•11 Mayul Q S5 Cumhuriyet Hava hücumlarına karsı müdafaa •^^^^~ ' •• LJ . • • • ^ ^ ^ ^ ' • • • M J • ~~ •" Kurultay 4 Fırka bcdosundaırka balosu şehrin seçilmiş si malannı toplamıştı. Genc çehresinin üzerinde gümüşi bir kostümlü balo prokesi gibi duran be yaz saçlarile Belediye Reis muvani Hâmid, gecenin muhakkak en sempab'k şahsiyeti idi. İlimlerinin yüksek'iğine aksi bir nazire yapar gibi görünen kısa boylarile birbirile yarış eden profesör Fahreddin Kerim ve General Tevfik Sağlam; bu eğlence salonuna bir ruhî teşrih konferansının ciddî havasmı veriyorlardı. Hatta bir aralık Abidin Daverle Şükrii Esmer ve Refik Ahmedi muhteşem fraklannın habrlı kann tedevvürleri ile bir arada sıralanmış görünce Stresa konferansm dayız filân sandım da nevrim döndü. Yüzü dansettiği bayanm çok san'at kârane boyanmış yüzünden daha özenilmişe benzeyen Bay Izzet Melih hislerimin bu şaşkınhğııu derhal kendine getirdi 1 Dans etmekten ziyade dans edenleri ve manzarayı seyretmekten hoşlanan arkadaşımı habrladım ve ayni şeyi o akşam ben de tecrübe ettim. Meğer hakikaten zevkli birşeymiş bu... Malzeme itibarile Alman ordusu kadar mücehhez olan büfe çeşme başına dönmüş.. Işte Şehir meclisinin sevimli simalanndan Feridun Manyasi ile bizim foto Nam'k on sekizinci viskilerini içiyorlar... tşte Amiral Daver uzun boylu bir bayanla, yedinci dansının son figürlerini bitirmek üzere; ve Eminönü iskelesi kadar kalabalık olan küçük salonda damını gayrikabili iç tinab bir çarpışmadan korumak için bir muhrib süvarisi kadar dikkatli... Işte mini mini bir sporcunun omzu üzerinden dünya güzeli Kerimanın tutulmuş gün gibi donuk şaşaah silüeti görüyor. Dünya Kadın Birliğinin yerinde olsaydım, kadın asker olur mu olmaz mı diye ağız eskiteceğime Belçika jürisine altm madalya verirdim. Keriman Halisi dünya güzeli seçmek suretile kadın hakkını en yerinde te zahürile tanımış ve takdir etmiş olan bu heyet; böyle bir karşılığa nekadar liyakat kazanmışb!. Neyse geçelim.. Ben bunlan düşünürken kıymetli profesör Fahreddin Kerimle karşıiaş mıştım. Sessiz bir odaya çekilip birer kolruğa çöktük ve «tçki Düşmanlan cemiyeti» reisile viskinin faziletinden görüşülmez ya; sütten, yoğurttan, üzümün salkım halinde yutulduğu takdirde! vereceği şifadan konuştuk. Saat ikiye geliyordu. Sana şimdi yapılacak yeşâne elzem şeyden bahsedeyim mi, dedL Aklıma şeytanlar üşüsmüştü, acaba profesör bana büfeye doğru refakat mi edecek, yoksa karsımızda melul melul dans eden kavalyesiz bayanîan oyuna kaldırmağı mı teklif edecek? Biraz da heyecanla: Buyurun, dedim. Evlerimize gidip rahat rahat yatalım. uyuyalım!.. v Ânlaşamamazlığın en büyük sebebi ahlâkların uyuşamaması değil midir? lkincî vak'a: Ben oluz yaşında bir gencim. Tüc carun. Kazancım yerindedir. Arkadaşım y'ırmi beş yaşmdadtr, güzeldir. Kendisini seüiyorum. Ben fevkalâde neş'eli, eğlenceye düşkiin bir adamım. Genc kadınlara karşı biraz müllefilim. Fakai bu ieklifsizliğimde hiç fena bir niyeüm yoklur. Arkadaşım fevkalâde ciddî, ağır ba}hdır. Evden dışan çıkmak istemez. Bütiin eğlencesi evile uğra}maktır. Benim dışarda yalnız gezmeme, eğlenmeme mâni olmak is tiyor. Ben gayet cömert bir adamım, o, tamahkârdır. Aileme yardım elme mi bile istemiyor. Ahlâklarvmzdaki bu zıddiyet, anlafmamıza mâni oluyor. Bunun aramızda daha vahim geçim sizliklere sebeb olmasma mâni olmak için ne yapalım? Ahmed Kadri dm ne yapar? İlk zamanlarda koca tınm uzaklaşmasına mâni olmağa ça » lışır. Buna muvaffak olamayınca o da eğlencesini dışarda aramağa başlar. Çiftler başlannı evden dışan çıkarbnca, yavaş yavaş onlan birbirlerine bağlıyan ipler birer birer kopar. Anlaşamamazlığı bu dereceye ge tirmemek için iki tarafın müşterek fedakârlıklar yapması lâzımdır. Ahmed Kadri ailesinin davasma gelince benim yapacağım tavsiye şudur: Erkek kansma dışarda başka ka » dınlarla mesgul olduğu şüphesini vermemelidir. Şüphe, verem mikrobu gibidir. Birinci devre tehlikesizdir. Fakat ikinci devrede basil dö kohlar kadı • nın kalbile beraber sinirlerini de çü • rütür. Üçüncü devrede ölüm muhak kaktır. Kadınm ciddî erkeğin neş'eli olması bir geçimsizlik sebebi değildir. Bilâkis ikisi biribirini tamamlar. Kadının tamahkârhğı, erkeğin parasını dışar da eğlencesine sarfettiği şüphesinden gelir, bu hususta kadına itimad tel kin etmek lâzımdır. Kadınm kocasma fazla şüphe gos » termesi de doğru değildir. Ancak hakikî vak'alar karsısmda müdafaaya geçmek, bunu da ikaz şeklinde yapmak doğrudur. Kadınm erkeği eğlencelerinde yalnız bırakması yanhştır. Madem ki erkek kadınm da işb'rakini istiyor. kadmm içkiden nefret etmesi, onu yalnız bırakması için bir sebeb değildir. Arada anlaşılamıyacak bir sebeb yoktur. Ik tarafın müşterek fedakâr lıklarile, bu sızıltılann önüne geçmek mümkündür. Aile geçimsizliklennizi, müşkülleri < • nizi ve derdlerinizi bize yazmtz. Bu »ülunlarda size yol göttermeğe, yar • dım etmeğe çaltşacağtz. •• • Bu hafta Pariste tecrübeler yapılacak ' Paris (Hususî) Mayısm on dörlüncü günü, Pariste, tayyare hücu muna karşı müdafaa tecrübeleri yaptlacaktır. Bu tecrübeler daha ziyade teknik mahiyette olacak ve tertibabn ne şekilde işlediğini anlamak maksadile yapılacaktır. Halkın bu tecrübelere iştiraki pek cüz'î olacakbr. llkönce, Parisin muhtelif yerlerine konulmuş olan düdükler tecrübe edi lecekbr. Sabahın saat onunda düdük üç defa çalacak. Düdüğün çalması 45 saniye sürecek, 15 saniye fasıla ile tekrar ötecektir. Bu tecrübe iki defa tekrar edilecektir. Halkın bu düdük seslerile hiçbir alâkası yoktur, çünkü maksad, düdüğün işitilip işiblmediğini ve ne dereceye kadar işitildiğini tesbit etmektir. Bundan sonra, 6 ncı belediye dairesinde hastabakıcı kadınlann, seyyar hastane arabalannm. sediyelerin ve maskecilerin iştirakile bir sıhhî imdad tecrübesi yapılacaktır. Parisin, çok seçme efrattan müte şekkîl yangın imdad heyetlerinin demükemmel neticeler vereceği muhak • kak olmakla beraber, bu hususta da bir tecrübe yapılacakbr. Müdafaa teşkilâb, her itfaiye karakolunda, üç kişilik mütehassıs kollar bulundurmak tadır. Bunlar, vak'a mahalline, gerek itfaiye otomobili ile, gerek el konu • Iâcak otomobillerle hemen gibneğe hazır bir vaziyettedirler. Sah günü, tecrübelerin çok süratle yapılması icab etmektedir. Çünkü saat 10.45 te tecrübelerin bittiği işareti verilecektir. Bu işaret gene düdüklerle verilecek ve düdükler 5 saniye fasıla ile 10 saniye ötecektir. Halk için olan tecrübeler, sah günü gecesi saat 1,15 te yapılacakbr. Bu saatte gene düdükler ötecek, bütün sol sahilde ve Bolonya ormanı dahil olduğu halde 16 ncı belediye dairesinde tekmil ışıklar söndürülecektir. Otomobiller duracak, yol kenarlanna dizilecek ve bunlar da bütün işıklarım söndüreceklerdir. Bu tecrübe 30 dakika sürecektir. Bu suretle düdüklerin gece tesiri anlaşılacak ve bu esnada şehrin üstünde uçacak olan tayyareler, icab eden fennî neticeleri alabileceklerdir. Tecrübenin saat birde yapılması, o saatte birçok ışıklann zaten sönmüş bulunacağı için daha ziyade muvaffakiyet temini düşüncesiledir. Pariste, tayyare hücumlarına karşı alınan tedbirler meyanında, metrolann da mahzen halinde kullanılması düşünülmektedir. Pek yakmda 13 üncü belediye dairesinde bu hususta tecrübeler yapıla cak ve metrolann, bölmelerle aynlmak suretile bu vazifeyi görüp göremiye cekleri tetkik edilecektir. Kadının cevabu Vak'a hiç le boyle değildir. Kocam fevkalâde çapkmdır. Birçok macera lanm yakinen biliyorum. Bema bun larm arkadaşça konuşmalar olduğunu söyluyor. Ben yabanct bir erkckle, yabanct kadınlann arkadaşltğma inan' mıyorum. Ontm eğleneelerine iştirak edemem.. O, içkiye düşkündür, ben limonatadan başka birjcy içmem.. Tamahkâr değilim. Ontm israflanna muhalifim. Verdiği paramn ailesine üe rildiğine kani olmadtğım için itiraz e diyorum. Neyyire Kadri Ahlâklardakî zıddiyet ilk zaman • larda göze çarpmasa bile, sonralan geçimsiziik için büyük bir âmil olur. EvIenmezden evvel seçilen arkadaşın ahlâkını anlamak imkânı yoktur. Bazı lan evlenmezden evvel arkadaşının bir çok kusurlannı görür, fakat nikâh halkasi boyunlanna geçtikten sonra biribirlerini düzelteceklerini zannederler. Fakat bu maksadla yuvaya girenlerin hiç birisi. emeline kavuşamaz. Bu düsünü$l« «vlemnek bir cinnettir. Evlenmezden eTvel çiftler birbirlerinin arzu < lanna istemeseler bile boyun eğerler. Fakat evlenmezden evvel dışarda eğlenmeğe ahşmış bir adam, evlendıkten sonra bir zaman bu itiyadını bıraksa bile, nihayet gene dışanda zevk aramağa başlar. Evinde oturmaktan hoş lanan bir adam, kansının icbarile bir müddet çıkar, fakat sonra aradığı şey sobanın yanındaki koltuğudur. tzdivaclann yüzde yitmiş beşinde ahlâk zıddiyeti vardır, denilebilir. ö teki yirmi beşin de yüzde ellisi zevk lerin uymamasmdan şikâyetçidir. Bir çok ailelerin son soluğu mahkeme ka pıanda almalannın en büyük sebebi bu ahlâklardaki uygunsuzluktur. Bazılan ahlâklardaki zıddiyetin iyi bir âmil olduğunu iddia ederler, bu yanhştır. İzdivacın ilk zamanlannda aşk kuvvetli olduğu için bu zıddiyet • ler, birer küçük kavga, arkasından daha kuvvetli bir banşma ve sevişmeye sebeb olurlar. Fakat yıllar birbiri üzerine perkildikten, aşk gevşemeğe başladıktan sonra, bu ahlâklardaki zıd diyet kavgalara, kavgalar kinlere kalbolur. Ahlâklardaki zıddiyet kavga lan doğurduktan sonra erkeğin yapa • cağı iş, evden uzaklaşmaktır. Ya ka dün Istanbulda boşalan ve kiralık hane tabelâsı asan başka bir evden bahsetmek isb'yorum. Bizim Kadın Bir • Iiği; ulusal haklar üzerindeki eski çene faaliyetlerinin aksine olarak dün tenha, sessiz • biraz da hazin bir içtimadan sonra dağılma karan vermiş ve kapıya kiralık ilânmı takmış.. Başkanın dediğine bakılırsa Birlik 12 senelik faaliyetinden çok neticeîer al mış, artık siyasî haklar da temin e dildiğine göre yapılacak birşey ve cemiyetin vücudüne lüzum kalmamış... Topyekun Türk kadmlığını temsil etmemesine rağmen programına muay • yen bazı iddialar ve davalar koymuş bir zümre mümessili olan bir teşekkülün kendisi hakkında böyle bir karara varabilmesindeki isabet kadar fazilete de hayran olmamak imkânı yoktur; karann «Birlik idbÜalan sahasmda ne dün, ne de bugün hiçbir işe yara mamışbr!» itirafını da tebarüz etSren hikmetteki acılığı unutmamak şartile... Hayir cemiyeti olarak yapbğı hiz * metlerine saygı duyduğumuz merhum Birliğin politika cephesi kadar gülüuc birşey olamazdı süphesiz.. Zavallı cemiyet tam 12 yıl yani aşağı yukan 4500 gün! üfürükle duvar yıkma ğa, lâf bataryalan ve kolonya koku lan içinde kadın hukuku savaşını ka zanmağa uğraşb! Bu idiyele ulaşmak için ömrü vefa edsr miydi, etmez miydi bilmeyiz ama bereket versin cum huriyet hükumeti imdadlanna yetişti de Birlik müdavimlerinin yıllarca yorgunu yokuşa sürmelerine nihayet verdi. îriraf etmeli ki Birliğin iyi, bilhassa millî ikhsada yararlıklı taraflan da yok değildi. Azalan kısmen çay, moda, tuvalet işlerile uğraşmaktan alıkoyu yar ve çene de olsa! yerli malı kullanmağa sevkediyordu! Hoş bu arada Yıldız kongresi gibi arsıulusal bir lâkırdı pazan da açılmadı değil.. Hulâsa etmek lâzım gelirse galiba Bir likten tatlı hatıra olarak bol şekerli çay ziyafetleri kalıyor ki yüksek po litika yapan bir cemiyet bundan daha büyük hangi satvet enkazını bıraka • bilir? Büyük Imparatorluk kuramı, bö • tün bir asır, gözgöre, çatasından temeline kadar yıkıldı. Osmanlılar arasm * da aydm ve uyanık, fikir ve hükumet adamlan yok değildi. On dokuznncu ve yirmiflci asır Osmanh şairlerinin ağıtlarındaki «ah» lar sayılmakla tü kenmez. Içlerinde, yurd uğruna ve saraya karşı, uğraş ve savaşta bulunanlar, baş verenler de çok olmuşrur. Yeni kanunlar, yeni örgütler, parlâmentolar, danıştaylar, hepsi yapılnuştır. Gemi, bütün bu kayıklar, simitler ve çıglıklar arasiflda, çalkana çalkana, batü: Çünkü ne kaptanlar, ne de yolcular, bir türlü, geminin kamındaki asıl deliği bulamadılar; sezinenler de ustüne varamadılar. Küçük değişmeler değil, kapul ve tam bir devrim lâzundı. Kültür ve bütün kuram. yepyeni bir duzene göre temelinden cihazlanacakb. Geri ve 15zumsuz ne varsa, sökülüp atılacaktı. Asyadan var hızımızla aynlacaktık. Her şey, Türk direğine dayanacaktu Büyük Britanya Imparatorluğunu, In» gilizsiz, düşünebilir misiniz? Osmanh İmparatorluğu, Türksüz olarak tutunmağa ve kurrulmağa çalışb. Türk kelimesinden iirktü. Gözünüzü kapıyarak, ingiliz talihinin, Londrada, Hintli başbakanlar, Sudanlı bakanlar ve îngiliz olmıyan finans ve ekonomi adamlannm elinde bırakıldığmı düşününüz. Yeni Türkiye Türk mayası ile yuğrulmuştur. Yeni Türkiye düzeni, birbirini tutan, birbirini tamamlryan, birbiri için işliyen, birbirine uygun cihazlar! a örülmüştur. Dördüncü Kurultay Türk devrimînin ulusal, ekonomik ve kültürel pren6İplerinin, hayat ve hakikat deneçleri üstünde ayarlana ayarlana, tavmı ve olgunluğunu bulduğu bir zamanda toplanmaktadır. Ana işlerde, kurul • tay üyeleri ağzından en az işiteceğimiz kelimeler, nasıl? ve niçin? sorulan olacaktır. Kurtuluş yolunu bulmak, yandan fazla kurtulmak demek olduğunu, Osmanh Imparatorluğunun hep içinde yaşadığımız tarihi menfi olarak ve Tür* kiye cumhuriyetinin, gene hep içinde yaşadığımız on altı yıllık tarihi müsbet olarak gösterir. Başka bir kültür, başka bir kuram! Biz, yeni zamanlann devletiyiz. Bu devletin kuruluş plânı Atatürk Partisinin öz zekâsının eseridir. Partinin yüksek kurul tayım, bütün ö!evrimciler, saygı ile selâmlamalıdırlar. Sarî menenjit mi var? Bir gazete son günlerde şehrimizde 4 menenjit vak'ası görüldüğünü yazmaktadır. Sari olduğu gibi tedavi edilmec gi takdirde ölümü intaç eden bu hasta lıktan korunmak için ne yapılması lâzım aeldiği hakbnda tanınrnış bir doktor şu izahatı vermistir: € Bu vaziyet karsısmda kalan bir kimse için ilk iş doktora müracaat etmek, belkemiğinden su aldırdıktan sonra serom yaptırmaktır. Buna tutulmamak için de ilk çare aşı yaptırmak, ikinci tedbir de böyle salgm zamanlarda mahiyeti bilinmiyen hastalıklı evlere girmekten ve bilhassa hastalığı bir sünger gibi çekmeğe hazır bulunan yavrulan sokmaktan kaçınmalı dır.» T Hatırlıyor musurux ? 1 Türkiyedekl ormanların mesahası? 2 Yer yüzünde en. yüksek tepe neresidir? .,,..l.^ ... , 3 Yer yüzünâe "en alçak nokU neresidir? 4 En büyük adanın adı? 5 Çin dilinde kaç harf vardır? 6 En çok otomobili olan memleket neresidir? 7 En çok altını olan memleket? (Cevabları yannki sayımızda) Diinkii sorgıılar ve karşıhkları: 1 Kelbiyyum Cynique kimlere derler ve bu felsefî mezhebi kuran kimdir? C «Bir hırka ve bir lokma» dan başka bir şeye değer vermiyen mütefekkir kalenddrlere sinik derler, bu mezhebi Sokratın şakirdi Antistin kurmuş, Diyojen tekemmül ettirmiştir. 2 Gülbaba kimdir? C Peştede hâlâ mezarı görünen bir Türktür. 3 Kromvel kimdir ve ne yapmıştır? C Kralı devirip İngilterede dik tatörlük>kuran, îskoçya ile îrlandayı Britanyaya bağlıyan, tspanya ve Felemenk zararma bir İngiliz müstem lekeciliği yaratan adam. (1594 1658) 4 Osmanhlar devrinde öldürü lüp cesedi sokaklarda sürütülen Şeyhulislâm kimdir? Beyhude cevab bekliyorum... Ce | vab vermiyor.. Aralık ağzından, parlak dişlerinin arasından siyah bir kan akmış... Çenesi, göğsü kirlenmiş.. V e gözleri, açık gözleri kinle, aşkla, nefretle gözlerime bakıyor... Nefterle... Nihad... Nihad.., Nihad! Kısık boğuk ıstırabdan çirkinieş miş bir sesle bağırarak gözlerimi ka pıyorum. r ,^ .. „^ l U M ,i F. R. Alay Bu betkemizde (makalemizde) Jcul m landığımız kilavuz kelimfileri ftınlar dır: Kuram: Bünye, bünyad (structure) Aydın: Münevver Ağtt: Mersiye Kapsaî. Âm ve şamil Örgüt: Teş . kilât (organisation) Dam^tay: Şura' yı Dvlet Düzen: Nizam (ordre) Finans: MaT~je Deneç: Tecriibe. C Feyzullah EfendL 5 Gogol kimdir ve ne yapmış tır? C Rus muharrirlerindendir ve Rus edebıyatmı Avrupalılaştırnııştır. 6 Galata kulesi hangi çağdan kalmadır? C On üçüncü asırdan. 7 Labyrinthe nedir ve bunlarm en tanılmışlan nerededir? C İçinden güc çıkılır şaşırtmac yollu yeraltı mağaralarma labirent derler. Bunlarm en büyüğü Giridde, ikisi Mısırda, biri Midillide ve biri de İH^yada idi. sin, gibniyeceksin, gidemezsin. Nihad... Nihad beni affet, beni affet sana çok fenalık yaptım... e övl« yapıverdik gayri! ransızlann Jan Dark yortusu Kiralık hane! Yann Fransızlann Jan Dark yortusu olduğundan tabahleyin Beyoğ » lundaki Fransız kilisesinde dini merasim yapılacakbr. Fransız elçisi M. Kamererle elçilik yüksek memurlan ve Istanbulda bulunan Fransız eski muharibleri bu merasime iştirak edecek • lerdir. T Bolu Adapazar hattı Bolu (Hususî) Devlet Demiryollan ücret ve tarife müdür muavini Ali Ilhami buraya geldi. Ali Ilhami burada Adapazan hatbnm temdidi işile meşgul olmaktadır. başımı, yüzümü kapamağa uğraşryo rum: Nihad... Nihad merhamet et... Yalvannm... Mermer sütunların arasından sesim uğulduyor. Başım dönüyor... Gözlerimde bır parlaklık var«. Bir saniye içinde kendimi hafif, çok hafif hissediyo rum. Gözlerim, benliğim gitgide kendi içime, içimde umulmaz derinliklere çekiliyor... Sallanarak, sallanarak her şeyden uzaklaşıyorum. Ah, bayılıyorum. Kulak'anmda hâlâ aksi kaimış bir taraka duyuyorum... Taş gibi ağır gözkapaklanmı zahmetle açıyorum... Etrafımda bulanık çehreler var. Yanlış gözlük takmış bir insan gibi yim. Gözlerimi tekrar kapıyorum. Uzun bir yolculuktan gelmiş gibi yim. Ben neredeyim?... *** Öyle zayıfım ki... Biraz dinlenmeğe flıtiyacım var... Yüzüme soğuk birşeyler serpiliyor... Gözlerimi tekrar açı yorum... V e anlamak istiyen nazarlarla etrafıma bakmryorum... Ebafımdaki bu kadar çok insan arih bize, 16 ncı asrın meş hur İngiliz diktatörü Krom velin parlâmentoyu dağıtıp kapısına «kiralık hane» yazdığmı hikâye eder. Demokrasinin bazan a narşiye götüren fazla serbestliği daha doğrusu demagoji ruğyanı karsısmda bu hareketi bugün için dahi çok isa betli görenler vardır. Telâkkinin haklı olup olmadığı bize lâzım değil; ben Edebi tefrika: 21 benden ne istiyor?.. Herşey ne bulanık... Düşüncelerim, hatıratım ne kadar müphem... Elle rim sızlıyor. Sızlıyan ellerimi görmek için ağır ağır kaldırıyorum. Ellerimde bu kır mızı lekeler nedir... Ellerimdeki bu kan nedir... Ağnyan ağır başımı taşlann üstünde yana doğru çeviriyorum. Yerde... Mermerlerin üstünde...ufak bir tabanca pınldıyor ve biraz ötede... Aman... Bağınyorum... Ve feryadım boğazımı yırtıyor. • Yerde devrlmiş bir mermer sütun gibi iri bir cesed var. Adonisin cesedi kadar heybetli feci ve güzel.. Ken dimde ummadığım bir kuvvetle yerim I den fırlıyorum. ' Nihad... Nihad sevgili... Sevgilim ne oldun... Ona kadar gidecek kuvvetim yok, ^ene yere yıkılıyorum ve beni tutmak istiyen birçok elden kurul arak sürü nüyorum... Onun yanına kadar... Şimdi yanmdayım... Başım kaldırmağa, kan akan alnını beyaz kolla rımla sihneğe uğraşıyorum ve yavaş bir sesle onun kulağma hsıldıyorum: Nihad.. Nihad.. Nihad! 18 Nasıl küçüğüm şimdi daha iyisin ya!... Teşekkür ederim Şefik. Alnımı, şakaklanmı okşuyor. Bu gece rengin çok güzeî, yanaklann pembe pembe... Hele gözlerinin alb, gözkapaklarm adeta kıpkırmızı. Evet karşımdaki aynadsa gö rüyorum. Bu yeşil elbiseler mi gözlerine bu kadar yaraşıyor, yoksa esmer yanaklanndaki bu kızıllık mı? Sende bu akşam insanî olmıyan hiçbir kadında görünmeyen bir güzellik var. Beni aşkmın gözlerile görüyor sun Şefik. Sen meş'um bir surette güzel sin yavrum. Yeşil sabahhğmun açılmış önünü kapamağa, yeşil ipek kombinezonumu örtmeğe uğraşıyorum. Pencereyi örteyim mi? Niçin... Gece serin değil ki. Üşüdün zannettim. Yazan Suad Dervi$ Oh, beni öyle hırpahyor, kopanyor, canımı yakıyor ki. Dayak yiyen bir köpek gibi bağınyorum. Ondan nefret ediyorum. Bir cellâd gibi üstüme iğilmiş bu iri adamm mustarib yüzünü, kirle, aşkla, hiddetle çirkinleşmiş yüzünü gözyaşlanmm arasmda görüyorum. Korku ile görüyorum... Nihad beni dinle!... Sus!.. Sus!.. V e beni gene dövüyor. Nihad bana merhamet et. Sın! Nihad yalvannm. Sus diyorum! nihayet kuvvetsiz kalan başım demir külçesi gibi ağır taşlann üzerine devriliyor. Hemen. hemen baygın gibiyim.. Fakat aralık kalan gözlerimin arasında erkeğimin şiddetle doğrulduğunu gö rüyorum. Gözlerinde cinnet var. Ellerimiz onun bacaklanna dolamak, ona birşey söylemek isriyorum, fakat muvaffak olamıyorum. Ellerüni kımılddtamıyorum. N e yapıyor? *** Kollarımdan kimler turuyor... Beni kim yerimden kaldmyor... Başım ağnyor, vücudümdeki bu kınklık kucağımdaki bu kan nedir?... Hıçkınyorum... Niçin hıçkınyo rum?.. Gözlerimi açıyorum... Etrafımda ki insanlara bakıyorum. N e oldu... Neden oldu... N e ler oluyor?. Diye soruyorum.. Susuyorlar, baş lan öne iğik, gözleri yaşlı... Bu in sanlar niçin susuyorlar? Ben niye hıçkırıyorum?.. ••• *** Ay... Ay... Feci bir feryadla bağınyorum. Kenardaki sehpanın üzerinden aldığı heykeli başınm üzerinde kaldır mış.. bana atacak... başıma atacak.. Son bir gayretle, bir hareket yap mak, kaçmak istiyorum. Fakat mümkün değil.. Çılgın bir korku ile ellerimi başî • ma götürüyorum. Beyaz başörtümle *** Dinlemiyor. Kudurmuş bir hayvan gibi merhametsiz, akılsız, kudunnu; bir hayvan gibi müthiş.. Elinden kurtulmak için bitkin vü • cudümü sızlıyan kollanmla, dizlerim le taşlann üstünde sürüklüyorum.. V e Kulaklanmda bir sesin; ruhuma, benliğime, ıstırabıma yakın bir sesin hatırası var: Aramızda tamiri kabil olmıyan birşey geçmeden evvel gitmiyecek (Arkan var)