20 Mayıs 1935 Fransada kaçakçılık Ren nehri kıyılarında vak'alan aldı yüriidü dalgalanan Türk bayrağı Bad Godesbergde Almanlar Türk gazetecilerini toplar atarak selâmladılar Almanya intsbalart Gümrükten yarım kilo tereyağı, bir çift ayakkabı, hatta birkaç yumurta kaçırmak için Belçika toprağına girip tekrar geri dönenler bile var Beyaz yeniden 5 Kartalın dirilişi Polonya kadını Polonya kadınları askerlige de hazırlanmış, kadın • erkek müsavatnda hemen hiçbir dilekleri kalmamıştır Polonya kadını, güzel ve ca • zib olduktan baş ka, çok defa, er , keklerden daha bilgili ve daha nüfuzludur... demişler • di. Varşavada bu • lundugum müd detçe bu sözün hakikat olduğunu pek çok kereler bizzat denedim. Esasen çok na zik ve terbiyeli olan Polonyahlar, kadınlanna, kendi »osyetelerinin için de çok büyük bir mevki vermişlerdir. Sabahleyin evi nize et bırakmağa gelen kasab çıra ğı, kendisine kapı yı açan hizmetçi nin, hürmetle eli t ni öper. Tramvay kondöktörü. ara başına binen ka dın yolcuyu, şapkasını çıkarıp se lâmlar. Bu saygı köylere kadar yayılmış, güzel bir an'anedir. Ren nehri kıydartndan dört güzel manzara 100 kilometro! gece kalacağımız Dreesen oteli imîş,. 110 kilometro! O akşam cumartesi akşamı olduğu i 125 kilometro! çin otel pazar tatilini burada geçirmek Adler markalı muhteşem liiks oto mobiller, Türk gazetecilenni $on hız larfle Kolonyadan Ren kıyılannda Bad Godesberge götürüyor. Renanie eyaletinin yeni yapılan geniş. asfalt yollannda 125 kilometro suratle yağ gibi kaydıktan sonradır ki insan oto mobil safasının neden olduğunu anlı • yor. Ben siirate bayılırım. Onun baş döndüren, nefes aldırmıyan, hatta göz açbrmıyan zevkine doyamam. Onun i çin, Almanyanın yalnız otomobillere mahsus olan bu güzel yollannda uçarken gözlerim, şoförün önündeki sürati gösteren kadrandan aynlmıyordu. Otomobil kilometrolan yutarken ben de arkada, arabanm içindeki arkadaşlara kaç kilometro gittiğimizi haber vererek zevkleniyordum. Şrnı'dî, arÇk, kendim pek hızh yü " röyen bjr adam değitim ama nakil vasıtalarile süratin zevkini epey tattım. Denizde donanmamızın Doğan motorbotüe 3 2 mil, Adatepe muhribile 4 2 mil. karada ekspreslerle 110 kilometro, otomobille 125, Berlin Hamburg hattında işliyen uçar trenle 160, ha vada da Yunkers tayyarelerile 2 4 0 kilometro gidişin tadını tattım. 1400 kilometroya yakın yolu arada yirmişer dakikalık üç fasıla ile 7 bu çuk saatte alarak çeyrek günde Ber • linden Sofyaya gelmenin zevkini ve kolayhğını düşünün. Bu seyahatte, yeni nakil vasıtaları, hele tayyare için hudud, zaman ve mesafe mefhumlarınm ortadan kalkmış olduğunu bittecrübe anladım. Dönüşte Berlinden kalktıktan sonra Almanya, Avusturya, Macaristan, Yugoslavya ve Bulgaristan dan geçtiğimizi anlamağa zaman ve imkân bulmadan kendımizi Sofyada bulduk. Neyse Renanie yollarına donelım. N e kalabalık yerler! Yüzlerce kilo metro mütemadıyen şehirlerden, ban liyölerden, kasabalardan, köylerden geçiyoruz. Dereler, kanallar, nehirler aşıyoruz. Bütün bu yüzlerce kilometro yolun iki tarafı yaya kaldmmlı ve a ğaçlıdır. Evlerin, köşklerin, apartı tnanlann, büyük binalann, istasyonlann, saraylann, köprülenn kısaca, her insan yapısının guzel ve muhteşem olmasına binbir itina ıle çalışmışlar... Etrafta iki renk hâkim, yeşıl ve top?ak rengi. Yeşil ağaçlar, yeşıl tarlalar, yeşil bahçeler ve yeni sürülmüş top raklar. Almanyanın kırlannda da düz çizgi egemen (hâkim) dir. Bütün yeni yapbklan yollar. caddeler, kanallar gibi tarlalan da hep cetvelle çızmişler ve cetvelle sürmüşler. Bu doğru çizgı ler sevgisi, hendesi değil de ruhi ise Almanlann hep doğru insanlar ve herşeym doğrusunu sever insanlar olduklanna hükmetmek lâzım geliyor. Yüzlerce kilometroluk seyahatin sonunda Ren kenanna vardık Ora da, birdenbire büyük, geniş bir binanın üstünde güzel bayıağunızı görür gibi oldum. Gözlerime ınanamadım. Hitler bayrağı da Türk bayrağını andırdığı için yanlış göriiyorum sandım. Fakat .hayır, işte Renden gelen bir rüzgâr sağnağı, bu bayrağı dalgalan dırdı. Yanlış görmemiştim, bayrağım, bütün güzelliği, bütün ihtişamile Ren boyundaki büyük beyaz binanın damın da, yanındaki Alman nasyonal sosyalist bayrağile beraber nazlı nazlı sal lanıyordu. Bayrağımızı çeken bına, bizıtn bir üzere gelenlerle dolu idi. Burası T a rabyayı andınyor. Tarabyaya benze diği ve bayrağımızı da çektiği için burayı çok sevdik ama 24 saat bile otu ramıyacağız. Renin sulan çamur renginde, gökyüzü de bulutlu olmasa Bad Godesberg denilen bu yer, Boğaziçine yakın bir güzellikte olacak ama Boğazın o temiz ve parlak renklerini Ren kıyılarında değil; îtalya sulannda bile bulmak kabil değildir. Şu Almanlar, bütün Avrupalılar gibi, çalışmağı, yaşamağı, eğienmeği ne iyi biliyorlar. Otelde bira, şarab, dans gırla gidiyor. Güzel numaralar yapılıyor. Bu arada tuhaf hikâyeler anlatan bir meddah bile var. Fakat burada da üç saat süren bir ziyafet bizi sofraya bağladı. Ah. şu ziyafetler olmasaydı, Almanyayı, Alman bayaünı daha iyi görecektık, V 4 < ,« , . c •,.^r*»^»s «•' Bu güzel otelde, yemekleri d« da hil olmak üzere, ücret yanılmıyorsam üç liradan ibaretmiş. Üniformah fırka mensublan için çünkü nasyonal sosyalist partisinin büyük bir kısıra azası üniformah ge zcrler saat 12 den sonra gazinolarda, barlarda, birahanelerde kalmak memnu. iki parti polisi gelip oturanlan kaldınyor. Bereket versin ki bizi de par tinin misafirleri diye erkenden kaldınp yatırmadılar. Otelin büyük salonunda, danslar birbirini takib ediyor, en az vals, en çok fokstrot ve tango oynuyorlar; a rasıra da Karyoka... Bazı genc çiftler bu girintili çıkıntılı dansı öyle gü zel ve kıvrak oynuyorlar ki... Biz dans edenleri seyredip durur ken sporcu Ekrem Rüştü. Almanyada çok oturmuş olmanın verdiği tec rube ve özgürlükle (serbestlik) masasında tek başına oturan esmer bir Alman kadınmı dansa davet etti. Içimizden danstan hoşlananlar, bu uzun boylu ve zarif bayanla bir iki defa döndüler. Halbuki bütün gözler bizde, masalannm üstünde kırmızı beyaz çiçekler arasında «Türk Matbuat heyeti» levhası yazılı olan Türklerde i dı. Ertesi gün otomobille Koblençe kadar gidıp te Ren üzennden Şirketi Hayriyenin küçük vapurlan kadar büyük bir motorbotla Bade Godesberge. Dreesen otelıne, bavullanmızı almağa geldiğimiz zaman otel yerinden oynadı. Motorbotumuz otelin önündeki vapur ıskelesıne yanaşınca toplar atarak bizi selâmladılar; evet toplar atarak... Gerçi, bu selâm salvolan ne Alman ordusunun, ne de Alman do nanmasınm toplarile atılmıyor, deniz yanşlannda işaret vermek için kulla nılan mini mini bir deniz topundan çıkıyordu ama yedi pare topun gürül tüsü, bütün âlemi iskele başına topla mağa kâfi geldi. Bizimkiler benimle alay edıyorlardı: Amiral. senın gemide bulunduğunu haber aldılar, onun için topla selâmlıyorlar. Bu top seslerine biz de, bir avuç Türk üç defa «yaşa!» bağırarak mukabele ettik. Türkün sesi Ren kıyıla nnda akisler uyandırdı. Oteli ve et rafmdaki bahçeyi, gazinoyu ve rıhtımı doiduran halk bizi şiddetle alkışlıyordu. Bu candan tezahürler arasında ıskeleden aynldık ve bütün seyahat i çinde en tatlı hatıra olarak burada gördüğümüz tamimi nümayisleri, grinIümüzde sakladık. ABİDİN DAVER Buğulan arkadaflarmtn ceaedbd çtkarmağa ugraşan kaçakçtlar. ftehrin Frann* toproği olan karşt tahilindekiler teşhia edemesinler diye, yüzlerini kasketle ortuyorlar. Kalabaltğm toplanmtf olduğu aahil Belçika toprağıdtr. Fransanın Bel çika ve fspan ya hududların daki kaçakçılık vak'alan, son se neler zarfmda hem artmış, hem de mahiyet iti barile tamamen değışmiştir. Ev velce sade müda faa vaziyetinde kalan kaçakçılar, şu birkaç sene denberi sılâhla taarruz hareket lerine geçme ğe, teşebbüslerinde muvaffak ola bilmek için kanlı Soför on dakika evvel Snünden geçtiği gümrSkçunSn mücadeleleri gö dar emrim dinlemediği için ikinei güınrük nohtasmda ze almağa başla bir gumruk memaru otomobilin önânc, üttu iki mra çhri mışlardır. Kaçâkçt «'« müeehkm* bir mrtk atıyor. Fransa Belçika hududunda de • çeteleri, umumi işsizlik neticesinde ilğersizliğin* gülünecek kadar ufak tihak eden işsizlerle TMütemadıyen kaçakçılık vak'alan pek çoktur. Gabüyümekte, ekonomik vazıyetlerde yet jık bir madam, ayağına terlik gikaçakçıhk ışlerini ayrıca artırmak yerek hudud bekçisinin yanından ge> tadır. Bazı kontenjan sistemlen, şimdiye kadar bilinmiyen bir takım ka çer, karşıki Belçikalı dükkândan bir çakçılık usullerinin meydana çıkmaçift iskarpin alır ve terliklerini fır sını intaç etmiştir. latıp attıktan sonra, yeni iskarpin lerini ayağına giyerek başka bir huKaçakçılık en fazla Fransız • Beldud bekçisinin yanından geçer ve çika hududunda ve Dünkerkin şimaavdet eder. Belçikadan yeni bir şemlinden Bulonyanın cenubuna doğru siye alıp Fransaya kaçırmak için yağuzanan sahilde olmaktadır. Bu mınmurlu hava beklenilir. Aldıklan yutakada birkaç kaçakçılık vak'ası vumurtalan, tereyağlannı vücudlerinin kubulmadığı gün yok gibidir. muhtelif yerlerine saklıyanlar çoktur. Alelumum kaçakçılık mücadelesi Yumurta veya tereyağı kaçakçılıpek çetin bir iş olmakla beraber, değı ettiklerinden şübhe olunan kadınnizdeki kaçakçılık vak'alarına kara ların muayenesi pek gülüncdür. Böykaçakçılığından daha güç mani olule şübheli bir kadm yakalandığı taknabılmektedır. dirde hudud karakolunda hızla bir iskemleye oturtulur, yahud ateş karBüyük kaçakçılık vak'alarınm yanı şısuıda bekletilir. Kaçırdığı malın sıra bir de perakende, ufak kaçak yumurta mı, yoksa tereyağı mı olduçıhklar vardır ki, ehemmiyetsız ol ğu derhal meydana çıkar. makla beraber alâka uyandırır. Bir gün, bir gümrük memuru. A merikaya muntazam seferler yapan bir gemi tayfasınm, Fransaya her dönüşünde, sırtında bir odun yığuıı taşıdığını görmüş, şübhelenmiş, muayene edince bunun boş olduğu an laşümış, ortasmdan bir radyo maki nesi çıkmıştır. Sahil boyunca ufak kayıklar içm de birer ikişef balyalık tütunleri kaçıran kaçakçılar, kafile halinde hu dudu aşıp Belçikadan erzak alarak akşam evlerme avdet eden ve bu suretle ufak miktarda erzak kaçakçılığı yapan köylü kadınlar hadsiz hesabsızdır. Karada yapılan büyük kaçakçılık larda, kaçakçıların vaziyeti tecavü zî, gümrük memurlannuı vaziyeti ise tedafüîdir. £ u işte, gümrük memur larınm bütün muvaffakiyeti görün meden tarassud etmekte ve kaçakçı lara, tarassud edilen noktaların ta rassud edilmediği zannını vermek tedir. Kaçakçılarla mücadele edebilmek için, gümrük memurlan, yollan bir takım manialarla kapamak, otomo billerin önune çivili tahtalar, «kir pi» dedikleri sivri demirden âlet atmak gibi tedbirlere d« baş vurmak tadırlar. Folonyatüartn en çok neoitkleri rinema yttdtst * Polonyalı Polâ Negri Fuhşun takip ve men'i de kadnı polislere tevdi edilmiş bir vazifedir. Ahlâkan bunun faydalan görülmüştür. Polonya. güzel san'atlann pek ti • yade geÜpnii olduğu bir ülkedir. Onun bu cephesinden aynca bahsedeceğim için. burada tafsiline girişmiyorum. Kadın bu gelişmeye çok hizmet et « miştir. Tiyatroda, sinemada, müzikte. evrensel ün kazanmış Polonyah ka dmlar vardır. Bunlann arasında, hepimizin tanıdığumz, perdede, yüzlerce defa temsillerini seyredip hayran olduğumuz. güzel Pola Negrinin adını. Polonyahlar heyecanla tekrar ederler. Lâkin asıl kadınla erkeğin arasın daki münasebatın sadeliğine ve tabii * liğine şahid olmak için okullara, ve bietahsis, Varşavanın altı kilometro ka dar yakmındaki Bieloni beden eği * timi Enstitüsüne gitmelidir. Bieloni Ensu'tüsü. müteveffa Ma reşal Pilsudskinin 1929 da kurmuş olduğu bir müessesedir. Burada, Polonya okullan için beden eğitimi muallimlen yetiştirdiler. Kızlı erkekli talebe, güzel bir ormanın yantbaşındaki ensti tü binasında sıhhî bir hayat yaşarlar. tşleri, güçleri sade beden talimleri yapmak değildir. lleride esenliğini sağlıyacak olduklan küçük vücudlerin teşekkülâtını. anzalannı, inceden inceye lâburatuvarlarda tetkik eder, teşrih, bioloji, ruhiyat dersleri de görürler. Buraya gönderilen talebe, vücud, $fnir ve ruh itibarile en tağlam olanlar arasmdan seçilir. Sonra bunlar, ki şm, posta posta dağ havası almak ve dağ sporlanna aiıştınlmak üzere Z a ' kopane denilen bir kışlağa gönderilirler. Kadın, erkek, dediğim gibi, ensti tüde bir aradadırlar. Yalnız yatak odalan ayndır. Bunun haricinde, yaşayışlan hep birliktedir. Haftada iki gece müzik yapar, danseder, kendi aralannda eğlenirler. Bu kurumda görülen eğitim, askerlığe de bir nevi hazırlıkur. Harb vu kuunda, enstitu mezunlarnun görecekleri muayyen vazifeler vardır. Bu suretle Polonya kadınlan, diğer uluslaruı kadınlanndan daha evvel askerliğe de hazırlanmış olmakla, kadın • erkek müsavatını sağjamak hususunda kendilerinin hemen hiç bir dilekleri kalmaraışhr. Ercümend Ekrem TALU Hizmetçinize, nz ki yabancumız, doğrudan doğruya adı ile hhab ede • eek olursanız. kınlır. Garsonu garson, »oförü şoför diye eağıramazttnız. Mutlaka. hitabmızın basııfa: Prose! Ve, Pana. yahud ki Paniye... Kelünelerini ilâve edeceksiniz. Proşe, rica ederim.. Lutfen... Pana ve yahud ki Paniye de bay veya bayan demektir. Bu kelimeleri, kulağınız, günde hiç değil se bin defa duyar. Kavga ederken ve söverken bile, Polonyah, küfürlerine ve dil tecavüzlehne bu Proşe panayı terdif eder. Nezaketi lisaniyeyi bu derece ıleriye vardıran bir ulus, kadınlanna karşı ülviyetle nazik davranır. Lâkin P o lonya, kadına nazik davranmakla kalmamıştır. Memleketin erkinliğine kavuşmasile beraber, kadın da Polonyada, erkeklerle ayni haklara sahib, özgen ve erkin bir yurddaş olmuştur. Bütün devlet devairinin kapılan kendisine açıknr. Serbest mesleklerde de erkekler kadar temayüz etmiştir. P o Ionyanın bütün şehirlerinde. ün almış. müşteri tutmuş kadın avukat ve kadın hekimler bulursunuz. Polonya kadınlarının. sosyal çalışma için geniş bir birlikleri vardır. Bu bir liğe kayıdlı üyelerin sayısı 50,000 i geçer. Memleket içerisinde 8 0 0 şubesi vardır. Merkezin başında Madam Şelongovska adında, yüksek kültür sahibi, sayın bir bayan bulunur. Bu geniş kurum, kadın işçilerin de erkekler kadar ücret almalannı, sosyal sigor tadan istifade etmelerini, sindikalar vücude getirip kendi menfaatlerni koru mayı temin etmiştir. Polonya âyan meclisinde kadın üyeIer vardır. Bunlar orada. ifrata mâni olurlar. lsabetli bir kurum olan çocuk mahkemesinin hâkimi de kadmdır. On üçten, on yedi yaşına kadar olan suçlulan, ciddî ve sert bir ana şefkanle sorguya çeker. Novi Şviyat (Yenı dünya) denilen ana caddelerden birinde kâin olan bu mahkeme bir evin üçüncü katın dadır. Görseniz, bir mahkemeden zi yade bir terbiye kurumunun misafir salonuna benzer. Duvarda, ulusal kahramanlann resimleri asılıdır. Hâkimin önünde, yeşil çuha ile örtülü bir masa, bu masanın üzerinde bir haç vardır. Köşelerde, yemyeşil birer taflan sak sısı buranın mehabetini biraz tadil eder. Haklannda ceza hükmü verilen küçük suçlular. kabahatlerinin derece sine göre velilerine teslim, veya bir himaye kurumuna, ve yahud ki bir ıslahhaneye sevkedilir. Buralarda. çocuk. gardiyanlardan ziyade hekimlerin nezareti alunda bulundurulur. Zira, işlenep suçlann ekserisi kötü bir irsiyetin veya ruhî bir hastalığın lonucudur. Bu yolun yanm. Frannz, yatım Belçika topraklart Sağdaki otomobilin önünde durduğu bina bir Franttz Soldaki otcmobil de bir Belçika mâesacaesfmn önünde dahilindedir. timarhanendir. bekliyor. Trakyaya gelen göçmenler Edırne 19 ( A . A . ) Trakyaya goçmen akını yeniden başladı. Bu ayın başmdan bugüne kadar Bulgaristanın muhtelif yerlerinden Edirne yolile 965 goçmen gelmiştir. Gelenler polis iskân ıdaresi tarafından muamelesi bitinciye kadar Karaağaç konak evinde kalmakta ve buradan yol masraflan kendilerine aid olmak üzere Trakyanm i«kân mıntakalanna gönderilmektedir • ler. Aydında nakış kursunu bitirenler Aydm 19 ( A . A . ) Halkevi na kış kurslannı bitiren yüz bayanın dün smaçlan yapıldı. Bayanlar Halkevinde nakış işlerini gösterir güzel bir sergi açtılar. 'Jyi çalışan kurs öğretmenine Halkevi bir tuvalet takunı armağaa ettt. M. Laval Krakoviden aynldı Cracovie 19 ( A . A . ) Fransız Dış Bakanlığı genel sekreteri selâm dan aynlmıştır. Kendisini istasyonda Dış Bakanlığın genel sekreteri selâm' Iamışnr. Bir asker müfrezesi selâm durmuştur. Mareşal Petaın de bu akşam hare • ket edecekur.