26 Mayıs 1937 CUMHURIYET SON TELEFON HABERLER.. TELGRAF v« TELSiZLE HâdiseJer arasında Güzel bir teşebbüs lümünden birkaç gün evvel, son konuşmamızda, Namık İsmail, kakmacılık, oymacılık, sedefçilik, tezhibcilik... gibi eski Türk san'atlannın aramızda yaşıyan son ustalarını Akademiye almak niyetinden bahsetmişti. Düşün ki bu adamlar ölürlerse ince san'atlannı da beraber götürecekler; dedi, böyle erbabı kalmamış millî san'atlanmız da çok var. Hiç olmazsa elde bulunanlan muhafaza edelim. Namık İsmailin bu arzusu Akademide nekadar hakikat olmuştur, bilmiyorum. Galiba eski Türk san'atlannın bazı nevileri yeni Akademi programlarına girdi ve eski üstadlan tarafından müştaklanna öğretiliyor. Dün, gazetemizde, Türk Tarihi Tetkik ve Araştırma Cemiyetinin delâletile Dolmabahçe saraymda ilk defa olarak eski san'at eserlerinin bir sergisi açılacağı haberini okuduğum zaman cidden sevindim. Kütübhanelerin ve müzelerin dolablarında, esaslı bir tasniften mahrum ve dağımk bir halde saklı durduklan için, ancak meraklılan tarafından, kıymetli bir madenin daman araştırılır gibi uzun bir keşif gayretinden evvel bulunmıyan bu eserleri hem halkın, hem de yabancılann gözleri önüne koymak, bize çok yakm güzellikler üstüne asırlardanberi indirdiğimiz kıskanchk perdesini kaldıracaktır. Halkın gözlerile san'at eserleri arasındaki engelIer, yalnız görülmek için yaratılan bu eserlerin hikmeti vücudünü anlamıyanlann çıkardıklan zorluklardı. San'at eseri yalnız teşhir edilmek içindir; yalnız müze hademelerile hafızı kütüblerin seyretmeleri için meydana getirilmiş mahrem şeyler değildir. Türk Tarihi Tetkik Cemiyetinin bu teşebbüsü, eski san'at eserlerimizin üstünden haremi kaldıracak ve onları saray odalıklan gibi kapı, baca, dolab arkalannda gizlenmekten kurtaracaktır. Yalnız göz için yapılmış eserleri göz hapsine alan saltanat devirlerinin kıskanclığına varis olmak istemiyen Türk inkılâbı, nihayet bu eserlere, içinde kapanıp kaldıkları zindan hücrelerinin kapısını açmak ve onlan bir kaç meraklının değil herkesin gözlerine kavuşturmak üzeredir. Cemiyeti hararetle tebrik edelim. Halid Zîyaya dair... IHEM NALINA MIH1NA Büyük üstadın Türk edebiyatmdaki rolü Yapılan jübile münasebetile Çoktanberi Halid Ziya hakkındaki duygu ve düşüncelerimi yazmak, bu büyük san'at üstadının genc, hatta çocuk ruhumda yarattığı ilk ilâhî ihtizaza, edebiyat sahasmda emeklemeğe başlıyan benliğimde uyandırdığı bediî zevk ve heyecana karşı hissettiğim minnet ve şükranlarımı sunmak istiyordum. Odenmemiş bir borc gibi vicdanımı senelerce azab ve ıstırablar içinde bırakan bu arzuyu yerine getirmek için Istanbul Halkevinin hemen hemen eşsiz diyebileceğim bir kadirşinaslıkla tertib ettiği jübile kuvvetli bir sebeb ve amil olmuştur. Bana yaşattığı güzel, müheyyiç bir gece ile bu mes'ud vesileyi verdiği için Halkevine ve onun kıymetü reisine teşekkür etmeyi burada bir borc bilirim. Çünkü aciz ve tereddüdümü kıracak derecede bana ve hatıralarıma heyecan veren jübile olmasaydı belki bu güç mevzua temas etmeğe ebediyen cesaret edemiyecektim. Halid Ziya o cazib ve nefîs üslubile, o nezih ve mümtaz san'atile, o ince ve geniş his ve hayallerile şiiri nesrimize ve hikâyemize getiren bir zarafet ilâhıdır! Filhakika onun edebî hüviyet ve şahsiyetini hiçbir uzun tasvir, hiçbir parlak sahife zarafet kelimesi kadar karakterize edemez. Mai ve Siyah müb'dinin şüphesiz Türk san'at âleminde eşi yoktur. Fakat Türklük namına iftihar edilecek ne asil, ne medenî bir manzaradır ki cihan edebiyatında da Halid Ziya derecesinde şair bir romancıya, san'atkâr bir nasire az tesadüf olunur. O, yalnız millî değil, beşerî mefahirdendir. Birkaç san'at arkadaşile beraber ilk defa olarak Türk edebiyatına büyük gönüllü Hâmıdın güzel bir tabirıle söyhyeyim şapka giydiren, edebiyatımızı kökünden yenileştıren ve Avrupaıleştiren Aşkı Memnu muharriridir. Bu üstad romancının en kuvvetli eserlerini verdiği devrin muzlim ve sefil şeraiti gözönüne alınırsa yaptığı işin büyüklüğü, yarattığı edebî inkılâbın ulviyet ve azameti bir kaı daha artar. Fikrimce Halid Ziyanın kahramanla rı bazı kanaatlerin hilâfına olarak tamamen millidir. Roman ve hikâyelerinde kahramanlann çok kere yukarı tabakaya mensub oluşları bittabi onlarm millî ve hakikî olmasına mâni değildir. Yalnız şu var kı Halid Zıyadaki o sonsuz güzellik, o sonsuz nezahet ve zarafet endişesi, en çirkin ruh ve hayat tezahürlerinin bile bediî ve ahlâkî bir tülle örtülmesine sebebiyet vermiştir. Denilebilir ki hiçbir muharrir onun kadar realizmi romantizm ve idealizmle güzel bir tarzda mezç ve telıfe muvaffak olamamıştır. Ne garibdir ki Halid Ziyanın kahramanları içinde en çok itiraza uğrıyan Ahmed Cemil o zamanki hassas ve münevver gencliğin ta kendisıdir. Filhakika Mai ve Siyahın kahramanı istibdadın zulmü altında inliyen temiz, muztarib ve münfail bir zümrenin en gerçek bir timsalidir. Muharririn yüksek hayali ve nezih sevgisile süslenen Ahmed Cemil fikrimce Türk edebiyatının çok güzel ve reel tiplerinden biridir. Aşkı Memnuun kahramanlan da Ahmed Cemilden daha az hakikî değildir. Bu bütün manasile nefîs romanın tekmil vak'a şahısları hayattan alınmış ve muharririn güzelliğe ve kibarlığa prestişkâr zarif ruhunun bediî süzgeçinden geçmiş canh, ebedî tiplerdir: Adnan Bey, Firdevs Hanım, Behlul, Nihal, Beşir.. Ve daha sonra bütün bunlann üstünde girdablı ihtiraslarile Bihler... Boğaziçinin sehhar sinesinden fırlamış o mütemevviç, o muhteşem ve ebedî kadın!. Hayatta daima görülen veya görülmesi mümkün ve muhtemel olan bu canh, bu millî ve beşerî tipleri calî ve sun'î bulabilmek için doğrusu insan biraz dar düşünceli, biraz san'at zevkinden nasıbsiz olmalıdır. likler ve değişiklikler getireceğini müjdeliyen güzel eserlerdir. Halid Ziyanın küçük hikâylerine gelince: Denilebilir ki bu nesir pırlantalan birer şiir ve san'at bedialandır. Bir derecede ki mutedil Fransız realistlerinin en maruf, en güzide hikâyelerile boy ölçüşebilirler. Ben Solgun Demet muharririnin küçük hikâyelerini ilk nazarda hiçbir münasebeti yok gibi görünür Omer Hayyamm rübailerine benzetirim. Cihanşümul bir şöhrete malik büyük İran şairi dört mısralık ufak bir mahfazaya, minimini bir nazım çerçevesine muazzam bir fikir, yüksek bir felsefe sığıştırmakta eşsiz bir hüner ve meharet göstermişti. Büyük Türk edibi de dört beş sahifelik bir hikâyeye sonsuz bir şiir ve san'at ufkunu, geniş bir hayat ve psikoloji cihanını sığdırmağa muvaffak olmuştur. Cesaretle diyebilirim ki bugünkü güzel, sade ve mütekâmil türkçe, bugün yaşıyan dilimizin nahiv ve üslub unsurlan rica ederim, vereceğim hüküm birdenbire kimseyi şaşırtmasın ve korkutmasm! kaynağını sun'ilikle, lâfız tantanasile itham edilen Serveti Fünun nesrinden, bu nesri büyük bir salâhiyetle temsil eden Halid Ziyadan, Cenab ve Cahidden almışür. Evet, bugünkü temiz ve tabiî türkçe bütün o Avrupaî tumürleri, bütün o bediî kıvraklıkları, bütün o modern suplesleri, bütün o seyyal ve cevval güzellik ve incelıklerile Serveti Fünun nesrinin bittabi sade bir şekilde devamından başka bir şey değildir. Halid Ziyanın romandaki kudretine, Türk romanına ilk defa olarak garb san'atını ve tekniğini getirdiğine şimdiye kadar hiçbir kimse, edebiyat münakkidi geçinen en mutaassıb bir muharrir bile itiraz etmeğe cesaret edememiştir. Yalnız kahramanlarının millî bir tip şeklinde görünmediğine, üslubunun ağır ve ağdalı olduğuna dair birçok sözler söylenmiş, muhtelif neşriyat yapılmıştır. Fakat ne garibdir ki o millî olmadığı söylenen şahıslar, o meş'um bir istibdadın karanlıklarından fırlıyan kahramanlar Türk zevkini, Türkün bediî seviyesini yükseltmekte kıymetli birer âmil, nurlu birer mürebbi olmuşlar; o ağır ve ağdalı cümleler o zamanki Türk gencliğine ve muharrirlerine rikkat ve zarafet dersi vermek suretile bugünkü üslubun, bugünkü ifade kıvraklığının tohumlarını atmışlardır!. Evet, Mai ve Siyah muharririnin bazı cümleleri fazla yüklü, fazla uzundur. Fakat bu uzun cümlelerin hakikate hürmetkâr olmak için hepsi demiyeyim lâkin çoğu san'at endişesile yapılmıştır. Filhakika mevzuun şeraiti, ifade ve lasvir edilmek istenilen fikir ve hayalin hassas elâstikiyeti gibi zorlayıcı sebebler bazan cümlelerin uzun olmasını san'atkârın ruhuna emreder. Bu bediî emre ise ancak büyük nasirler itaat edebilirler!. Nitekim garb edibleri arasında çok uzun cümlelerile şöhret kazanmış san'atkârlar da hiç az değildir. Elverir ki uzunluk Divan nesri gibi müfrit, kuru ve gayritabiî; zevkten mahrum acemi nasirlerin cümleleri gibi çirkin ve müz'iç olmasm!. Güzel ve yüksek san'at eserlerini anlamak, onlarm felsefesini, incelik ve derinliklerini bihakkin kavramak için epey kafa yormak lâzımdır. Biraz mübalâğah da olsa «Anlamak muadil olmaktır» vecizesini söyliyen Avrupalı muharrir büyük bir hakikate temas etmiştir. Halid Ziyayı, hususile Mai ve Siyah, Aşkı Memnu romanlarını, Bir Yazm Tarihi, Solgun Demet hikâyelerini anlamak ve zevkine varmak medenî bir insan için tadına doyulamaz bir bediî nimettir. Yeni nesli bütün bu güzellikleri ve bu ayarda diğer mensur ve manzum eserleri anlıyacak bir seviyeye çıkarmah; gencliği bu bediî nimetlerden, lisan ve üslubdaki müşkülâta rağmen, mahrum bırakmamalıdır. Bunun için de yetişen nesillere kuvvetli bir dil, kuvvetli bir bediiyat terbiyesi vermek, onlarm yakın mazi ile san'at ve irfan rabıtasını kuvvetlendirmek gerektir. Demek ki burada da bir Maarif meselesi karşısında bulunuyoruz. Ispanyada mütareke ihtimali suya düştü Mussolini'nin şahsî müracaati ve ısrarı üzerine Hitler'in hattı hareketini değiştirdiği bildiriliyor [Baştarafı 1 inci sahifedel olan Galdacaus vadisine hâkimdir. Franco kıt'aları bundan maada garbde, şi malde ve cenubu garbide bulunan bütün Bask mevzilerini de zaptetmişlerdir. İllumbi dağının garb yamaçlarından Franco kuvvetleri, Bılbao'nun ortasına giden Nervion vadisini ateş altına ala bileceklerdir. Diğer cihetten Dima'nın şimali gar bisindeki sırtların işgali sayesinde asileı Mendoya ormanım da tehdid edebile ceklerdir. ğini öğrenir öğrenmez, bizzat Hitler nezdinde ısrar ederek faşist devletlerin tesanüdünden bahsetmiştir. Bununla beraber Almanya, İngiltere ile münasebetlerini iyileştirmek istediği ve Alman askerî raporlan Franco'yu fe na vaziyette gösterdiği için Ingiliz teşebbüsünün muvaffakiyetle neticeleneceği ümıd edılmektedır. Kömür sergisi kapandıktan sonra nkaradaki Kömür sergisi kapandı. îktısad Vekâletinin çok muvaffak ve çok faydalı bir eseri olan bu serginin bir minyatürünü, bütün memlekete göstermenin lüzumunu Başmuharririm de, ben de Cumhuriyet'te yazmıştık. Kömür sergisi kömür yakmanın faydalannı gösterdiği gibi, ocakta yakmak için ormanları yok etmenin zararlarını da anlatmağa vesile oldu. Sergi hakkındaki bir yazımda, bu iki hedefe müteveccih devamlı bir propaganda yapılmasını teklif etmiştim. Sadece yakmak için ormanları tahrib etmenin, memleketi kurutmak ve yurdu kuraklıktan yakmak demek olduğunu bıkmadan usanmadan, hergün, her yerde, her vesile ile tekrar etmeliyiz. Yalnız yakmak için ağac kesmenin bir cinayet olduğunu, mekteb kitablarında, gazete sütunlarında, kışlalarda, konferanslarda, vaızlarda durmadan yazmalı, yorulmadan söylemeliyiz. Bir kütüğü ocağa atarken kendi evimizi yakmak, bir ağaca balta indirirken kendi bacağımızı kesmek gibi fena ve muzır bir iş işlediğimizi her Türke öğretmeliyiz. Size küçük bir hikâye anlatayım: Istiklâl Harbinde, İstanbul gazetelerinde, o zamanki resmî tebliğlere istinaden askerî vaziyeti izah eden yazılar yazıyordum. Bir gün, İstanbuldaki erkânıharbiyeye mensub bir zat bana geldi. Fazla bir vehhamlıkla yazılarımla millî ordunun esrarını faşetmemden korktuğunu söyliyerek bunlan yazmaktan vazgeçmemi teklif etti. Türk ve Yunan resmî tebliğleri üzerinden ve o sırada, Harbiye Nezareti tarafından ne yazık ki her istiyene satılmakta olan harita ve paftalardan istifade ederek yazdığım bu yazılarda, hiçbir sır faşetmeme imkân yoktu. Çünkü, ben millî ordunun hiçbir sırrını bilmiyordum ki faşedebileyim. O zattan bir misal istedim. Bakınız; dedi. Şurada bir orman bulunduğundan bahsediyorsunuz ve bunu, düşmana öğretmiş oluyorsunuz. O tarihte, iki tarafın resmî tebliğleri elimize geçtıği zaman, vukuu bildirilen muharebelerin üstünden üç dört gün geçmış olurdu. Bınaealeyh, arazinın mahıyeti hakkıda benim yazdıklanmı, dost da, düşman da, bilfiil oralarda bulunmak suretile çoktan biliyorlardı. Fakat, ben, karşımdaki zatı başka türlü iknaa çalıştım. Harita ve paftaları getirdim. Üzerlerinde hafızam beni aldatmıyorsa 1319 senesinde basılmış oldukları yazıh idi. Dedim ki: Bakınız bu haritalar 1319 da basılmış; şimdi 1336 senesindeyiz. Arada geçen 1 7 yılda, o vakit, ormanlık olan bu yerlerde, şimdi tek ağac kalmadığına emin olabilirsiniz ve eğer, sizin zannettiğiniz gibi, düşman, benim yazdığıma inanırsa fena halde aldanmış olur. O zat, benim bu müdafaama kani olmadı; fakat ben, 1924 senesinde Anadolunun o kısımlarmda yaptığım bir seyahatte, 1319 taribü haritalarda ormanlık diye gösterilen yerlerin büyük bir kısmında ağacdan eser kalmamış olduğunu esefle gördüm. Ormanlan fennî surette işletmeği, ağacların kereste yapılmıyan kısımlanndan mahrukat ve saire şeklinde istifade etmeyi memlekette mühim bir endüstri olan odun kömürü yapmayı akamete uğratmadan ormanlarımızı baltanın şerrinden korumak için her tedbire başvurmalıdır. Bu tedbirlerin bir tanesi de ağacı, adeta, kutsileştirmektir. Çinde ağac kesmek sevabmış; bizde ise, sadece yakmak için agac kesmein en büyük günah olduğunu her kafaya sokmak gerektir. Bu da, işin ruhî cephesi. Halid Ziyanın en kuvvetli eserlerini verdiği devrin muzlim ve sefil şeraiti göz önüne alınırsa yaptığı işin büyüklüğü bir kat daha artar Mütareke talebi karşısında ihtilâlciler Mütareke teklifi karşısında Almanya ve ttalya Berlin 25 (A.A.) Havas ajansı nın muhabiri bildiriyor: Gönüllülerin geri çağınlmasile îspanyol sivil harbinde bir mütareke husule getirilmesi projelerinin Alman siyasî mahfillerince müsaid bir şekilde karşılanmış General Franco Londraya iken ayni mahfillerin birden bu tarzı hamümessiller tayin etti reketlerinden rücu etmeleri Hitler'in Berline avdet ettiği zamana tesadüf etmek Hendaye 25 (A.A.) General tedir. Franco'nun Londraya yan resmî mümesMussolini, Ingiliz teklifinin Almanlar siller tayin etmiş olduğu haber verilmektarafından iyi bir şekilde kabul edildi tedir. Salamanka 25 (A.A.) Resmî milliyetperver mahfilleri gönüllülerin geri alınması meselesinin milliyetperverler için mevzuu bahsolmadığını, zira kendi saflannda muharebe eden yegâne yabancılarm lejyonerler olduğunu bildirmekte ve muhasamatın durdurulmasınm hükumetçilere uygun geleceği kanaatini göster mektedirler. Muamele vergisi Parti Grupunda Tadilât lâyihası Encü Hariciye Vekil Vekili mühim izahat verdi mende müzakere ediliyor Ankara 25 (Telefonla) Muamele vergisi kanununun bazı maddelerini değiştiren lâyiha Meclis encümenlerinde görüşülmektedir. Kanunun ikinci maddesi nin muaddel O fıkrası şu şekilde değiştirilmiştir. «Ev san'atlan, hah imalâthaneleri kuvvei muharrikesi 5 (dahil) bcygire kadar olan, kuvvei muharrike bulunmıyanlarda bir ay içinde çalıştırdıkları amele gündelikleri adedi 270 i geçmiyen küçük hir fet müesseselerinde (trikotaj, mücevhe rat, ıtriyat, plâstik eşya, madenî karyola, nikelâj ve kromaj, sun'î veya tabiî ipek ve ipek mensucat, sun'î veya tabiî ipek çorab, muharrik kuvvet bulunan debagat, lâstik ayakkabı fabrika ve imalâthaneleri bu hükümden haricdir.) Amele hesabına bir evvelki ayda is tihdam edilen amele gündelikleri miktan esas olur. Meşgaleleri icabı senenin muayyen mevsiminde faaliyette bulunan ve diğer mevsimlerde çalışmalarını tadil veya tahfif eden müesseseler esas faaliyet devre sinden sonra muharrik kuvvet ve amele bakımından muafiyet haddine girseler dahi bütün sene mükellef tutulurlar. 13 üncü madde şu şekilde değiştiril miştir: «Mükellefler beyannamelerinde gös terdikleri miktar üzerinden tahakkuk ettirilen vergiye itiraz edemezler. Ankara 25 (A.A.) C. H. Partisi Kamutay Grupu bugün 25/5/937 öğleden evVel Antalya saylavı Dr. Tuncanm başkanlığında toplandı. Söz alarak kürsüye gelen Hariciye Vekil vekili Saracoğlu, Hatay meselesinin son durumu ve Başbakan îsmet Inönünün seyahati ve siyasî temasları hakkında izahat verdi. Bundan sonra Saracoğlunun Başbakanımızın Yunanistanı ziyaretinde Yunan milleti ve hükumeti tarafından Türkiyeye ve Türkiye Başvekilinin şahsına karşı gösterilen geniş muhabbet ve coşkun dostluk tezahüratı hakkındaki beyanatı Parti grupunca alkışlarla karşılandı. PEYAM1 SAFA Yenî bir kaza Profesör Picard'm Stratosfer balonu yandı Brüksel 25 (A.A.) Profesör Picard ıle muavini Max Cosyns'in binmeğe ha zırlanmakta oldukları stratosfer balonu, bu sabah saat 10,45 te balon sepetinin tespiti sırasında birdenbire ateş alarak ta mamile harab olmuştur. Nüfusça telefat yoktur. Balonun inşası, 300,000 franga mal olmuştu. Varşova Sefirimiz i Radyo kanunu Ankara 25 (Telefonla) Radyolann ne tarzda kullanılacakları hakkında hazırlanmış olan ve mühim esasları ihtiva eden kanun lâyihası Meclis encümenlerinden geçti, bugünlerde ruznameye a hnacaktır. Lâyihada ruhsatiyeler hakkında ka yıdlar vardır. Mevkii müstahkem bulunan yerlerde ecnebilere ne şekilde radyo runsatiyesi verileceği de tesbit edilmiştir. Bundan başka hükumete İcra Vekilleri Heyeti kararile gerek umumî, gerek mıntakavî ve kısmî olarak radyoları toplama salâhiyeti verildiği gibi her hangi bir şahıstan radyosunun almtnası salâhiyeti verilmektedir. Bir ayı geçmiyen tenezzühlerde sa hibleri radyolarmı başka bir tarafa nakledebileceklerdir. Kanun lâyihasında şöyle bir hüküm de vardır: «Komşunun radyosunu iz'aç eden, parazitini kesmeğe mecburdur.» Mareşal Blomberg, Romayı temmuzda ziyaret edecek Hükumet lâyihaya mühim kayıdlar koyuyor Yugoslav Harbiye Nazırînın Londra 25 (Hususî) Berlinden bildirildiğine göre, Alman Harbiye Nazırı Mareşal Blomberg teramuz ayında Ro mayı ziyaret edecektir. Varşova .»J^ <..v.miz Fend ve refiÇekoslovakyada ziyaretleri kası Müfide Ferid dün şehrimize gelmişPilsen 25 (A.A.) Yugoslav Harbiye lerdir. Sefirimiz bir müddet memlekette ve Bahriye Nazırı General Mariç, dün kaldıktan sonra tekrar memuriyetine dö Pilsen'de Skoda fabrikalarmı ziyaret etnecektir. Resmimiz kendilerini vapur miştir. dan çıktıktan sonra göstermektedir. Orman Muhafaza Umum kumandanlığı Ankara 25 (Telefonla) Orman muhafaza umum komutanlığına Sıvasta bulunan Tümgeneral Seyfi tayin edildi. Bütçe Encümeninin güzel bir kararı [Baştaraft 1 inci sahifede] sene Darüşşafakaya 30 bin lira yardım yapılması kabul edilmişken bu yıl yar dun miktarı 10 bin liraya indirilmiştir. Buna sebeb Tahlisiye idaresinin bir program dahilinde sahillerde tesisat vücude getirmeğe başlamış olması ve bu işlerden para artıramıyacak vaziytte bulunması dır. Bütçe encümeni, Darüşşafakanın da ihtiyac içinde kalacağmı düşünerek yar dımı 30 bin lira üzerinden kabul etmiş, fakat bu münasebetle şu temenniyi izhaı etmiştir: «Darüşşafaka muhtelif idareler büt çesinden yardım yapılmak suretile ya şamakta olup bu yardımlar o idareler bütçeleri için bir külfet teşkil eylediği ve bazı seneler bu yardımların yapılamaması za rureti karşısında muhtac vaziyette kaîa cağı tabiî oldugundan önümüzdeki sene bu müessesenin Maarif liseleri meyanına alınması suretile anormal olan bu vaziyete bir nihayet verilmesinin hükumetten temenni edilmesjne karar verilmiştir.» Avrupaya telsiz tahsili için 8 talebe gönderilecek Ankara 25 (Telefonla) Bu ay sonunda telsiz tahsili için ikisi mühendis olmak üzere Avrupaya sekiz talebe gönderilecektir. Tahsil masraflarını telsiz istasyonlannı inşa edecek olan Markoni mü essesesi deruhde etmiştir. Açık muhabere Kayseri bez fabrikasında ustabaşı Tahir Ik'dele: Sorduğunuz kelimenin imlâsı Arab telâffuzuna göre ü ile, Türk telâffuzuna göre de u ile yazılmak lâzım gelir. $ir maznun hâkime ateş etti Prag 25 (A.A.) Jhon Sedla isminde bir mütekaid profesör mahkemede hâkimin üzerine ateş etmiş, fakat isabet ettirememiştir. Profesör, hâkimin davagım baltaladığı zannına düştüğü için böyle yaptığmı söylemiştir. Devlet Demiryolları bütçesi Ankara 25 (Telefola) Devlet demiryollannm bu seneki bütçesi 29 milyonu bulmuştur. Şark demiryollarile ce nub hattının millî şebekeye iltihakı bu fazlalığı tevlid ettiği gibi tatbik edilmekte olan tenzilâtlı tarifelerin de bunda çok mühim tesirleri görülmüştür. Imparatorluk konferansi devam ediyor Londra 25 (A.A.) Imparatorluk konferansı dün İmparatorluğun müda faası ve teslihat meselelerile iştigal etmiştir. Müdfaa Nazırı silâhlanma işlerinin cereyanmdaki terakki hakkında izahat vermiştir. Izmitteki dava gene talik edildi îzmit 25 (Telefonla) Vali Hüseyin Cahid davasına bugün de devam edildi. Tarafeynin sabıkası olup olmadığma dair sorulan suale cevab gelmediğinden muhakeme 11 hazirana talik edildi. Psikolog Halid Ziyayı Kmk Hayat/arda daha çok sosyolog, daha çok realist görüyoruz. Abdülhamid zamanında Istanbul hayatının içyüzünü, fikrî ve ahlâkî eşkâl ve emrazını büyük bir san'at ve belâgatle gösteren bu roman yalnız edebî Tanzimat Ve Serveti Fünun şaheserlebir abide değil, ayni zamanda istikbale ri ki zulüm ve istibdadın korkunc pençesi tevdi ve teslim olunmuş içtimaî bir vesi altmda ezilen, inliyen muztarib bir cemikadır. yetin sinesinden fışkıran bedialardır, büIzmirde, Serveli Fünım mektebinin te yük Türk inkılâbınm aşağıyukarı edebiessüsünden önce yazdığı Nemide, Ferdi yat sahasmda birer mübeşşiridirler. îşte üe Şiirekâsı gibi romanlar da genc muhar bilhassa bu nükteden dolayıdır ki derinririn yakın bir istikbale pek büyük yeni liklerinde hassas bir feveranın, müsbet bir isyanm ra'şeleri sezilen bütün bu güzellik ve incelikleri tatlı bir likör gibi cumhuriyet çocuklarına içirmelidir. Bu ruh kamaştıran, ışık ve heyecan veren bedialarm heba olması, istikbale aşılanmaması hissî ve fikrî bir ziyandır. Ben ilk edebî gıdamı, bir aralık İzmir İdadisinde fransızca hocam olan Halid Ziyanın eserlerinden aldım. iftihar ve hatta gururla söylüyorum, naçiz edebî hüviyetimin teessüsünde büyük üstadın çok derin tesirleri olmuştur. Bunun için yapılan jübileyi fırsat bilerek, bediî ziyafetTLutfen sahifeyi çevirinız]