>17Mayi8İ 35 3 Nelere sinirlenirsiniz? Dünya pamuk piyasası Aktrıs Halide «Bedianın bu dokunuyor» diyor genc Tarihten yapraklar Amerikada fiatler mütemadiyen artıyor Eğer yeni mahsul de fazla olursa, Dünya pamuk piyasası sağlamlı ğını geçen hafta da muhafaza etmıştir. Bir ay evvel Nevyork borsasın da 11 çent olan Midligk cinsi 12 çenti bulmuştur. Birleşik Amerika Hükumetlerinden ahnan haberlere güre Cumhurreisi Ruzvelt pamuğun ve pamuk endüstrisinin vaziyetini tetkik e*mek için bir heyet teşkil etmiştir. Bu heyetin ne düşündüğü henüz anlaşılamamıştır. Herne de olsa Birle şik Amerika Hükumetlerinde pamuk endüstrisi çok buhran içindedir. Bir taraftan hükumetin müstahsillere ödünç para vermesi neticesi olarak pamuk fiati çok yükselmiş, diğer taraftan pamuklu mamulât üzerine ağır vergiler konmuş bulunması vaziyeti çok müşkülleştirmiştir. Yeni mahsul için alınan habcrler müsaiddir. Her tarafta nafi yağmurlar yağmi}tır. Fakat mahsulün idra kine daha vakit olduğu için tabiatin ne getireceği şimdiden tamamile kestirilemez. İlerideki fiatler meselesı ne gelince bunda da eğer Birleşik Amerika Hükumeti şimdiki tuttuğu yoldan ayrılmazsa fiatlerin daha ztyade yükselmesi tehlikesi vardır. Dünya endüstrisinin her ay bir milyon balya Amerika pamuğuna ihtı yacı vardır. Bugün ise serbest piyasada ancak iki milyon balya pamuk bulunuyor. Külliyetli miktar hüku • metin elinde bulunmaktadır. Hüku met elindeki pamuğu piyasaya çı karmadığı gibi veni mahsulün yetişmesine de daha beş ay vardır. Işte bu sebeblerle fiatin yükseleceği beklen yaşta ana rolü oynaması sinirime Ali Paşanın konağında acıklı bir komedi Osmanlılar devrinin TanzimaHan evvelki yıllannda kibar zümrenin eğlencesi pek mahdud ve bilhassa gizli idi. Spor nevinden olan at oyunlan bir tarafa bırakılırsa bütün zenginler, «aray ve devlet adamlan harem zevkile vakit geçirirlerdi. Günahlarm *es ve koku vermemesine son derece dikkat edildiği için kafes ardında olup biten işlerin çoğu gizli kalırdu Tanzimattan sonra kibar eğlencelerde bir çeşid lâübalilik yüz gösterdı. Vezirler artık rakılannı selâmlıkta içi yorlardı, sazlanm konu komşuya dinletiyorlardı, »evgilerini ve sevgilileriai herkese tanıhyorlardı. Bununla bera ber o devirde de poker yoktu, briç yokru, bakara ve lâskine yoktu. Gene da • ma ve tatranç oynarlardı. Saz ve işret meclislerine ise pek fazla ehemraiyet verirlerdi. Tanzimat devrinin zevk ehli olmakta da birincilik kazanan en şöhretli siması Sadrazam Âli paşadır. Bu adam yazın yalısmda, kışın konağında eşsiz denilecek meclisler kurardı. A y par çası sanılan ve sayılan sakiler bu meclislerde neşe dağınrdı. Devrin en kıymetli saz üstadlan bu medislerin bül bülü olurdu. Şair en güzel şiirlerini orada söylerlerdi. Istanbulun en zeki adaralan gene bu meclislerde nükte alış verişi yaparlardı. Ali paşa, cö'merd ve civanmerd bir adamdı. Gönül yapmaktan bir han ve apartıman yapmif gibi zevk aludı. Onun hemen her gece kurageldiği bu medislerin birinde göstermiş olduğu engin el açıkhğı, bugün de sık sık anılan cömertlik örneklerindendir. Bir gece o, devrin kendine uygun ulularile kadeh tokuşturup neşeler mübadele ederken yalının dışından yamk ve pek yanık bir ses duyuldu. Meçhu! bir ağız, gecenin gÖğsünü yara yara şu sözleri haykınyordu: Leylâmn saadet hanesin; Sinesin çâk et/Ieyip o^sterdi dil tnronesin.' Biraz çakır keyif olan Âli pa$a, hem sese, hem söze bayıldu bir ülıazada birkaç* uşak koşturdu, «okakta billur nağmeler dolaşbran adamı buldurdu, meclise getirtti. Bu, keçckülâhlı, beli kemerli, eli teberli bir dcrvişti. Ali Daşa, kendi elile dervise üç beş kadeh çarab sunduktan sonra ayni beyti on defa, yirmi defa ırlattı ve sonra arkadaşlanna döndü: Efendilerim, dedi, bu dervişj buraya Tann gönderdi. Kendisini memnun etmek gerek. Ben üç yüz altın veriyorum. Siz de gönlünüzden kopanı lutfedip verin. Yarun saat önce şefkatli bir eşikten bir dilim ekmek görünmesini bekliyerek hançeresini yırta yırta dola;an der vişin oradan bin altınlık bir hazine yüklenip çıktığını söylemek, devrin eğlenceleri hakkında bir fikir edinilmesine yetişir sanınz. îşte bu Âli Paşanın konağma bir cuma günü, işten çıkanlmif bir memur gelir. Acıklı bir arzuhal sunar. Adam cağızın kılığı bozuk, yüzü soluk olduğu için Âli Paşa acır, odanın bir kö şesinde bulunan büyük çini hokka ile kalemi getirmesini söyler ve adamın getirerek elinde tuttuğu hokkaya kalemi batınp arzuhale bir buyrultu çiziktirmeğe başlar: «Arzuhal sahibi merhamete Iâyıktır, mağdur olduğu zahirdir. İlk açılacak münasip bir hizmcte tayin edilmesi tensip olunmuştur. Nezaretine!» Memur efendi, SadrSzamm neler yazdığmı okumak hırsile gözünü kâğıda diktiği için elindeki hokkanm iğildiğini ve mürekkebin şıpır fipır döküldüğünü göremez. Fakat faciayı nsı halının daha fazla için ihtar eder: Hokkayı lutfen doğru tutun, belki üstünüz kirlenir. Âli Paşa göriir ve pek sevdiği kanarya sakirlenmemesi Mucibince Dahiliye Sordular Mecnuna hayatımda yemekten kıl cıkma«ma, Memur namzedi yeleğine sofra bejnî takmîş süriir, Sadrazam, efendi dur, diye bağırır. vatmanın tramvayın önünde durdurmaLâkin iş işten geçer masma pek kızarım!» Bayan Halideye kendisini Cumhu riyetteki anket için ziyaret ettiğimi söyleyince: Aman Suadcığım, diyor. Ben seni çok severim amma gazeteciük me rakınla karsıma çıkınca ödüm kopuyor, ben sana ne cevab vereyim. Gülüyor. biraz düşünüyor ve sonra içini çekerek: Havdi sor bakalım, diyor. Seni cevabsız döndürmek istemem. Tesekkür ederim, diyorum. O halde söyle bana hususî hayatında en fazla sinirlendiğin şey nedir? Hususî hayatımda en çok sinirlendiğim şey yediğim yemekten kıl çıkmasıdır. Çıkuğını kendim görmesem bile benimle ayni sofrada yemek yiyenler tabağımdan kıl çıku derlerse, ve yahud muzibliğlerinden tabaktan bir kıl alır gibi yaparlarsa, kendim görmüş gibi olur ve günlerce yemekten kesili rim. Bunun için yemeği ya kendim piçiririm, yahud da kız kardeşim pişirir.. Turneye filân gittiğim zaman bilir ya!!.. Lokantalan pis görürsem günlerce soğuk yemek yerim, peynir ekmek... Bir de yatacağım yere çok titizim. Pis bir yastıkta yatmağa mecbur olursam müthiş sinirlenirim. Eğer yüzümü koyacak temiz bir yer bulamazsam sa baha kadar bir kanapede orururum. Bunun için de her yerde bir küçük yastığım vardır, onu taşırım. Söylcdim ya başka şeyc sinirlenmem. Fakat bir yatacağım yere, bir de yemeğe çok titizim. Daha ne soracaktın şekerim?. Ya umumî hayatta neye sinirlenirsin? Umumî hayatta en iîmrîme tfo kunatı şey tramvaylarda vatmanın yanında durduğum zaman mütemadi yen biletçinin beni rahatsız etmesi. Meselâ işten çıkmışız, yorgun, argın rramvaya binmişiz, içerisi hıncahmç dolu, ancak vatmanın yanmda ayakta dura cak yer var... Oraya sığınmışız... Bir de bakarsınız vatman gelir de bayan burada duramazsınız, içeri giriniz der, sesinizi çıkarmaz, ve aldırif etmez, yerinizde durursunuz. Bu defa vatman döner «bayan içeriye giriniz, burada bayanlar duramaz». tçinizden: Allah, Allah dersiniz. Bu da nesi, harem, selâmlık Türkiyeden kalkalı yıllar oldu. Bu usul yalnız Tramvay Şirketinde mi baki kalmış?.» Bir aldınf etmez, iki aldırış etmezsiniz. Fakat hani iskele lerde bir şeylerin üstüne küskü vurur lar, adam da öyle dan, dan, dan vurur, beyninize «içeriye giriniz» diye. Nihayet geçenlerde bir gün sabnm tükendi: «Kuzum ben neden tramvayın önünde duramazmışım, bunu bana anlaür mısmız» diye sordum. N e cevab al sam beğenirsiniz: «Kadınlar dışanda durduklan zaman kaza olunca çok korkuyorlar» demesin mi adam bana.. Allah... Alllah kadın her yerde er kekle bir, gazetede, sahnede, banka da, dairede beraber, saylav da oluyor da, tramvayın önünde duramıyor... Olur şey mi bu... Tramvay kazası olursa erkek korkmuyor da ben neye kor kuyorum. Ben erkeklerden daha ce sur bir kadınım, hayatımda şimdiye kadar bir şeyden korkmadım. Tram vaym önünde durdugum zaman olacak kazadan korkar mıyım hiç?.. Bir şey daha sinirime dokunuyor... O da beni tanıyan bazı ihtiyar bayanlann to kakta kollanmı «ıkıştırmalan. Bir de tramvayda bilet almak için ağzimı açsam Habibe Mollanın, Pişmiş Teyz»nin sesini tanıyıveriyorlar: «Ayol se nin neren Pişmiş Teyze vah vah bu ismi de nereden buldun ayol, daha pek gençmişsin diyorlar.» V e tatlı, ediyor: Geçen gün gene tramvayda beni tanıdılar, vay Habibe Molla diye alkışladılar. Yüzümden daha fazgüzel, hoşa gider bir şey amma hu »usî hayatımda bir tramvay bileti alır la sesimi insanlar tanıyor. Sevilmek ken bile Habible Molla olarak tanılıp hatta alkışlanmak sinirime dokunu yor. r neşeli ifadesile devam Dünya hâdiselerinde en ziyade ne3 e sinirlenirsin? Daha içten RÜİüyor. Bu defa: Bunu anlıyamadım, şekerim, diyor. Bu da^ne demek?. Ben dünya hâdiselerile alâkadar değilim ki. Siya tetle hiç meşgul olmam. Yalnız vatanımı, ve milletimi çok severim. Fazla milliyetperverim. Memlekethnden dı şanda yaşıyamam. Mısırda bir ay kaldım. Dönüşte tzmirde taşlan öptüm. Memleketi felâkete, harbe sürükliye > cek şeyler olursa o zaman sinirlenirim, yoksa dedim ya, siyasiyat filân, Öyle dünya hâdiseleri beni meşgul etmez. d.r? Mesleğinde sinirine dokunan ne • Afyon ihracatımızl Yunan tütünleri Ankarada esaslı tetkikler yapdıyor Gelen malumata göre Uyuşturucu Maddeler lnhisan Umum müdürü Ali Sami Ankaradaki temaslarına daha bir miiddet devam edecektir. Gelen ha • berlerden Ankarada bizim için çok mühim bir ihrac maddesi olan ve ti carct müvazenemizde mühim bir yeri olan afyonlanmızın ihracı mevzuu üzerinde mühim kararlar aiınmaktadır. Memleketimiz, arsı ulusal uyuşturucu maddeler anlaşmasına. imza koymuş memleketlerden olmakla beraber af yonlarunızm meşru bir şekilde saüşı ayni ehemmiyeti kaybetmiş dcğildir. Çünkü Türk müstahsili dünyanın en yüksek kaliteli afyonlannı yetiştirmekte devam etmektedir. Ankarada; Avrupada arsı ulusal afyon fabrikaları kartelinin bizden afyon almamakta ısrar etmekte olması ve şarkta afyon satışımız için yeni yapı lacak tcşkilât meselesinin de mevzuu bahsolduğu anlaşılmaktadır. Bilmu kabele kartelin uyuşturucu maddelere mütcallik mamulâtının memleketimize sokulmaması ihtimali de öne sürül mektedir. Tanzimat deviinin zevk ehli Sadtrazant Âli Paşa Herifceğiz yaptı| işin farkında olun ca şaşınr, cebinden mendilini çıka rarak halıyı temizloneğe girişir. Âli Paşa: «Efendi, bırak. Zahmet etme» dedikçe o, mendili bal^a sürter, lekelerin çıkmadığını göriinte de terler ve bu sefer mendilini yüzüne geçirir, berbat bir çehre ala Âli Paşa uşak çtğınp yan baygınlaşan memuru dışan çıkarttıktan sonra içine yeni baştan biracıma gelir, onun yemeğe alıkonulmasıpnrini verir, biraz sonra da sofraya otıfulur. Birçok Nazırlar, vezirler, şu vebu yemekte hazjr. Yüzü, gözü yıkanıp temizlenmiş olan memur efendi de bil köşede yer alıp süklüm püklüm oturtyor. Bir kısım adamlar.peçeteyi yeleklerine sokarlar, yapnğ| işten pek fazla utanmış ve ömründe görmediği mü • kellef bir sofra başıda büsbütün sıkılmış olan memur eferçli de öyle yap mak ister ve yapar. Fakat şaşkmlıkla peçeteyi bir tarafa dişürür, sofra bezinin ucunu yeleğine tokuşturur. Ali Paşa yemek sınsmda en çok onunla meşgul olur, hifebmı giderme ğe çalışır ve bir aralık bfrada bulunan Dahiliye Nazınna dön«: Paşa hazretleri, fcr, bu bey ile hukukumuz eskidir. Keldisini demin den tanıyamamışom. Buyakışıksız hatamı himmetinizle tamir <tmek isterim. Kendisbi yarın mutlaka bir ise koymanızı dilerim. • Memur efendi, bu büyül iltifat Gzerine «tesekkür ederim» feryadile yerinden fırlayıp âlicenap Sadrazam etcklemek ister. Fakat iskemleden kalkmasile beraber sofradaki tabaklar, çatallar, bardaklar, sürahiler harekete ge çer. Sadrâzam, bağınr: Efendi, duı, kımıldama! Şu, bu yalvaur: Beyefendi, oturunuz. Sofra gidiyor. \ Lâkin o bir kereikalkmış ve Sadrâzam başta olmak feere bütün orada bulunanlann üstünü Yaşını suya ve yağa bulaştırmış bulunır. M. İURHAN TAN Satışlar hararetli bir surette devam ediyor Nisan ayı zarfında Kavala ve Selânikte işlenmiş tütün üzerinde çok elverişli fiatlerle hararetli tütün satı$lan olmuştur. Nisandanberi satı • lan tütünlerin bir milyon kiloyu geç> tiği, bu ay içinde de bu miktarın daha çok artacağı muhakkak gorülmektedir. Tütün ticaretinin pek revaclı bu lunmadığı bu aylarda şimali Yuna nistanda bu kadar fazla alıcıların bılunmaaı Yunanistanla Almanya ara sındaki ticaret islerinin tanzıminden ileri geldiği anlaşılmaktadır. Fele menk ve daha lair fabrikalar da tütün almışlarsa da en çok iş yapan Almanyamn büyük tütün fabrikaları grupu Recmtsma Cornmerical ol muştur. Satılan tütünlerin en çoğu 1933 senesi mahsulüdür. Fiatleri de tüccarları memnun edecek bir derecededir. Yunanistan ile Çekoslovakya ara sında yapılan bir uzlaşma neticesinde Çekoslovakya inhisarı 1935 sene si içinde Yunanistandan mühim miktarda tütün alacağından bu sene Yunanistanın tütün ticaretinin tüccarı memnun edecek bir halde bulunacağı tahmin edilmektedir. Dedim. Ah... Bunu ne sen sor, ne de ben soyliyeyim, dedi. Çok pek çok... Maamafih birazından bahsedeyim. Ben mesleğimde çok titizim. Esasen bu mesleği sinirlerimle alınm. Yani ölüm derecesinde hasta olsam vazifemi terkedemem. Çalışanı ve çalı§mağı seve rim. Sinirim budur.. Başka, dedim..r Başka bir de ayıp değil ya, Bedianın daha bu yaşta ana rolü oyna ması sinirime dokunuyor.. Evet bizde bir kanaat var, otuz yaşını geçen ka dın artist genç kız rolü oyntyamaz mış... Neden?... Bedia ile Feriha, Münire ile Cahide sahnede bir ana bir kıza benzemiyorlar. Dışanda belki onlar daha gencdirler. Fakat sahnede kim ana, kim kız ben farkedemiyorum. Münire de Bedia da henüz sahne için çok genc, çok güzel ve kadın olarak ta çok beğenüen artistlerdir değil mi?.. Sonra ne san'atkârdırlar Allah için... Bence onlara ana olacak daha yaşlı artistler bulmalı ve onlar genc kız rolünde sahneye çıkmalldırlar. Fiziyonomisi güzel olan kadın ne kadar yaşlı olsa sahnede bunu gös termez.. Nerede kaldı Bedia gibi, Münire gibi genç kadınlar... Sesil Sorel midir nedir o kadın altmış beş yaşında revü oynuyor, komedi muzikal oynu yor... Bediaya itiraz olsun diye şiş manladı diyorlar... Buraya Madam Kiveli diye bir artist geldi. Maşallah içinden iki Bedia bir de Münire çı kardı. Sonra da hayatta birçok B e • dia ve Münirelerin anası olacak yaş ta bir kadmdı. Bücürü oynuyordu. On dört yaşında kız rolünde idi. T a bil mem nerelcrin tapesine çıkıp oturu yordu. îyi san'atkâr olduğu için hiç te göze çirkin gelmiyordu. Vallahi bilmem ama bana Bedia ile Münire herkesten iyi geliyor. Eskiden onlar (İkinci gece) diye birşey oynarlardı. M e selâ şimdi öyle bir oyun göremiyo rum. Neleri vardı onlann?. Halk onlan beğenmiyor mıydı? Hazun her zaman taklidli rollere çıkıyor. Arada bir de makyajlı genc rolünde çıküğı zaman halk onu beğenmiyor mu?. Vasfi bir piyeste softa, bir piyeste jön promiye oluyor. Gene alkışlanıyor, gene alkışlanıyor... İngiliz işçî partisi yenî bir program hszırladı îngiliz işçi partisi gelecek meb'u san intihabatında takib edceği siyaseti tesbit ederek programmı iki risale ile neşretmiştir. Bu programın başlıca esasları şunlardır: Endüstrücülere uıun müddetli ödünç para verilmesini temin ve harice verijecek ödünç paralan murakabe e decek mahallî milli meclisler tesisi. Ingiltere Bankası umum müdiri nin hükumet tarafından tayini ve bankanm Meb'usan meclisine karşı mes'ul bir nazırın murakabesine tâbi olması ve bu mes'ul nazırın diğer bütün bankaları da murakabe etmek salâhiyetini haiz bulunması. Sahibleri tazmin edilmek suretile hükumetin kasaba ve kırlarda kıs men veya tamamen emlftk sahibi olabilmesine salâhiyet verecek bir kanunun neşnliilmesi. Ziraî mahsul satışmın inkişafile 7iral kooperatiflerin murakabesi, de miryollar idaresini ele alacak millt bir nakliyat meclisi tesisi, havagazi v e elektrik gibi kömürle yapılan endüstrinin millileştirilmesi vakti gelmiş olduğundan bunların umumunun millileştirilmesi. Bunlardan başka amele de dahil olarak teşkil edilecek bir heyetin bütün maden ocaklarinın idaresini ele alması ve bu suretle millileştirilecek hususî işlerin sahiblerine tazminat verilmesi. Amele partisinin paraların sabit leştirilmesi ve gümrük rüsumunun azaltılması için tedbirler alacağı programda zikredilmektedjr. İsviçre bankasının iskonto fiatleri îsviçre Millî Bankası bu ayın 3 ündenberi iskonto fiatini % 2 den 7c 2 Vz a faizi de % 2 Vı tan 3 % a çıkarmış bulunuyor. İskonto fiati 1931 senesi 22 kânunusanisindenberi % 2 olduğu halde bunun birdenbire artırılması serbest piyasada faizin yükselmiş olmasından ileri geldiği zannediliyorsa da mesele bundan i baret olmayıp îsviçre parasmın va ziyeti gibi daha ciddî sebeblere müsteniddir. Fransız ekonomi matbuatı Îsviçre Bankasında mevduatları bulunan gerek yabancıların, gerek yerlilerin büyük miktarlarda paralanm çekerek harice, bilhassa Parise naklettiklerini ve sermayenin bu akmı dolayısile Îsviçre parasmın bir tazyik altında kaldığını yazıyorlar. Milli Banka da İskonto fiatlerini yükselterek banka mevduatmı mu hafaza ve artırmak suretile sermayenin dışarı çıkmasının önünü almağa ve parasmı tutmağa uğraşmaktadır. Tersanenin ıslahı Avrupadan Hr mütehassıs getiıiliyor Ekonomi Bakanlığma bağh havuz •e tersanelerin ıslahı için lâkadar makamlarca hazırlanan proji Ankaraya gönderilmiştir. Tersane ve havuzlannizm Avrupad\ ıslahı tersane ifine bu seneden itibaren biflanacak • br. İlk i; olarak kurma işinde tanınmış man| müte hassıslardan biri getirtilerek dsniz fabrika ve havuzlan tetkik ettiruecck ve bu zata esaslı bir inşaat plânı yeob • nlacakbr. Bundan sonra bu p&nm tatbikab için Avrupadan gene müe hassıs mühendisler tetirilecektir. Yeni yapunlacak gemilerin evsaını tesbit etmek üzere Avrupaya gitmişolan DenizyoUan Müdürü Sadetin tersanemizin ıslahı içinde ihasasındm istifade edilecek olan böyle arsıulusJ şöhreti haiz bir mütehassu tedariki il« d« meşgul olacakto. .T Mısırın borcları Kahireden alınan haberlere göre Kralın bir emirnamesile Mısınn haricî borçlanna karşı müteahhid bu lunduğu altm kaydi lâğvedilmiştir. Mısır hükumetinin borçlularile u yuşmadan bSyle bir karar vermesi haricden aldığı ödünç paralann fa izlerinin tediyesinde alacaklılarla bir uzlaşma elde edilemediğinden ileri geldiği anlaşılmaktadır. Mısır istik razlarınm en çoğu altm üzerine ya pılmış olduğu için faizlerini de altm olarak vermek mecburiyetinde idi. Hükumet faizleri altın olarak ver mek istememekle beraber bu hususta bir uzlaşmıya yanaşmak istediğıni de hissettirmektedir. Başlıca Fran sızları alâkadar eden bu faiz mese lesinde yakında bir uzlaşma yapılıp yapüamıyacağı henüz belli değildır. Mısır hükumetinin dahil için altın kayidlerine riayet ettiği halde harice karşı böyl* bir karar alması mali mehafilde biraz garib görülmektedir. Avusturyaya buğday sattık Türkofisin yaptığı teşebbüsler üzerine Ziraat Bankasının elindeki buğ daylardan Avusturyaya 50,000 kilo luk büyük bir parti satılmıştır. Bu satı« Avusturyaya iyi bir fiatle yapıl mıstır. Türkofu buğdaylanmızın sabşı ıçra yeni bazı mahrecler de bulmuştur. Buralarla da anlaşıldığı takdirde mühim miktarda buğday flıracab yapılacaiür. Bir an susuyor ve sonra: Bu şey, diyor, benim isinirime dokunuyor ama kendim mevzuubahs değilim. Ben on sekiz yaşımdanberi çaçaron kocakan rolü oynarım. Bu jannnı benimsemişimdir ve severim. Bunun haricinde de iftiharla söyliyebilirim ki Her hangi bir kadın için çok genç sahnede açık kadın rolünü en iyi ya ve bir artist için henüz pek çok genç j pan san'atkâr benim. Bunun için ben yaşta bulunan tatlı artist gene tevazu genc rollere de çıkanm. Tuvaletler de gösteriyor: giyerim ve bu tarafımı da sahnede tat O kadar da genç değilim ya... O min ederim. Fakat daha on sekiz ya şında kız oynıyabilecek yaştaki Bedia yundan çıkmı; olduğum zaman, yüzün ile Münirenin ana rollerinc çıkmala tuvaleti bozulmazdan boya ile filân nna feoa oluyorum. her halde beni daha genç görüyorlar, diyor. SUAD DERVİŞ