CUMHURİYET 2 Birinciteşrin 1936 Sovyet Rusyada yapılan maçlar IRANDA ı Yazan: MURAD SERTOĞLU Eski ve yeni Tebriz Şehrin en meşhur yeri Yavuza da epey sıkıntî çektiren kalesidir Modern bir şehir doğuyor 3 Türk Halkevi takımile Moskovanın Dinamo futbol takımı arasında yapılan ve neticede Haikevinin 4 • 0 mağlub olduğu ilk maçtan bir görünüş. Dinamo stadında yapılan bu maçta tam yüz bin seyirci hazır bulunmuştur. FUTBOL " M U S A H A B E L E R ' Î ' : I ~ Memlekete üç antrenör getirmek faydalı mıdır? Antrenörden evvel futbolu ilerletmek için hangi çarelere başvurmalıyız? Türk futbolunü yükseltmek ve mem Iekete yaymak gibi epey giiç bir işi üzer lerine almış olanlarla yaptığım konuş malardan hasıl ettiğim intibaları ve taslak halinde çizilen programların tatbikında muvaffakiyet elde edilip edilemiyeceğini mevzuu bahsetmek istiyorum. Taslağı çizilen program şudur: Bir baş antrenörün emri altında Ankara, İzmir ve sair büyük merkezlerde çalıştr nlmak üzere iki antrenör daha getirilerek Türk futbolünü bunlarm eline terketmek. îngiliz antrenörün yanında yerli antrenör yetiştirmek. Kulüblerin elinde mevcud antrenörleri de bu başantrenörle temasa getirerek memleket futbolünü tek bir metod içinde inkişaf ettirmek. İlk nazarda parlak bir program olarak göze çarpan bu kararın aksayan kısımlarmı münakaşa etmek lüzumuna kaniim. Bu tenkidi üç ana hatta ayırabiliriz: A Bütçe meseiesi. B Teknik faydalar. C Alınacak neticeler. A ) Türk Spor Kurumunun. eski teşkilât bütçelerini tetkikle anlaşılacağı gibi futbola ayırdığı para senede yirmi, yirmi iki bin lirayı aşmamıştır. Kuruma hükumetin bu sene ne miktarda yardım edecegi henüz kat" olarak belli olmamakla bera ber, Berlin Olimpiyadına iştirak masrafınm epey kabarık bir yekun tuttuğuna nazaran bu yardımın pek fazla olamıyacağmı kestirmek yanlış olmaz. Bu sene için yirmi beş bin lira vereceğini farzersek bile Futbol Federasyonunun üç antrenör beslemeğe bütçesi müsaid değildir. Üç antrenör Federasyona senede on bin liradan aşağıya mal olamaz. Elin deki paranın yansını antrenöre vermekse memleket futbolünün ihtiyaclarmı kav nyamamış olmağa delâlet eder. Değil Anadolu gibi sırf parasızlık yüzünden içlerinden gelen faaliyetin yüzde birini yapamamak, Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük merkezlerde birçok kulüblerin belini büken ve onları faaliyetten sakit bir hale getiren mesele parasızlık tır. Bazı kulübler biliyorum ki ayda kırk elli lira yardım görseler hakikî bir faaliyet devresine girecekler, şaha kalkacaklardır. Bu yardım yapılamazken getirilen antreaörlere çalıştırmak için eleman verilemiyeceği de bu bakımdan ve bittecrübe müsbet iken birdenbire üç antrenör getirmeıin faydalı neticeler veremiyeceği aşikârdır. Yalnız sırası gelmişken şurasını da iöylemeliyiz ki Maarif Vekâleti futbolu •nekteb oyunları arasına almakla resmen anıdığı takdirde bu antrenörlerden mekeblerde mühim istifadeler kabildir. An:ak bu meselenin henüz prensip bakımınian halledılmiş olmadığına göre meseleun evvelâ hal, sonra antrenör getirmeke makul ve mantıkî bir sıra takib etmesi cab eder. B) Gelen baş antrenör ve gelecek muıvinlerile İstanbuldaki Güneş ve Fener>ahçe kulüblerinin antrenörlerile adedi >eşe çıkacak olan îngiliz antrenörleri el)ette ki teknik bakımdan faydalı surette :alışacaklardır. Yalnız şurası da kabili inkâr değildir â bu sütunlarda geçen sene uzun uzun nünakaşasını yaptığımız gibi Türk fut »olü için halli lâzım gelen mesele antrelörden evvel çimen saha meselesidir. f anlış anlaşılmasın; antrenör istemez deniyoruz. Memlekette saha yokken antrelörün fazlasından fayda çıkmaz diyoruz. Futbolu tek bir metod dahilinde öğ etmek, takımları bir sistem içinde toplanak meselesine gelince buna hiç bir vait aklımız ermez. Aklımız ermez; çünkü bu herşeyden evvel şahsî kabiliyet ve istidad meseiesi dir. Ikinci bir mülâhaza da iyi futbol oy* namak için esasen iki metod mevcud olmayışıdır. Metoddan murad, her oyuncunun şahsî kabiliyetine göre değişmesi icab eden Stil (tarz) ise bu da, îzmirin kuru incir veya üzümü gibi hiç standar dıze edilmeğe gelmez. îngiliz antrenörlerinin yetiştirecekleri yerli antrenör meselesine gelince bu fıkri ilk ortaya atan benim. Yalnız o zaman da söylediğim gibi bu iş için de ev velden halledilmesi lâzım gelen mese leler vardır. Yerli antrenör iyi eleman lar arasından seçebilmek için bunlara istikbal vadetmek şartını Kurum şimdiki vaziyetinde nasıl temin edebilir? Kendi * lerinden iş beklenen arkadaşlar bizce malumdur. Bunlar şimdi iş güç sahibidirler. Bunlan olduklan yerden çıkarabilmek için hiç olmazsa beş on sene müstemirren iş vadetmek lâzımdır. Bunu yapamadıktan sonra işsiz ve ipsiz sapsız güruhundan birkaç kişiyi antrenör yetiştirmeğe uğraşmak çok beyhude ve hayalî bir iş değil midir? Teknik kayidler hakkmda şunu da söyliyebiliriz ki antrenörlerin eline meb zul miktarda ham madde verilmedikçe, elde mevcud mamul ve yarı mamul elemanlar üzerinde büyük bir iş görülemez. Metodunu bulmuş, stilini almış bir oyuncuyu başka stile sevketmek hiç te iyi netice vermez. Küçük elemanların ise ancak mahdud birkaç kulübe inhisar etmek" te olduğuna göre antrenörler bu sahada da faaliyetleri tahdid edilmiş bir vazi • yetle karşılaşacaklardır. Faydalan olmıyacak mıdır? Şüphe siz ki olacak fakat, külfet ve fedakârlıkla makusen mütenasib bir fayda! C) Neticelere gelince, bunlar hak kında fazla nikbin olmak güçtür. Futbol için esaslı tedbir olarak antrenör getirmek, senelerdenberi tecrübesi yapılan bir iştir. O tecrübelerden nekadar fayda gördükse bunlardan, onlann iki misli hatta üç misli fayda görsek gene futbol vaziyetimizi kurtaramayız ve ben çok korkuyorum kı antrenörlerin, çalıştıracak eleman bulamamak yüzünden elleri böğürlerinde kalmasın. Nasıl ki evvelki sene gelen ve işinin bihakkin ehli olan Mr. Slade gibi. Futbol işini hal için bütün spor işlerine şamil bir mütalea olmak üzere diyebiliriz ki kestirme bir yol yoktur. Bu işi cezrî surette hal için her şeyden evvel bu işi hakikaten seven ve bilenlerden mürekkeb bir komite teşkil ve bu komiteye vaziyeli tetkik için vakit ve fırsat vermektir. Bu komitenin vâsıl olacağı birinci netice futbolu resmen mekteb oyunları arasma kabul ettirmedikçe vaziyetin düzelemiyeceği merkezinde olacaktır. Şimdilik antrenörler bahsinde diyoruz k; bütçernizle, vesaitimizle çok gayri mütenasib bir masraf kapısı açmamak ve yukanda izah etmiş olduğumuz gibi faydalanacağunız nisbeti sarfedeceğimiz para ile makul bir hadde indirmiş olmak için elyevm aramızda bulunan başantrenörle iktifa edelim ve üç antrenör bahsini bir kaç sene için kapıyalım. Getirilecek iki antrenöre vereceği miz paarlan hiç korkmadan, çekinmeden, dedikoduya metelik vermeden meselâ bu sene üç kulüb arasında taksim edelim. Gelecek sene de başka üç kulüb arasında paylaşalım. Kulübler canlanmadıkça, yenı kabiliyetli elemanlarla adamakıllı dirilmedikçe antrenörler eski tekaüdleri mi antrene edecek?.. Tebrizden bir manzara Tebrize akşam güneş batarken vardık. Şimdi yıkılmakta olan şehrin toprak surlarmı geçtikten az sonra sokak ortalarında seyrüseferi idare eden gayet güzel mavi elbiseli polisler göründüler. Otomobilimiz yirmi metro genişhğinde munta zam sokaklardan geçiyor. Yayakaldınmlar adam almıyacak kadar kalabalık. Sade bu vaziyetten bile insan, Avrupa kitablarının telkin ettiği geri bir şark memleketinde değil, tam manasile medenî bir memlekette bulunduğunu anlıyor. Indiğimiz otel de her nevi istirahat ve konfor temin edılmış tam manasile Av rupai bir oteldi. Biraz istirahat ettikten sonra dışan çıkarak dolaştım. Bir seslı sinemanın yanında büyük bir park gözüme ilışti. Içerı girdım. Emsali çok nadir bulunacak derecede güzel bir park. Ortasında büyük bir havuz ve Rıza Şah Pehlevınin bronzdan bir büstleri var. Yollann iki tarafında güzel yetiştirılmiş çiçekler ve çımenler göze ilişiyor. Halk burada dolaşarak hem hava alıyor, hem de bir bandonun çalmakta olduğu güzel ha\alan dınhyor. Ertesı günü güzel Tebnzı daha etraflı bir şekilde gezdık. Buranın bir turist için en şayanı dıkkat yerleri şehrin ortasında bulunan ve Tebrizin sitesi olan büyük kale ile meşhur çarşısıdır. Çok eski bir tarihi olan bu kale, birçok harblerde mühim roller oynamıştır. Hatta Yavuz Sultan Selım bile Türk ordusile Tebrize girdıği zaman bu kaleyi zaptetmek için epeyce sıkıntî çekmiş inıiş. Biraz harabıye yüz tutmuş olan kalenin ta tepesine kadar çıktık. Takriben 30 metro yüksekliğınde olan bu yerden dümdüz bir ova üzerine kurulmuş olan bütün Tebriz, seyrine doyum olmıyan bir manzara halinde görünüyor. Yeni açılmış iki tarafı ağaclıklı güzel muntazam yollar, büyük ağacların örttüğü beyaz ve muntazam binalar. Işte Tebriz bu iki cümle ile en iyi bir şekilde hulâsa edilebilir. Tamir edilerek ve bir abide haline getirilmekte olan bu kaleyi son defa olarak Büyük Harbde Rus ordusu topa tutmuş, fakat kalenin asırlara karşı koyan sağlam duvarları, üzerine çarpan binlerce mermiye büyük bir metanetle karşı koymuş... ne hastır. Tebrizin kapalı çarşısı ile bizim kapalı çarşı arasında şu farklar vardır: Bizim Kapahçarşmın yerlerine taş döşenmiştir. Buna mukabıl Tebriz, daha doğrusu umumiyetle Iran kapalı çarşılarının zemini topraktır. Bizim Kapalıçarşıda hemen hemee bütün dükkânlar önlerine vitrin taktırmışlar ve cadde üzerlerindeki mağazalann vaziyetine girmişlerdir. Buna rağmen Iran çarşıları hâlâ eski hallerini bizim lçbe destende olduğu gibi muhafaza etmişlerdır. Çarşılarda satılan öteberi de bizim kinden çok daha mütenevvidir. Meselâ bunlarda manav, bakkaliye ve kasab dükkânları da mevcuddur. Fakat bu çarşının en karakteristik tarafı bakır ve gümüş işçiliği kısmıdır. Dün * yanm başka hiçbir yerinde yapılamıyacak kadar güze] ve zarif gümüş tabakalar, kutular, kol düğmeleri ve sair şeyler işliyen bu dükkânlann sayısı pek çoktur. Ve bir kısmı adeta birer küçük imalât hane halini almışlardır. Içlerinde on beş, yirmi işçi kullananları da var. Daha beş yaşından itıbaren gümüş dökmeğe başlıyan küçük çocukların çahşmasını görmek te insana hayret veriyor. Bittabi bu küçük çocuklar on beş, yirmi sene bu şekilde çalıştıktan sonra mükemmel birer san* atkâr oluyorlar. Fakat İranda gümüş işçiliğinin asıl şaheserleri Isfahanda yapılmaktadır. Bakır işçiliğinin kendisini en kuvvetli olarak belli ettiği saha semaverciliktir. Tebrizde bu ufak ve mütevazı dükkân larda o kadar güzel ve süslü semaverler yapılır ki insan bu eserlerin bu kara örslerle kara çekiçlerin arasından çıkmış olduğuna kat'iyyen ıhtimal vermez. Şunu da ilâve edelim ki Tebrizin çarşısı da eski Tebriz mahallelerile birhkte bir köşede kalmıştır. Ve yeni Tebrize epeyce uzaktır. Burayı ziyaret edenlerin büyük bir ekseriyeti seyyahlardır. Çarşı günden güne rağbetten düşmekte ve içerisindeki dük kânlar kapanmaktadır. Buna mukabil asıl yeni Tebrizin caddelerinde gayet büyük ve modern dükkânlann ve mağazalann sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bundan sonraki yazıda aslen Türk Tebrizin çarşısı, bizim Kapalıçarşmın olan Tebriz ve havalisi halkı ile Tebrizin bir eşidir. Ayni şekilde çarşılar Tahran, İsfahan, Şiraz gibi bütün büyük İran şe meşhur halı imalâthanelerinden bahsedehirlerinde mevcuddur. Esasen bu nevi ceğım. MURAD SERTOĞLU kapalı çarşılar yalnız şark memleketleri Halkevi Dinamo kuliibü maçından başka bir görünüf. Beyaz formalılar Halkevi takımıdır Yeni futbol S. Rusya temasları antrenörü diyor ki: müsbet netice verdi «Disiplin altında çalışıl Alınan umumî neticeden memnun olmamız dığı takdirde futbolda çok fark göreceksiniz» lâzımdır Futbol Federas yonu yeni Başan trenörü M. Batson Beyoğlu Halkevinde kulüb murah haslarile görüşmuş ve kendilerme şu ızahah'tferinîşti?: « Fransada, Almanyada, Mısırda çok seneler antre nörlük ettim. Fazla tecrübem vardrr. Futbol BasantreBu tecrubelerımle nörü Batson burada da muvaffak olacağımı ümid edıyorum. İşe alfabeden başlıyacağız. Yapılacak işin başı futbolcuyu vücud ce yükseltmektir. Kuvvetli vücudü ol mıyan bir çocuktan iyi oyun beklenilemez. Şunu da söyliyeyim ki, ben çok dısıphni sever bir adamım ve lâübali likten hoşlanmam. Disiplinsiz antren mandan bir netice alınmaz. Futbolcu amatör olsun, profesyonel olsun bunu bir zevk olmakla beraber iş ve memle ket meseiesi olarak kabul etmelidır. Bir sene zarfında Türk futbolünde disiplin altında çalışıldığı takdirde büyük fark göreceksiniz. Tekrar ediyorum. Disiplin altına girraiyecek arkadaşlar gelmesin.» Antrenörün bu sözlerinden sonra Federasyon reisi antrenöre büyük salâhiyet verıldığini söylemiştir. Futbolcularımızm Kiyefte 9 1 mağlub olmalan pek haklı olarak efkân u* mumiye üzerinde menfi bir tesir yapmıştır. Bu suretle Sovyet Rusyada yaptığımız db'rt futbol maçını da kaybetmiş oluvoruz. Bu da evvelemizde Sovyet futbonınun bizden daha yüksek olduğuna delâlet eder. Maamafih şu noktayı da hemen ilâve edelim ki Sovyet futbolu ile bizim futbol arasındaki nisbet hiçbir zaman 9 1 nisbetine muadil değildir. Bunun en büyük isbatı ayni takımın Kiyef takımından çok daha kuvvetli rakibleri karşısında daha iyi derecler almış olmasıdır. Binaenaleyh bı: gayritabiî neticenin başka sebebleri olmak lâzım geliyor. Dığer taraftan Sovyet Rusyada yapr lan bütün spor temasları netice itibarile bizim için muvaffakiyetli olmuş sayılmalıdır. Futbolde mağlub olmamıza rağmen güreşçilerimiz, eskrimcilerimiz ve bisik letçilerimiz Sovyet Rusyanın en iyi sporculannı mağlub etmeğe muvaffak ol muşlardır. Bu temasların tabiî olan seyahat yor gunluğundan sarfınazar, yabancı bir toprak, yabancı halk önünde yapılması gibi oynuculan daima şaşırtması memul şartlar içinde yapıldığı gözönüne alınacak olursa bu galebelerin kıymetleri büsbütün artar. Netice itibarile bizim, Sovyet Rusya iie kıyas edılemiyecek derecede daha dar bir muhitten yetişmiş olan sporculanmız, orada kendilerinden beklenen vazifeyi muvaffakiyetle yapmışlardır. Üstelik Sovyet Rusyaya giden sporcularımı zın tam kadrolarile gitmemiş olduklarını da gözönünde bulundurmak lâzımdır ki bu da lehimize kaydedilmesi lâzım gelen bir noktadır. Nihayet sporun şu cephesinde kaybederken bu şubesinde hatta birkaç şube sinde kazanmak gibi bir vaziyetle son temasları muhasebe edecek olursak Sovyet Rusya temaslarından iyi neticeler aldı ğımıza kanaat getirmek lâzım gelir. Kaldı ki hiçbir temas mutlaka muvaffakiyet demek olamaz. Bu hesabça heyetimizin seyahatinden ve aldığı neticelerden nevmid değil, memnun olmamız lâzımdır. Bir Sovyet haltercisi dünyarökoru yaptı Türk Kadınları Biçki Yurdu mezunları M. S. Sovyet ağır sıklet haltercisi Vladimir Krilof Geçenlerde bir Sovyet haltercisinin dünya halter rökorunu kırdığını yaz mıştık. Yukarıda resmini gördüğünüz bu sporcunun adı Vladimir Krıloftur ve tek elıle 93 kilo 700 gram kaldırmıştır. Eski rokor İsvıçreli Saknota aid olup 92 kilo 500 gramdı. Tramvaya asılan çocuklar yakalanıyor Emniyet müdürlüğü vesaiti nakliye kazalannı azaltmak için büyük bir faaliyetle tedbırler almaktadır. Bu münasebetle dün elliye yakın küçük çocuk tramvaya asılırken yakalanmış ve Emniyet müdürlüğüne getiril miştir. Bu çocukların velileri cezaya çarptı rılacaktır. NÜZHET ABBAS Divanyolu Türk Kadınları Biçki yurdundan bu yıl mezun olan 30 kadar talebenin diploma tevzii merasimi dün saat 15 te yapılmıştır. Diploma tevziinden sonra mezun talebenin 3 sene zarfında vücude getirdikleri işlerden mürekkeb bir sergi açılmıştır. Sergide teşhir edilen e serler, yetişen talebenin muvaffakiyet ve kabiliyetine güzel birer misal olmaktadır. Yurddan mezun talebelerin bir kısmı şunlardır: Zehra Şevket, Necmiye Maksud, lhsan Bekir, Nezahet Etem, Jülide Said, Hayrünnisa Nazmi, Kıymet Ahmed, Sara, Hayrünnisa, Mehlika, Muazzez, Mukaddes, Ayten, Hidayet, Müşerref, Türkân, Nadide, Ayşe, Bekire.