmen ile Tayyare Kurumu vilâyet başkanı Rıza ve diğer pek çok zevat vardı. Müsamerenin tertibinde Bayan Melâhat, Beylerbeyi Nahiye müdürü Hayreddin. Anadoluhisan Nahiye müdürü Haldun Menteseoslu ile Beylerbeyi ve Anadoluhisarı Hava Kıırumu başkan ve azalsrımn faalivet'.eri görülmüştür. Uçan bir milîet hal'ne gelmek için giriştiğimiz çalışms.lara bütün gücümüzle yardım etmekle, 30 ağustosun tarihî kıymetme uygun bir harekette bulunmuş olacağız. Hububat mübayaasında fiatlarm artırılması hakkındaki kararm ekmek fibahsedilmez: Bunlar uyurken gezenler atlarına teslr etmesl muhtemeldir. Adeğil, gezerken uyuyanlardır; işde olsun, lâkadarlar ekmeğe zam yapılıp yapılojnayışta olsun. Belki de bunlara gene mıyacağını tetkik edeceklerdir. yaştakiler arasında tesadüf edilmiyor da ondan bahsedilmemiştir.. Bu yatak kirKonyada yağ fiatları letme babmda size bir fıkra anlatayım. Konya (Hususî muhabirimizden) mazdı. tırnakları kesik iken. I Gerçi biraz kirli gibi görünür ama yaAltı milyon başa yakın koyunu buluTırnakları uzayınca kadmların da bı , t a k ] c i r ı e t m enin de temizi olmaz ki. rer sevimli kaplan oldukları meydana nan Konyada bu sıralarda sadeyağ Bir adam bir hana inmiş ve bir odada çıkıyor. Gerçi kan işmiyor; görünüşte kıtlığı var. Bir kilo yağ tedariki için gecelemiş. Bütün hanlarda olduğu gibi «buseden kadehlerle» viski, şampanya çarşıyı baştan başa dolaşıp boş döayni odaya başka bir yolcu daha koyveya âbıhayat içiyorlar amma bu t u nenler görülüyor. Bu sene kış müsaid muşlar. Geceyarısı bizim yolcu karnmnakların uzatılışı bence sade bir moda gittiğinden koyun hayvanatı tizerinde da şiddetli bir veca' ile uyanmış ve Yenî Liman reisi değil, muhakkak kökü tahteşşuurda bir şükredilecek bir artnıa var. Böyle olmutlaka defi hacet zaruretinde kabnış. irsi tezahürdür. duğu halde Konyada yag bulunma İstanbul Mıntakası Liman rels! ReLâkin hanın ayakyolu uzakta ve binaBerber lâfını ederken size bir fıkra ması, müstahsilden tüccar eline geçen fik bu vazifeden çekilmiş, yerine Devnm dışmda imiş. Odada da bu haceti anlatayım: yağların saklanmakta ve piyasaya çı let Denizyollan müdür muavini Yusuf defedecek bir vasita yokmuş. Yolcu buİngilizler hemen hemen en çok traş karılmamakta olduğunu anlatıyor. Vi Ziya Kalafatoğlu tayin edilmiştir. rada izahma lüzum olmıyan bir şeki'.de olan bir millettir ve bu İşe pek meraklâyetimiz bu suretle yağları piyasadan sıkmtısını defettikten sonra kabahatini lıdır. En i>i usturaların İngilterede uzaklaştırmakta oîanlar hakkmda sıkı gizlemek iftemiş ve biraz düşündükten yapılışı de belki bundandır. Gelelim fıktakibatta bulunuyor. Konyada yağ sonra horul horul derin bir uyku uraya: rimemiş bir halde alm;p satılır ve yuyan öteki yolcuyu görmüş ve hemen Nüshasi 5 kurustur. Fransanm Kale şehrine çıkan bir InBir batında 3 çocuk böylece kullanılır. Bu yaşın da kilosuadamın şalvarmı çözüp kabahatini ona Haric giliz, berber dükkânma gider der ki: Türkiye İzmit (Hususî muhabirimizden) na 115 120 kuruş nark konulmuş olmaletmis. için icin Eğer yüzümü kanatmadan beni traş Karasu kazasının Sakarya mahallesin duğu halde yaşın kilosu gizli olarak 140 Sabahleyin uyandıklan zaman öteki ederseniz işte size bir İngiliz lirası. LâSenelik 1400 Kr. 2700 Kr de Mehmed oğlu Ömer Gelişlinin refi kuruştan sat'.lmaktadır. Konyada, İskin bir yerimi keserseniz şu tabanca ile yolcuda bir istiğrab tavrı görünce sor kası Havva, bir batında üç çocuk do tanbulda olduğu gibi halkın ihtikârla Alb avhfc 750 > 1450 > siz: öldürürüm. Nasıl işinize geliyor mu? muş: mücadele faaliyeti yok. Her hangl bir 400 > 800 » gurmuştur. Üc avhk Ne o, hayrola! Arkadaş? Ne haber? Berber bir şey söylemeden traşa baş150 » Yoktur. Bir ayhk Çocuklardan biri kız, ikisi erkektir. ihtikâr teşebbüsüne raslıyanlar, bun Hayır! Insan hali bu! Ben birsz lar ve İngilizi. yüzünü kanatmadan traş Dogiım hâdisesinde bir çocuk ölü ola dan hükumeti haberdar eylemekten fazla İçmiştim. Gece yatağımı kirletmiraf eder, lirayı alır. rak dünyaya gelmiştir. Diğer bir ço çekiniyorlar. Bizim de muhtekirlerin eşim! Lâkin garibi şu ki; donum temiz de İngiliz sorar: cuk 8 ve üçüncüsü de 16 gün sonra öl linde kalmamaklığımız için İstanbul Gazetemize eönderilen evrak ve vazılaı şalvarım kirli'... müşlerdir. Hükumet, bu aileye 150 li daki halk faaliyetinin buraya da sira Dostum! Tabancayı gördüğün halde neşredilsin edilmesin iade edilmez va yet eylemesini beklemek icab ediyor. B. FELEK ra ikramiye vermiştir. korkmadın mı? İnsan hali bu; ya surazivaından mes'uliyet kabul olunmaz. tımı kesseydin, nasıl yakanı kurtaracakOikagonun sayılı zenginierınden oltın? ken antikacı dudaklannı kımıldattı: } duğunu her fırsat düştükçe sade Milord! Eğer yüzünüzü kesseydim, Pekâlâ. Tablo kalsm. Yarın kat'l hayatımı kurtarmak için gırtlağinızı da sözlerile değil, bütün hal ve tavırlariie kararmızı tebliğ etmek için lutftn uğanlatmak istiyen Mister Robertoon, Nevkesecektim. cevebmı verir. rarsınız, değil mi? Böyle müsteri ve bu çeşid berberler yorkta 42 nci sokakta Strong un meşTablo sahibi gidince Strong hemen hur antikacı dükkânma üç, dbrt günevlerden ırak! Grand Hotel'de Mister Robertson'u buldür sabah akşam uğruyor, eski, nadir du. Meseleyi olduğu gibi anlattı. Zengin Nasıl anlıyacağız? ve kıymetli olduğuna kaııaat getirdiği bertson mutadı veçhile Strongun dük yatırmaz tabloyu alıp çıkmak ŞJkagolu: Gazetelerde, bir ufak tefek ne varsa satın alıyordu, kânına gene uğramıştı. Ampir stili vit Strong sesindeki titrekliği belli Oooo, dedi, dostumuz pek açık yüksek mektebe taVakıa henüz Robertson'u.ı oturduğu rinin içindeki Japon vazosunun fiatını meğe gayret göstererek: 1 göz. Benim merak ve düşkünlüğümü lebe alındığını bi .Grand Hotel'e onun namına gönderilen çok bularak uzun uzun münakaşalara Eğer, dedi, sizia için yüksek bir adeta kendi lehine istismar etmek isdiren bir ilânm biı eşya bir küçük sandık dolduracak ka girişti. Nihayet parayı verip giderken manevî kıymeti mevcud değilse. beytiyor. Dokuz bin dolar. Ne bu. Remfıkrasmda şunu odar bile olmamış, Strong'un kr.sasma gözü duvarda asılı emanet tabloya iliştı: hude' yere tabloyu tekrar buradan abrand'ın tablosunu mu satıyor? Maamakuyoruz: tevdi edilen paralar bin dolan biîe geç Fena bir kelepir değil, dedi, ounu lıp götürmek zahmetine katlanmayın. fih, bir kere azmettim, alscağım. Do«Sarah, uyurken memişti ama, Nevyorktaki ikamet müd nereden buldunuz? İki bin doları cüzdanınıza yerîcştirin, kuz bin de, on bin de olsa işi kesip gezen, sidikli, badeti uzun sürer, bu tehalükü, bu meStrong hikâyeyi anlattı: ferih fahur, elinizi kolunurj sallıya atıverin. Size yüzde on ayrıca komisyılma ve çarpınmarakı devam edip giderse yapacağı alış Sahibi, diye ilâve etti. yarın öbür salhya gidin!. yon hakkı takdim ederim. Yarm öğleya müptelâ olmadığı verişlerden Stronş'un epeyce bir kâr gün gelip alacak. Temizce giyinmiş yaşlı adam, hiç se den sonra saat altıda tabloyu bana gönhakkında velilerinin noterlikten tasdik temin edeceği muhakkaktı. Mister Robertson sol kaşını kaldırıp sini çıkarmadı. Tablosunu kâğıda saran derin. Ondan evvel otelde bulunamıyali taahhüdnamesL.» Tam o sıralarda bir gün temiz giyin sağ kaşını indirerek tabloyu esrarıı ba tezgâhtara yardım ediyordu. Başını çecağım. Çünkü ipek fabrikatörleri konNeler öğreniyoruzî. Demek koskoca miş, kerliferli, yaşlıca bir zat Strong'un kışlarla bir daha süzdü: virip Strong'dan yana bile bakmadı. gresine iştirak etmege mecburum. delikanlılar çünkü bu mekteblere an dükkânma küçük ve eski ysğiı boya Eğer, dedi, beş bin dolara sat O vakit antikacı: *** cak lise mezunları girer yataklarmı bir tablo getirdi: maya razı olursa ben, size biraz da Eğer iki bini az buldunuzsa. dedi, Saat tam altı. Tablo koitugunda ulatıyorlarmış. Affedersiniz dedi. bu ay paraca kâr vererek alırım. iki bin beş yüz. Haydi azam! üç bin Strong. Grand Hoterin kapısmda. Mekteb idaresinin keyfiyeti böyle ilâ biraz sıkışık vaziyete düştüm, sizi raStrong az kaldı sevincinden olduğu dolar vereyim. Bundan fazlasını siz de Mister Robertson'a geldiğimi hana koymaya mecbur oluşu. yatağa işeme hatsız etmek mecburiyctinde kaldım. yerde zıp zıp sıçnyacaktj. Zihninde istiyemezsiniz, sanırım. ber verir misiniz? v&k'alarının çokluğunu gösterir. Şu tablo mukabilinde bana beş yüz şöyle bir hesab yaptı: Temiz giyinmiş yaşlı adam bir saniye Mister Robertson burada değiller. Lâkin gelgelelim, bu nasıl anlaşılır? dolar vermenizi rica edeceğim. Bir kaç İki bin, iki bin beş rüz dolara hareketlerine fasıla verdi, heykel gibi Ya. Demek daha kongreden dönHiç kimse: gün sonra parayı iade eder, tablomu kadar kapatabilirsem, yarı yarıya kâr!. hiç kımıldamadan durdu, düşündü. Sonmediler. Efendim! Bendeniz baza geceler ya alır, zatıalinize de bu iyiliğinize karşı Tablonun sahibinin geleceği gune ka ra birden bir kekemenin feveran ha Döndüler ve eşyalannı alıp iki tağımı ıslatırım. Uykum ağırdır^ demez haddim olmıyarak elli dolar hediye ey dar başka hiç bir iş göremedi, hiç bir linde söze başlaması tarzında hızia ve saat evvel oteli terkettiler. lemek isterimf. ki.. mesele düşünemedi. Hep ona yapacağı kuvvetle konuşmıya koyuldu: Strong'un yüzü anide tebeşirleşti ve Velileri İse çok defa işin farkına varEobertson ziyaretçiyi ev\reîâ baştan teklife aid tertib etmek istediği kur Şimdi maatteessüf, dedi, hiç bir ihtizar döşeğinde can veriyormuş gibi mazlar. Çünkü zavallı analar çocukları aşağı şüpheli nazarlarla süzdü. Sonra nazca sahnelerin projeleri ile meşgul cevab veremem. Bu akşam uzun uzun mırıldandı: nm bu masum kabahatlerini kimseye elindeki tabloyu burnuna kadar yak oldu. düşünüp taşmayım. Ancak yarın size Oteli terketti ha. Vay alçak vay!. sövlemeden yatağı temizlerler. Isştırarak sıkı ve dikkatli bir muayeiki gün sonra temizce giyinmiş, yaş kararımı bildirebilirim. Fakat. üç bini, Bu arada (uyurken gezmek) sözile de, neden geçirdi. Hayır. Terec"düd etmeğe lıca. kerliferli zat dükkândan içeriye dört bini, hatta beş. altı, yedi bini geNevyorktan iki yüz kilometre uzaktaki bizim eskJden arabc3smı kullanarak sâir mahal yoktu. Su içinde dört, beş bin irdiği vakit Strong mümkün olduğu çin. Dokuz, on binlerde dolaşırayı göze filmenâm dedişimiz somnambül'ier dokr eder antika, kıymettar bir eser kadar kayıdsız görünmeğe çahşıyor, alın. Ancak o zaman bir alışveriş ya trenin yemek vagonunda Mister Robertson'la temiz giyinmiş, yaşh, kerliferli kasdediüyor. Hakikat o da hoş bir şey di. Hem bir vatar.daşa yardım, hem de fekat ruhunun geçirdiği heyecan alnın pabiliriz. adam karşı karşıya. Robertson gülmekdeğildir. Herkes uyurken, yatakhaneııin elli dolar istifade. Bundan daha ha da ve avuclarınm içlerinde ter taneSükut ve düşünce sırası Strong'a gel ten katılarak: alaca karanlığında bir uyuyanın gezmesi yırlı iş mi olur? Derhal beş yüz do Ieri şeklinde tecelli ediyor, dışanya mişti. İki. üç dakika öyle çeçti. Tam Tam, diyor, altı bin dolar safi adama hayalet gibi gelir. Lâkin bunun lan çıkarıp verdi. dökülüyordu. yaşlı adam paket yapılmış tabloyu e kâr. Ayni komedyayı Şikagoda Japon aksi de vardır. Acaba bunlardan neden Ayni gün öğleden sonra Mister RoAdam beş yüz dolan kasaya yatınr line alıp dükkânı terketmek üzere i vazosile oynarız!. Nasıl anlıyacağız? •yapıhyor Kon^ıı (Husust mıüıabirimizden) Konya, iş saatleri haricinde oturulup dinlenilecek ve iyice vakit geçirilebiIecek temiz ve umumî bir yerden mahrumdur. Bu ihtiyac sık sık duyulur, fakat izalesi çarelerlne teşebbüs edilmezdl. Bir zamanlar Atlı Spor kulübü bu ihtiyacı karşılamağa çalıştı. Pakat devam ettiremiyerek söndü, gitti. Şimdi memnuniyetle haber alıyoruz ki, Belediyemiz bu hususta faaliyete geçmlş bulunuyor. Cumhuriyet meydanı gibi Konyanın en iyi, en açık bir yerinde bir de bina kiralamıştır. Bu binada bir .şehir kazinosu» tesis ve idare eyliyecektir. Belediye reis vekili avukat Fuad Anadolu binayı gözden geçirerek eks'klerini tespit etmiş ve kazinonun hazırlıklanna filen başlamıştır. Tah min edildigine göre. şehir kazlnomuz. Konyanın iyi ve sakln ve temiz bir yer ihtiyacım devamlı bir surette karşılıyacak ve artık şikâyetlere yer bırakmıyacaktır. Ekmek fiatlarına zam yapılacak mı? Yazan: BURHAN FELEK CUMHURİYET Abone şeraiti nıu Kârlı bir alışveriş Nuri Refik Bir Amerıkan hikâyesi