rumhuriyct •= 11 Mayıs 1935= Kiiçiik Hikâye îçimizin içi = s s ^ ^ = s = ^ = Suad Dervİ? Senih.. Allo.. N e oldun, birdenbire sesin kayboldu? MÜŞAHEDELER Tıbbî ve Sıhhî Eserler sergisinde gördüklerim Fakültenin neşriyatı min On ayda verilmiyen bir istimlâk bedeli Beyazıdda Eminbey mahallesinde Pehlivan sokağında 25 numa ralı evde oturan mütekaid zabitandan Raif imzasile şu mektubu al • dık: « Eskişehirde bulunan sekiz bin lira kıymetindeki evimin bahçe sinden on bir ay evvel, haberim olmadan 120 metroluk bir arazi alınarak silo dairesine şimendifer hattı döşenmiştir. Bu hat bugün işlemektedir. Bahçemden alınan toprağın bedeli hakkında Maliye komisyonu tarafından kıymet ko nulmuş ve bu kıymet Maliye Ve kâletince de tasdik edilerek mua mele tamamlanmıştır. Fakat bu güne kadar bu parayı alamadım. Eskişehir mahkemesine müracaat ettim, tebligat yapıldı. Fakat bu gün yarm emir gelecek diye dört aydır mahkemeyi durdurduk. Birçok defalar Haydarpaşa istimlâk memuruna, yollar müfettişi Mu ammer ve başmüfettiş AbduUaha gittim, bir netice çfemadı. Halbu ki 1607 numaralı kanuna göre cişgal olunan arazinin bir ay zarfında bedeli verilir» diye kat'î sarahat vardır. Bu sarahate rağmen bana verilecek 720 lira onr bir aydır sürüklenip gidiyor. Bu hususta alâ kadar makamın nazarı dikkatini celbetmenizi rica ederim.» I Venizelosun Yaptıklar Yazan: Sabık inteOicens Servis Şefi Sir Bazil Tomson 41 îngiliz sefiri Sir Francis Elliot, Venizelosun cazibesine kendini mubaîeğalı surette kapürmıştı! Hidra kruvazörü, Pire limanında nhhma bağh yabyordu Bir tarafmda Bruix isimli Fransız kruvazörü, öteki tarafında da Fransız sefareti maiyebne memur Resolu yab vardı. Mürettebab, hepsi mücerreb kral taraftan 2 5 0 zabit ve neferdi. Mesele, kruvazörü, 10 firari ile ele geçirmekte idi. Geceyansından sonra işe girişilmesi kararlaşb. Resolu yabnm bir işareti üzerine iki romorkör kruvazöre yaklaşb. Saat 2,30 da bunlar, suikasdcileri kruvazöre çıkardılar. Nöbetçi asker, gelenlerin Yunan deniz zabitleri olduklannı görünce ses çıkarmadı. Güver tede ele geçirilen silâhlann hepsi de • nize abldıktan sonra, asilerden bir grup, aşağıya kamaralara inerek ge minin birinci zabitini (üçüncü kapta nını) ve diğer zabitleri derakab ka rava çıkmıya davet etti. Efrad ve küçük zabitan gemide kaldüar. Yanında müsellâh iki nefer olduğu halde, Kakulidis, efradın yatbklan mangalara girdi ve bağırdı: Herkes kalksın. Hazır ol! Efrad uyku sersemi brandalann dan fırladılar ve hazır ol vaziyeb al • dılar. Kakulidis devam etti: Ihtilâl namına, şanlı Amiralimiz Konduryotis namına, Hidrayı zapte divoruz. Yakında onu zafere ulaşb racağız. Kostantinin bayrağı albnda hizmet etmek istiyenler gemiyi terke debilirler. Biz, hükümdanmız tara fından millî namusumuza yapılan iğrenc tecavüzü temizlemeğe azmehniş vatanperverlerden başka kimseyi istcmivoruz. Bu sözlere rağmen mürettebahn hepsi gemiyi terkettıler ve saat 6 da, romorkörler içinde yalnız on suikasdci bulunan kruvazörü, çekip Fransız A miral gemisi Provence (Provans) drednotunun bordasma bağladılar. Bu işte alçaklığın daniskasmı yaomak şerefi Kakulidisin imzasile Krala şu mektubu gönderen Rokföye nasib olmujtur: JX. ^~.^^ A . , ^ . Yuntmldar Kralt haşmetlâ tkinci Kosianline Hidra kruüazörü denize çtkmajfa hazırdtr ve Bulgarlara teslim olmak üzere emirlcrirdzi beklıyor. Kakalidis. Fransız Amirali Darb'ge de Fournet, bu geminin nasıl isyan ettiğini yazarkcn habrabnda söyle diyor: «lüraf etmek lâzımdtr ki gizli h • tihbarat teşkilâtımızm şefi, Fransamn yüzünü k'zartacak bir hile yaflhğtm soyliyerek öüünüyor. Eçer resmî tahkikat yapdıp ta bu işin hakikati mey dana çıkanlsaydt Fransa bunu tam • mamak ve inkâr etmek mecburiyeün • de kabrdt.» da azim bir nüfuz ve tesire sahib bulunuyordu. Venizelosun vatanperver • liğine ve şahsî menfaatler ve düşün • celer takib ebnediğine kanidi ve far kmda olmaksızın onun partisini tutu yordu. Sefir, Giridli devlet adamınm cazibesine kendini mübalâğah surette kapbrmış olup onun meziyetlerini de izam ediyordu. Kimse inkâr edemez ki Venizelos, dikkate değer bir ikna kudrebne ma lik bir adamdır. Giridlinin îngiliz elçisile olan münasebetlerini bir boğa yılanı ile onun cazibesine kapılıp kalmış bir tavşanın vaziyetlerine benzet mek yanlış olmaz. Çok afif ve müstakim bir a * dam olduğu nice tecrübelerle sabit olan îngiliz sefirinin Venizelosun bazı ef'al ve harekâbna aldın; ebnemiş olmaması hayret edilecek birşeydir. Eğer bunlan îngiliz tebaasmdan biri irtikâb etmiş olsaydı, hiç şüphesiz, ilkönce Sir Francis Elliot tarafından tel'in edilirdi. Venizelosun sadakat • ten ihanete geçişi, şüphesiz, ağır ve tedricî oldu; fakat daha başlanzıcda, Venizelos Kral veya hanedan aley hinde öyle telmihlerde bulunmuştu ki bunlar, meslekten ve an'anevî diplo mat olan îngiliz sefirinin hoşuna git memek lâzım gelirdi. Sir Elliot, Fransizlann «fena zevk cinayete sürükler» sözünü habrhyabilirdi. Halbuki îngiliz sefiri, Krala ve onun askeri mütehassıslanna karşı ortaya ablan ve çok geçmeden îngiltere ve Fransada tezahüre başlıyan şüphe ve suizanlan do ğuran yalancı şehadetlerin tesiri al • bnda kaldı. Bunun böyle olması, en ziyade, îngiliz sefirile Venizelos arasındaki çok sıkı bağlardan ileri gel miştir. Sonunda, ikisi de bu sıkı mü nasebetlere kurban gittiler. Eğer îngiliz sefiri, Venizelosa lcarşı daima gösterdiği faal muhabbeti Gunaris kabinesine karşı da göster * seydi şarktaki askerî meseleyi haüe muvaffak olurdu. Muahharen vuku ttulan falâkatten, falısî oauKabl>etle * rinin mâni olduğu nisbette, îngiliz se* firi de mes'ul ve takbihe lâyıkhr. Sir Elliotun bu meselenin siyasî değil; fakat tamamile askerî olduğunu bir türlü kavrayamadiRi muhakkakbr. ( M u harririn burada kapah bir şekilde bahsettiği, Yunanistanın Anadolu hezi metidir. Cumhuriyet) 1914 te en iyi niyetler takib etmiş olmasına rağmen Yunanistanı cehenneme götüren yolun kaldmmlannı döşeven Sir Francis Elliottur. 1915 te, Yunanistanda bir hububat ve petrol kontrolu tesis etmişta'. Bu sayede, Yunanistan üzerin* de hayli müessir bir tazyik yapacak' vasıtalar ele geçirmiş oluyordu. Fakat bu kudret ve kuvvetini açığa vurma dan kullandı. Meslektaşlarile müna • sebetlerinde nazik ve ağırbaşh idi. Bu meziyetleri, süfera içtimalannda kendisine hâkim bir nüfuz temin ediyor du. Dedikodulara inanmak lâzrnı gelirse Atinaya bir Fransız Amiralinin kumandası albnda bir îtilâf donan • ması gelmesi, onun hoşuna gitmenrntL Temin edildiğine göre, îngiliz sefiri, o zaman, kendisinin bir ecnebi Amirali tarafından yedeğe alınıp sürüklenmesine müsaade edemiyece^ini söylemiş îlim, fen, feyiz, nur, terbiye, seci ye, ulusal duygu, ulvî ülkü, insaniyet, Buradaynn şefkat, sıhhat ve hakikî medeniyet odinliyo cağı olan Tıb Fakültesinin eserleri önüne geldiğim zaman hürmet ve tazimle başımı iğdim. Mekteblilik zamanmda geçirdiğim birçok acıkh, buhranh, zahmetli günlerimi derhal unutarak mes'udiyet ve memnuniyet duygularile yüreğim çarpmağa başladı. •*• Kıymetli kitabları birer birer gözden geçirdim. Allahın rahmetine ve cennetinp kavuşan bazı büyük hoca . larımın kitablarını görünce, Saray burnundaki Tıbbiye mektebinin kas ı vetli dersanelerinde, ve münevver hi ' tabet kürsüsünde heybet ve azamet, kudret ve liyakatle, ciddiyet ve mesne manevî destek oîmuşlar ve bühin Duyuyorum canım! lek aşkile ders takrir eden yüksek tahsil arkadaşlan gibi daima beraSer Büyük bir demet çiçek isterim.. muallımlerım ve sınıf arkadaşlarım bulunduklan zaman neşelenmişler ve birer birer hatıramda sınema şeridi Kocaman... H a dur... Bak ne diyegibi geçid resmi yaptılar. çocuklanmı$lardı. cektim. Bu ak«am yemeğe bize gele îşte o büyuk üstadlarm eserleri ö*** eeksin deği! mi?.. nünde bir kere daha saygı ile iğili Bilmem. Hayat bu değil mi?... Senih, yorum. ' Bu da nesi?.. Nen var senin kuDerhal itiraf etmeliyim ki, istibdad topluluktan ve cemiyetten bahse zamanında muallimlerimizin bazılan zum?.. Bu araırzda son gecem b«nim.. denler ne kadar gülünc diye düşünü kitab yazmamıştır. Ekser hocalarımı yor. tnsanlığı birbirlerine hiç kaynıya Bana ne?.. zın yazdıkları notları zaptede, ede emıyan cüz'ü ferdler temsil eder. On N e dedin?.. Anlamadım?.. limiz kırılırcasına yorulurdu. lan toplu bir halde gördüğümüzü zan Gelmeğe gayret ederim dedim.. Fakat not halinde topladığımız def nederiz. Halbuki etimizin kızıllığım terler, bizce birer şaheser kitabdılar! Yok muhakkak geleceksin. Muallimlerimizin, ve idarenin taz ve iğrencliğini örten derimiz öyle bir Dur şimdi.. Benimle konuşuyor* yiki ve disiplini sayesinde not def zırhtır kL Ondan içeri benliğimizden lar. Kapa telefonu, ben sonra açanra.. terlerimiz bize birer hidayet rehberi başka hiçbir hüviyet giremez ve benli Peki... Allaha ısmarladık. Amve tababet projektörü oluyordu. Kü ğimiz bu deriden kale içerisinde mahtübhanemi süslüyen o not defterle n a bana telefon et muhakkak. rimi hâlâ saklıyorum, canım gibi sepus kalır. Her ferd bir âlemdir, her Şefika telefonu kaparken: Nesi j viyorum. Îşte tahsilimize temel olan ferdin kendine mahsus bir talihi var var, diye düşünüyor. Soğuk musibet!.. not defterlerimizle bazı üstadlanmı dır. Her ferdin kendine mahsus bir zın bastırdıkları kitablar ve kıymetli Bu son gecemiz ayol... Bu akşam mafiziyolojisi, her ferdin kendine mahsus takrirler tıb talebesinin irfan mem şukalannı terketse de bana gelse... bir hayab, uzunluğu. kısalığı, saadetbaı, ve ilim hazinesi idi. Bunca senelik arkadaşlık ve dostluk; leri ve bahtiyarlıklan hep, hep şahsî Fransızca, ingilizce, almanca bilen aman erkek değil mi?.. Erkekler dostarkadaşlarımiz, avni zarranda ecnebi olan bir hayab vardır.. Topluluk ne luktan anlamaz vesselâm.. demek?. En yakm iki dost bile bütün bir kitablardan da okuyarak bilgilerıni artırırlardı, *** hayat içerisinde bir birlik temsil ede *** mcz'erken topluluğun manası ne olu Senih telefonu kapıyor. Odada kimîstibdad devrinin son senelerinde yor?.. se yok... Onunla konuşan hiçbir kimüstadlanmızın bir kısmı daha kitab •*• bastırmağa başlamışlardı. »e... O demin Şefıkaya yalan söyledi. Meşrutiyet devrinde teşekkül eden Telefonu kapamak ve biraz kendini Evet Şefika gidiyor. Kendi hayabn Tıb Fakültesinin hemen her müder toplamak istiyor. risi, her muallimi güzel eserler neşri» dan siliniyor. Şimdi ttalyada bulunan Şefikanın bu kadar neşeli bir sesle ne çalışıyorlardı. İşte Tıb Fakültesi bir diplomabn kansı oluyor... Onun kütübhanesi külliyatı ismi altında yann gideceğini haber verişi onu tahyanına gidecek... intişar eden çok kıymetli kitablar minin fevkinde heyecanlandırdı. gözlerime irfan nuru saçıyorlar. V e Senih adeta burnunun direği sızYüzü şimdi sapsan ve parmaklarile Tetkik ettım: Bu eserlerin bir kıs raasayı dövüyor. lıyarak ve gözlerinin pınarlan yanarak mı eski harflerle basılmıştır. Fakat Evet bu kadar fütursuz, bu kadar Türk inkılâbının en yüksek eseri olan bu şeye üzülüyor. yeni harflerle tabedılmiş guzide re • gamsız ve bu kadar bahtiyar bir sesle Onu artık bir daha göremiyecek, yasimlerle, vecizelerle süslenmış neka«gidiyorum» deyişi ne kadar çirkin dezı masasının başından; yorgun kalkbdar çok ve güzel kitablar var. ğil mi?.. Kadınlar dostluktan ne an • ğı günler, onun evine, onun meclisine Dikkatle baktım: Eski zamana aid larlar ki.. Bir sevgilinin yanma giderken eserler pek az! Meşrutiyet ve hele koşamıyacak, onunla beraber saatlerce bir kenarda bırakılan bir arkadaşm kaCumhuriyet devrinde çıkanlarsa o oturarak şunu, bunu çekiştirip müşterek nisbette fazla... dın için lâfı mı olur?.. dostlanndan ve ayn düşmanlanndan Peki amma onun Şefikaya evleniÖyle anlıyorum ki; isimleri tıb ta rihine altın kalemle yazılmağa lâyık yor diye böyle danlmağa hiç te hakkı hmcını alamıyacak... Onun yanında büyük hocalarımızın şakirdleri olan yok ya!.. gunun yorgunluklannı unutup ilk gencarkadaşlarımız, eski müderrislerinden Elbette evlenecek ve hayahnı yalik hüviyetini ve tasasızlığmı bulamıyadaha ziyade eser neşretmişlerdir. pacak. O bunun için sinirlenmiyor. hatta bu izdivacın olması için adeta e çalışb... Edibi beğeniyor... Onu iyi ve namuslu bir çocuk buluyor... Yalnız şimdi telefonda onun bir te«r«âr sözü ilâve etmeden «gidiyo rum» diye müjdeleyişi Senihin isabını bozuyor... Şefika onun en iyi arkadaşıdır, en iyi dostu.. Üniversitenin ilk senesinde ba§lıyan ve bugüne kadar samimî, açık ve temiz bir dostluktan başka bir şey olmıyan iki erkek veya kadın arasında, elabilecek kadar kuvvetü ve düz bir dostlukla ona bağlıdır. Beraber ayni sıralarda, ayni kitablara bakarak, beraber ayni düşünceler, ayni kaygular, ayni üzüntülerle geçmiş tahsil senelerinde onlar bir genc kız ve bir genc erkek değil, iki kar deş gibi bir şeydiler. Zevkleri birdi. Nükteleri birdi. Onlan ler birdi. Bu arkadaşlık Üniversiteye münhanr kalmamışa. Tahsillerini bitirdikten sonra da gene ayni bağldıkla arkadas kalmışlardı. Şefika ona ufak tefek kalb raeyillerini anlatırdı. Buna mukabil Senihin kazanovamsi aşk maceralannt büyük kahkahalar atarak dinlerdL Senih ona hayata atılirken duydugu ilk kerkulan çaltşmak mücadelesiB>B Ük acılannı. ilk «ukut hayallerini $efik« da öyl«.. Birbiıieridüşündüren, onlan güldüren ve onlan ağlatan şey Gazi Antebde bir sıhhat yurdu, doğumevi Cazi Anteb «Hususî» Bu • rada bes senedenberi çahsan bir doğumevi vardır. Burası, hususî bir müessese. olmakla beraber memleketin ve hatta civar vilâ • yetlerin bütün fakir kadınları burada meccanen tedavi edilir. Doğumevi, sehrin en iyi bir ye • rindedir. Asrî ve fennî techizatı vardır. Gönderdiğim resim do ğumevini göstermektedir. Lâpsekide yol faaliyeti Lâpkesi «Hususî» Kasabanın geçen sene yapılan elektrik tenviratı esaratı fenniye daire sinde görülmediği cihetle tesi • satın yenilenmesine baslanmıy olduğu gibi motör ve dinamolar da ihtiyaca kâfi görülmediğin • den yeniden daha kuvvetlileri siparis verilmiştir. Bir aya ka • dar kasaba tenvir edilmis ola caktır. Diğer taraftan spnelerdenberi kazanın iktisadiyatı üzerine pek fena bir iz bırakan yolsuzluk bu seneki Vilâyet Encümeni meclisinin bu yolda ayırdığı 40 bin lira ile bu isede nihayet ehemmi yet verildiği kanaatini vermiş tir. Bu sene ilk defa Lâpsekiyi vilâyete bağlıyan ve senelerdenberi yaoılmasına imkân bulunamıyan Lâpseki Çanakkale şosesinin tesviyei tvrabiyesine bas Ianmış oluyor. H^Hc bunu görmekle duyduğu sevince son yoktur. Ba sene havalarm uygun git mesinden her türlü ekinlerin neşviineması normalin üstünde • dir. Meyva ve ekim verimi de geçen senelerde göriUmedik bir derecede tahmin edilmektedir. lannı işitiyorum. Gerek bunlan, ge rek tıbbi könferanslan Üniversitenin tahsisatile bastırmak, ucuzca sattır mak ve iki sene sonra, açılacak tıbbî ve sıhhî sergide bütün neşriyatı toplu olarak teşhir etmek elzemdir fikrindeyim. Çünkü Üniversitemizin neşriyatını, tıbbî konferanslarını dört gözle bek liyen güzel yurdumuzun doktorlan ve sıhhatini düşünen pek çok halkı mız var. Dr. HAFIZ CEMAL Atinadaki îngiliz sefiri 1916 birincileyinden ikinciteşrin JÖnuna kadar. Yunanistanda mevcud üç diplomasi kontrolundan doğan kanşıklığı anlatmak için, devletlerin Atinadaki sefir leri hakkında birkaç kelime söylemek gerekb'r. Sefirler heyetinin en eskisi, îngiliz orta elçisi sir Francis Elliottur. On beş seneden fazla zamandanberi A tinada bulunduğu icin memleketi ga yet iyi tanıvor ve bütün Yunanistan Herkesin bir içtihadı var ya! Benim de içtihadım şudur: sesle söylüyor. Eğer her talebe hüsnü ahlâkça, i limce, fence, millî duyguca, sağlamlıkça, birlik olmaca ve servetçe ho Meğer farkma varmadan ne kadar casını geçerse o milletin maarifi yükseliyor, ulus terakki edıyor. Ak da bu küçük dostuna merbutmuş Sesi halde tedenni başbyor. Bu kaide nih!. Onun hayatmda aldığı büyük yeaile için de variddir. ri hayretle görüyor!... Şimdıki profesör ve doçentlerimiz en eski hocalarımıza nisbeten daha Evet Şefika giderse ne kadar yalnız çok, daha şümullü ve daha mütehas ve ne kadar kimsesiz kalacağuu dehşet sısane eserler verdiler ve veriyorlar. îşte bu kitabların çokluğuna ve içinde görüyor. gencler için yapılan bu irfan hazineNazmi?.. O da iyi bir dost değil milerine ve her ailenin çocuklannı hüdir?.. Fakat bütün düşünceleri kendi j kumet ve millete fayda verecek, ve düşüncelerine tamamile zıd olan Naz parlak istikbale mazhar olabilecek bir tarzda yetiştirmeğe çalıştıklarmı minin, Şefikanın hayabnda bırakacağı gördükçe ilmen ve irfanen yukseli yoruz! boşluğu dolduracağını zannetmek çok * » saçma... Eser sahiblerini candan, gönülden Ya Müzeyyen?.. tebrik ve takdir lâzım. Fakat bazı merhum hocalarımızm, ve hâlâ ya (Sona yann) şayan ve Fakülteye uzun seneler güzide hizmetler yapan bir takım mü Bursa Halkevinin köylerde derrislerin, kitabları da sergiye konyaphğı tetkikat muş olaydı, daha ziyade hakşinashk ve takdirkârhk yapılmış ola^ktı zanBursa. (Hususî) Halkevimizin nederim!? köycülük şubesi ova köylerinden son I Tababetin muhtelif şubelerine aid ra dağ köylerinin ikbsadî vaziyetlerile 1 olmak üzere 35 kitab masalan süslü alâkadar olmıya başlamışbr. Umumi J yor. Tıb Fakültesi mecmuası her bi ı rinde pek kıym«tli makaleler, tet yetle odunculuk ve kömürcülükle geJ jliklerle 14 tane intişar etmiş. çinen bu köylülerin, maden kömüü ta*** ammüm ettikçe aç kalaca^lanru düşü • Türk inkılâbının en mühim ve mütekamil safhasını teşkil edecek olan nen köycülük komitesi buna karşı şimÜniversitemizde bazı büyük profe diden kenJilerine tedbirler aldırmaya sörlerimizin kendi keselerinden para çalışmaktadır. sarfederek meslek ve hizmet askile Meselâ: Köylüye kiraz, kestane, ce kitablar tabettirdıklerıni anlıyorum. Tıb Tarihî Enstitüsünün bir takım viz ve dut ağacı dikmelerini tavsiye eserler neşrettiğini, ve Avrupalı proederek, bundan sonra dağ köylülerini fesörlerın, yerli doçentlerimizin ter kozacılığa, kirazcılığa ve üzüm yetışcüme, iktibas, tetkik ve tetebbü üe notlar, kitablar hazırlamakta olduk tinnege teyvik eylemektedir. O bunu telefonda şcn, sakrak bir cak... Gidiyor Şefika... Gidiyor... ••* imi?. (Arhatn var) Bursada Hıdırellez çok eğlenceli geçti Barsada Hıdırellez Burada ilkbahar gunü kırlara giden bir aile grupa irili uf aklı her çeşit nakil vasıtalanndan şehirde ilâç için bir tane bulmak kabil değildL Yalnız, Çekirge Bursa ser visini yapan otobüs şirkebnin arabalan faaliyette idi. Kırlara gidenler sabahtan akşama kadar yemyeşil tarlalar, gelincikli ça yırlar üstünde, ve dere kenarlannda eğlendiler, yediler içtiler. Akşama doğru Bursaya dönenlerin kalabalığı yollan bir insan ve vesaiti nakliye nehrine döndürmüjtü. Bursa (Hususî muhabirimizden) ve yaz Hıdirellezle birlikte kendini tamamen gösterdi. Hidirellez günü havanın biraz serin ol masma rağmen Buna halkı hemen kâmilen mesirelere ve kırlara dağılmışb. Uzaklara gidenler daha geceden ve sabah karanlığmda Bursadan aynlmışlardı. Şehir, bomboş denecek kadar ten ha kalmışb. At, araba, bisiklet, motosiklet, otomobil, etobüs, kapbkaçb gibi