7 İkincikânun 1938 CUMHURÎYET Türk ingiliz dostluğu Oda Meclisine düşen işler Sovyet Ermeni Başvekilinin Türklerle Ermeniler arasına nifak soktuğunu söylediği bu komitecilerin Hatayda işleri ne? sağlam temele dayanıyor Eskiden Türkiyenin baş düşmanı olan Lloyd George şimdi Türklerin en hararetli dostu olmuştur Sunday Times gazetesi siyasî muharririnin Türkiyeye dair yazdığı ikinci makalenin ilk kısmını dün neşretmiştik. Bugün de kalan kısmını dercediyoruz: «Askerî bir dimağın böyle realist bir siyasî mevhibe göstermiş olması nadirdir. Atatiirk hakikî emperyalizmin memleket içinde halkın saadet ve hürriyetini aramak olduğunu mahirane keşfetmiştir. Atatiirk siyasî nazariyatla ders olarak meşgul olmamıştır. Lâkin otomatik bir surette, meselenin zevaidini atıp dosdoğru özüne varan nadir dimağlardan biridir. Zıdlan telif etmeğe çalışmak gibi umumî olan zâftan masundur. Hedefini tayin cder ve mantıkî neticesine varmakta tereddüd etmez. Esasen fakir bir memleket olup kendisinin sermayesi bulunmadığı ve imparatorluktan tecrid edilmiş olduğu halde, ecnebi sermayesine iftikar etmeksizin nasıl kuvvetli olabilir? Bunun çaresi şudur: Devletin kendisi kapitalist olmalı ve kendi teşebbüslerile para biriktirmelidir. Garb memleketlerinde olduğu gibi, evvelâ küçükten işe başlamalı ve tedricen kendisi malî cihetten kuvvetlenmelidir. Böyle bir karar ve hal suretinde, sosyalizm iktısadî nazariyesinin yeri yoktur. Türkiyede hususî teşebbüs serbest olup inkişaf etmekte ve haricden ödünc para bile almaktadır. Fakat devletin kabul ettigi yegâne ecnebi sermayesi ihracat kredisinden ibarettir. Serbest teşebbüsleri millileştirmekle yeni teşebbüsler tesisi için para bulmak gayesini gütmektedir. Halk devletin hareketini kendisine örnek ittihaz ederek umumî hesab için tasarruf yapmaktadır. mokrattır. Eğer Atatürkün politikasmın ruhu hakikî demokrasi olmasaydı ve bu ruh halka tamamile nüfuz etmemiş bulunsaydı haremin ilgası, kadmın hürriyeti ve fesin kalkması imkânsız olurdu. Türkiyede sınıf mücadelesi yoktur. Eski aristokrasi maziye karışmıştır. Sınıflar arasındaki fark Ingiltereden daha azdır. Yeni Ticaret odası meclisi, merasimle ilk toplanış'n' yaptı. Açılış münase betile Vali ve Belediye Reisi Muhiddin Üstündağın söylediği nutuk, bir çok noktalardan yeni Oda meclisinin vazifeleri nin ehemmiyetini tebarüz ettiriyordu. Esasen, İstanbul gibi müstesna bir coğrafî mevkide bulunan, memleket iktısadiyatı üzerindeki ehemmıyeti bertaraf, dünya ekonomi merkezleri arasında dahi kıymeti bulunan bir şehrin Ticaret ve Sanayi Odası ve onun kalbini teşkil eden meclis, elbette ki mühim vazifeler görmek mecburiyetindedir. Kaldı ki bu şehir harbden evvelki ve hatta harbden sonraki transit ve ticaret mevkiini almağa çabalamakta, bugünkü modern iktısad cereyanlan içinde kendine düşen yeri aramakta, üzerinde yeni bir sınaî varlık kurulmakta ve gün den güne hareketi artan bir limana sahib bulunmaktadır. Vaktile Ermeni eskıya çetelerinde reislik ve Umumî Harbde Ermeni alayla nnda zabitlik yapmış olan kırk kişilik bir Taşnak grupunun iki kamyonla Beyruttan Halebe gönderildiğı ve bunlann, müteakıben Hataya sevkolunacakları, ayni zamanda Ermeni Taşnak komıtası n:n Resül'ayın'da bir gizli içtima yaptığı ve bazı kararlar ittihaz ettigi dünya matbuatına akseden yeni ve acı haberlerdendir. Bu haber, yanm asırlık bir Ermeni komitacılık tarihinin yapraklanns karış tırmağa ve bazı sahifelerini yeniden okumağa bizi sevketmektedir. Evvelki yıl doğuda tetkik seyahati yapan Ismet Inönü şereflerine Iğdırın karşısında Serdarâbad mevkiinde Sovyet Ermeni cumhuriyeti tarafmdan bir ziyafet verilmişti. Bu sofrada Sovyet Ermenistan Başvekilile birkaç nazır da bulunmuştu. Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Arasla Ermeni Başvekili karşıhklı nutuklar söylediler. Nutukların mevzuu iki memleket dostluğu, bilhassa Türk ve Ermeni milletlerinin, asırlarca yanyana geçen tarihî hayatlarına bağlı iyi ve cazib sözlerdi. mıştır. Harbi Umuminin en hatırnâk günlerinde ve çetin safhalarında Taşnak komitası mensubları, Ermeni zabitleri, Ermeni efradı düşman tarafına kaçarak memlekete ve millete karşı en büyük ihaneti ve casusluğu yapmışlardır. Harbi Umumî arifesinde Erzurum meb'usu Pastırmacıyan, Van meb'uslan Vrem yan, Papazyan ve bu komitaya mensub f^han, Aram ve emsali Taşnak rüesası Ermeniler arasında tabur, alay, fırka, teşkilâtı yapmağa ve bunlan silâhlandır mağa kalkışmışlardı. Harb ilân edilip silâh patlayınca Van şehrinin Haçboğan mevkii ve mahallesi adeta müstahkem mevki imiş gibi orada bulunan kıt'alan mızı, masum Türk milletini arkadan vurdular. Van, tıpkı çetin bir muharebe cephesi olmuştu. Mütarekeyi takib eden aylar içinde gene Taşnak komitası, Romanın, Berli nin geniş asfalt caddelerinde Türk kanı dökmüşlerdi. Taşnak, Hınçak, Ramguvar komitalan, yaptıklan her ihtilâlde Türk milletinin uluvvü cenabile karşılaşrrışlarken nankörlüğü, hayata kasdı, kendileri için, bir mefkure telâkki eden bu caniler, gene kendilerini öldürmek için Türk ışığı etrafında dönen bir pervane gibi muttasıl ateşe sokulmak ve girmek hareketinden fariğ olmamışlardı. Ateşten korunmak, ateşe düşmemek yolunda uzanan her yardun eline hain kanadile çar pan bu pervane nihayet Ermeni Başvekilinin Serdarâbadda söylemek istediği a 'iete uğradı. Tarih, bunu böylece zaptetmiştir. Şimdi, ayni komitanın. ayni pervane nin Hatay ateşine düşmek istemesi, ayni sahneyi, ayni tarihi tekrarlamaktan ve gene kendi mensubları için yeni bir akıbet ve felâket hazırlamaktan başka tehlikeli bir mana ifade etmez. Bunlara uzatılan ve uzatılacak yardım eli de bu felâketin, bu dilhiraş tarihin mihveri olacaktır. Matbuata akseden bu son vaziyeti çok dik katle ve çok endişe ile günü gününe, adım adım takib ettiğimizi de söyliyecek zaman gelmiştir. ingiliz gazetecJsinin yazıları İktısadî hareketler Taşnaklar Hatayda PENCERESİNDEN Nil düğünleri aşmetlu Mısır Kralmın bugünlerde yapılacak olan düğünü münasebetile Avrupa ve Mısır gagazetelerinde bir çok yazılar çıkmaktadır. Bu arada gene Kraliçenin çehizi de merak verici bir üslubla uzun uzun hikâye olunuyor, tacdan papuca kadar ayn ayn tasvir ediliyor. Haşmetlu Kraliçe için hazırlanan gelinlik eşya arasında iki yüz kattan fazla elbise bulunduğu ve hemen hepsi Pariste dikilmiş olan bu elbiselerden birine yirmi kadem (yedi metro) uzunluğunda tavuslar imrendiren nefis bir kuyruk takıldığı da o hikâyeler cümlesindendir. Dost ve kardeş millete sevincli günler yaşatacak olan bu büyük düğün dolayısile okuduğum yazılar bana eski Nil düğünlerini hatırlattı. Eski Fir'avunlardan Amenemhat'm sonralan Labyrinthe adı nı alan üç bin odalı Löperohount sara yında, İkinci Thotmes'in bir odalık^an doğma oğluyla dişi Fir'avun Hatşebsutun kızı Mirmiri evlenirken Deyrülbahr mabedinde, Üçüncü Amenhotep devrinde her sabah garib sesler aksettiren Memnon heykelleri önünde, Kleopatra'nın aşklannı tatmin için Izis mabedi etrafında yapılan düğünler Ilkçag efsaneleri arasına kanştığı için bugün masal gibi telâkki olunsa bile Nilin seyrettiği parlak düğünler arasında vesikalan henüz pek canlı duranlar da yok değildir. Meselâ Tulunoğlu Humanveyh'in kendi biricik kızı Esma için yaptığı düğün?.. Ortaçağda yazılıp da bugün elleri de gezen ve veni tarihler için kaynakhk yapan kitablann hemen hepsinde bu düğünün hikâyesi vardır. Humanveyh zaten israflı bir debdebe sahibiydi. «Altm ev» adı verilen sarayı, bize masal gelecek kadar, süslü olup yalnız duvarlanndaki kabartma resimler milyonlar değerindeydi. Çünkü bu resimler heykelimsiydi, hükümdann odalıklannı, hanendelerini tecessüm ettiriyordu. Ve herbirinin başına halis altından taclar giydirilmiş, elbiselerine de kıymetli elmaslar iliştirilmişti. Gene bu sarayda eni ve boyu ellişer metro uzunluğunda bir havuz vardı, cıva ile doluydu. Etrafında halkalı büyük altın çiviler çakılıydı. Içi hava ile doldurulmuş deriden bir yatak, ipek bağlarla bu çivilere asılıydı. Hükümdar o yatağm içine uzanır, cıvanın tabiî çalkantısile sallanırdı. Işte bu adam, kızı Esmayı 894 yılında Bağdad halifelerinden birine nikâhladı ve gelini Abbasoğulları payitahtına yol Iadı. Mısırdan Bağdada kadar her konak yerinde bir köşk yapılmıştı, gelin o köşklerde konaklıyordu. Götürdüğü çehiz arasında yalnız dört bin elmas kemer, on sandık dolusu inci, yakut, zümrüd, firuze, mercan ve bin altm havan vardı. Mısır halkı günlerce bu çehizi seyretmiş, günlerce ziyafetlere gitmiş ve günlerce gülüp eğlenmişti. Tarihçiler Tulunoğlu düğününü ballandıra ballandıra anlatırken: «O, bir düğün değil, servetin ve kudretin açılıp saçılmasıydı. Nil bir yandan yükselerek bu göz kamaştmcı açılıçi seyre çalışıyordu, bir yandan da Fırat ve Dicle, yataklannda şahlanarak kendi kucaklanna akacak tantanayı istikbale hazırlanıyordu» diyorlar. Nilin 1044 yıl önce duyduğu heyecan yann öbür gün tazelenecek demektir. kutlu olsun. Irkî münaferetler kalmadı Yabancı unsurların sakin bulunduklan yerlerin yeni Türkiyenin hududları haricinde kalması ve Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan mübadele vaktile Gladston'un talakat çiğlerini yaratan müthiş eski ırkî münaferete nihayet vermiş tir. Yeni teşkilâtı esasiye kanununun hükümleri altında, yeni Türkiyede kalan ırklar arasındaki vifak sağlara ve daimî gö'rünmektedir. Ingilteredeki eski liberallerin Türk aleyhtarı politikası artık maziye karışmıştır. Orta seviyedeki Ingilizlerin zihninde Türkiyeye karşı beslenen yanlış telâkkileri izale için kâfi derecede izahat verdim, zannederim. Bu iki millet ne zaman birbirile telâki etmişseler birbirine karşı daima şahsî temayül ve muhabbet göstermişlerdir. Umumî Harbde Türkiye Almanya ile birleştiği zaman Ingilleredeki muhafazakârlar, aradaki eski dostluğun bir daha canlarımıyacağını zannetmişri. Fakat tarihte birçok defa görüldügü veçhile muhal görünen bu iş de tahakkuk etmiştir. Umumî Harbde ve daha sonra Lloyd George zamanında Türkiyenin en şiddetli düşmanı olan Ingiltere şimdi Türkiyenin en hararetli dostu oldu. İki tarafm menfaatleri birbirile çarpışacak mahiyctte değildir. Bilâkis birçok noktada iki tarafın menfaatleri birbirinin aynidir. On dokuzuncu asır içindeki Türk İngiliz dostluğu devlet adamlan nın siyaset oyununda bir hesab işinden ibaretti. Şimdiki dostluk ise siyasî muhabbet ve sempatinin sağlam temeline dayanmaktadır. Türkiye Ingiltereden bir lutiıf dilemiyor. Onun da Ingiltereye vereceği böyle birşey yoktur. Lâkin demokrasi ve terakki taraftan bir memleket olarak yalnız resmî Ingiltereden değil, İngiliz halkından dahi muhabbet ve sempati istiyor ve Ingiltereye siyasî öğretmen nazarile bakıyor. Oda meclisindeki hareketli manzara, bize son senlerde alâkadar mehafilde bir fazlalık gibi telâkki edilen bu meclis lerin değerini bir kere daha hatırlattı. Temenni olunur ki iktısadî ve malî mehafilde faaliyetlerile tanınmış ve gene oda meclislerinin en hararetli zamanlarmda bu mecliste bulunmuş olan yeni azalarla takviye edilen yeni Oda meclisi bugünkü rejimin iktısadî temposuna tam manasile ayak uydursun ve gene çok şayanı temennidir ki, artık otuz kişilik kadrosuna mu kabil ancak on bi kişilik bir ekseriyetle toplanab'len meclisler görmiyelim. Yeni meclisin ekseriyeti dahi bu noktadan pek ümid verici değildi amma, belki de bu, bir kısım azanın merasimden kaçınmalanndan ileri geliyordu. Milli kaynaklar Atatiirk için, eski Mısır hıdivleri gibi haricden para istikraz edip kendisini lerakkiperver bir devlet şefi olarak ilân etmek kolaydı. Lâkin Atatiirk umumî ecnebi istikrazlarına karşı vaziyet almıştır. Sebebi yalnız ecnebi kontrolu korkusu değildir. Bunun o kadar fazla ehemmiyeti de yoktur. Memleketin gelirile tediye edilemiyecek şeyleri haricden almamak maksadını istihdaf eden eski prensip miiessir olmuştur. Türkiye gibi fakir ve vergileri ağır bir memleket için böyle bir prensip sert ve ağırdır. 1000 îngiliz lirası gibi bizim hayat seviyemiz için dun sayılan bir geliı, Türkiyede üçte bir nisbetinde vergiye tâbidir. Memlekette teraküm etmiş scrmaye de yok gibidir. Sermaye yalnız hükumetin elinde bulunuyor. Hükumet har ilân vasıtasile halka tasarruf tavsiye ediyor. Kendisinin birçok ticarî müesseseleri vardır. Bunlardan maksadı, memleketin tabiî servet kaynaklarını işletmek üzere yeni teşebbüslere yatıracak para bulmaktan ibarettir. Memleketin tabiî servet membaları alelumum zannedildigindan daha büyüktür. Karadeniz havzasında kömür vardır. Bakır madenleri ve diğer madenlerin Anadolunun her tarafında mebzulen bulunduğu zannediliyor. Bununla beraber Türkiye esas itibarile küçük çiftçi memleketi olarak kalacaktır. Atatürk memleketinin inkisafı için bilerek en çetin yolu secmiştir. Şimdiden bu sahada dıkkale çayan terakki temin etmiştir. Bir aralık Ermeni Başvekili, sayın lsmet Inönüne donerek sesini de oldukça yükselterek bu iki kardeş millet arasına nifak ve şikak sokulmuş, arada kederli ve ıstırabh hâdiseler, hahralar geçmişse bunun mes'ulleri Çarlıktır, Padişahlıktır, Taşnak komitasıd'.r, dedi. Müteakıben bu sözleri Ismet Inönü de Ermeni Baş Muhakkak ki yeni meclisten beklenen vekilinin ağzmdan çıktığı gibi tekrarladı. çok şey vardır ve iş sahası da çok genişErmeni Başvekili, bu nutku ile bütün citir. Bilhassa yeni iktısad odalan kurulmahan efkârı medeniye ve umumiyesine hisı hakkında bir lâyiha hazırlanmış buluntab ederek demek istedi ki: Taşnak koduğu şu sırada... mitası insaniyet ve beşeriyet namına kanlı F. G. bir lekedir. Ermeni mazisinde yapılan bütün cinayetlerin fdilleri ve amilleri bun lardır. Yüksek ve salâhiyettar ve mütefekkir bir baştan ileri sürülen bu dava, Ermeni meselesinde büyük Türk milletinin ma sumiyetini ve beraetıni bütün medenî ci hana bildiren ve gösteren bir hüccettir. Bunu burada aynen böylece kaydettikJorj Piyer isminde bir Amerikan ga ten sonra Taşnak komitasının kanlı iti Bir Amerikalı . dünya mekteblerini tetkik ediyor zetecisi birkaç gündenberi şehrimizde bulunmaktadır. Amerika gazetecisi, otuz memlekette tahsil gencliği hakkında tet kikatta bulunmak üzere seyahate çıkmış" Lı. Jorj Piyer, gezdiği memleketlerdeki mekteb talebelerinden Amerikadaki mekteb talebelerine mektub ve resimler göndermektedir. Şehrimizdeki mekteblerden de otuz bin kelimelik mektublar göndere cektir. T. Uzer yadını bugün de bırakmıyarak Türklere Sulk politikan Demokrasi rengi Şimdi bu halis iktısadî prensiplerden asıl siyasiyata geçelim. Atatürk bir de Ve bu sempati yalnız Türkiyenin hakkı değil, bizim de borcumuzdur. Çünkü bunu göstermekten imtina edersek Yakınşarktaki yeni kuvvetleri hesaba katmamış ve hata etmiş oluruz. Bulunduğumuz zamanda pek uzağı gÖrmek kimseye müyesser olmuyor. Fakat şurası âşikârdır ki, Türkiye Cumhur Reisinin başlamış olduğu işin ilhamı ve muvaffak olmasmın şartı sulhtur. Türkler, memleketlerinde yapmak istedikleri işler için tanzim edilen programın tatbikınm kırk senelik bir zamana muhtac olduğunu söylüyorlar. Ingilterenin dostluğu ve bahrî satvetile Akdenizde temin edebileceği sulh, bizim için olduğu gibi Türkiye için de büyük bir şeydir. Türkiye ile Yunanistan arasındaki rekabet hissolunacak derecede hafiflemiştir. Her iki millet meziyet ve kusurlarının birbirini tamamladığ'nı nihayet anlamışlardır. Atatürk atesin mizaclı ve sad;k bir Jorj Piyer, Türk çocuklarının nasıl ders gördüklerini, ne oyunlar oynadıkiarım, ev hdyatlannı tetkik etmekte ve bunlan çocukların kendi ağızlarından dinlemek " tedir. Bu mektublar Amerikada yanm mil yon talebeye dağıtılacak ve her mekteb kendi adresine gelen mektub ve resimlerder bir kolleksiyon vücude getfrecektir. Sene sonunda bu kolleksiyonların en iyi resimleri Amerikanm en büyük mecmualannda neşredilecektir. Bu suretle AmeDerhal söyliyelim ki, telgrafta geçen rika talebesile dünya talebesi arasında coğrafik isimler bu sualin cevabını kendostluk bağlar lesis edilmiş olacaktır. diliğinden vermiş oluyor. Bu noktada dosttur. Ingilterenin dostu olmuş ve böy durmıyarak asıl mevzua geçivorum. Taşnak komitası Vanda, Erzurumda, le kalacaktır. Ingiltereye karşı dostluğu ve hayranlığı, ancak ayni siyasî müesse şarkta ve memleketin her tarafında Er seleri mevcud olan ve ayni siyasî inkişaf meni milletini siyasî ve avrupaî müjdelersafhasında bulunan milletler arasinda le iğfal ederek 1311 ihtilâlinden itibaren dostluk kabil olduğu hakkmdaki iddiala Türk milletine, Türk hayatiyetine sui kasd düsüncesinden bir an hâli kalma nn cürüklüğünü isbat ermiştir. dönmüş ve çiçeklerle taclanmış semanın kadehinde yazm bütün aşk şurubunu içecekmiş gibi haris ağzile: Aşk, aşk! diye içini çekti, bilseydiniz ben aşkı nekadar severim, Paolo! Bu lâfları, tüllü yüzünü arkadaşına doğru eğerek, gizli bir tada ve kokuya benziyen bir şive ile söyledi. Sanki sesi dudaklarına gelebilmek için en derin bir şehvanî hassasiyetten süzülmüştü. Erkek sarardı. Küçüldü. Binlercesi arasında aleve atılacak bir asma dalı gibi büküldü. Arzu, onun için, iki kolunu ışığa ve haya'a vegând melce yapan kat'î bir intihabdı. Fakat Isabella'nın arzusu da beserin ht.stalığ ve toprağm melânkolisi gibi serbest, hududsuz ve zamanın dışında mıydı? Aşk tir mevhibedir. Kadm: Inrizardır, dedi. Fakat bahane değil. Her saat kendinizi vermek üzere bulunuyor ve vazgeçiyorsunuz. Daha o gün hangarda ölü kanadların etrafında dönerken yürüyüşünüzde şehvet hareketlerini belli ettiniz. Sizin g'zleriniz bozuk. Erkek tekrar onu.., büyük hava makinesinin etrafında, akvaryumda esir yılan rnusallat olmak istediğini işitiyoruz ve görüyoruz. Bu haberi veren telgrafın üç cümlesinde biraz tevakkuf etmek icab eder. 1 Eskıya reisliği, Ermeni zabitliği eden kırk Taşnak komitacısı, iki kam yonla Beyruttan Halebe gönderilmiştir. 2 Bu komitacılar yakında Hataya sevkedileceklerdir. 3 Taşnak komitası Resül'ayın'da gizli toplanarak kararlar ittihaz etmiştir. Bu cümleler okununca Taşnak komi talarının kanlı düşünce ile yeniden faaliyete geçtiğini kabul etmekle beraber bunların Beyruttan Halebe, Halebden Hataya ne gibi bir maksadla, hanei kuvvet tarafmdan tahrik edildiğini ve Resül'a ym içtimaında kimlerin ne yolda ve niçin müsaid bulunduklarını anlamak da bizim için, Türkler için çok hayatî ve insanî bir keyfiyettir. Yahudi muhacereti Kafile halinde gelecek olanlar, yurdumuza kabul edilmiyecekler Yenl teşekkül eden Romanya kablnesinin miktarlan 800.000 e baliğ olan Romanya Yahudilerini memleket haricine çıkaracağı hakkmdaki haber, Museviler üzerinde derin bir tesir husule getirmiştir. Muhtelif hükumetlerin Romanya dan çıkanlacak olan Yahudilerin kendi memleketlerine girmemeleri için bazı tedbirler aldıklarım telgraf haberleri bildiriyordu. Hükumetimizin de bu yolda bir karar verip vermediğini tahk^k ettik. Aldığımız malumata nazaran, muhacir Yahudilerin memleketimize kabul edilmemeleri hakkında esasen evvelce ittihaz edilmiş kararlar vardır. Filha kika, Yahudilerin Almanyadan muha ceretleri sırasmda verilen bu kararla rın hükmü hâlâ bakidir. Diğer taraftan muntazam pasaportla ve münferiden gelecek Rumen tebaası dahi, iki memleket arasında mevcud mukaveleye tevfikan memleketimizde ancak iki ay ikamet edebilirler. Bina enaleyh kafile halinde gelecek Yahudilerin yurdumuza kabullerine imkân voktur. balıklarının hemer hemen seyyal çevikliğile dalgalandıSını görüyordu. Niçin size her zaman bir çocuk gibi acımalı, siz ki sadece tehlikenin dostu olduğunuz icin hoşum? gitmiştiniz? Düşünün ki sizin en büyük tehlikeniz benim, Tarsis. Benirr sevdiğirr aşk «bana daha çok fenalık yap, bana her zaman daha çok fenalık yap» diye tekrar etmekten asla usanmıyan aşktır. Ne size, ne kendime hiçbir ıstırabı asl? esirgemiyeceğim. Mademki kanadların z var, mademki rüzgârla meşgul oluyorsunuz, kaçmız. Gü'müyordu; fakat her söze kendi ağırlığını, kendi kudretinin ve noksanmm ve gizlediği muammanm ağırlığını yüklemek ister gibi kelimelerin üstünde duruyordu. Nasıl elmas camı keser ve ikisinden hangisinir. inlediği belli olmazsa, su birikintilerinin üstünde kırlangıclarm ötüşleri de öy' ruhunu bereliyordu. Dosturn, dostum, dedi ve ansızm, sanki yavashyan yanş ve kavuşan gün hayatını azaltmıs gibi, ıstırabh bir yılgınlıkla, hayır beni dinlemeyiniz, bana cevab verreyiniz, konuşmak istemiyorum. Size asla, bu yapraklarır en küçüğünün ve bütün bu gnkün bana yaptıklan kadar, fenalık vapmıyacağım. M. TURHAN TAN DENÎZ ÎŞLERI fstinye dokları îstinye Doklarının devralınması içln şehrimize henüz bir emir gelmemiştir. Devir işinin şirketin heyeti umumiye • sinin toplanmasmdan sonra ay nihayetinde yapılacağı anlaşılmaktadır. İçinde gölgelerin, sulann ve kırlara hâs san'atın, bataklık sazından kesilmiş üç notlu bir flüt vezni kadar sade, bir ahenk vücude getirdiği ovanın sükununda günün yumuşpıklığ: ve ye'si ilâhiydi. Budanmış ve hafif bir halka ile taclanmış söğüdler su birikıntilerinde öyle şirin bir manzar?. ile aksediyordu ki elele tutuştuktan sonra yalnız o andr sakin gövdelerile l>irbirinden ayrılıyormuş gibiydiler. Ve kanallardaki beyaz nilüferlerin tazeliğini kadın yanık gözleinin etrafında duyduğunu zannediyordu. Dinmiyen mechul bir ıstırabla sordu: Aldo ve Van daha uzaktalar mı? Bize vef'"secekler. İleri, ileri! Paolo Tarsio sürati ziyadelestirdi. Toz anaforıl, cengâver gürültü, düdüğün gürleyişi sakin ve haziı. melodiyi geride bıraktı. Uzakla'^a k'rmızımtırak duvarlar, «ivri bürcler, dört koşe kuleler görünii yordu. Kadm tahrik edic: bir sesle ilâve etti: Kız kardeşim, evvelâ, benden daha fazla hofuruza gitmiyor muydu? Hiç konuşmak istemiyordunuz, Isabella. (Arkası var) Sizin hakikî isminiz. Sizin için mi, herkes için mi? Erkek anlamadan, düşünmeden ansızm derin bir yanığın acısını duydu. Nasıl bu ses, alelâde bir lâfla, ona bu kadar acı verebiliyordu? Nasıl tek bir sada ile bu Yazan: Tercüme eden: kadar heyecanlı şeyleri kımıldatabiliyor, 3 Cabriele d'Annunzio Cemil Fikret keşfolunmaz mazinin karanhğmı ve kirli yarının kararsızlığını gözönüne koyabiliİki günlük hulâsa yordu? [Eski Roma yolunda kırmızı bir olo otomob'din sü'raiini son hadde çıkararak Dünyanın bütün arzusu onun için istemobil miithiş bir gürültü ile ilerlemekte bir yük arabasma doğru koşlurur. Kadm diği tek bir ette toplandı; ve hayatın ve ve otomob'din direksiyonundaki adamla gözlerini yumar. Fakat otomobil araba rüyanın namütenahiliği bir kucağın harayamndaki kadm adı İsabelladır ara nın tam yamndan geçmişlir. Kadm tekretine inhisar etti. sında bir aşn mükâlemesi cereyan etmek rar gözlerini açt'ğı zaman tehlikenin arKadm baktı; hiddetli bir model kaletedir. Jsabella, erkeğin: «Beni seviyor kada kaldığmı anlar. Ve arkadaşile alay mi darbesile resmi kilde çukurlaştıran, musun?» gibi şüphenin doğurduğu bu etmeğe başl^r ve sinirli kahkahalarla güşekilsiz kütleye çeviren bir heykeltraş gicim suallere hep: «Belki!» diı/e cevab ve ler. Bunun üzerine bir fnmjareci olan erb.. Temenni etti ki göz kapaklan, ağzı, rirken erkek Je îsabella'na, hayatmın bu kek sürati yavaslaWr>r. Ikisi de bazı haboğazı böyle olmasm. Ve sert yük aradireksiyon gibi elinde olduğunu ve onu 'ıralarmı gözönüne getirirler. Erkek kabasını, amansız çarpışmıya gerilmiş bü mahvedebileceğini hatırlatıyor; fakat ka dını ilk de*a bir hancarda förmüştiir.] yük kütükleri hatırladı. dmın aldtrmadığım görünce, ona, gözlerini Ah.. Eğer sizin hakir gördüğünüz, NOT: Dünkü tefrikanın son satırları bir kapamasmı ve dudaklarını uzalmasım tertib hatasına uğramış ve bu yüzden bir bu kadar delicesine alçalttığınız aşk intisöylüyor. İsabello dudaklarını vermiyerek iki cümle anlaşılmaz bir şekil almıştır Buölmeği kabul ediyor ve erkeğin: «Kork günkü tefrikanın başına dünkü yanlış sa kamını alsaydı; bana yaptığmız işkenceyi size yapsaydı! Eğer bir gün uyuyama muuor musun?» sualine gavet sakin: tırlan düzelterek tekrar koyuyoruz. saydmız, gülemeseydiniz, ağlıyamasay C. F. «Hayır!» diue cevab veriuor. habeüa ö Bir sihirbaz ismi kadar güzel ve dınız. lüme bakmakta, fakat ölüme inanmamakgarib, manası «benimle gel» demek olan Kadm, başını arkaya bırakarak, kir tadır. bir lâf biliyordum. Ve hatırlamıyorum pikleri yan kapalı, kollarını ve ellerini Bir an erkek adı Paolo Tarsis'dir bile. bayılacakmıs aibi koyuvererek, tersbe