17 Mayıs 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

17 Mayıs 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Mayıs 1<*35 Eski andaçlardatt Halid Ziya Uşaklıgil bir tarafa bırakmak ve «Servetifü • nun» zümresini teşkil eden anasırın birleşme noktasını münhasıran san'ati ve edebiyatı telâkki tarzında toplamak lâzımdır itikadındayım. Onlar herşeyden evvel lisanlannı öğrenmiş olmak fırsatını bulmuşlar ve bu lisanda vücude gelebilen asan edebiyeyi baştanbaşa tanımışlardı, derin bir san'at ihtiyacüe edebî tecelliyatm her safhasından tezevvuk esbabı araya araya geçip te bu seyra nın sonlarına gelince görmüşlerdi ki kendilerini tatmin edebilecek kâfi bir sermaye toplıyamamışlar. Şark muhtac olduklan edebiyatın mestî kâse sini onlara sunamamıştı, bunu garbde buldular. Ve bir kere de bulunca artın kana kana onu içmeğe koyulmuşlar ve adeta sarhoş olmuşlardı. Onlardan evvel de Türk edebiyatı garbe teveccüh istidadı göstermişti, fakat ne küçük bir sahada!.. Gean Gacques Rousseaudan beş on sahife, La Fontaineden birkaç efsane, Vol neyden mekteblere mahsus bir müntehabat mecmuasında tesadüf olun muş bir parça; mecmuu ona baliğ olmıyan fena tercümelerle facialar, hikâyeler, Ahmed Vefik Paşanın Mo liere tatbikleri bütün garbden edi • len istifazanın yekununu teşkil ediyordu, ve garb kütübhanelerinden fikir haznelerini doldurmağa vesile bulanlarsa bunu kendileri için saküyarak harice birşeyler sızdırmıyordu. Eskiler değil hatta, garble ülfetleri arttıkça, yeniler, Şinasi mektebinin üstadlan bile, onlan daha başka bir edebiyat ufkunun açümasına ihtiyac hissetmekten alıkoymuyordu. Onla rm bir hatime değil maziden istikbale götüren bir köprü olduğunda müttefik idiler; bu köprünün pek muh teşem, pek muazzam bir şehrah ol duğuna da imanlan vardı, bunun i çindir ki onu bina edenlere samimî bir hürmetleri vardı, ve büâtereddüd onlara üstad payesinde, hatta mür şid sıfatmda âıtiram gösterirken buna onlan yükseltmekten ziyade kendilerini kadirşinas evlâd kabilinden tebcile şayan gencler mesabesinde saydıracak birşey nazarile bakarlar dı. Fakat köprünün öte tarafında a çılacak yol hangi kollaruı eseri ola caktı? Bu kollann kendi kollan olacağına inandıklannı farzetmek onlara hiç malik olmadıklan fazla bir nefis itimadı atfetmek olur. O yol ne üç beş kijinm, ne üç beş neslin cehdi eseri olamazdı; uzun zamanlar geçmeliydi, birbirini koşarak takib eden nesiller hep oraya pazulannın genc kuvvetlerini getirmeliydi; bunu bilirlerdi. Hiç mağrur değildiler, ve kendi yapabileceklerile artık yapüacak işin bitmiş olacağını farzedecek kadar kısa görüşlü, dar düşünüşlü olmadılar. Köprüden sonra yolun sarahaten garbe doğru uzanmasına i man etmişlerdi, o kadar... O imanla yolun inşasına yanyabilecek taşları sırtlannm kuvveti nisbetinde getirip güzergâhı tersim etmeğe başladılar. Bunu yaparken ne yapacaklarmı da iyice söyüyemezlerdi, yapabildikleri ni de yaptıktan sonra büyük bir iş görmüş olduklarına inanmadılar. Kendilerinden sonra gelen ve daha gelecek olan nesillerin bu çöl orta sından geçecek meyva ağaçlarüe sayedar yolda o kadar uğraşacak işleri var ki... < İşte bunun içindir ki bir tesadüfle toplandıklan gibi gene tesadüfün sevkile emekliye emekliye yürüme ğe başladılar. O sırada kendilerine: «Bir hatti hareket tayin ediniz, yeni teşebbüsünüzün esas noktalannı göstererek yapmak istediklerinizi söyleyiniz...» deselerdi şaşıracaklardı. Hatta bu yeni toplanüda bir garb temayülünün tecelliyaü görüleceğine dair bir mukaddemeye bile lüzum görmedi, bunu aklından geçirmedi, aklm • dan geçseydi bile bu arzuya müsaade etmezdi; nasıl edebilirdi ki derhal ağzrnm içinde dönmeden evvel di lini kopanrlardı. Bu sabrlan yazarken düşünüyoram ve gülüyorum, o sırada Tevfik Fikret ve yeni refikleri meselâ bugünün genc nesilleri tarafından çıkanlan risalelerin ilk nüshalannda haber verdikleri niyetlerini, maksadlannı izah eder bir başlangıç makalesi yazmağa teşebbüs etselerdi, işte edebi yatı cedideyi doğmadan öldürmek için pek iyi bir çare bulmuş olurlar dı... CuznbtuiySf KENDİLtĞİNDEN BÎRLEŞME Başka san'at, flim ve fen, edebiyat zümreleri nasıl teşekkul eder, mü • essis aza arasında evvelden bir fikir ve meslek teatisi olur mu, ve bu iptidaî anlaşmadan sonra esasat ve nazariyatı tesbit edecek bir mukavele akdolunur mu, velhasıl bir cemiyeti hafiye gibi bir ittifakname imza edilerek aza merasimi mahsusa ile bir ahdüpeymân rabıtasile yekdiğerine bağlanır nu, bunu bilmiyorum, bildi ğim birşey varsa kendisine bir unvan bulmak zahmetini bile rakiblerine bırakan ve bu isme tesahub etmekte bir izzetinefis meselesi görmiyen e debiyatı cedide azası birbirile temas etmeden evvel birleşmiş oldular. Evvelce temas etselerdi de edebiyat âleminde yeni bir hareket ibdaına teşebbüs etselerdi belki birleşmiş ol mıyacaklardL Onlar hatta yeni bir yolun ilk hatvelerini atmak uzere seferber olduklarına bile vâkıf değil lerdL Sadece bir el: Çocuklar, siz yazı yazsanız a, işte size sahifelerini açan bir risale; diye Ahmed îhsanın haftahk musavver mecmuasım göstermişti. Bu el birinin üstadı, ikincisinin edebî te lekkiyatta bir rehberi, üçüncusünün ilk adımlarında bir hâmisi olmuştu; ve üçü tarafından da hürmetle öpülecek nezih ve mubarek bireldi. Der hal onun işaretine mutavaat ederek oraya gittiler. Zaten üçünun arasında ne şahsan, ne hılkan, ne de mevkian bir müşabehet te yoktu; biri İstanbuldan çıkmamış, Galatasarayın dört duvarı arasında müphem emeller besledik m ten sonra hayata çıkınca onu hayalinden o kadar uzak görmüştü ki Babıalide ciğerlerine muvafık bir hava bulamıyarak boğulacağuıa hükmet miş, bir maden kuyusunda müsem mim bir hava yutmuş gibi kendisini dışarıya atarak, biraz sersem, biraz şaşkın, bu memlekette nasıl yaşıya bileceğinde mütehayyir, sarfedilme ğe vesile bulunamıyan zengin kuv vetlerini hapsede ede dolaşıyordu; bütün rüyet afakı, mektebin hakikate varamıyacak emellerile memleketin her ümidi gırtlağından tutup sı kan idaresinin arasında bir karanlık koşeden ibaretti; onda parlak ne varsa, ruhunun içinde kaynıyan bir güneş galeyanile nasıl bir hayal tutu şuyorsa,"d müebbeden tazyik olun mağa, derinlere gömülmek lâzım gelen bir cesed gibi mezannın uzerine yığın yığın toprak atılmağa mahkum idi; kendisine böyle bir teklifte bu lunulunca onu bir müddet için avu nulacak bir eğlence kabilinden aldı. îkincisi hiç fütur ile kırılmış de ğildi. O herşeyden evvel bir fen adamıydı, bir üim salikiydi; bunun yanında, belki daha derinde onun san'ate, şüre, fikir ve hayale öyle bir ip tilâsı vardı ki mektebden, ve mem leket muhitinden çıkıp ta kendisini geniş bir sahada, ne cinsten olursa olsun bütün emellerine cevab veren ufuklarla muhat görünce tıb teşrih hanelerinden Montparnasse mahfil lerine, kimya tecrübegâhlarından e debiyat ve san'at cemiyetlerine koş muş, kolları kucak kucak görgü ser vetleri toplıyarak, ne topladıysa o nu yutarak, bu koşuşmalardan yor gun, fakat her yoruluştan fazla bir kuvvetle sıyrılarak, memlekete av det etmiştL Üçüncüsü nihayet bir taşra çocu ğuydu, garb âleminde ufak bir gezintiden ibaret kalan müşahede sermayesi onu doyurmaktan ziyade aç bırakmısü; ne görebildiyse, kitab sahife lerini çevirirken o kısa mesafenin arasmdan hayalinde görmüştu, ve bu gördüklerinin hiçbiri muayyen bir şekil almamış, sabit bir şe'niyet bulmamıştı; kendisinde bir kanatlanma kabiliyeti var zannında idi; belki bir kannca gibi, belki bir kelebek gibi, herahlde bir kartal değildi. Oradan oraya uçuşmağa çalışırken kendisine ilişilecek bir çatı kenan gösterilmiş ti, oraya ilişti, o kadar... Hatta bunlann arasında bir san'at karabeti bile yoktu, fakat buna mukabil san'atte zevk ittifakı vardı. Bu ittifak belki buluşmağa kâfidi, fakat onlan bağhyan ve birbirine sevdiren başka karabet noktalan vardı. Bun lar o kadar kolay telhis olunamaz. Memlekette esen zulüm rüzgârm • dan, idarenin her köşesine sokulan mesavi zehrinden, vatanm muhak • kak vukua gelecek tehlikelere mukavemetten âciz vaziyetinden, üzerine gittikçe daha siyah bulutlar yığılan istikbalinden mütevellid derun azabı denilse bu noktada yalnız onlar değil herkes müttefikti, hatta ahvalin bu revişinden istifade edenler bile birer birer ahnınca onlar da bu noktada ittifak ederlerdL Nitekim on sene sonra meşrutiyet ilân edilince yirmi dört saat zarfında bütün kalblerin bu noktada ittifakı görüldü, yalnız yirmi dört saat... Ne ise bu da bir ittifak ve ittihad saatidi. Bu mukarenet zeminini Hergün beş kelime karşıhğı Ikinci liste 1 Mamur = Bayındır a) Mamuriyet = Bayındırlık b) Nafıa îmar etmek = Bayındırmak Misaller: Ankara bayındır bir şehir olmuştur. Memleket bayındırlık yolunda dır. Bütün devlet yapı işleri Bayındırlık Bakanlığına bağlanmıştır. Biz yurdumuzu bayındırmaktan, geliştirmekten başka birşey dü şünmüyoruz. 2 tnkişaf etmek = Gelişmek Inkişaf ettirmek = Geliş tirmek Inkişaf = Gelişim, gelişme Misal: Türkiyenin ekonoraik gelişimi günden güne artıyor. 3 Milkî = Sivil 4 Askerî = Süel (Militaire) Not: tAsker* kelimesi j tSol » dat* anlamtna türkçedir. 5 Cemiyet, Şirket = Sosyete Misal: Türk cemiyeti = Türk sosyetesi Şeker şirketi = Şeker sosyetesi îçtimaî = Sosyal Not: 1 Türk kökünden gelen tcemiyet* şu anlamda kullanıla eaktır: Hilâliahmer cemiyeti = Kızılay cemiyeti, Dil cemiyeti, Gazeteciler cemiyeti. Not: 2 Gazetemize gönderüe • cek yazılarda bu kelimelerin o* manlıcalan kullanılmamasım rica ederiz. Q/g Gİe misinfz f Artist ve işçi O da binememiş! atbaada atçılık, binicilik bahisleri konuşuluyordu. Ressam arkadaşımız Ratib Tahir Burak son yıllarda bu spora merak sar dırmışbr. Metetmek gibi olmasm ama îngiliz kan güzel atlan vardır (daha doğrusu varmış, çünkü ben de riva yete dayanarak söylüyorum!) Guzi de san'atkâr çok tatlı konuşur ve belki ağzına baknnnak cazibesi çizgilerin den daha kudretlidir. Geçenlerde, diyordu üstad; Sipahi Ocağına gittim. Bay ... R o manyadan getirttiği halis kan bir în • giliz atı manej yerinde duruyor, herkesin gözünü, gönlünü çekiyordu. Fa kat haşan mı haşan, hann mı hann; yanına kimse sokulamıyor, kimse bi nemiyor, iki seyis guçhal zaptedebili yordu. Ocak erkânından Bay Ahf, Bay Tevfik Âli ve filân da orada idi. A ta binebilmek günün meselesi olmuş, en meşhur süvariler toplaşrp tecrübe ye girişmişlerdl Lâkin, ne gezer! U zak yerlerden daha tanınmif binicüer, jokeyler getirttiler. Olmadu Nihayet canım sıkıldı. Eee, dedim, bir ata binemediniz gitn', çekilin etraftan bakayım! Ata nasıl binilirmiş görün. Başımdan şapkamı attım, hayvamn başını güneşe doğru çevirdim. Dizginleri kısıp üzengiye basarak üzerine fırladım.., Tam bu esnada kapı açıldı, içeriye Bay Tevfik Ali girdi, Ratib sukunetle sözüne devam etu': V e ben de binemedim!» Mayıs ayının en canlı Sovyet Rus artistleri îstanbulda. Halk izim Belediye Beşiktaştaki Bar akın akın konserlere koşuyor... Ku * baros Hayreddin türbesinin etlaklan yüksek san'at heyecanlarma rafını açıp park yapacakmış! hasret çekenler, boğazlannda nehirler Havadisi okuyunca gülmemek elim • akıtan, kuşlar öttüren, rüzgârlan, fırbden gelmedL O Belediyemiz ki Taknalan ağızla hançere arasında, riiz « sim gibi tstanbulun en güzel meyda • gârlardan daha şiddetli, fırünalardan mnı bir Şikago mahallesine döndürmüş daha keskin bir ahenkle akıtan artisttür ve yeni eline geçen Surpagop melere hayran. zarlığı da ayni akibete namzeddir. Bir Sovyet konsoloshanesinde konser..* taraftan şchrin nefes alacağı yerler or tadan kaldmlırken, diğer taraftan da is Renk, renk, çeşid çeşid elbiseli kadınlar.. Smokinli, siyah ceketli erkekler... bmlâkler yapılıp yeni meydanlar açı Avize, billur, elektrik, ışık, ışıL.. Gözlıyort İşteki tezada saşmamak imkânı leri kamaşnracak kadar ışık... Gur sesyoL. Bir taraftan da Belediyemiz arli, Niyagara şelâlesi kadar gur sesli bir sa satıp edindiği parayı belki daha fazartist «Volga» yı söylüyor. Volga, lasile arsa alıp park yapmağa sarfesanki Urallan, Kafkaslan asarak îsdiyor. Hani Nasreddin Hocanın bir hikâyesi vardır. Hazret bir gün eve gel tanbulun içine akıyor. miş. Kadın: Hoca, demiş, demin sahadan iki okka bulgur aldnn, bulgur agır tart sm diye de herif görmeden gümüş bileziklerimi bulgur doldurulan kefeye attım. « Hoca gülümsemiş: Ben de demin pazarda yumurta alıyordum. Köylü sekizini beş akçeye verecekti, allem ettim, kallem ettim, kandınp beşini beş akçeye aldım. Al lah kerim kancığım; sen içeriden, ben dışandan şu evin ijlerini yoluna koya cağız vesselâm! •»• Yoluna giren işler Arkamda bir gazeted. Gazetednia yanında meşhur. ama çok meşhur bir profesör... Onun da yanmda mefhur bir romancı. Arkamdaki gazeteci kulağıma iğiliyor: Profesör soruyor, bu artist hangi fabrikadan çıkmış?.. Anlamadım. Yani bu artist te şimdi i§çi mi? Elbette. Neden? îşçi ücretle çahşan adam demektir. Profesöre benden selâm soyle, o da, Volga Volgayı söyliyen artirt gi« bi bir işçidir. Meşhur ama, çok meşhur profesör arüstin işçi olduğunu bilmiyormuf meğer... Salon lâkesi, kendini hizmet etn'ği an'stokrasiye menıub sayar, asa« ğıdaki salon hizmetçilerine tepeden ba» kar... Fakat hesab sonunda ikisi de uşaktırlar... Kendini işçi saymıyan profesörün vaziyeti de bu salon lâkesine benzer... Hatırlıyor mtuuniız T 1 Şekerkamışından ve pancar dan şeker yapmayı kimler düşfindü? 2 Japon adalannı zaptetmeği düşünen Türk hakanı kimdir? 3 Robenson romanını kim yazdı ve memleketinde nasıl bir ad aldı? 4 Atlas denizini ilk geçen vapunın adı? 5 Çinde her sene kaç ton maden kömürü çıkarüıyor? 6 Çiçeklerde koku nereden çıkar? 7 Dünyanın damı adını taşıyan memleket neresidir? (Cevablan yannki sayımızda) 1 Suçlulan tuz yememek ceza ana çarptıran memîeketler var mıdır? C Vaktile Felemenkte ve tsveçte bir kısnn suçlulara bu ceza veTilirdi."Bir' ay içinde tuz yemed\Kp • den dolayı ölen mahkumlar görül müştür, • • 2 Mikro6kopu ük bulmaya çah şan kimdir ve bu aleti mükemmelleştirmek serefi kimmdir? C tlk tecrübeleri Felemenkli Van Luvenhök yaptı, Îngiliz Lord Lister mükemmelleştirdi. 3 En uzun ömürlü hayvan? C Balinedir, tabiî olarak beş yuz yıl yaşar. 4 Çayın zaran var mıdır, varsa nedir ve nedendir? C Çayda tein ve tanen hamızı denilen maddeler vardır. Bunlar midedeki suyu kurutur, hazmı güçleştirir. 5 Otlan, agaclan, hayvanlan fennî surette ilk tasnif eden adam kimdir? C îsveçli Lmnedir. (17071778) 6 Sun'î gübre ile toprağı kuvvet lendirmeği ilk düşünen kimdir? C Alman kimyaası Libig, (1803 1873). 7 Meşhur Darwin flmî muvaffa kiyetlerini en çok neye borclu büirdi? C Biçimsiz olan burnuna. Çünkü amcası onun burnuna bakıp büyük bir adam olacağını söylemiş ve kendisini çahşmaya teşvik etmişti! •** Sergi dediğin! aman zaman ressamlanmız «ergi açarlar. Küşad resminde davetin azlığma, çpkluğuna göre r biraz kalabalık bulunur. Ondan sönra ekseriya salon bir çöl parçası gibi bomboştur. Hatta D grupunun ilk sergisi açıldığı vakit bir arkadaş muziblik yapmış, şöyle bir fıkra yazmı$b : Ressam Abidin Dıno ğle yeme • ği için dıaşn çıkacakmış, bir arkadaş gelsin de salonu emanet edeyim, diye bekliyormuş. Bizim muharrir: Korkma birader, demiş, bu tablolan sokakta bulan olsa korkup geri geürir. Kimin gelip resim afinnasm dan endişe ediyomın? Bu kadan mübalâğah tabiî. Ama sergilerimizin fakir veya sonük olduğu da muhakkak.. Sebebleri kuvvetli olabilir, o da başka mesele.. Bugünlerde Pariste ressamlann sergisi açıldı. Salonlarda ne kadar tablo var, biliyor musunuz? Tam 5,000. Bir Fransız, sergiye girerkeıı ka nsma lân'fe yapryor: îçeride 5,000 tablo var. Hepsini görmek ister ve her birine 8 dakika ayınrsan, ben gideyim, ay sonunda almağa gelirim! însanın ihn'yarsız: Böyle olur sergi dedigin, diye cegi geliyor. Bu misalden alacagımız ibret te şu: Demek kultürü ve san'ati zengin memleketlerde san'aü yapmak şöyle dursun tam manasile görüp anlamak bile başlıbaşma bir meseleymiş! Burdurun dilekleri Umumî Ekonomi kongresinden neler isteniyor? Burdur (Hususî) Burdur Ekonomi Odası, Umumî Ekonomi kon gresinc tüccardan Ali Oğuzu seçmiş, ;u dileklerin öne sürülmesini düşün müştür: 1 Burdur gcrçckten bir afyon mınt&kasıdır. Temiz ve çok morfinli afyon yetişürir. Onun için ekimi mü said yerler aynlarak köylülere daha katıksız ve konaksız afyon yetiştiril > mesinin ziraat daireleri tarafından murakabe ethrilmesi ve köylü satarken çok zoriuk çektiği için kolaylıkla sa hlabilmesinin temini. 2 Burdur mcbzul gülyağı dir. Daha fennî çin Ispartadaki de bir gülyağı ması. yıllardanberi nefis ve yeüştiren bir çevre bir şekilde istihsali igibi memlekeümizde fabrikasımn yapüni SABİHA ZEKERtYYA Dış Bakanımız Viyanada Viyana 16 ( A A ) Türkiye ' Dışan îşleri Bakanı Bay Tevfik R ü > tü Aras, otomobille Budapesteden buraya gelmiştir. Birkaç gün özel ma • hiyette olmak üzere burada kalacakür. , . Edirnede at yanşlan Edıme 16 (A.A.) Yann Kırklarelinde bütün Trakyaya şamil olmak üzere büyük at yanşlan yapılacakbr. Bu yanşlar General îsmet înönün himayesi altında yapılmakta ve her sene ilk ve sonbaharda tckrarlanmaktadır. Barbarosun türbesi açılıyor Beşiktaşjta meşhur Barbaros tür besi etrafmın düzeltilmesi ve burada tarihi olmıyan mezarlarmı kaldulması için verikn mühlet bitmiştir. Bu mezarlann aileleri taranndan kaldınlmasma başlanacaktır. Aileleri alâka göstermezse Belediye mezarlan bozup kaldıracaktrr. Mezarlardan sonra buradaki sa laş dükkânlara snra gelecekn'r. Salaş diikkânlar da kalkmca burası güzel bir park halini alacakbr. Belediye Bah çeler Müdürlüğü şimdiden icab eden terubleh almışur. Haziran bütçesi gelir gelmez işe başhyacakür. Barbaros Türk denizcilik tarihinir en ileri gelen kahramanlanndan olduğundan Belediye parkı bu büyük adamm tarihî krymetine göre yapacakbr. 3 Kentimiz bol miktarda çi mentoya yanyacak dağlarla çevrilidir. Onümüzdeki sene trenin yurda ulaş ması, Gö'ller mıntakasının tam ortasına düşen çevremizi büsbütün cenub vi lâyetlerinin ortasma düşürmektedir. Bu itibarla tetkik edilerek memleke timizde bir çimcnto fabrikasuun yapılması. 4 Çevremizin ürünlcri arasında gelirli olanlardan bir tanesi de ana sondur. Mahrec ve müşteri buiunamadığından son yıllar ekim çok zayifla mışnr. Inhisarlar fabrikalannm da Burdur çevresinden anason alması. 5 Burdurda 4000 den fazla dokuma el tezgâhı vardır. Btınlar Avrupa dokumalan değerinde oimakla bcraber silindir ve bir boya evi bu lunmayışı Avrupa dokumalan par laklığmı verememektedir. Bu itibarla bir silindir re bir boya evi tesisi. 6 Vilâyetimiz bububat mın takalarındaadu. Bir köy olan Ba lâdize yapılması düş^inülen ikinci s>nıf bir silonun Burdurda yapbnlması. Hükumetimiz 2 0 0 bin liraya bedeli keşfi olan bu silonun Balâdizde yapılmıyarak Burdurda yapılması i cab ettiğini telgrafla müjdelemiştir. Tutün ekimi Tütün înhisar îdarednde toplaaan malumata göre; bu sene tütün mah sulü geçen seoekinden fazla olacak br. Havalann iyi gitmesi yüzünden Ege, Karadeniz ve Marmara nunta kalannda yeniden birçok yeriere tü tün ekilmiştir. înhisar îdaresi bu seneki tütün mahsulüoün geçea seneden daha fazla olacağını gözönünde rutarak Bakanlığa baş vurmuşhır. Bakanlıkta toplanan bir heyet çiftçiyi koruyacak bazı ted birleri karar altma almış ve bu ka rarlar toplu bfr rapor halinde înhi sarlar VekâJetine veTflmiçtir. Evvelki sene Ankarada toplanan tutün kongresinde tütün ekiminm tahdid edilmesi karar] aştmlmışa. înhisar Vekâleti bu karar üzerine tütün ziraaüni tahdid etmek için bir kanun Iâyihası hazulamı; ve Meclise vermiştir. Lâyiha bu sene Medisten çıka cak ve onümüzdeki seneden sonrau. tütün kanununun kabul ettiği yerlerde ekilecektir, Türldye Ingîltere Bulgar serdümen Ticaret muahedesi hnza Vapurla döviz fcaçınrken yakalandı lanmak üzere,.. Türk îngiliz ticaret muahedesi konuşmalan bitmek üzeredir. Şimdi ye kadar birçok noktalar üzerinde her iki tarafı memnun edecek surette iti lâf hasıl olmuş, konuşulacak yalnız bir, iki ufak mesele kalmıştır. Bunlann da ayni müsaid surette halledilerek, muahedenin ay sonundan evvel imzalanması muhakkak addedilmektedir. İngiliz elçisi Sir Persy Lorren müzakereleri idare eden elçilik ticaret ataşesi miralay Vudsa iltihak etmek üzere Ankaraya gitmişür. Dün limanımızda roühim bir döviz kaçakçıhğl olmuştur. Bulgar bandıralı Burgaz vapuru dün akşam limanımızdan Varnaya hareket edeceği sırada bu vapurun serdümenlerlnden Bulgar tebeasm dan Yani oğlu İstevyan şüphe uze rine gümrük muhafaza memurlan tarafından yakalannuştır. Bulgar denizcisinin üzeri aranınca 20,000 leva, beheri 1015 lira kıyme tinde 120 Bulgar tahvilâtı, 500 liralık Filistin parası ve bir hayli drahmi ve Rus parası bulunmuş ve bunlan memleketimizden kaçırmakta olduğu an laşılmıştır. Bunun üzerine Yani tstevyanm i • fadesi al^arak tevkif edihniş ve ih tısas mahkemesine verilmiştir. Beyazıd kütübhanesi Şehrimiz Maarif Müdürlüğü Be yazıd kütübhanesinin daha ziyade işe yanyacak bir şekle sokulmasına ka rar vermiştir. Kütübhanenin yanmda ki medrese kitab deposu haline geti rilecek ve kitablar burada numara altında muntazam bir fihrist ile birleş/ tirilecektir. Kütübhanenin bulunduğu yerde geniş bir okuma salonu olacakur. Işe başlanmıştır. On beş yirmi güne kadar modern bir kütübhane ola • rak meydana çıkacakur. ı Vapurlarda ucuz halk biletleri Denizyollan işletmesile Vapurcu luk şirketi devamlı seyahatlere mah sus ucuz halk biletleri çıkarmışlardı. Bu yolda tatbikata geçüeli iki hafta olduğu halde bu sistem rağbet bulmamıştur. Alâkadarlar. devamlı deniz tari felerinm, Devlet Demiryollanmn ter rib etu'ği ucuz seferler gibi alâka uyandıracağını umuyoriar. HALİD ZİYA UŞAKLIGİL îspanya ile ticaret mukavelesi Ankara 15 Türkiye îspanya ticaret anlaşması devam ediyor. Îspanya yumurtalanmızm girmesine razı olmuştur. îngilizlerle yapılmakta olan rica rct anlaşması müzakereleri henuz bir neticeye varmamışnr. Bulgarlarla bir iki güne kadar müzakerelere başlanacaknr. Arabistan Veliahü memle ketimize gelecek Ciddeden verilen bir habere göre Suudî Arabistan Veliahdi Emir Suud yakında Avrupaya bir seyahate çıkacaktır. Emir Suudun bu scyahati e» nasmda Türkiyeye gelmesi de muh tcmcldir Afman limanlanndaki Japon donanması Berlin 16 ( A A ) Almanya limanlannda bulunan Japon donan masının yüksek zabitleri Alraan do « nanmasj eski Başkumandanı Amiral Behnke ile Hitler gencliği kurum * lannı gezmişlerdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: