CUMHURİYET 20 Birincîteşrîn 1938 .•3 • . f Şehir ve Memleket Haberlerii] Siyasî icmâl Tarihî roman : 73 Eski Şark Şimeniferleri Prenses, Sevindiği, heyecanlar içinde çırpına memurları hak istiyorlar çırpına zihninde hazırladığı yere götürüyordu Ses, birbirini susturmağa çahşır gibi bcyuna cıvıldıyan çeşid çeşid kuşlarm ağzmdan dökülüyordu. Arasıra cıvıltılar bir nağme yağmuruna dönüyor ve yüreklere dökülen bu yağmur pek tatlı ürpermeler vücude getiriyordu. O renk, o koku, o nağme ve o imtidad âlemi içinde herhangi bir insan ruhunun vecde düsmemesine, sevişmek ihtiyacı duymamasma imkân yoktu. Sonsuz bir uyanıklık, tannan bir canhlık, o âlemin kucagına düşenlere uyumak, şuurunu kaybetmeden uykuya dahp aşk rüyaları görmek iştiyakmı aşıhyordu. Çünkü a ğaclar böyle bir rüyalı sükun içinde sevişiyorlar, kuşlar gene rüya göre göre sevda neşideleri okuyorlardı. Sevindik adım adım bu şiirin tadını alıyor, muhiti saran sihrin idrakine yavaş yavaş doladığı bayıltkan zincirin halka halka genişlediğini seziyordu. Fakat boyuna şarab içip de sarhoş bir ısrarla gene uyanık kalan adamlar gibi sendelemiyordu, önünü ardını görerek yürüyordu. Kız da, ucu bucağı görünmiyen bu aşk yatağındaki büyülü azamete şuurunu kaptırmıştı. Dalga dalga kabarmış güzel kokulu ve nağmelerle dolu bir şiir deryası içinde yürür gibi garib bir süzülüş, yuvarlanış tevehhüm ediyordu. Lâkin o da, uyanıktı. Çünkü hedefini unutmuyordu, unutamıyordu ve bütün benliğini ceken o hedef, muhitin juuruna yaptığı tesiri önlemekten geri kalmıyordu. Yazan: M. TURHAN TAN Tazminat davası istiyoruz ! Yağların tağşişine mani olacak kuvvetli bir kontrol lâzım tstanbulda umumî bir tereyağı derdi vardır; herkesi meşgul ve mustarib eden bu mevzuun hulâsası da şudur: İstanbulda mahlut ve mağşuş olmıyan yağ bulmak imkânı yok! Çünkü şahsan doğruluğuna emin olduğunuz ve senelerdir müşterisi bulunduğunuz müesseselerin dahi, size «saf» diye verdikleri yağlarda lâakal yüzde 20 30 katgı vardır. Artık; yapanlann insaf ve meharetine göre undan tutunuz da, akla gelmiyecek her beyaz ve seyyal maddeye kadar... Tanıdığımız bir aile reisi «hakikaten saf olduğuna inandığım tereyağı bulsam kilosuna beş lira bile vermeğe razıyım» diyordu. Dostu muzun hakh endişesi bütün şehirliyi düşündüren bir vakıayı tesbit edi yor: Tereyağı gibi hem binnefis gıda, hem de bütün yemeklerin esası olan bir madde bozuk olursa umumî sıhhat nasıl temin edilebilir? Hangi yemeği zevkle yiyebilir ve ondan nasıl kalori beklersiniz? Dükkânlarda satılan yağların safiyetini Belediye temin edememiştir. Hatta bu bahiste bedbin olanlar, şehirde münhasıran yağları tağşiş etmek için iki fabrikanın çalıçmakta olduğunu bile söylüyorlar. Bu tağşiş hastalığı ve san'aü yavaş yavaş mandıralara kadar sirayet etti ise nasıl önüne geçilebilir ve bir kelime ile halk «nasıl yemek yiyebilir?» Koca bir cemiyetin huzuru kalbîe «yemek yemek» emniyetini kaybetmesinin derin olduğu kadar feci manasını düşünmek bile büyük bir ıstırab kaynağıdır. Bu sftkim işin önüne geçmek ve yağların safiyetini • hatta cebren • muhafaza ettirmek elbette mümkündür. Fakat bunun için sıkı bir kontrol, daimî bir murakabe lâzımdır. Eğer yağ satanlar, hemen her dakika, mallarınm derhal tahlil edileceîghii ve 'böztrk çıktıgı tilfdifde dükkâmmn kapanacağmı muhakkak bir akıbet bilirler ve bunu kafalanna koyarlarsa şüphe yok ki derhal insaf ve namusa avdet edeceklerdir. Amma, vicdanlara bu telkini yapacak kontrol nerede? tşte bütün î.ehirli namına bunu bekl'^or ve, Feci bir kaza 45 yaşında bir adam pencereden düşerek öldü Dün sabah, saat 8,30 raddelerinde, Galatada Rıhtım caddesinde feci bir kaza olmuş, Mehmed Küçükkutlu admda 45 yaşlarında birisi Kefeli hanmın üst kahndan sokağa düşerek can vermiştir. Sabahleyin, islerinc gitmek üzere Galatadan geçenler, Rıhtımda sokak ortasında bir adamm kanlar içinde yattığmı görerek keyfiyetten zabıtayı haberdar etmişlerdir. Vak'a mahalline gelen polisler cesedi örterek tahkıkata başlamışlar ve kazazedenin üst katta bir yazıhanede pencereye camlarını silerken ayağı kayıp yere düştüğünü, ve beyni parçalanmak suretile öldüğünü tesbit etmislerdir. Adliye tabibi Enver Karan, cesedin defnine izin vermiştir. Suriye Fransa ransa ile Suriye hükumeti arasmda geçen pazartesi tekrar müzakere başladı. Bu hususta g^çen ağustosun ortasmdanberi Pariste buiunan Suriye Başvekili Cemil Merdem Fransa Hariciye Nazırı Bonnet ile görüşmek teydi. Bu müzakere Suriyenin müstakil oi ması ve Fransa ile ittifak münasebatmı tesis eylemesi hakkında 1936 senesı eylulünde akid ve ımza olunan ve daha sonra Hatay işlerinden ve diğer sebebler yüzünden Fransız parlamentosu tarafından tasdik edilemiyen muahedenin bazı madde ve noktalarınm düzeltilmesine ve tasrih edilmesine aiddir. Türkiye Cumhuriyetile Fransa arasmda Hatay hakkında ahiren husule gelea anlşamanm icabı olarak bu müzakerelerden Ankara haberdar edılecektir. Münih'te dört büyük devlet arasında yapılan temasların hazırladığı müsaid hava sayesinde Fransa i!e Italya, Akdenizin vaziyetini tayin için, Romaya yeni Fransız elçisi geldıkten sonra esaslı müzakereler başlıyacaklarından, Suriyenin temadisi olan Filistinin ve buradaki bir milyon Arabın hayat memat mücadelesine sarsılmaz bir azimle girişmiş bu'undukları şu sırada, Pariste Fransa ve Suriye hükumetlerinin mümessilleri arasmcereyan edecek resmî müzakereler hususî bir ehenîmiyet kesbetmektedir. Bugün müstakil, yan müstakil ve yabancı devletlere tâbi bütün Arab âlcmi yalnız Filistin ve Suriye meselelerile .neşgul bulunmaktadır. Ahiren Londraya gelen Irak Hariciye Nazırı İngiliz gazete cilerine yaptığı beyanatla altmış milyon Arabın bu husustaki düşüncesine şöylece tercüman olmuştu: « Arab âleminin birleşeceği muhakkaktır. Bu birhk ya federasyon, ya konfederasyon, yahud diğer bir şekil ve ?urette meydana gelecektir. Arab birliğıne mâni olan son iki engel kalmıştır. Bun lardan biri Fransanm Suriye hakkında takib ettiği politika ve diğeri Ingilterenin Filistine aid siyasetidir. Fransanm Suriye ile akdetmiş bulunduğu muahedenin tatbikını geciktirmesinin ve tasdik etmemesinin sebeb ve hikmeti, gayrikabıli izahtır. Esas hakkında anlaştıktan sonra küçük teferruat üzerinde Fransanm tereddüd göstermesine biz Arablar hiçbir mana veremiyoruz» Arab birliğine muhalefet düşünülü yorsa buna imkân yoktur. Arablar arasında irfan ve kültür ittihadı meydana gelmiş bulunuyor. Şimdi de siyasî ve iktısadî birlik arıyoruz. Arab devletleri arasmdaki hududlan birliğe mâni sayanlar hayalperestlerdir. Hertürlü muhtemel tehlikelere karşı kendimizi korumak için ku\"vetli olmağa muhtacız. Birlığin de kuvvet olduğunu pek iyi biliyoruz.» Irak Hariciye Nazırı Seyid Tevfik Essüveydinin bu sözleri Irakın ve bütün Arab âleminin Suriyenin bir an evvel istiklâline kavuşmasında ayak dirediğine şüphe bırakmamaktadır. Diğer taraftan Fransanm doğrudan doğruya kendi idaresinde yahud himayesinde yasıyan ve ana dili arabca olan 20 milyon halk vardır. Arab kültürünün başlıca kaynağı olan Misırda ve diğer Arab memleketlerinde Fransanm nüfuzu büyüktür. Fransa bu mevkii ve nüfuzu kaybetmemek için Suriye ile anlaşmak mecburiyetindedir. Ihtimal bunun için şimdi Suriye ile nihaî müzakerelere başlamıştır. Fransayı şimdiye kadar teredâüde düiüren birçok sebebler vardı. Bunlar dan biri hıristiyan ekalliyetlerin, Suriyenin kanunu esasisinden ziyade, Fransanm isgal ve müdahalesine emniyet etmeleri dir. Son defa bu ayın ikisinde bütün Suriye piskoposları 136 muahedesinden emin olmadıklarını bir daha bildirmek üzere, Fransa hükumeline, Papalık makamma ve Milletler Cemiyetine resmen müracaat etmislerdir. Diğer bir sebeb de Suriye meseîesi hakkında Fransız efkârı umumiyesinde iki kuvvetli cereyan bulunmasıdır. Bu cereyanlardan biri Suriyenin Fransa için iktısadî mühim bir faydası bulunmadmmdan ve uzakta olduğundan buradan bir an evvel Fransanm uzaklaşmasım ister. Diğeri ise Fransanm Yakmsarkta derin temel atmış olması için burada iyice yerIeşmesine ve Suriye ile anlasmağa lüzum görmemesine taraftardır. Fransa hüku meti tam iki sene bocaladıktan sonra Suriye meselesine kat'î bir nihayet vermeğî kararlaştırmış ve rmizakereye başlamış tır. » TOOAY Yalnız Sevindik gafildi. Biiyük bir ülküye idrakini bağlamış olan bu cesur delıkanh, o yarım düzine asılzade kızın ayrı ayn tuzaklar tasarladıklarını tahmin edemiyordu. Gerçi onlann ellerine fırsat gecerse kendini harab etmekten çekinmiyeceklerini biliyordu. O yanık ba kıslar, o derin iç çekişler, o oflayıp puflamalar, o dirsek vuruşlar, o köse köşe bekleyişler, bu güzel kadm yüreklerinde kendisi için örülmüş olan ağın yamanlığını belli ediyordu. Fakat o ağlann şu av sırasında gerilip serileceğini ummuyordu, hatınna getirmiyordu. Bu sebeble Vitoş dağma kayıdsız çıktı, sağını solunu tarassuda lüzum görmedı. Âşık kadınlardan da yürüyüş sırasında onu kuşkulandıracak bir taşkınlık vukua gelmedi. Herkes, kademe kademe yükselmenin ve gittikçe berraklajıp temizlenen bir hava içinde yürümenin verdiği neşe ile gülüşüyor, şakalaşıyordu. Se vindikle ilgilenen yalnız Prens Yafoka idi. O, mahir avcıyı yanından ayırmıyordu, ikidebir ya bir tavşan, ya bir kuş göstererek Doğancıbaş.ıyı hünerverliğe sevkediyordu. Onun alâka gösterdiği avlardan hiçbirine kurtuluş nasib olmuyordu ve attığı okun, harbenin boşa gittigi görülmüyordu. Prensesle kızları bu yaman avcılığa hayran olmuşlardı, her yakalanan avı hançerelerinin feütün kuvvetile alkışlayıp duruyorlardı. Lâkin bu alkışlarda ruhî bir imrenişin inleyişi de mündemicdi. Çünkü Sevindiğin elinden uçup giden her okun veya harbenin kendi yüreklerine değmemesini ve ona yakalanan avların yerinde kendilerinin bulunmamasını adeta bahtsızlık sayıyorlardı, tutulan kuş lara, tavşanlara için için imreniyorlardı. Bu hissî halete rağmen onlar ağırbaşhlıklarını henüz muhafaza ediyorlardı, Se\indi^ı içine düşürmek için hazırladıklan ağları zihinlerinde, hırslarını ve iştiha'arını da iclerinde sakhyorlardı. Bu cebrî siıkunet gbller mıntakasma varılıncva kadar devam etti ve orada bütün yürekler şahlanarak hücumlar başladı. İlk saldırış, olgun bir kadın olmak bakımından, ana prensesten beklenebilirdi. Lâkin yaşça en küçük olan kız Butün rakıblerinden cesur ve atılgan çıku, yeşil satırlı bir kucak şiiri andıran çimenler üzerinde sofralar kurulurken babasma sokuldu: Yemek, dedi, hazırlanadursun. Bana izin verirseniz Doğancıbaşıyı alaytm, şöyle bir dolaşıp bahtıma bir av araya yım! Prens Yafoka, kucağına Seril kadar güzel, onun kadar gürbüz bir torun bı • rakılmış gibi neş'elendi, hemen: «Peki!» dedi. Kız da, anasile kardeslerinin hayretle karışık hiddetle homurdanmağa bas.lamalarını duymamazlığa gelerek Sevin diğin kolundan yakaladı, sık ağacların koynuna doğru süzülüp gitti. Öbür kızlar kıskanc bir telâşla ayaklanmışlardı, «biz de gidelim, biz de bahtımızı deneyelim» diye bağırmağa koyulmuslardı. Prens Yafoka, mütehammil ve mütevekkil bir duruma büründü, onları hareketten alıkoydu: Sıra ile yavrularım, dedi, sıra ile. Dağda av çoktur, Doğancıbaşının da yorulmasma imkân yoktur. Kardeşiniz döndiikten sonra siz de bahtınızı sınamağa gidersiniz. Ve gözlerini zekileştirerek, sesini manalaştırarak ilâve etti: İkiser, ikişer veya toptan ava çı karsanız bahtlannız karışır. Onun için D^Sancıbası ile teker teker gidin! Bu nasihat, aşk av:na çıkmakta ken dıle;nden çevik davranan kız kardeşlerinı kıskanmak sebebıle elemlenen küçük prensesler ıçin de, anaları için de bir tessî'i oldu \e homurdamalar durdu. Fakat yuı^klerdeki sabırsızlık dinmedi. C j J e r , Doğancıbaşının götürüldüğü is tikametten ayrılmıyordu ve hepsi, kendine mukadder olan sırayı iple çekiyordu. Ask yolunda yüğruk davranan küçük prenses ise aslan yürüyüşüne ayak uyduran, vahud bir aslanı kendi salınışma göre adım atmak zorunda bırakan bir kekJik durumundaydı. Sevindiği, kırıta kınta \e heyecanlar içinde çırpına çırpına zihnnde hazırladığı yere doğru götürüyordu. Yol gittikçe güzelleşiyor, ayni zamanda sihirli bir biçim alıyordu. Şurada bir f'^lan, yıllanmış bir ağacrn gölgesine sı s narak genc bir bakışla yanıbaşmdaki vorgun irtifaı ölçüyor, beride bir dal, lomsusunun beline sarılarak ebedî bir kimsesizliğin hüsranım avutmağa çalışı yor, daha ötede künıe küme ağaclar sarhos bir kargasalık içinde, kucakla • ı duruyordu. Renk, koku, ve imtidad > p 2u sahnenin şiir tarafım tamamlıyordu. Eski Şark Demiryoliarı şirketi hüku mete devredilirken, şirket ecnebi memurlara verdiği tazminatı Türk memurlanna vermemişti. Bunun üzerine şirketteki Türk memurlar, birinci ticaret mahkemesinde eski şirket aleyhinde bir tazminat davası acmıslar ve Nafıa Vekâletinin eski şirkete ödeyeceği taksitlerden takriben yarım milyon liranın kesilerek, çalışmış oldukları her seneye mukabil bir maaş nisbetinde tazminat verilmesinin karar alhna alınmasını istemislerdi. Heyeti hâkime, memurların iddiasi mucibince, ecnebi memurlara tazminat verilip verilmediğinin ve 923, 924 ve 925 senelerinde eski şirketten tazminat verilip çıkarılan bir takım ecnebi memurlann halihazırda eski şirketin Yunanis tan arazisindeki hattında vazife alıp almadıklarınm tesbitine lüzum görmüştü. Ecnebi memurlar, işten çıkarıldıklan zaman eski şirket tarafından kendilerine tazminat verildiği mahkemece tesbit edilmis bulunmaktadır. Şimdi bu ecnebi memurlann şirketin Yunanistan arazisindeki hattında ifayi vazife edip etmedikleri hususunda mahkeme tarafından Yuna nistan Devlet Demiryollarına yazı'an müzekkereye cevab beklenmektedir. ADLİYEDE Kurşun hırsızları Suleymanıyede Mimarsınan cadde sinde bir medresenin damından kurşunları çalarken yakalanan Ahmed ve Hayri admda iki kişi, dün Sultanahmed ikinci sulh cezada birer buçuk ay hapse mahkum olmuşlardır. 9 ay hapse mahkum oldu Anf Hıkmet adında bıri, dün asliye beşinci cezada eroin içmek ve satmak sueundan 9 ay hapse mahkum olmuş tur. KÜLTÜR tSLERl Mekteb binaları tipi tesbit ediliyor Memleketimizde yeni inşa edilecek olan mekteb binaları için bir tip hazır lamak üzere Maarif Vekâleti tarafm dan davet edilen mimar Sehutte, şeh rimizdeki ilk ve orta tedrisat binalarını tetkike başlamıştır. Tetkikat neticesinde tesbit edilecek tip, bundan sonra memleketimizde inşa edilecek olan mekteb binaları için esas olacaktır. Topkapı cinayetinin ikinci yaralısı da öldü Bir hafta evvel Topkapı haricinde feci bir cinayet olmuş, Hakkı adında biri kavmbıraderi Yalovalı Neşetı bıçakla üç yerinden ağır surette yaralamıştı. Fakat Neşet de bu arada tabancasım kullanmağa fırsat bularak Hakkıyı arkasmdan yaralamıştı. Neşet, vak'avı müteakıb ölmüş, ağır yaralı Hakkı da Gureba hastanesine kaldırılmıştı. Bir haftandanberi tedavi altında bulunan Hakkı da dün sabah ölmüştür. Adliye tabibi Enver Karan, hastaneye giderek cesedi muayene etmiş ve defnine ruhsat vermiştir. Konusmuyorlardı. Sevindik, yalnız aşk telkin eden bu âlem içinde ağzını açmaktan korkuyordu. Kız, konujursa hedefinden uzak düşeceğini sanarak dilsizliğe katlanıyordu. Bununla bcraber birbirlerini yan gözle tarassuddan geri kalmıyorlardı. Delikanlı, munis ve pek munis bir keklik gibi yanıbaşında salınan şu Çatalca köylerinde yapılan kızın ilk fırsatta bir dişi kaplan ihtirasile ilkmektebler çılgm hamleler yapacağmı apaçık görüÇatalca köylerinde halk tarafından yordu. Prenses de, şafaklardan halk o teberru edilen paralarla vücude getirilunmuş bir ehram gîbi nurlu ve renkli bir len ilkmekteb binalarımn inşaatı ikmal irtifa tasıyan şu «mükemmel erkek» nü edılmiştir. İlk tedrisat müfettişlerinden munesindeki açık ve gizli kudretleri he İzzet. sağlık müfettişi Mustafa Enver ve Belediye Basmimarı Şemseddinden müsablıyarak sık «ık titriyordu. ••; ..J. >.<.* , Arasıra şuradan bir geyik fırlıyarak, rekkeb bir hevet bu mektebleri tetkik öteden bir sülün uçarak onlan hayalden etmek üzere dün Çatalcava gitmiştir. • B\ımekte*bîerden>birTîismi Öumhurihakîkate çeviriyordu. Fakat avlanmak vet bayramından sonra tedrisata başlıiçin yola çıktıklannı, bu canlı ihtarlara yacaktır. rağmen, düşünmek istemiyorlardı, iltizaYalova kövlerinde bir yatı mî bir kayıdsızhkla gene yürüyorlardı. Nihayet önlerine bir gölceğiz çıktı. mektebi açılacak Toprağın goğsüne işlenmiş gümüş bir ayYalovanın münasib bir köyünde üç naya benziyen bu küçük gölde ağaclaım smıflı b r yatı mektebi acılacaktır. Maagölgeleri yıkanıyor ve gölgeler arasm rıf Vekâleti bu hususta tetkikat yaptırda sürü sürü balıklar dolaşıyordu. Âşık maktadır. prenses, kucak kucağa gelmiş bol yap İlkmekteb muallim^rinin raklı dallardan örülme yeşil bir sema almesken bedeli tmda pırıldayıp duran bu gümüş aynayı İlk tedrisat muallimleri arasmda görür görmez sessizliğini bıraktı, ellerini mesken bedeli almağa hak kesbedenleçırpa çırpa gölün yanına koştu: re beşer lira üzerinden tevziat yapılma» Oh, dedi, ne güzel su. içinde ba ğa başlanmıştır. Tevziat bu ay sonuna lıklar da var. Tavşan yerine balık tuta kadar ikmal edilmiş olacaktır. lım. Bu, daha eğlenceli bir av olur. MÜTEFERRİK Sevindik gülümsedi, fakat birşey söylemedi, ince dallardan bir olta hazırla Sıbhat Vekili sebrimizde Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekili mağa girişti. Bu, kolay birşey değildi. Eğilip bükülmeğe müsaid ince ve yumu Hulusi Alataş dün Ankaradan şehrimişak dallar bulmak, ucuna da ip vazifesi ze gelmiştir. görecek sazlar bağlamak lâzımdı. Onun Tarib sergisi kapandı için gb'lcükten biraz uzaklaşmıştı. Işe yaDolmabahçe sarayında bulunan Türk rar dal ve saz arastırıyordu. Tanh sergisi kapanmıştır. Prenses, onun adımlarını gözlerile sa Yeni bir Berlin konseyyemiz yıyor, bir yandan da üzerindeki sırmah Türkofisin yeni Berlin konseyyesi Said çepkeni, işlemeli bluzu çıkarıyordu. Bu Rauf bu akşam vazifesi başma hareket durumda kendisinin terlediği için yükünü edecektir. Yeni Berlin konseyyemizin hafifletmek istediğı zannolunabilirdi. Berline muvasalatmdan sonra Berlinde Halbuki maksadı başkaydı, tasarlamış ol Türk Alman tıcarî münasebatımn yeni duğu plânı hızla tatbik etmek azmindey anlaşmalar esaslarına göre inkişafı için di. Nitekim, Sevindiğin elli altmış adım yeni bir takım temaslar yapılacaktır. uzaklaştığını görür görmez hemen suya Diğer taraftan. Almanyada bloke matatıldı ve yaygarayı kopardı: lubatı olanlar, bu paraların miktarlarmı ve hangi müessese nezdinde bulundu Serıl, yetiş, boğuluyorum! ğunu bir mektubla gelecek ayın on beDelıkanh hayretle başmı çevirdi, kızın göle düşmüş olduğunu görünce durala şine kadar Cumhurivet Merkez Ban kası Umum müdürlüğüne bildirmeğe dı. Bu düşüşte kendini düşürmek istıyen davet edilmıştir. bir tuzaŞm örgülerini sezmişti. Fakat bir Nevyork sergisine giden hile eseri olsa bile kadın ağzında reddolunması miişkül bir davet ahengi alan şu heyet geldi yalvarışa karşı kayıdsız kalmayı doğru Nevyork sergisindeki Türk sitesinin bulmadı, kızın oyun yapayım derken bo inşa ve dekorasyan isleri için Amerikağulabileceğini de hesabladı, hemen koş va gıtmiş'olan Suad Sakir, dekoratör tu, gölün kenanna çömeldi, elini uzattı: Hakkı ve Nafıa Vekâleti mühendisle Korkmayın, dedi, yapışm, selâme rinden Sermedden mürekkeb heyetimiz dün sehrimize donmüştür. te çıkarsınızl Doktor Fahri Arel geldi Bir yandan da gülüyordu, çünkü gölGeçen ay Brükselde toplanan beynelceğizin derinliği, nihayet bir metre idi. Prenses ayağa kalksa göğsüne kadar ıs milel cerrahî kongresinde hükumetimilanabilirdi. Lâkin yüzükoyun suya ka zi temsil eden Tıb Fakültesi birinci cerpandığı ve o durumda çabalayıp durdu rahî klin^ği doçenti operatör Fahri Arel sehrimize avdet etmistir. ğu için boğuluyor gibi gorünüyordu. SeGÜMRÜKLERDE vindik, düştüğü yerde kalmayıp da gölün ortasına doğru sürüklenmiş görünen Gümrük umum müdürü gitti ve uzatılan eli tutmak kudretini göstere Bir müddettenberi şehrimizde bulu miyen kıza bu hakikati anlattı: nan Gümrükler Umum müdürü Mah Ya gelin, dedi, elimi tutun. Ya a mud Nedım dün sabah Gümrük Başmüyağa kalkıp yürüyün. Çünkü su, belinizi dürü Nuri Anılla beraber îzmit güm rüklerini teftişe gitmiş ve akşam tz aşmaz. mitten Ankaraya hareket etmiştir. İArkast var) 72 liralık mah 550 kuruşa satmış! Beyoğlunda Halil adında bir yorgancı, kendisine sipariş edüen 72 liralık eşyayı hamal Mehmedle müsterisinin adresine göndermiştir. Fakat hamal, eşvaları bîr koltukçuva götürerek 550 kuruşa satmıştır. Müsteri, muayyen saatte siparisinin gelmediğini görünce yor gancı Halile haber göndermiştir. Bu vaziyet karşısında Halil derhal polise müracaat etmiş ve kısa bir müddet sonra Mehmedle mesruk mah alan koltukçu yakalanmışlardır. Her iki suçlu dün birinci sulh ce zava getirilerek sorguları yapılmıştır. Suclular sorçu esnasmda her nekadar suçlarını inkâr etmişlerse de, hâkim elde mevcud delâille suçluların tevki f;ne lüzum görmüstür. İstiyoruz! Zavallı çocuk Kurtuluş caddesinde 28 numaraîı iki katlı evin üzerine bir kat daha çıkılmak üzere inşaat yapılırken caddeye nazır duvarlardan biri yıkılmış, bu esnada oradan geçmekte olan 11 yaşmdaki Na zifı başından yaralamıştır. Yaralı çocuk hastaneye kaldınlmıştır. Bir sandal kazası Hal iskelesine bağlı 4891 numaraîı sandal Liman İşletmesinm dokuz nu maralı römorkörü yedeğmde çekılen mavnalara Köprü altında ip takmak istemiş ve sandal birdenbire alabora ol muştur. Sandal ve içindeki eşya batmış, bir yolcu ile sandalcı Hasan kurtarıl mıştır. Bazı esnafın ihtikâr yaptigmdan sikâyet ediliyor Pazarlıksız satış kanununun tatbikatı etrefındaki kontrollar devam etmektedır. Bir kısım esnafın etiketierde gös terdikleri fiatlarm ihtikâr derecesinde olduğu hakkında Belediveye bazı şikâvetler vaki olmuştur. Bu hususta da tetkikat yapılarak bu kabil kimseler mevcud olduğu takdırde haklarında takıbat vanılması için alâkadarlara emır f Yeni çöp istasyonu ve civarındaki haik J ı Çöp istasyonu yapılan yerde faaliyet îstanbul Belediyesi, Aksarayda Etyemezde bir çöp istasyonu tesisine karar vermiş ve bu maksadla icab eden tertibatı aldıktan sonra faaliyete geçmiştir. Üç dört gündenberi devam edegelen inşaat faaliyeti, şehrin bu semtini telâşa düşürmüş, ahaliden ileri gelenleri, bir mazbata hazırlıyarak Belediye Tanzifat müdürlüğüne müracaat etmiştir. Bu aym onunda verilen ve evrak kaleminde A. Z . 6807 numara ile mukayyed bulunan mazbatada ileri sürülen mahzurlar varid gö rülmemiş olacak ki Beleddye, buradaki inşaata germi vermiş bulunmaktadır. Bu civarda, şimendifer köprüsü karşısmda 76 numaraîı konakta oturan emekli albay Nazif, semtin derdine tercüman olarak bize şunları söylemiştir: « Bu semtte bir çöp istasyonu vücude getirileceği haber alınır alınmaz, yüz imzalı bir mazbata ile Belediyeye müracaat ettik. Derdimizi dinletemedık. Sıh hiye müdürlüğüne başvurduk, semtimizi yakında istilâ edecek olan sari hastahk mikroblarmdan kurtarmalan için yalvardık. «Böyle birşeyden haberimiz yok» de diler. Bu gidişle, önümüzdeki yaz, Etyemezle Cerrahpaşa semtlerinin, Şişlinin bir kaç sene evvelki akıbetine uğramasmdan korkulur.» C u m h u r iyet Abone seraiti: Nilshası 5 kurtıştnr. Türkiye Harîc için için Senelik 1400 Kr. 2700 Kr. Alb aylık 750 > 1450 > Üç ayhk 400 » 800 » Bir aylık 150 » Yoktur