26 Mayıs 1337 CUMHURIYET KÂĞIDHANEDE BİR GEZİNTÎ Deniz dalgası gibi lodos olsa gerek... Üniversite kampı Pendikte açılıyor Bu seneki kampa 3600 genc iştirak edecek Üniversite kampının bu yıl da Pen dikte kurulması takarrür etmiş ve alâkadarlara bu hususta emir gelmiştir. Fakülte Talim taburu komutanı Ferid Erivrek bu yıl kampa çıkacak talebeier için bir program tesbit etmiştir. Bu programa göre kamplar 14 haziranda başlıyacak ve 14 eylulde bitecektir. Üç ay devam edecek olan kamp dört devrede yapılacakbr. Birinci devre 14 hazirandan 3 temmuza kadar sürecek ve bu devreye, Tıb Fakültesile Askerî Tıb okulunun birinci ve ikinci sömestr kısımlannda o kuyan talebelerle Edebiyat Fakültesi talebeleri alınacaklardır. Tarihî Bergamada şenlik haftası Kermes eğlenceleri bütün bir tarihi aynen yaşattı Millî ve bediî oyunlarm yaşatılması ve tarihî eserlerin gösterilmesinde Bergamalılar çok muvaffak oldular Masa masa dolaşan çingene kızı Müthiş bir koro Seyyahlar nasıl sızdırıliyor? Hem dolan, hem fabrika mahalli olan Halic Kâğıdhane deresınde bir sandal safası! T a Feriköyden buraya hergün balık tutmağa mı gelirsiniz? O kadar uzak değil. Nah şu te peyi aştın mı Fakirhanenin önüne çıkar. Ne tarafa gitseniz kulaklan trnnah Oradan da aşağı inince işte Feriköyü. yan ayni ses, ve bu sese tempo tutan cırtBeş dakikalık bir yolmuş gibi bahlak bir kemanla tıngır tıngır bir tef... lş settiği mesafeyi şöyle bir gözümde can te karşıdan bir grup daha gelıyor. Si landırdım. En aşağı, bir veya bir buçuk yah yeldirmeli esmer ve ihtiyarca bir ı saat. Zira Fakirhane dediği Darülâce çingene kansı. Elinde bir tef. Yenında zenin önüne çıkmak için evvelâ dağ gibi iki çingene kızı. Biri on dört, öteki yirbir tepe aşmak lâzım. Oradan Şişli ve mi yirmi iki yaşmda, küçüğünün elinde Osmanbey arkasmdan Feriköyüne ka boyalan çıkmış bir keman var. Büyüğü dar uzanan mesafeyi de tahmin edebilirde oyuncu, çiinkii kırmızı bir entari gisiniz. yiyor. Galiba oyunculann muhakkak Bu zahmetlerine mukabil günde kaç kırmızı gıymesi lâzım. Bütün öbür çin balık tuttuklarım sordum. gene gruplannın oyunculan da kırnuzı Eh, beşer tane olur, dediler. ya bürünmüştü. Beş balık tutmak için Allahm günü Haydi bir siftah ettir bize. Bak Şebu tepeleri inip çıkan kahramanlara: rifem ne güzel gerdan kırar. Bunu ihtiyaı Kısmetiniz açık olsun, Allah kuvvet çingene söylüyor ve Şerife altın dişlerinı versin, demekten başka söyliyecek söz bugösteren yılışık bir tebessümle ellerini iki lamadım. yana açıp parmaklarını şaklatarak şöyle Ötede birkaç çocuk daha var. îçinde bir omuz titretiyor. mandalann keyıf sürdükleri bataklıktan Haydi bir oynayım sana... süzüle süzüle dereye akan, ve biraz ev\el Tef elde hazır. Keman da küçük kı bir iki mandanın etrafa sular sıçrata sıçzın çenesine yerleşti. Gözlerimizde en u rata geçtiği bu yosunlu pis suyun kenarına fak bir muvafakat ışığı görseler hemen yatmışlar bir pınardan su içer gibi kana başlıyacaklar. Bizden yüz bulamaymca kana hararetlerini söndürüyorlar. biraz ötemizdeki şişman bir bayanla za•*• *r v yıf bir bayın önüne gittiler. Büyük biı Kâğıdhaneye gelip te sandal gezintisi memnuniyetle karşılandılar: yapmamak olmaz. Hem buraya seyyah Ayva gıbbi saaaarardım Bıç insaf yok muuu sende vay! Elma gıbbı kınzardım Eiç ınsaf yok muuu sende vay! Ayva gibbi saarardım Hıç insaf yok muuu sende vayl .^ Şerife hem söylüyor, hem oynuyor. Fakat şıkır şıkır değil, takır takır. Zan nedersiniz ki vücudünde bir tek mafsai yok. O kadar odun gibi. Anası Şerife den daha coşkun. Yere bağdaş kurmuş, bir taraftan tefini tıngırdatıyor, bir ta raftan da kızını canlandırmağa çalışı yor: Oyna, kıvır, deniz dalgası gibi kızım... Deniz dalgası mı? Çok doğru. Yal nız lodos olsa gerek, çünkü mide bulandmyor. *** Şişliden Kâğıdhaneye yürüyerek gitmek, araba ve yahud otomobille gitmekten çok daha zevkli. Yalnız, tabiî bacaklannıza biraz güvenmek lâzım. Eğer böyle bir yürüyüşe çıkar ve hem kestir me, hem de fazla toz yutmadan gitmek isterseniz yolun solundaki kırlara sapın. Bu, Anadolu ovaları kadar çimensiz ve çiçeksiz kırlar, küçük iniş ve çıkışlarla sizi Allaha bin şükür artık maziye karışan çöp çukurlarının yanmdan geçi rerek Kâğıdhaneye indirir. Zavallı tarihî dere! Bir vakitler içinde binbir renkli sandal safalan yapılan su lann ortasında şimdi çamurdan adacıklar var. Belki bir yaz akşamı ta uzaklardan gelen birkaç kurbağa sesi insanın hoşuna gidebilir. Fakat böyle yüzlercesinin bir ağızdan gırtlaklarım yırtarcasına haykırmalan enteresan oluyor amma pek ta hammül edilir şey değil. Sesleri cüssele rinden birkaç misli kuvvetli olan bu musikişinas hayvancıklar bereket versin insailı şeyler. Bütün dere emirlerine amade iken onlar yalnız bir kısmını işgal etmişler. Halbuki cırtlak çingene seslerinin istilâsma uğramıyan hiçbir ağac altı yok. Bu karışık konsere ilerideki batakhkta sabah banyolannı yapan otuz kırk mandanın böğürtüsü de iştirak ediyor. Müthiş bir koro heyeti! Dere kenannda paçasını sıvayıp suya giren çocuklar kaya kovuklannda bir şeyler arayıp duruyorlar. Ne yapıyorsun orada> Kaya balığı tutuyoruz. Bulanık suda elle balık tutulur mu? Bahklar taşlann arasma giriyor, biz de elimizle deliği kapıyoruz, sonra da tutuyoruz. Na bak, şu tenekenin içinde bir tane var. Peki ne yaparsımz bu balıkları? Satanz. Nereden geliyorsunuz siz? Feriköyünden. lar da geliyormuş meğıy. İşte öaüröü*4eki sandaldan kadınlr erkeklı bir grup çıktı, ve yeşil çimenleri papatya gibi süsliyen yumurta kabuklannı çıtırdatarak, buruşturulmuş yağlı gazete kâğıdlarmı ayaklarınm ucıle ıterek ve resim çekerek uzaklaştılar. Bizim sandalcı ötekine sordu: Hasan, ne aldın? Hasan memnun memnupn sırıttı: Bir buçuk. Memnuniyetine bakılırsa, ancak elli kuruşluk yer gezdirmiş. Fakat bizim kayıkçı Murad Ağa onu da az buldu ve adeta hiddetlenerek: Ulan aptal, diye bağırdı. Üç lira isteseydin ya! Gâvurun parasına mı acıyorsun! îçim sızladı ve yüzüm kızardı. Acaba turist ve seyyahlar her yerde böyle aldatılıyor mu? Murad Ağa, sandalcısı olduğu derenin tarihini de çok iyi biliyor maşallah. Biz aramızda yüzlerce sene ewel burada sürülen safalardan bahsederken: Ne söylüyorsunuz siz, dedi. O zamanlar belki bu dere bile yoktu. Yerler yemyeşil, ağaclar yemyeşil. Ne tarafa baksanız gözlere canlı ve parlak bir yeşilhk doluyor. Beton bir köprünün altmdan geçerek Halice çıktık. Kâğıdhane deresinin bittiği bu noktaya bir dere daha dökülüyor. Alibey deresi. Vakit henüz erken olduğu için o tarafa saptık. Derenin tam ağzında Silâhtarağa elektrik fabrikası var. Daha iki dakika evveline kadar gözlerimizi aydınlatan yeşilliklerin izini siyah kömür yığmlan sildi. Bereket versin bu karanlıktan çabuk kurtulduk. Sandalcımız bizi ikinci bir beton köprünün altından geçirerek ağachklı bir kazinoya yanaştırdı. Burası da epey ka'abalık. Hele yanımızda küçüklü büyüklü, gelinli kaynanalı sekiz on kişilik bir aile var. Yere kilimler, hasırlar sermişler. Masalardan birinin üzerine konmuş kırmızı, bir gramofon kimsenin dinlemediği birşeyler çalıyor, fakat plâğm değiştirilmesi hiç ihmal edilmiyor. İki ağac arasına kurulan salmcaktan gramofon sesini bastıran kundaklı bir çocuk yaygarası yükseliyor. Daha ilerideki masada Şerifeye siftah ettiren şişman ba yanla zayıf bay fıstık yiyor. Alacağımız cevabı bile bile garsona sorduk: Ne var? Ve o, bir solukta cevab verdi: Çay, kahve, gazoz, limonata, lo kum... Suyun ne suyu? Keçe suyu da var, Çeşme suyu da. Getdrdiğin suyun Keçe suyu oldu Hukuk Fakültesinin kampı 5 temmuzda başlıyacak ve 24 temmuzda bitecektir. Bu devreye Tıb ve Askerî Tıb Fa kültelerinin dördüncü, beşinci ve altıncı sımf talebeleri de gireceklerdir. Tıp ve Askerî Tıb Fakültesinin ikinci ve ü çüncü smıflarile, Yüksek Ticaret, Dış Tababeti, Eczacı mektebi ve Yüksek Orman Fakültesi talebeleri de 2 ağustosta kampa çıkacaklardır. Bunların kampı 21 ağustosta bitecektir. Kampın son devresi 26 ağustosta başlıyacak 14 eylulde bitecektir. Bu devreye Fen Fakültesi, bu yıl yeni açılan İktısad Fakültesi, Yük sek Mühendis ve Güzel San'atlar Akademisi talebeleri iştirak edeceklerdir. Bergamamn tarihi eserlerı ve Kermes eğlencelerinden muhtehf intıbalar Kamplar her talebe için mecburî olup her talebe ancak kendı fakültesile kampa Bergama (Hususî) Bir hafta de seksen parmak çıtlayor. Ayaklar, beller, Saha, alkışlar, oyunlar, tezahürlerle çıngidebilecektir. Geçen yıl kamp mevcudu vam etmek üzere tertib edilen Kermes omuzlar, kollar, ayni figürler içmd»". Bi layor.. 2400 olduğu halde bu yıl bu mevcud eğlenceleri îzmir Valisi Fazlı Gülecin raz ilerhyor, sonra sola dönüyorlar. SafZaten Kermes haftası, tamamen millî, 3600 e yükselmiştir. spor sahasında söylediği kısa b'r nutukla fıharb nizamında sıçrıyarak, diz çökerek bedıî oyunlarm, eğlencelerin yaşatılması, îcra daireleri üç gün kapalı açıldı. Bergama, Kermes için çok hazır oynuyor ve birdenbire, geri dönüvorîar, bu meyanda tarihî eserlerin gösterilmesi, Müddeıumumilikten bıldırildığine gö lanmıştı. On beş bin lira kadar bir para ve ayni hiza ile ayni hareketleri öbür is müsabakalar tertibi maksadma matuftur. re malî senenın hululü dolayısile hesa sarfile meydana getirilen ilim evi, Ber tikamette yapıyorlar. Atların üstünde, atalar âdeti veçhile, bat devredileceğinden mayısın 31 ve ha gamaya gelecek ziyaretçilerin istirahat Oyunları, ok atma, cirid, kalkan, çöp kumaştan hediyelerini alan ciridciler, çöp zır anm 1, 2 ve 3 üncü günleri İstanbul kaldırma, uçan güvercinlere tek avcı ateşi lerini temin edecek mahiyettedir. ıcra muhasebesmde tahsılât ve tediyat kaldırıcılar, atlarını sıçratarak ve arka Kermes günlerinde cirid oyunlan, çöp takıb etti. Hepsi atalardan ka!m:ş, hepsi muamelesi yapılmıyacaktır. lanndan kesif bir toz tabakası kaldıra kaldırma, kalkan ve ok atma gibi oldukça de bize dedeîerimizin spor, harb eğienrak uçup giderken, Türk tarihinden bir unutulmuş eski spor hareketlerimiz de celerini hatırlatan şeyler. Sahada otuz ğunu nerden bilelim? rüzgâr esip saçlarımızı okşar gibi oiuycr.. atlı, kıvrak yerli atlarile tozu dümana tekrar edildi. Yoo, ben sudan anlıyanı anlarım. Belediye, ziyaretçilerin her tıirlü ihliBu oyunlar çok beğenildi. Bengi'Je, katarken, gür naralarla cirid oynarken, Bakma bazısma çeşme suyunu Çırçır diye yaclarını düşünerek tedbirler a^mış, bu veririm. «Çırçıra bütün Rumlar gibi Cır zeybekler halka yapıyorlar ve bu halka bazı zabitlerin ağladıklarını gördüm. O hafta gelenlere mahsus rozetler tabettir cır diyor ) Amma siz anlarsınız. Bu halis nın her ferdi, ayni figürlerle, ayni tempo ne hava idi, ne âlemdi? Keçe suyu. Okçular artık azalıyor. Şu hedefin tım diği gibi lzmir yolile Halkevi önüne takiçinde bazan durduklan yerde, bazan Böyle dîyerek önümüze birkaç bardak ilerliyerek, bazan geriye dönüp istikame ortasına gerine gerine okunu saplıyan ok lar inşa edılmiştir. Manisa Valisl Lutfi la bir surahi halis çeşme suyu koydu. ti değiştirerek öyle bir intizamla, öyle biı çuyu kımse istıhlâf edemiyecek. Kalkan Kırdar da buraya gelerek Fazlı Gülece ahenk ve derinlik içinde oynuyorlar ki, cılar bile ihtiyar.. Yarım saat çarpışıp mülâki olmuştur. O ne? Bir tef sesi! Burada da mı çinKermesin pazara tesadüf eden güniinalkıştan kıyamet koptu. Dağlı oyunu ise alkışlar içinde çekilirlerken; genclerin bu geneler? Öyle ya, hem de, altın dişli, deoyundan hiçbir şey öğrenemedıklerini ÛU de Bergamaya İzmir, Soma, Manisa ve bu heyecanı göklere çıkarır gibi oldu. niz dalgası Şerifenin ta kendisi. Ne za şünerek içimizi çektık. Güvercinler, yıldı havalısinden sayısız denecek derecede man gelmişler buraya? Şenfe bizi tanıdı Tek kolda yirmi zeybek. Bakınca tek bir vücud görür gibi oluyorsunuz. Kırk elde, rım çarpmış gibi göklerden yere düştüler. çok ziyaretçi gelmiştir. ve ayni yılışkan sırıtış ve kırıtışla: * " " " • ' * * * * Sabah siftah ettirmedin, dedi. Şimdi de oynatmaz mısın? Ve bermutad istemez, cevabını alarak uzaklaştı. Biz inşallah burada müşteri bulamazlar derken Şerifenin sâbahtanberi biraz daha çatallaşan sesi bahçeyi doldurdu. Sesin geldiği tarafa bakmca anladık ki şişman bayanla zayıf bayın bulunduğu yerde çengeneler aç kalmaz. *** Hava serin. Şimalden kopup gelen rüzgâr bahçede, ağacların ve yapraklann arasmda uçarak ve uçurtarak dansediyor. Fazla oturmağa imkân yok. Yanımızdaki kalabalık aıle de gitmek için toplanmağa başladı. Sahncak çözüldü. Oğle yemeğinden artakalan birkaç köfte ile dolma merhametli gelinin ısran üzerine geri götürülmedi. Bir kenara yığılarak ortada dolaşan sıska köpeğe ziyafet çekildi. Yumurta kabuklarile yağlı gazete kâğıdlan «sudur, alır götürür» denerek dereye atıldı. Sandalda yenmek üzere kasketlerin ve men dillerin içine leblebi ve kabakçekirdeği dolduruldu. Kırmızı gramofon, suyun sathma bir karış kalacak kadar gömülen sandalın arkasma kuruldu, ve içindekiler çalınan plâktan tamamile ayrı bir şarkı tutturarak pürneşe ve kahkaha yanımız dan süzüldüler. Elektrik fabrikasmın karanhğından tekrar geçerek Halice çıktık ve Murad A ğaya sorduk: Halic doluyor, diyorlar, öyle mi? Murad Ağa küreklerini biraz dıkleş • tirerek: Na bak, dedi, dibine değiyor. Ya kmda buralardan sandal bile geçemiye cek. Burası adet a bir fabrika mahallesi olmuş. Tapa fabrikası, lâstik fabrikası, tuğla harmanları, deri ve barsak fabrikası, mezbaha, hepsi burada. Ellı metro gerideki Kâğıdhane deresinin yeşil yapraklı ağacları, bahar kokulu rüzgârlarile bu siyah dumanlı bacalar ve birbirine karışan pis kokular ne büyük bir tezad teşkil ediyor. Zavallı sabık Unkapanı köprüsü de burada. Boynunu bükmüş, yavaş yavaş çamurlara gömülüyor... Ve Kâğıdhane gezintisi burada ve böyle bitiyor... Memlekette 19 mayıs bayramı i Sinob, Develi. Adanada genclerimizin spor hareketleri Adana, Tekirdağ ve Nazillide Türk genclerınin yaptıklan bayramdjua intıbalar