CUMHURİYET 10 Birînciteşrin 1937 Sonbahar Paris modaları Aşağıda: Kürkten bolero ceket. Kollarda altın lâmeden tezyinat. Eteklık yünlüden olabilir. Tepesi sivri şekilde şapkalarla iyi gider. «Lucile Paray» modelidir. Atatürkün treninde IBaşmakaleden devam] işlenmiştir. Fakat asırlar bunun üzerinde bütün dünyada rolünü oynarken en nihayet bir çok tarihî safhaların unutulmasına sebebiyet verdi ve Avrupa âlemi şarkı tetkik ihtiyacını duyduğu zaman, ona yalnız din perdesini kaldırarak bakmak ıstedı. Fılıstın bunun başmda gelir. Ortaçağ tarihi Avrupa için bu perdeyi açıp oraya bakmak maksadıle sarfettiği kuvvetlerle kendıni tanıtmış ve böylelikle bir takım yeni hayat safhaları ortaya çıkmış bulunuyordu. Fakat eskiler büsbütün unutulmak mevkunde idi. Tekrar edeyım, Avrupa şarkı tanımak ve onu etüd etmek istediği zaman onda yalnız dinin kurulduğu yeri araştırmağa çalışmış, bundan başka bir safha üzerinde araştırma yapmamış ve bu hal asırlarca devam etmiştir. Ancak Ondokuzuncu asır bütün sahajarda olduğu gibi bu mevzu üzerinde de yeni bir tetkik safhası açmış, şarkı yalnız bu noktadan değıl; binlerce senedenberi orada kalmış asırları meydana çıkarıp tetkik etmek ve tanıtmak lâzım geldiğini de ortaya koymuş tur. Onaltıncı asır Avrupa âlemi için bir ümanizm gösterirse de bu yalnız Roma ve Yunan çerçeveleri içinde kalmış, ondan ilerisine gidememiştir. Ondokuzuncu asrın Mısıra daha çok ehemmiyet verdiğıni görüyoruz. Fransızlar bunu, Napoleon'un Mısır seferine bağlamak isterler ve ezcümle Napoleon'Ia birlikte Mısıra giden bir âlim tarafından Hiyerogliflerin deşifre edilmiş olmasını ileri sürerler. Hakikatte Ondokuzuncu asır, diğer sahalarda da yeni yollar açmıştır. Bu asırda yapılan etüdlerle Mısırın çok göze görünen eserleri dünyanın hayretıni mucıb olmağa başlar. Yazılarının okunuşu, ona tarihî kısım içinde bir takım detaylar verir ve mekteb kitablannda da okuduğumuz veçhıle eski medenıyetin Yunandan alınarak Mısıra intıkal ettiği görünür. Her nekadar kronolojikman bu doğru ise de Yirminci asır buna başka aydınlıklar daha getirmış ve Mısırdan geçerek Mezopotamyada toprak altla rında ondan daha eski ve daha medenî eserlerın mevcudıyetıni ortaya çıkarmıştır. Talipler dün Istanbulda imtihan edildi M. Ebert, çalışmalardan ve genclerimizin kabiliyetinden çok memnun görünüyor Tiyatro mektebinin inkişafı Yukarıda: Siyah krepten bir öğleden sonra elbisesi. Göğsündeki tezyinat pembe kordelâdan vücude getirilmiş ve ayni tezyinat kollarda tekrar edilmiştir. «Marcel Rochas» ın modelidir. r k Yukarıda: İpekli kadıfeden tayyör. Gündüz boa veya pelerin kürkle gıyilebileceğı gıbi aksam icin de fazla teklifli olmıyan yerlerde pekâlâ yasak savar pratık bir elbisedir. Dünkii imtihana giren talebeler ve opera kısmı için taganni eden iki gene kız lıyor vallahı... Ve aradığını bulmuş insanm o keyifli, neş'eli sahneye ulaşıyor: Gel bakalım... Yakın gel hele... Gene kız heyetin önüne geliyor. Ankaraya gitmene anan baban razı mı? Sevincini gururunda eritemiyen, neredeyse bir kahkaha gıbi çınlayıverecelc billur gibi bir ses: Ra...raazidırlar efendim. Heyet azası ellerindeki defterlere notlar atarak, artık yerinde güç durabi t len bahtiyara dönüyorlar ve gülümsiye H rek müjdeyi veriyorlar: O halde erzakım hazırla... Yola re an olmak ihtimali var... Ancak işitilebilen, heyecandan bo * ğulan bir ses: Teşekkür ederim efendim.. Ancak ah bu (ıhtimal) olmasa... Dün Fransız tiyatrosunu dolduran gencler hep bu ihtimalin hayallerine takılan istifhamile meraklı, endişeli, heyecanlı görünüyorlardı. Fakat ne olursa olsun, genclerimîzda tiyatroya uyanan alâka ve sevgiye ilk defa şahid olmuş bulunuyorduk. Birazda yemek Uskumru balığı Uskumru harcıâlem bir balıktır. Hem zengin, hem de fakir ve ortahallilerin sofra6inda bulunabilir. Birçok şekilde pişirilebilir. Izgarası, kuvvetli ateşte yapılmalıdır. Evvelâ temizleyip tuzlamah, sonra ızgaraya koymalıdır. Alamud uskumru ise şöyle pişirilir. Uskumrular içleri temizlendikten sonra Sonbaharda vücudünüze gösterilecek ihtimamlar Teniniz için... Sonbaharın son günleri de geçiyor. Herkes yazlıktan iniyor. Günefte ve denizde yanıp esmerleşen tenleriniz hiç şüphesiz yumuşaklığını ve parlaklığını kaybetti. Derhal bu işin çaresine bakmak lâzımdır. Buhar içinde ılıklaştırılmış lanoline'i avuçlarınızın içine alıp bununla yüzünüzü, boynunuzu, ellerinizi uğuştu rarak yağh maddenin tırnaklarınızın kenarına ve cildinizin içine nüfuz etmesine iyice dikkat ediniz. Böylece beş dakika kaldıktan sonra banyoya doldurulmuş sıcak suyun içine banyonun büylıkluğüne gdre ikı veya üç çorba kaşığı amonyak karıştırınız. Bu suya gırınız. Bıraz sertçe bir banyo fırçasile adamakıllı sabunlanıp köpükledığınız vücudünüzü baştanasağı fırçalayınız. Altı ay yaz sertleşmiş ve kurulaşmış olan derinızın fazla hüceyrelerı her biri birer kuzu kulağı yaprağına sarı lanolıne ile bu amelıye sayesınde dbkülır. Hafif ateşte pişirilir. Yapraklarla be lür. Sonra bıraz sertçe bir havlu ile her raber tabağa konup yenirse fevkalâde tarafınızı uğuşturarak kurulayınız. lezzetli olur. Eller için... Alafranga uskumru fırını ise şöyle yaBuharda ılıklaştıracağınız zeytinyağı pılır. Bahkların içi boşaltılır, yıkanır ve içerisıne ellerinizi sokup on dakika tutukurulanır. Sırtı, başı hafifçe yarılır. Tuz nuz. Çıkardıktan sonra parmak uçlannlayıp biberledikten sonra zeytinyağ içe dan bileğe doğru masaj yapınız. Tırnakrisine koyup bir saat bırakınız. Sonra ların etrafındaki deri kenarlarını geriye yağlanmış bir tepsiye koyup fırına konu doğru itiniz. Tabiî derhal matlub olan lur. Orada yirmi dakika kadar kalmalı neticeyi göremezsiniz. Fakat gün geçtikdır. Fırından çıkınca yarılmış yerleri yağ çe yumuşaklıklarını, beyazlıklarını yenilayıp ikiye bölmeli, üzerine tereyağ gez den iktisab etmeğe başlarlar. Manıkür dirmeli, salata koymalı, limon sıkmalı, ameliyeleri ise onlara eski güzelliklerini tuzlamalı, biberlemeli ve vemelidir. iade için büyük bir âmil olabilir. Türkçesi razyane olan ve fransızca fensuılle denılen nebatın tanelerinden alıSolda: Yıkanır kadifeden bir elbise. Yaka krep döşindendir. Omuzlar bom nız, bunu bir biber değirmeninde çekiniz. Bir çorba kaşığmı dolduracak kadar size kâfidir. Bu, çok güzel kokulu bir toz olur. Onu bir htre suyun içerisine atınız. On dakika kaynattıktan sonra bir küvet içerisıne boşaltınız. Başmızı bir havlu ile örterek yüzünüzü onun buharına tutunuz. Tabiî derhal terlemeğe koyulacaksınız. Zaten lâzım olan da odur. Bir müddet öyle kaldıktan sonra kalkıp yüzünüzü içine «borate de soude» katılmış soğuk su ile yıkayıp kurulayınız. Yüzünüzün derisi mümkün olduğu derecede yumuşaklaşır. olan saçlarınıza da eski vaziyetini iade edecek gene zeytinyağıdır. Kâfi miktarda zeytinyağını buharda ılıttıktan sonra saçlarınıza sürünüz. Bir tamponla yağın saç dıblerine geçebılmesi için mükemmel uğuşturunuz. Beş dakika baş derinize masaj yapınız ve tarakla tarayınız. Bu suretle zeytinyağı saçlarınızın diblerinden uclarına doğru akıp gelsin. Bdtün bu amelıyeyı gece yatmazdan evvel yapman>z ve o gece bir kauçuk takke ile yatmanız icab eder. Banyo baslığı bu is için pek rauvafıktır. Ertesi gün ya kendıniz adamakıllı basınızı yıkar, vahud da kuvaförünüze gider, saçlarınıza icab eden ameliyeleri yaptırırsmız. Kızlarımız için Yüz için... Makiyaj Güneste, rüzgârda ve denizde yanmaktan yeni kurtulmus yüzleri pembe renkte bir kremle yağlamak ve temizlemek lâzımdır. Sonra makiyaj yaparken de ilk pudra tabakası gene pembe olmaIı, üzerinden de bej rengi pudra geçirilmelidir. Göz kapaklarınıza birşeyler sürmeyi tavsiye etmem. Zeytinyağı onlar icin de ıyıdır. Hafifçe sürülmelidir. Uzun günes banyolarının kapaklarda husule getirdıği bozukluklan bu ameliye az zamanda tadıl eder. be tezyinatlı. Kadifenin rengi açık yeşil veya mavi olabilir. Sağda: Ev içerisinde giyilmek için yıkanabilir kumaştan pike yakalı ve kollu elbise. Koyu mavi, menekşe rengi veya herhangi istenilen bir renkte yapüabilir. Dudak boyanıza gelince, onun da hafif pembe rengi şimdi çok modadır. Size işte sonbahar tavsiyelerim şimdılik bunSaçlar için... Rüzgâr ve güneşten kurumuş, kızarmış dan ibarettir. Çinin Meşhur kadınları Moda incelikleri *Jç Kasket şeklinde, yani arkaları kenarsız ve önleri kenarlı fötr şapkalar bu sene çok görülecektir. •İf Genis kadife röverli ve üzerinde makine ile sık dıkişler geçilmiş mantolar giyilecektir. •jf Koyu yeşil şapkalar açık yeşil kadife kemerlerle, yahud yaprak rengi şapkalar limonküfü kemerlerle iyi gider. •jf Sonbahar elbiselerinde koyu yeşil, sepya, kiremid rengi, etrüsk kırmızısı, menekse rengi cok görülmektedir. lAr Lâciverd bir yünlü elbiseye portakal rengi tezyinatla, portakal rengi fötr Atatürk; suallerinizin birinde Sümer ve Mısır medeniyetleri arasında benzerlık var mı, buyuruyorsunuz. Evet, umumî Tıatlar halinde benzerlik vardır. Fakat detay olarak hepsi kendı yerlerinde ve kendi "şartları dahilınde tekâmül etmiştir. Maamafıh birçok safhalarda müşterek menşe vaziyeti görürler. Bugün en son araştırmalara gbre, tarihın müspet sahası bizi Mısırdan alarak Sümere götürmektedir. Fakat medeniyet membaı gene bu sahalar içinde kalmamıştır. Asıl Akdenize bütün medenıyetı götüren büyük bir kara parçası gene bu asırlarda ortaya çıkmıştır ki o da Anadolu, yani Eti'lerin medeniyet merkezidir. Sümer en eski olmakla beraber Etı \e Mısır medeniyetlerıle muasırdır. Bu üç medeniyetin siyasî hükümdarı muasır oldukları devirlerde kendi aralarında birçok münasebetler tesis etmişler ve o zamanm en kuvvetli hükumet sistemlerini vücude getirmişlerdır. Şimdi Heksos'lar bahsine geliyorum. Mısır tarihi daimî muhaceretlerın bir geçiş ve kalış noktasıdır. Geçış, İber'lere, belki Berberi'lere sahne olmustur ki esasen bunların ikisi de ayni şeydir. Fakat burada kalanlar da vardır. Bir kere en sıkı paleolotık devir Mısırın cenubunda kendıni gösterir. Deltasında buna tesadüf olunmaz. Demek oluyor ki Deikosefaller devrinde Delta kabıli ıskân değildir. Deltada ve ondan sonra gelen kısımlarda neolitiğin en karaktenstik şekilleri rız. hatta baska yerde tesadüf edılmiyen Ne zahmet... Hazır burada iken mıkrolitikler görülür. Burada maden söyleseniz... devri büyük bir hızla başlar ve ayni za Mektubla bildirmek âdettir. manda yazının da meydana çıkışı görüVe bayan bu âdete ^inirlenerek çantalür. sını kapınca uzaklaşıyorSonra gülümsememeğe yemin etmiş Yazılı tarihlerin Mısır için en büyük vehmini veren bir asık yüzle sahneye çıdevrı budur kı adına Fır'avunlar devri kinca, bu halile birdenbire mümeyyizlerin denılır. Bu devırde en büyük ıhtışam, de neş'esini kaçıran güçük bayan, hatta mabed ve saıre gıbı eserlerde görülür. gözlerini de tavana dıkerek okumağa Bunlar ıklımin tesirile ve Mısır için bü başlıyor. yük bir avantaj olmak üzere mahfuz kalMümeyyizler, fakat bu sefer dudak mışlardır. Miladdan 1900 2000 sene ısırarak birbirlerinin gözlerini arıyorlar: evvel bir başka muhaceretin geldiği tes Aşkolsun... Bravo... bit edilmiştir. Yazılarile, resimlerile, siVe daha iyi işitebilmek için öne eğiyasî hakimiyetlerinin devamile bunlara li) orlar. Heksoslar denilmiştir \e hakimiyetleri Bir de kulak sesi ver kızım... yüz sene kadar devam etmiştir. Asıl kalKüçük bayan karşısmda doğan haleti dıkları yer Deltadır. Mısıra yeni olarak ruhiyeyi, uyandırdığı alâkayı derhal sebunlar bilhassa demıri getirmişlerdir. z:yor ve yavaş yavaş o asık yüzün çizgiMerkezleri Avaris şehridir. Mısırın eski leri gevşiyerek istenen sesi vermeğe başyazıları bu envaziyon üzerinde çok işlelıyor: miştir. Bunların hakimiyeti bir dinasti Mükemmel... Alkışlıyacağım gedevrince sürebilmiştir. Ondan sonraki Fir'avunlann devrinde bu yeni elemanlann tesirile medeniyet daha çok ilerilemiş ve Eti'lerle en geniş askerî ve siyasî rabıta o asırda olmustur. Eti'lerle Mısırlılann en karakteristik noktaları ve tarihte en çok yer alan kısmı, bugünkü şekillere uygun olarak ilk enternasyonal muahedenin Ramses II ile bir Eti imparatoru aras:nda Kadas muharebesinden sonra yapılmış olmasıdır. Bu muahedename bugüne kadar bulunmuş olan diplomatik vesikalann en eskisidir.» Bayan Afetin zengin bir tarih hocası salâhiyeti ile olgun bir hatib belâgatile yaptığı bu hitabeyi hepimiz zevkle, gurur ve iftiharla dinledik ve onda Atatürkün irfan hazinesinden taşan ilhamlarla Türk tarih tezinin gene ve kudretli bir alemdarını selâmladık. Ankaradaki tiyatro mektebinin tiyatro ve opera kısımlarına alınacak yeni ta lebeden Istanbulda bulunanların iki gündür yapılan imtıhanları dün Fransız tiyatrosunda nihayete erdirilmiştir. Sabahtan akşama kadar devam eden bu imtihanlarda Ankaradan gelen yük sek tedrisat müdürü Cevad, tiyatro mektebi müdürü Ebert, Reşad Nuri, Konservatuar muallimlerinden ve Şehir tiyatrosu aıtistlerinden birçokları nıümeyyiz sıfatile hazır bulunmuşlardır. İmtihana giren gencler arasında aranan evsafı haiz olanlar pek bol olma makla beraber cidden istidadlı, hele sesleri çok müsaid gene kızlara tesadüf edilmiştir. Alınacak yirmi talebe, Ankarada bulunan yüz kadar gene de imtihan edildıkdikten sonra, hepsının arasından seçile crktir. Dün Fransız tiyatrosunun salonunda yer alan imtihan heyeti evvelâ kızlardan başlıyarak talıbleri bırer birer, projöktörlerle aydınlatılmış sahneye davet edi yor. Bir sual yağmurundan geçiriyor lardı: Nerelisin? Baban sağ mı? Ne iş yapar? Nerede oturuyorsunuz? Tahsil derecen nedir? Nota bılir misin? Kaç yaşmdasın? Bir âlet tahsil ettin mi? Kımi bir mütekaidin, kimi tacirin, esnafın, memurun, doktorun, avukatın kızı kimi de kimsesiz olan gene kızlar bu çeşid bir sürü sualın cevablarını yetiştirdıkten sonra: Pekâlâ.. Ne biliyorsan söyle bakalım. Emrini alarak kâh piyanonun refa kc.tınde kâh yalnız alafranga veya alaturka okumağa başlıyorlırdı. Meselâ kendinden emin bir vaziyette, hatta mağrur bir eda ile sahneye çıkıp bir anda ümid dolu gözleri üzerinde mıhlıyan bayan ağzını açar acmaz mümey yizler dudaklarını bükerek birbirlerine bakışıyorlar ve aradan yarım dakika bile geçmeden: Kâfi... Kâfi teşekkür ederiz, diye faslı kesiyorlardı. Fakat, o, sesini kesmiyor ve sahnenin t£ önüne kadar gelerek, otuz iki dişini gösteren bir geniş tebes^ümle anlamak ıstıyordu: Muvaffak oldum mu efendim? Şimdi bılınmez ki.. Biz size yaza Tiyatro mektebi müdürünün sözleri Imtihandan sonra kendisile görüşen bir muharririmize Ankara Tiyatro mektebi direktörü Ebert ihtısasatını, şöyle anlatmıştır: « Bugünkü imtihanların neticesi esas itibarıle çok şayanı memnuniyettir. Bilhassa opera kısmı için müracaat; hem geniş nisbette vaki olmuş, hem de bil hassa kızlar arasında bir hayli iyi sesli taliblere tesadüf edilmiştir. Dün ve bugün 140 talibi imtihan ettik. Bu rakam halkın tiyatroya karşı temayülünü göstermek itibarile şayam memnuniyettir. Devlet tiyatrosu fikri kabul edildikten sonra halkın bu san'ata itimadı artmış bulunuyor. Yukarıda söylediğım rakam yalnız Istanbulu ifade eder. Ankarada da bu nisbette bir müracaat yekunu vardır. Operaya müracaat, tiyatrodan fazladır. Onümüzdeki seneler, bu rağbetin ve emniyetin daha büyük mikyasta arta cağından eminım. Ankarada birsenelik talebemle yap •* tığım tecrübe bana cidden çok büyük ümıdler vermiştir. Türkiyede iyi artist yetışmekte olduğunu görüyorum. Türk hükumetinin bu kültür işindeki yüksek hedefi iyi bir millî tiyatroya ma likiyettedir. Bunun tahakkukuna memur edilmekliğim benim için şerefli bir iştir. Hükumetin hedefi rasgele, şöyle böyle, meselâ ikinci derecede bir tiyatro teşkil etmek olmayıp garbdaki birinci sınıf tiyatroları bile geride bırakacak ve millî karakteri gösterecek bir millî tiyatro kurmaktır. Bu işteki şerefli vazifemi, ben şu su retle telâkki ediyorum: Sağlam metodla birinci derecede işin tekniğini vermek ve her san'at namzedi talebemin şahsî inkişafını mümkün kılmak.. Bu suretle bir san'at şahsiyetile yeti şen müstakbel Türk artistleri Türk tiyatrosunun hususiyetini tesis edeceklerdir. Onlar aldıkları garb etüdile bir gün Türk tiyatrosunu garbdaki tiyatronun fevkine çıkaracaklar ve böylece büvük bir tekâmül merhalesi katedilmiş olacaktır. Ömrünü dünyanın muhtelif yerlerinde geçirmiş bir san'atkâr olan ben, buraya sevine sevine geldim. Çünkü yeni ve yüksek bir kültüre doğru şuurla ve metodla viinindü&iinü cönivordum » Bugün başında felâket rüzgârları esen Çin böyle bir darbenin ineceğini vaktile hissettiği için bir çok senelerdenberi yenileşmeğe, asrileşmeğe çalışıyordu. Hatta bunun için bir çok kanlar dökerek ihtilâller yaptı. Saltanatı yıktı, cum huriyet idaresi kurdu. Bu ihtilâller esnasında Soong ailesınden bir kadın yaptığı fedakârlıklarla «Ihtilâlin vaftiz annesi» unvanmı kazandı. 1331 de ölen bu bü yük kadın üç kız yetiştirmişti. Bu üç kız kardeş, bugün Çinin en mühim şahsiyetlerindendir. Soldan birincî May Ling Çin Mareşah Çiyang Kay Şek'in, ikinci Şing Ling Çin Cumhuriyetinin banisi merhum Sun Yat Sen'in, üçüncü Ay Ling Çin Maliye Nazırmın zevceleridir. tsmail Müstah MAYAKON