2 Birinciteşrin 1936 CUMHURIYE1 Ornek almacak bir teskilât Mükâfat değil, ruhî ceza! Dünyanın her tarafında halkın musikili komedilere rağbeti artıyor! Amerikalılar Viyananın musiki hayatından ilham alarak güzel sesli Gladys Svvarthaut'a «Şampanya Valsi» isminde bir filiın çevirttiler Bulgaristanda içtimaî yardım işleri Sofya Garbin birçok medenî memIeketlerinde olduğu gibi Bulgaristanda da içtimaî yardım işleri çok ileri gitmiş ve Bulgaristan bu hususta birçok garb memleketlerini ve komşularını geride bırakmıştır. Bulgaristanda bugün istikbali temin edilmiyen hemen hemen hiçbir smıf halk kalmamıştrr. Bulgaristanda bugün yalnız devlet memurları değil, beledi ye memurları, gazeteciler, avukatlar, doktorlar, bütün hususî müessesat memurları, ameleler ve esnaflar da tekaüd maaşı almaktadırlar. Şu farkla ki bunların tekaüd maaşları devlet bütçesin den değil, kendi teavün sandıklarından çıkmaktadır. Şimdi hükumet köylüyü de böyle içtimaî yardımlar için organize etmiş ve hazırladığı kanunu tatbikat sahasma koymuştur. Köylünün teavün sandığına malî vaziyetine göre senede vereceği 20 levadan yani bizim para ile 25 kuruştan 120 levaya, yani bizim para ile bir liraya kadar senelik aidata mukabil köylü hastalandığı vakit 1000 leva, yani bizim para ile 14 15 lira ve öldüğü zaman da köylünün ailesi teavün san dığından 3000 leva, bizim para ile 45 lira bir yardım alacaktır. Bilâhare bu yardım işi genişletilecek ve Bulgaris tanda 20 sene mütemadiyen çiftçilik yapan ve muntazaman teavün sandığına senelik aidatını ödeyen bir köylü 20 seneden sonra artık çalışmağa ihtiyacı olmadan kendi teavün sandığından ver diği aidata göre tekaüd maaşı almağa başlıyacaktır. Köylüden sonra hükumet tüccarları da bu suretle organize ederek ve bu şekilde Bulgaristanda istikbal temin edilmiyen hiçbir smıf halk kalmıyacak ve herkes devlet memurları gibi 20 25 sene çalıştıktan sonra vaziyetine göre ihtiyarlığmda bir tekaüd maaşı alabile cektir. Bulgaristanm bu içtimaî yardımlar meselesini hal hususunda yürüdüğü çok isabetli yol ve elde ettiği çok parlak neticeler bize her hususta bir örnek ola bilir. Imralıdaki sistemin psikolojik gayesi bu... Adada serbest gezen hürriyet yoksulları, cemiyet ve aile mahrumiyetinin acılarile ıslah ediliyorlar Bundan on buçuk ay evvel Adliye Vekâleti İmralı ada sını kurmağa karar verdıği gün, bunu haber alan Avru pa ve Amerikada ki bazı hapisane mütehassıslan şöy le demişler: « Göreceksi niz. Bütün dünya üzerinde bu derdi Türkler halledecektir. Şimdiye kadar diğer inkılâblarla uğraşıyorlardı. Tut tukları her işi başardılar. Sıra buna geldi. Muhakkak mu vaffak olacaklar dır.» Yabancılann on buçuk ay evvel söylediklerinin cevabını biz on buçuk ay sonra gene bir ya bancımn: Amerikan Adadan güzel bir görünüs, Adliye Vekili sefaret müsteşan bir mahkumla görüşüyor Mr. Şonun ağzından dinliyoruz. Şimdiye kadar dünya söylenen bu sözlere hapisaneler mütehasnın en modern hapisanelerini gezmiş EISI Mutahhar cevab verdi: « O birşey mi? dedi. Burada başka olan Mister Şo daha adaya ayak basar basmaz hayranlığını saklamadı. Gezdik hapisaneden gelmiş ve şimdiye kadar çe şaşırdı, takdir ve memnuniyetinden dört defa hapisane duvarını delerek kaçmütemadiyen gülüyor ve şöyle diyordu: mağa teşebbüs etmiş, fakat yakalanmış « însan bu adamlann mahkum ebir mahkum var. Ona burada duvarın nadilmiş olduğuna bir türlü inanamıyor. Bu sıl delinmek lâzım geldiği hakkında ders kadar az müddet içinde kazandıkları ruha hayjet ediyorum. Burası yalnız verdik. Fakat zaten kapılar açık olduğunTürkiye için değil, bütün dünya insanlı dan kaçmağa lüzum görmüyor. Esasen ğı için iftihar edilecek bir müessesedir.» iskelede de her dakika bir sandal ile bir Amerikan diplomatmı keyifli keyifli yelkenli motör duruyor.. Bunlar istedikpiposunu tellendirirken bırakıp, bir neza leri zaman emirlerine âmadedir. Gidip ket timsali olan Adliye Vekilimize yak dolaşabilirler. Ve yahud kaçarlar. Falaştım; bu sistemden ne beklediklerini kat bunu akıllanna bile getirmezler. sordum. Her kelimesi mahkumlar için Bundan evvel iki mahkum kaçmıştı. Onve netice itibarile memleket için birer lann başına neler geldiğini buradakiler müjde olan şu sözleri söyledi: çok iyi biliyorlar. Ve zaten bu kelepçe« Şimdiye kadar hapisanelerimiz birer pislik ve sefalet membaı idi. Hatta siz, jandarmasız, parmaklıksız hapisanej birçokları hâlen böyledir. Buraya giren de hürriyet havası esiyor.. Mahkum kaçj mahkumların ıslâhıhal etmek şöyle dur masına mâni olunduğu için kaçar.» * * * sun, bilâkis cürüm yapmak kabiliyetleri Adadaki çalışma hayatmı anlatryor1 artırıyordu. Bunu Mecliste açıkça mü dafaa ettik. Nihayet 10,5 ay evvel bu dum. Mahkumlar ögleye kadar tarlada! adada, 9 ay evvel Ispartada ve 5 ay ev ve sair yerlerde çalıştıktan sonra gene' vel de Edirnede işe başladık. Gözetti çanla yemeğe otururlar. Yemekten son ' ğimiz üç gaye var. Sıhhat, ahlâk ve ik ra iki saat yatmak mecburiyeti vardır. i tısaddır. Eski hapisanelerde mahkumla Sonra gene çanla iş başına giderler. AkÎ rın sıhhati yerde sürünüyordu. Burada şamüstü avdetten sonra pehlivan güreş^j hayatları kurtarılıyor. Eski hapisaneler leri başlar. Çanla eğlence, çanla müsa de ahlâk mutlak bir tereddiye doğru mere, çanla kitab okumak, çanla ders ve gidiyordu. O kadar ki, vakitlerini tamam nihayet çanla yemek, gezinti ve uyku. layıp ta çıkan birçok mahkumlar tekrar İşte bu (çan) yok mu? Her darbesi buraya düşmekten kendilerini kurtaramı mahkumun kafasına cemiyet tarafından yerleştirilmiş bir tembih oluyor. yorlardı ve kurtaramıyorlar. İktısad tarafına gelince bu cihet te çok mühimdir. Mahkumların adedi bizde hiçbir zaman 30,000 den aşağı düşmüyor. Bunlara devlet bütçesinden yılda 1,5 milyon lira, mahkumların aileleri de 2,5 milyon lira kadar sarfiyat yapıyorlar. Demek ki her yıl memleketin servet kaynaklarından 4 milyon lira eksilmiş oluyor. Yalnız istihlâk eden, istihsal yapmıyan ve iktısad bakımmdan rauzır bir kütleyi harekete getirmek demek, memlekete yılda 4 milyon lira kazandırmak demektir. Işte yeni sistemde mah kumlan kendi kendilerini geçindirecek hale sokmak en büyük gayelerden biridir. Çalışan mahkum hasta olmaz, çalışan mahkum ahlâken tereddi etmez ve nihayet çalışan mahkum yann için bir miktar sermaye topladıktan başka bir iş sahibi de olur.» r «Şampanya Valsi» filminden güzel bir sahne Holivud, eylul (Hususî muhabirimizden) Son seneler zarfında halkın musikili komedilere gösterdiği rağbet buradaki sinema kumpanyalannın bu cins fılımlere çok ehemmiyet vermelerine se beb oldu. Fakat bilhassa dikkat edilen nokta bunların bir fanteziden ibaret kalmıyarak san'at noktai nazarından mezı yetleri olması meselesidir. Bu şekilde vücude getirilmek üzere olan kordelâlardan biri de «Şampanya Valsi» dir. Hoş olan mevzuunu size hulâsaten nakledeyim: Amerikalı cazband şefi, Fr'eJ Mac Murray, Viyanada büyiık muvaffaki yet kazanıyor. Cazband Johann Staussun ahfadından Lieberin idare ettığı vals orkestrasmı gölgede bırakıyor. Liberin kızi, Gladys Swarthaut, Amerikalıların babasına oynadıkları bir muzıblık üzerıne şikâyet için Amerikan konsoloshanesine müracaat ediyor. Tesadüfen orada bulunan Fred, mutad neş'esile şakacılığı bir türlü elden bırakamıyarak kendini konsolos diye takdim ediyor. Fred, Gladyse âşık oluyor. Aksam beraber cazbandı dinlemeğe gittikleri zaman bütün gözler Frede çevriliyor. Kız, konsolos zannederek uzunuzadıya derdini döktüğü adamın bizzat cazbandrn sefinden başka birisi olmadığını anlayınca tabiî kızıyor. Gîadys ertesi akşam ilk defa olarak şarkı söyliyecektir. Fakat bu hâdise onu o kadar müteessir ediyor ki falso yapı yor, babası da meşhur orkestrasını da ğıtmağa mecbur kalıyor. Fred Amerikaya döndükten sonra, bir gün posta ile bir paket geliyor. Bu paketten delıkanh ile genc kızm üzerıne müstakbel yuvalarının resmini çizdıkleri masa örtüsü çıkıyor. Fred bu hediyeye mektubla teşekkür ederken Nevyorkta bir vals modası çıktığını, gelirlerse ba basının orkestrasmın büyük muvaffaki yet kazanacağını kıza yazıyor. " Amerîkada her iki orkestra tnfiesere'k' büyük bir şöhret kazanıyor. İki sevgili de birbirlerile evleniyorlar. *** Fred Mac Murray yeni keşfolunan ve büyük muvaffakiyetler kazanan jönprömiyedir. Gladys Svvarthaut ise Jean Kipura ile çevirdiği kordelâda sesinin güzelliğile bütün dünyanın takdirine mazhar olmuş bir artisttir. Filmin çevrilmekte olan sahnesini görmek üzere stüdyoya gırdım. Rejısör 3035 yaşlarında sempatik bir genc. Elindeki megafonla vaziyeti tesbite çalışıyor. Elektrikçilerle ameleleri isimlerilerile çağırarak tatlılıkla muamele ediyor. Fır sat buldukça şakalaşıyor. Holivud stüdyolarında nazarı dikkati celbeden şey daima haddini aşmıyan bir lâübaliliktır. Büyük küçük, herkes her fırsatta birbirinin gönlünü alarak bu kanşık ve üzüntülü işi kolaylaştırmağa çalışıyor. Lâkin bu samimiyet hiçbir zaman işin ilerlemesine mâni olacak dereceye varmıyor. Genc rejisör «Şampanya Valsi» fil mi için Viyana muhitini tetkik etmek ü zere ta Avrupaya kalkıp gitmiştir. Sahne bitince vals orkestrası şefi ro lünü oynıyan Fritz Lieberle konuşuyo ruz. Holivudda herkes yorgunluktan şikâyet ediyor. Lieberin de simdılik en büyük arzusu birkaç gün istırahat edebil meL Ayrıldıktan biraz. sonra tesadüf e,diyorum, bu sefer beni tanımıyormuş gibi davramyor. Dikkat ediyorum. Lieber o Lieber değil! Makyaj sayesînde ona benzetilen baska birisi! Büyük aktörler anca|: filmin mühim yerlerinde oynuyorlar. Uzaktan alman sahnelerde kaymakamları onların yerini tutuyor. Lieberin eşi müskülâtla konuşuyor. Yüzü yeni icad edilen Westmore usulü lâstık bir maske ile örtülü. Şımdı dans dırektörü Le Roy Prinz «bütün kemancılar!» diye figüranları çağırıyor. Prinz her sene para kuvvetile Broadvvay revüleri için yeni danslar, yeni tempolar bulan adam. Geniş omuzlu, uzun boylu, ince bıyıklı ve esmer. Bu sene ilhamını vahşi ormanların uğultula rından almlş. Bu yeni caz havası 1936 Broadway revüsünde kullanılmak üzere en meşhur bestekâr tarafından besteleniyor. Ve ona çarlston gibi, rumba gibi muvaffakiyet kazanacak bir dans uyduruluyor! Işte, san'at, hayal ve güzellik diyan böyle çalışıyor! MEMDUH TEZEL Yefiî Adliye Encümeni seçildi T Nejad Yüceova ( Sinama haberleri ) Sakarya sineması «Sakarya sineması» ismıni alan eski «Elhamra sineması» bu sene bütün filimlerini birinci vizyon olarak oynıyacaktır. Bunların bir kısmını İpek, Melek ve Saray sinemelarıle beraber geçecektir. «Sakarya» nın oynıyacağı filımler şunlardır: Bütün güzelleri severim! Jean Kiepura, Asrî zamanlar: Şarlo, Filoyu takib edelim! Gınger Roger, Fred Astaire, Mazürka: Pola Negri, Sevişmek arzusu: Marlene Dietrich, Gary Cooper. Parisli şantoz: Martha Eggerth. Ah şu kadınlar! Renate Müller, Günah gecesi: Gaby Morlay. Rose Marie: Jannette Mac Donald. Geceyarısı yıldızı: Wil liam Powell Ginger. Dans korsanları: Steffi Duna. Doktorun mucizesi: Beşi biryerde kardeşler. Revü kralı: Zieg feld. Korsan gemisi: Clark Gable, Charles Lavvghton. Porartür: Danielle Darieux, Adolphe Wohlbrück. Anthony Adverse: Fredric March. Donanma geliyor: Ruby Keeler, Dick Powell. Pastörün hayatı: Paul Muni. Beyaz melek: Kay Francis. Şanghay: Charles Boyer, Loretta Young. San Fransisko: Clark Gable, Janette Mac Monald. Alçaklık: Miriam Hopkins. Şeytan ve genclik: Adolphe Wohlbrück, Drotcha\vick. Gangsterler muharebesi: George Brent. Bir yıldız doğuyor: Joseph Schmidt. Staviski rezaleti L. Baroux, Marcelle Chantal. Encümenin yeni reisi ve azalart İstanbulun yeni Adliye Encümeni seçilmiş ve dün kendilerine tebligat ya pılmıştır. Bu yeni encümenin reıslığine İstanbul İkinci Asliye ceza mahkemesi reisi Kemal getirilmiştir. Azalıklara da İstanbul Müddeiumumisi Hikmet Onat, birinci ticaret reisi Faiz, üçüncü hukuk reisi Ali Rıza, dördüncü hukuk reisi İrfan ve Üsküdar ceza hâkimi Mehmed Ali getirilmişlerdri. Yeni heyete mu vaffakivetler dıleriz. Bu mazhariyetler ortasında mahkumaı verilen bütün cezalar da şunlar: Kadm1 sızlık, sigarasızlık, aile hasreti ve ıştej bu programh hayat!.. Dağda yıllarca çobanlık etmiş serâzâdj bir delikanlmın burada her adımını ça| nm sesine bağlaması kadar üzücü bir şeyj var mıdır? * * * SON MEKTUB En halis memleket hikâyeleri Fiatı 40 kuruş Yazan: Feridun Osman Klod Anenin en güzel romant Ateşin Rus aşkı ve bir ihtiras macerası GENÇ RUS KIZI ARYAN Çevirenler > Fethi Varal ve Feridun Osman «Şampanya Valsi» filminde başrolü oynıyan güzel sesli Gladys Stvarthaut Şükrü Saracoğlunun burada yapmak! istediği şey mahkuma bir sayfiye hayab! yaşatıp cinayet yapanlan mükâfatlan dırmak değil, bilâkis hayatta bu gibi hatalara düşenleri manevî cezalarla ezmek, terbiye etmek ve cemiyet hayatma tekrar atarken onu faydalı bir unsur yapmak... Manevî ceza, unutmıyalım ki maddî cezadan çok daha müessirdir. Bazan ağır bir söz, bize yüzümüzde şaklıyan bir tokattan daha ağır gelebilir.. Hürriyetten ve cemiyet haklarından mahrumiyet ıse lmralıda hayat Kıymetli Vekilimizin verdiği izahatı hangi dünya saadetile telâfi edilebilir? Mahkumların terbiyesile uğraşan ve dinlendikten sonra gayeye nasıl dev aferagat sahibi bir genc olan Mutahhar dımlarla yürünüldüğünü gözlerimizle görmek için bizim Robensonlar adasını anlattı. Geçenlerde lmralıda bir kuzu gezmek lâzım. Burada her iş oraya asıl çevirmişler. Mahkumlardan biri, kimse mış bir çanla başlryor. Sabahm altısında görmeden kuzunun bir tarafını kopanp çan çalar çalmaz mahkumların hepsi a gizlice yemiş.. Tahkikat neticesinde hıryakta.. Temizlik, idman ve kahvaltıdan sızm kim olduğu meydana çıkınca Mu sonra her biri adanın bir tarafına dağıh tahharın riyasetinde 78 mahkumdan müyor.. Kimi öküzlerini alıp çift sürmeğe rekkeb bir jüri heyeti toplanmış ve arkagidiyor, kimi inşaat grupuna katılıyor, daşlarına kendisile üç gün görüşmemek bir kısmı demirhaneye, bir kısmı maran kararını vermişler. İki gün sonra o mahkum gelip Mutahharın önünde durup ağgozhaneye gidiyor. Şo ile beraber demirhaneye girdiğimiz lamağa başlamış ve: Beni dövün, ne yaparsanız yapm, zaman kulağıma eğildi: fakat arkadaşlann konuşmamasına daya« Bakın, dedi. Şu demirhanede ne!er yok. Balyozlar, kazmalar, kürekler, namıyorum. demiş.. Bu suretle terbiye edilen velev cinaçapalar, destereler, sivri demirler. Bunların hepsi âleti cariha.. Ona mukabil yet mahkumu olsa da bir memleket çokoskoca adada iki jandarmacık.. Bunlar cuğunun yann aramızda iyi bir insan olaisteseler bir anda müsellâh hale gelip a rak katılacağına inanmamak ihtimali jjaktur. danın istiklâlini (!) ilân edebilirler.» Burada verilen terbiyeyi takdir yollu ASLAN TUFAN