10 Birîncitesrin 1937 CUMHURİYET Filistin Lübnan Erdün Suriye Hatay f tktısadî hareketler Almanya ile ticaretimiz Geçen ay bir ticaret ve klering anlaşması yapılan Almanya ile aramızdaki ticarî münasebat yeni bir yola girmiş bulunmaktadır. Malum sebebler dolay.sile, uzunca süren bir durgunluk devresınden sonra yeni anlaşmanın yapılması tabiatile iki tarar tüccarlarına da yeni ünvdler vermiştir. Bunun neticesi olarak aradan geçen müddet zarfında yeni teklifler teati edilmiştir. Piyasada bu vaziyetin icab ettirdiği fiat tahavvülleri de görülmektedir. Fakat bu teklifleri takib edecek siparişler henüz başlamamıştır. Bunda birbirile irtibatını bir müddet kaybeden iki piyasanın henüz tamamile anlaşamaması kadar başka sebebler de âmil olmuştur. Almanya ile yapılan yeni anlaşma, Almanyada bloke kalmış olan ve gündengüne mıktarı azalan Türk parasının iadesini temin etmiştir. Bilhassa tutan 28 milyon lira kadar olan bu paranın 15 milyonu piyasaya aid olduğu için ihracatçıları bir hayli ferarlatmıştır. Yalnız, ihracatçılarımız tarafmdan teklif edilen fiatlarla Alman ithalât dairelerı tarafından verılen fıatlar arasında bir muvazene bulunamamıştır. Alman ithalâtçılan, ihracatçılanmız tarafmdan yapılan teklifleri müsaid karşılamakta dirlar. Bu fiat teklıflerinde ihracatçılan mızın gayet tabiî olarak her ihtimale karşı muayyen bir müddet faiz ve amortisman zammı yapmalannı Alman it halât daireleri müsaid görmemek tedirler. Maamafih teferrüata müteallik olan bu cihetin de zail olacağı muhakkak bulunmaktadır. Şimdiye kadar ticarî sahada çok iyi münasebetleri olan iki memleketin bundan sonra da ayni yolda yürüyeceklerine şüphe bulunmamaktadır. NIÇİN BOSANIYORLAR? NOTLARI Kammâme kilisesinde Habeş rahibesinin başı ağır ağır göğsüne düştii. Bütün bu kemik yığını, şu son sözle söndü: « Ah vatanım! » Yazan: KANDEMtR Bir sabah, korkulu rüyadan uyanır gibi, bir hamlede yatağımdan fırladım ve şöyle etrafıma kulak verdimOtelin dehlizlerinden ağır agır, bazan da adımlannı sıklaştırarak hırçm hırçm fakat bir lâhza durmadan yükselen çan scsleri ortasında bir anda şaşınp kalmış, nerede bulunduğumu bile unutur gibi olmuştum. Sonra, aklım başıma gelir gibi oldu; Sahih Kudüsteyim... dedim, ve bugün pazar... Kapıya indim. Orada, benden evvel davranmış kadınlı erkekli bir scyyah ka fiiesine katıldım ve hepimizden atık dav ranabilmiş olanların doldurduğu yollara revan olduk. Balıkçı ile basmacmm, kebabcı ile berberin, ciğerci ile kuyumcunun yanyana dizilmiş olduklan bir garib çarşı, üstü örti:lü daracık yollar, başımıza çökecekmiş gibi alçak kemerler geçtik ve Kammâmenin geniş methaline vardık. Temeli on beş asır evvel atılmış bu taş yapı, ilk nazarda herhangi bir kiliseden farklı görünmüyor. Fakat düşününüz ki; tam 1904 sene evvel, hâlâ milyaonlarca insanm matemini tuttuğu, tarihin en büyük facialarından biri bu kubbenin altında cereyan etmiştir. Büyük kapıdan içeri girer girmez karşılaştığı loşlukta, göz karanyor, ve sade burunla kulak işliyor: Buhurdanlardan taşan mabed kokusu ve kubbelerden inen uğultu. Manası olmıyan bu insan ağızla rından çıkan ve insan kulaklarına yabancı gelen, derinden, çok derinden gelen bir acayib, sıcak, kokulu ses dalgası... Ve iki adım ileride, dudaklan boyalı genc kızların, mini mini yavrulann, so palarma dayana dayana, sarıla sarıla gelebilmiş ihtiyarlarm yere kapanıp uzun uzun, doya doya öptükleri bir mermer parçası: îşte, Hazreti îsayı burada yıkadılar! Ve oradan agır ağır doğrulanlar, yerlerini başkalanna bırakarak, sola kıvnlan kahn duvarların dibinden, renk renk kandillerin ışıldadığı tarafa ilerliyorlar. Ufalıvermiş minareleri andıran iki, üç adım boyu mumlann dikili durduğu şamdanların, ve boy boy gümüş kandillerin çerçeveledıği küçücük kapı önünde dize gelmiş papazlar ve arkalarında renk renk insanlar var: Ancak bir insanı aljbilecek çaptaki kapıyı aşınca, ortalık birden kararıyor. Sonra, bir metroyu biraz aşan küçücük bir methalden gelen bol bir ışıkla karşı laşılıyor. İki büklüm, o methali aştık, beş kişinin ancak sığabileceği her yanı kapalı, ay dmlık yerde durduk: « Hazreti İsayı çarmıhtan indirdikten sonra buraya gömdüler. Sonra işte buradan göke çıktı. Bir Cezvit papazı, elindeki kadife parçasını ancak dokundurarak, korka korka mermer mezar taşının tozlarım alıyor. Ve her gelen iki büklüm, haç çıkarıyor, dudaklarda sessız bir dua, gözlerde gbrdüğüne bakmaktan çekinen bir te reddüd... Avukat Sadi Rizaya göre Böyle sıkıntıya can feda!.. Tanınmış avukat boşanma sebeblerinin tevsiine ve ayrılmaların kolaylaştırılmasına taraftar Anketi yapan: Salâhaddin Güngör 4 Tanınmış, değerli avukatlarımızdan Sadi Rıza, mevzua karşı alâka göster mekten kendini ala madı: Niçin boşanı yorlar?.. İşte bir sual ki, cevabı kolaylıkl^ venlemez. Aransa, yüzlerce, hatta binlerce sebeb bulunur. Aıukat Sadi Rıza Bunlar arasında geçimsizliği ben de en büyük sebeb olarak gösterebılirim. Ge çimsizlik! Yalnız bu, çok karışık ve şamil manası olan bir tabirdir. Her geçimsizliği, ayrı ayrı tetkik edip ona göre hüküm vermek icab eder. Bana kalırsa, geçimsizlık, daha çok, kadının istekle rine erkeklerin kâfi derecede uyamamasından ileri geliyor. Kadın, hakimiyeti ele almak istiyor. Erkek ise, buna razı olmuyor. Ve ailenin reisi olarak kalmakta ısrar ediyor. İki tarafın, birer gizli arzu halinde ken dini gösteren egoistlikleri, gitgide inad ve ısrar şeklini alıyor. Ve bu karşılıkh inad ve ısrarlar, nihayet aile birliğinin devamına imkân bırakmıyor. Hâdiseler birbirini takib ettikçe yuvada sarsıntılar, çöküntüler başgösteriyor. Çiftler, artık, bir çatı altında ya şıyamaz oluyorlar. * Sizce, bu neticeden kim mesuldür, kadın mı, erkek mi? Maruf avukatımız; ilkin kesin olarak birşey söyliyemedi: Hâdiselerin mahiyetine göre hü küm vermek lâzım gelir! dedikten sonra, sözüne şöyle devam etti: Tarafların hep birden ve ayni zamanda mes'ul tutulabileceği hâdiseler olduğu gibi kadın ve erkeğin ayrı ayrı hatalarını meydana çıkaran boşanma vak'aları da vardır. v Fakat, umumî şekilde, ve bir nisbet gözetilerek yapılacak mukayesenin, kaduı aleyhınde neticeleneceğini zannede rim. Yani, kadının boşanma vak'aların • dan mes'ulıyeti, erkeğe nazaran hem daha ağır, hem daha çoktur! Sizce, boşanmalar kolaylaşmalı mıdır? Sadi Rıza, bir saniye düşündükten sonra cevab verdi: Herhalde talâk sebeblerinin tevsii lâzımdır. Hâkimlerimiz, daha ziyade, âmmenin intizamını muhafaza kaygusile, kendilerine kadar aksetmiş hırçınlıkların mahsulü olan davalara karşı ihtiyatlı davranıyorlar. Düşünürsek iki tarafın biribirlerini, sulh mahkemesine daveti, aradaki geçimsizliğin önü alınamadığına ilk filî işarettir. Bundan sonra, hukuk mahkemesine müracaat olunur. Tahkikat safhasında taraflar, yekdiğeri aleyhine ileri geri söylenirler. İddialannı bir takım şahidler ve vesikalarla ispata kalkışırlar. Hâkimler heyeti huzuruna çıktıkları gün, aile birliğinin temelinden bozulmuş olduğuna artık şüphe edilemez. Çünkü, geçimsizliğin vukuu resmen ayrılık talebinde bulunmakla tahakkuk etmiş de mektir. Yeniden başka deliller bulmağa, yu vanın tamiri için çareler düşünmeğe bilmem lüzum var mıdır?.. Dinlenen şa hidler, aradaki ihtilâfın, halledilemiye cek derecede köklü ve derin olduğunu, icab ettiği kadar anlatmışlardır. Böyle vaziyetlerde, boşanma karan vermekten başka çare yoktur. Zaten aile birliğinin sıyaneti nokta smdan da, bu neticeye varmak, en doğru bir hareket olur. Bilâkis, işi uzatmanın, iki tarafın da içtimaî vaziyetlerini tebdil etmek ve on ları gülünc vaziyete düşürmek gibi mahzurlan vardır! Biribirlerinden ayrı yaşıyan kimseler için, nikâh, filî bir bağ sayılamaz. Binaenaleyh, bence boşanma sebeblerinin tevsii bir zarurettir. Geçinemedıklerini, hâkim karşısında, şahidlerle ve vesikalarla ispat edenlerin; boşanmalarına hemen karar verilmelidir. Hatta, bence, boşanma taleBlerini, ciddî sebeblere ıstınad ettiren çiftler, akidlerini tanzim eden memur huzurunda, aralarındaki rabıtavı feshettirebilmelidirler! dı iki yıldanberi bütün dünya gazetelerinde sık sık yer alan Avrupa asılzadelerinden birinin malî vaziyeti endişeyi mucib gibi göründüğünden uzun incelemeler yapılmasına, derin hesablar yürütülmesine, cetveller ve defterler tutulup hakikatin tesbit edilmesine lüzum görülmüş. Bu haberi okuduktan sonra, ne yalan söyliyeyim, bende de bir merak uyandı. Hergün gazeteleri kanştırıyordum, kuyruklu bir yıldız gibi bütün küre üzerinde dönüp dolaşan, her göründüğü yd^c heyecan uyandıran bu asil adamın kaç kuruşa malik bulunduğunu öğrenmeğe çalışıyordum. Nihayet emelime erdim. Bir gazetede riyaziyeci, iktısadcı, maliyeci adamlardan teşekkül eden tahkik heyetinin vardığı neticeyi buldum. Paraca sıkmtı çektiği sezilen veya öyle bir sıkıntıya uğramasından korkulan asılzadenin meğer dokuz yüz bin İngiliz lirası, bizim para ile topu topu beş buçuk milyon liracığı varmış. Fakat bu kadar da değil. Yoksulluk çekmesinden endişe edilen bu zavallı gencin ayrıca yirmi bej bin İngiliz lirası tutar yıllık geliri de var!. Yarı resmî olan bu haber bana Osmanlı tarihinin dikkate değer simalanndan biri olan İbrahim Kethüdayı hatırlatb. Hotinli bir imamın oğlu iken Üçüncü Selim devrinde «Atabek» menzilesine yükselen bu adam yalnız mutfak masrafı olarak ayda bugünkü para ile yirmi bin lira sarfederdi. Öyleyken sık sık parasızlıktan, el darlığından, ihtiyacdan dem vururdu. Bir gün bu adama dostlanndan biri müracaat eder, yaya kaldığını ileri slirerek bir at ihsan etmesini diler. İbrahim Kethüda, uzun bir mülâhaza geçirdikten sonra dostuna şu sözleri söyler: Sana bir at vereceğim, fakat tavlada altmış atım kaldı. Bundan sonra babam mezardan çıkıp da bir at istese vermem. Vallahi vermem, tallahi vermem. Söz sözü açar derler. İbrahim Kethüdanın akıbetini de hatırlatayım. Kabakçı isyanmda ölüme mahkum edilenlerden birisi de bu adamdı. Üçüncü Sultan Selim, mahkumlar listesinin başında adı bulunduğunu kendisine haber verdiğinden kaçmak istedi. Fakat nereve saklanacaamı kestiremedi. Öteyeberiye başvurdu ve sonunda birîcik vefah dost olarak dülger kalfalanndan Kilabî oğlu Agobu bulabilip onun evine kapandı. Niyeti Anadolu yakasına kapağı atmak ve uzak bir yere savuşmaktı. Bir taraftan sadakatlerine güvendiği adamlanna haber yollayıp yan;na çağırıyordu, bir yandan da Yenikapı kıyılannda kayık hazırlıyordu. Agob'un e\i Langadaydı, oradan kolayca denize ineceğini umuyordu. Kammâme kilisesinde İsanın gömüldüğü veya uçtuğu yer diniz. Sırmah kisvesile ilerliyen aksakallı bir papaz, arkasında kapkara cübbe lerile ötekiler.. Yanda ilâhi okuyan çocuklar ve karşılannda diz çökmüş bir sürıi insan.•. Yalnız, şurada, şu loş höcerede, bir garib hayalet var. Ona yaklaşıyorum, iyice görebilmek için biraz daha soku luyorum: Bir iskelet başına yapışmış solgun bir derinin ortasında bir çift küçücük cam panldıyor. Bu iskelet bağdaş kurmuş ve kadid kollannı, dirseklerini dızlerine dayıyarak kaldırmış, incecik parmaklarını açmış... Dua ediyor.. Onünde açık bir kalın kitab. Sağında bir tabak üzümle, kulpu kırık bir desti, so lunda üstüste duran üç yastık var. Bu, bir Habeş rahıbesidir, dıyor lar, eski Habeş İmparatoru memleketini terkettiği zaman bu rahibe de oradan kaçmış, gelmiş buraya iltica etmiştir. Şimdı gece gündüz buradadır. Burada yatar, burada kalkar ve mütemadiyen, sabahlara kadar dua eder. Delilimle onun ta yanıbaşma gittik ve arabca sorduk: Niçin buraya kapandın? Güneşsiz, havasız, kimsesiz, burada nasıl yaşıyorsun? Bu iskelet kafasının iki küçücük parıl parıl camı tıtredı, sonra karanlıkların ardındakı göklerın mavılıklerını arar gibi yukarı kalktı ve çatırdısmı duyar gibi olduğum kemiklerin arasından, bir son nefes gıbı su ses ışıtıldı: « Ümid ile... Sonra, bu iskelet baş ağır ağır kemik göğse düştü, ve hepsi, bütün bu kemik yığını, bir mucizeyle dirilmiş gibi sarsılarak şu son sesle söndü: Ah vatanım... Buhurdanlar kokuyor, kandiller titreşiyorlar... Loş kubbelerin altında son duaların akisleri eriyor... F. G. İzmir incir ve iizüm piyasası durgun gidiyor îzmir (Hususi) İktısad Vekâleti İç Ticaret Müdürü Mümtaz, birkaç gün denberi şehrimizde yapmakta olduğu temas ve tetkikleri bihrerek Ankaraya dönmüştür. Ele alınan mevzuların en mühimleri, üzüm ve palamut ihracatındaki kontrolun, bu sene için tevlid ettiği zorluklardır. Tacirler, yapılan muhtelif içtima larda, kendi noktai nazarlannı uzun uzadıya ve adeta müttehid bir cephe halinde müdafaa ve izah etmişlerdir. Üzüm üzerindeki iddia şudur: Kontrol nizamnamesi geç hazırlanmış ve binaenaleyh istihsal devresinde tatbikata imkân hasıl olamamıştır. Hal buki, mahsul. gene eski şekilde hazırlanıp kaldırıldığı için, nizamnamenin ihracatçıya tahmil ettiği mecburiyetler du aksamağa başlamıştır. Çünkü mahsulün ayrılması, temizliği ve sairesi istihsal esnasında da göze alınmak icab eder. Bu iş, baştanbaşa ve dar bir zaman içinde ihracatçıya tatbik edilince. tacirlerin arzusu hilâfına vaziyetler doğmaktadır. Nıtekim, kontrol memurları, bazı partilerin ihracma müsaade etmemişlerdir Bu mallar, şatlar üzerinde durmakta dır. Halbuki tacirlerin, tehirine imkân olmıyan bir takım taahhüdleri vardır. Tacirler nizamnamenin ruhunu da şa mil olmak üzere bır takım formüller göstermişlerdir. Mümtazın Ankaradaki temaslarından sonra buna kat'î bir şekil verilecektir. Palamutta da gene nizamnamenin tatbıkı ve bilhassa. palamut içinde asıl tanenle ecnebi maddelerin miktarı ve sairesi üzerinde bir takım ihtilâflar ve zorluklar vardır. Bunlar da ayni şekilde halledilecektir. İncir ve üzüm piyasası çok durgun gitmektedir. Halbuki mahsul, geçen seneve nisbetle azdır. İncirin satışmdaıı korkulmuyorsa da üzüm meselesi, dü şünülecek bir mahiyet almış görünmektedir. Maamafih İnhisarlar idaresinin hurda incir piyasasma girmesi ısrarh istenmektedir. Meselâ her sene 1500 kilo kuru üzüm veren bazı bağlar, bu sene yaş olarak 500 kilo üzüm vermemişlerdir. Mmtakamız tütünleri, heyeti umu miyesi itibarile. çok iyidir. Rekoltenin geçen seneki rakamı doldurması ihti mali yok gibidir. Fakat nedense. tütün üzerinde de geçen seneki gibi bir faaliyet ve hazırlık yoktur. Olskon tütün kumpanyası faalivetin: tatil etmiştir. Bunun sebebi, kendi memurlarile arasında cıkan ihtilâflardır. SALÂHADDİN GÜNGÖR Türkkusu filosu Iddia asılsızdır! Yakında Balkan devlet Polonya, hudud harici merkezlerine turneye ettiği Türklere bilâsebeb çıkacak vize vermiyor Türk Hava Kurumu, Türkkusu talebelerının paraşüt tecrübeleri yapmaları için bundan bir müddet evvel iki mo törlü bir tayyare satm almıştı. Türkkuşunun faaliyet sahası genişle dıkten sonra İngiltereye yeniden ısmarlanan çift motörlü iki tayyare de yarın gelecek ve Türkkusu filosuna iltihak ede cektirÖğrendiğimize göre, Türkkusu filosu, yakında dost Balkan memleketlerine uğramak üzere büyük bir turneye çıka caktır. Âbidler, baslan eğik, dudaklarında dınmiyen bir kıpırtı, ellerinde birer ölgün alevli mum, demir parmaklıklı taş merdivenleri tırmanıyorlar ve orada son kub benin altında, sessiz sadasız tekrar dize Gene iki büklüm olarak dışarı çıkıyo geliyorlar. ruz. îşte, Isa şuracıkta çarmıha gerilmişti Bu kapı neden bu kadar basıktır KANDEMtR bilir misiniz, diyorlar, ziyarete kim gelirse gelsın, bu, ister bir Imparator, ister bir cihangir olsun, mutlaka eğilecektir. Vâ kıa kımsenm hürmette kusur etmesı düşünülemez amma, dalgmlığın getireceği İzmir (Hususî) Aydınm Köşk na unutkanlık bile bu noktada hoş görülemihiyesine bağh Eğrikavak köyünde za yeceğinden, işte bu tedbir alınmıştır. vallı bir zevc, karısınm hiyaneti yüzünKilisenin içi bir beni beşer müzesi ha den ağır surette yaralanmıştır. lini alıyor. Bir kere yeryüzünde tasavvur Ahmed, karısı Fatmamn vaziyetinden edebıleceğıniz nekadar çeşıd papaz var kuşkulanarak bir gün ona: « Fatma, demiş, benim bazı işlerim sa, hepsinden birer ikişer nümune de burada var: Fransız, İtalyan, Rus, Rum, var: şehre kadar gideceğim.» Fatma bunu fırsat bilmiş ve köyde Ermeni, İngiliz... Durun daha bitmedi, Habeş, Kıpti.. Ve inanın ki üst tarafını sevişmekte olduğu Mehmedi gece eve almıştır. Dönüşte evine gece sessizce hatırlamıyorum. giren Ahmed. âşıkla maşukayı bir vatakSonra yeryüzünde nekadar insan cinsi ta bulmuş, hemen Mehmedin ve karısıvarsa, evet onların da beşer onar mostrası nın elbiselerini alıp saklıyarak keniburada hazır... lerine seslenmiştir. « Ulan kepazeler, alçaklar! » Ve bütün bu kalabal.k sağa, sola aÂşık ve maşuka. kulak diblerinde cınkarak kaynaşıp duruyor. Bir kafile ortodoks mabedine doğru lıvan bu sesle verlerinden fırlamışlardır Mehmed. gözü kızarmış bir herif olaiîerliyor, öteki katolik mabedinin istika cak ki, hemen yatağm altma saklamış metini tutuyor, beriki... bulunduğu bıçağı çekerek zavallı Ah Ben de birinci kafileye katılıyorum: mede saldırmış ve onu ağır surette ya Cözlerinizi yumunuz, kendinizi meselâ ralamıştır. Suçlular tevkif edilmişt r Istanbuldaki bir Rum kilisesinde farze Yaralmın vaziveti tehlikelidir. 35 lira yüzünden işlenen cinayet Evvelki gece Kadıköyde Çatalçeşmc mahallesinden silâh sesleri geldiğini duyan polisler. hâdise yerine gittikleri zaman bir adamın diğer bir şahsı ta banca ile öldürdüğünü görmüsler dir. Yerde çırpınmakta olan yaralı adam, çok geçmeden ölmüş, eli tabancah adam da yakalanmıştır. Katilin Bostancıda Tepe mahallesinde oturan kasab Ramazan oğlu 36 yaşla rmda İslâm, Maktulün de Kadıköyünde oturan ve Bostancıda kasablık eden Eğinli 35 yaşlarmda Hüseyin olduğu anlaşılmıştır. Katil İslâm cinayeti şöyle anlatmaktadır: * Geceîeyin bir yerde rakı içtik Sarhoş olduk. Çatalçeşmeden geçerken aramızda bir senedenberi kavgaya se beb olan 35 liralık bir hesab üzerinde konuşmağa başladık. Bu yüzden kavga cıktı. Onu öîdürdüm.> Aydında zorba bir âşıkın yaotıkları Bursada bir ticaret sarayı yapılıyor Bursa (Hususî) Ticaret Odası burada eski îpek hanı denilen yerde büyük bir ticaret sarayı yaptırmıya baş lamıştr. Çarşının ortasında yapılan bu binada koza ve zahire borsaları ile tüc carlara ve fabrikatorlara mahsus top lanma salonları da bulunacaktır. İnşaat bittikten sonra şimdi muhtelif binalarda kira ile oturan Ticaret Odası, borsalar buraya taşınacaktır. Tekirdağ panayırî çok rağbette Tekirdağ (Hususî) Geçenlerde açılan şehrimiz panayırma bir köylü tehacümü göze çarpmakta ve hayvanatla eşya üzerine büyük alışverişler yapıl maktadır. Panayır münasebetile Hava Kurumu menfaatine pehlivan güreşleri tertib edilmiş olup 400 lira mükâfat tahsis edilmiştir. Fakat etneline eremeden baskma uğradı, hançerlenerek parçalandı ve can Polonya'dan hudud harici edıldiğini verirken koynundan yere dökülen altmyazdığımız Türk fabrikatörlerinin vazi ların, elmasların yağma olunduğunu da yeti nedense bır ıkı akşam gazetesı tara gördü. fmdan menfi neşrıyat vesılesi oldu. HaBu hikâyenin fıkrama mevzu seçtiğim ber verelim ki bu vatandaşlar Varşova dan bilâsebeb ve alelâcele hudud harici para işile alâkası yok amma ibretli bir hâedilmişlerdir. Kendilerine ne buradan, dise olduğundan yazıverdim. Maksadım, ne de başka sehirlerdeki Polonya konso beş buçuk milyon liralık bir sermaye ve yirmi beş bin İngiliz lirası tutan yıllık geloshanelerinden vize verılmemiştir. lir içinde yoksulluğa düşmesinden korBuradaki Leh Konsolosluğunun merkulan asılzadenin halini tasvirdi. Görükezden cevab beklediği de yanlıştır. lüyor ki bu adamın endişesi, mutfağına Çünkü bu Türk vatandaşları Polonya her ay yirmi bin lira harcıyan İbrahim dan kapı dışarı edilip de Türkiyeye ge Kethüdanm el darlığından bahsetmesine leli iki aydan fazladır Müteaddid müracaatlerine rağmen avdetlerine müsaade ve tavlasında altmış at kalınca telâş gosedilmediği için îstanbulda akıbetlerini terıp sızlanmasına benziyor. Ben kendi hesabıma: Böyle sıkıntıya beklemektedirler. İki Türk gazetesinin Türk vatandaşlarına aid hayatî bir me can feda, diyorum. Bilmem siz, ne buyuselede aksi iddia ve tevillere bu kadar rursunuz?.. M. TURHAN TAN yer vermesi şayanı hayrettir. Bu refikle rimiz, arasalar, o vatandaşlan îstanbul da bulabilirler ve maceralarını öğrenebiAlmanyaya tütün satışımız lirlerdi. Ortada gadre uğramış Türklerin tahdid edildi bu sarih vaziyeti iç sızlatıp dururken, Almanya ile yapılan son ticaret an daima «idarei maslahat» e memur olanlann lâflarile bu haksızlığı kenarda bı laşmasında, tütünden gayri diğer bazı rakmak Türk gazetelerine yaraşır şey mallara revac ve ihrac hakkı verilmiş olduğundan bu sene Almanyava satacaolmasa gerektir. ğımız tütün miktarı tahdid edilmiştir. Bursa tütün müstahsili avans Almanya, gecen sene memleketimiz' den 22 milyon Türk liralık tütün al almağa başladı mıştı. Yeni anlaşma ile bu miktar 11 Bursa (Hususî) Bugünlerde yeni milyon marka, yani 5,5 milyon Türk litütün mahsulü için, İnhisar idaresi baş rasına indirlimiştir. ta olmak üzere muhtelif firmalar müsBu sene tütün rekoltemiz. 67 milyon tahsile avans vermeğe başlamışlardır kilodur. Rekolte nefis ve fazla olma * Köylü bu avanstan memnundur. Har sına rağmen iyi müşterimiz olan Al man sonu eline geçen bu para ile kışlık manyamn memleketimizdeki mübaya ihtiyaclarımn mühim bir kısmını gör atmın asağı yukarı dörtte bir nisbeti mektedir. Bursa tütünleri son yıllarda ne indirilmesinin tütün pivasamızda akpiyasada mühimce bir mevki tutmıya başlamıştır. Bu seneki mahsulün de ge sülâmel yapması ihtimali düşünülmek çen seneki gibi güzel olduğu söylen tedir. Bu sene, diğer ecnebi alıcıların rekoltemizin iyiliğini nazarı itibara alamektedir. rak her seneden fazla tütün alacaklan anlaşılmakta ise de Almanyava olan tüSultan sazlığı kurutuluyor Kayseri (Hususî muhabirimizden) tün ihracatımızın bu sene için azalmaa Sultan sazîığı namile maruf büyük ba karşısında alâkadar makamlar ehemmitaklık kurutulmıya başlandı. 500 kadar yetli tedbirler almaktadır. Tütün ihracatımıza çok ehemmiyet amele çalıştırılıyor. Civarmdaki 27 köy, srtma mücadel? veren hükumet bu sene mahsulünün d3 sine dahil oldu. Sıtmalı köylülere kâfi geçen seneki gibi iyi fiatlarla ve tama men satılmasım temin edecektir. miktarda kinin dağıtılmaktadır.