25 Nisan 1915 f tarafı birinct sahffede) kalbS, hem kafası olan Istanbulun da kapısı idi. Üç aydır bu kapıyı zorla mağa çahşan îngilizlerle Fransızlar, 18 mart hezimetinin hmcmı almağa gel mişlerdi. Donanmalannm sökemediği Çanakkaleyi, Türkün göğsünden ve imanından kuruimuş olan bu çelik kaleyi şimdi, ordularile devirmeğe kalkijmışlardı. O sabah, Çanakkalenin üç yerinde üç yanardağı peyda olmuştu. Kumkale, Seddilbahir ve Anburnu, içeriden fışkıran değil; dışandan yağan ateş lerle yanıyorlardı. Sanki düşmanlar, cehennemi de kendilerine müttefik yapmışîar, onun bütün ateşlcrini buralardaki bir avuc Türkün başına yağdmyorlardı. Fakat Türkün, kendi kanından ve imanından yarattığı çelik kalenin, ne yanardağlann, ne cehennem lerin ateşile yanıp yıkılmıyacağmı biraz sonra, Kumkp'eye, Seddilbahre ve Anbumuna ayak basüklan zaman öğ» reneceklerdi. Donanma topTari ate«lerile bu uç mevkiin topografyasmı değiştirdikten sonra, düsman askerleri karaya yaklaştıklan vakit, hiç canlı mahlük kalmadıe'nı sandıklan bu yerlerden Türkün çelik spsi onlara bağırdı: • Dur, geçilmez! Durmak istemediler ve boğu*ma başladı. Cnlann tarafında koca bir donanma ile 80,000 asker, bizim tarafımızda ise deniz kenarlannda va tan topraklanna çakılmı; birkaç bölük vardı. Hiçb'V savaş, 25 nisan sabahmda elduğu kadar, bu derece gayrimüsavi kuvvetler arasında cereyan etmiş değildir. (Ancak üç ay sonra Sırvla ve Arafartalarda gene böyle olmuştu.) Kumkalede bir Türk bölüsü takviydi bir Fransız alayım, yani 250 Türk 5000 Fransızı, Anbumunda gene bir tek bölük, tam bir Avustralya fırkasını, yani 250 Mehmedcik 12,000 kişiyi, Seddiîbahirde dağınık bir taburumuz 12 dü^man taburunu, yani 1000 Türk 12,000 îngilizi karşılamıştı. Fakat o tarafm kalabalığma mukabil bu larafın fevkalbeserleri vardı. Düşman tarafından insanlar, Türklerin tara fında ise UâUar harbediyordu» Mehmedciklerimtt, Daranm milyontak ordusuna karsı daraak Termopil geçidini müdafaa ederek birer birer ölen Ispartah Leonidasın askerlerini bile mezarlannda heyecanlanndan titretecek kadar kahramanca döğüşen, birer savaş tannsı olmuşlardu Türk okuyucular! 20 sene evvel bugim, tam sizin bu satırlan gözden geçirdiğiniz saatte, keskin süngüsünden ve çelik göğsünden başka silâhı olrrnyan Türk askerleri tarihe altın harf lerle hayır, altının ne krymeti varlkendi mubarek kanlarile dünyanm en büyük ve güzel sava^ını yazryorlardı. Eğer, dünyada olup biten bütün sa vaşlan bir araya toplayrp ta bir kah ramanlık müsabakası yapmak imkânı olsaydı, 25 nisan günü, Çanakkalede dögüşen Türk askerleri, bu müsabakanın muhakkak, birincisi olurlardı. O gün, Mehmedcikler, yalnız düşmanm göğsüne süngü saplamadılar, kendileri de sökülmez bir kök gibi Canakkaîe topraklanna saplandılar. Onlan düşman değil ölüriı bile o topraklardan çıkaramadı; 20 senedir hâlâ orada yatıyorlar ve hâlâ orada yasj yorlar. Monşer Türk askeri îngiliz ve Fransızlann karşısında dayanamaz. Diye mağrur ve sivri bıyıkh Alman kumandanlar ne yapacaklannı şaşır mışlardı. Ellerindeki 75,000 kişilik Türk ordusunu 150 kilometroluk ve arası denizle ikiye aynlmış geniş bir sahaya dağıtan bu fon beyler ve paşalar, tam bir baskına uğramışlardı. Şaşırmıyan, baskma uğramıyan yalnız Türklerdi, Türk askerleri, Türk zabitIeri ve Türk kumandanlan... Bunlann içinde altın saçlu çelik gözlü, süngü bakışlı bir gene kay • makam vardı. Top seslerini duyar duymaz, biran bile tereddüd etmeden ve bir türlü gelmiyen emirleri beklemeden karannı verdi. En can alacak noktaya, en yakın tehlikeye doğru yürüdü. Çanakkalenin Türkün başı gibi dik duran bir başı vardır: Kocaçimen tepesi. Canakkaîe müdafaasınin ölmez ve yıkılmaz bir abidesi halinde dünyanm sonuna kadar duracak olan bu tepeye Conkbayınndan çıkılır. Kocaçimen tepesine dikilen bayrak, öteki tarafı tepeler. Arıburnuna çıkan Îngiliz fırkası, kendisini karşılıyan Türk bö lüğü, şehid düşe düşe bir takım haline indikten sonra, kollannı sallıyarak Conkbayınna doğru yürüyordu. Altın saçlı, çelik gözlü, süngü bakışlı Türk kumandanı olmasaydı, bu yürüyüş Liman fon Sandersin karar gâhına kadar devam edecekti. Bu Türk kumandanı, düşmanı gönir gönnez taanruz emrini verdi ve 2500, Türk 12.000 Avustralyah ve Yeni Zelandiyalıya saldırdılar. Anzaklar, yani Avustralyave Yeni Zelandiya askerleri. başkumandanlan, Îngiliz generali Yan Hamiltonun en ziyade güvendiği ve övündüğü askerlerdi. Hatıratında onlar için «ben dünyada pek çok asker gördüm: fakat hiçbir memlekette, Anzakîar kadar yaman asker görme dim» diyordu. Işte 25 nisan 1915 gunü General Yan Hamilton, dünya yüzünde kendi eşsiz Anzaklanndan çok daha yaman askerler var olduğunu gördü. Çünkü 2500 Türk, onun 12,000 Anzakmt önlerfne katıp denfz Irtna nna kadar îürnraş ve 500700 metroluk dar bir şerid parçasma tokaınifiaıdlv O eşsiz ve yaman Anzaklar, kendilerinden çok daha essiz ve yaman olan Türklerin karsısmda, silâhlanm da atarak aman dilemişler, fakat deniz * den îngiliz gemilerinin üzerlerine açbğı ateşten yılarak, teslim olmaktan mecburen vaz geçmişlerdi. îstanbulun saraylannda güzel sultanlar ve odalıklarla sefa sürmek hulyasile dünyanm öbür ucundan buraya gelmiş olan zavallı Anzaklar, göğüs lerine saplanan Türk süngülerinin acısile o tatlı hayallerden ebediyen uyanmıslardı. O kadar ki bir daha Istanbula doğru tek bir adun bile atamadılar. Türkün ve Atatürkün gök gurîilrusünü andıran sesi Anbumunda, 25 .nisan 1915 günü: . ' * Dur, geçilmez! Diye gürlemiştL Durdular ve geçemediler. O altın saçlu çelik gözlü, süngu bakışh kumandan, üç ay sonra Ana • 25. INîsaa 1935 General Papulas ile 12 nci Kadınlar Kongresi arkadaşı Atinada dün dün çalışmasını bitirdi Murahhaslardan bir kısmı İstanbuldan ayrıldı, sabah kurşuna dizildiler otuz kişilik heyet bugün Ankaraya gidiyor Hüküm sabaha karşı înf az edildi, iki mahkum son dakikaya kadar soğuk kanlılıklarını muhafaza etti (Bat taraft birtnci sahifede) yare kuvvetleri umum kumandanı General Reppasın riyasetinde teşekkül eden divanıharb bir hafta süren muhakemeden sonra maznunlardan bu iki, mütekaid generali idama mah+ kum etmi? '. Mahkumlara ateş edecek mangalar muhtelif kıtaattan ayrılan ikişer ne ferden teşkil edilmişti. Mahkumlar otomobillerden çıkarıldılar. Her ikisi de soğukkanlılıklannı muhafaza edi yorlardı. Mahkumlara doğru ilerli 1 yen hükumet ">»ni«>ri derin bir ses sizlik içinde haklanndaki hükmün n V lâsasmı okudu ve sonra zabite ateş kumandasını verdi. 10 tüfek birden patladı. 76 lık general ve arkadaşı boş bir çuval gibi yere yıkıldılar. Her şey bitmişti. General Papulas kimdir? Dün sabah altıda kurşuna dizilen General Papulas Yunanistanın en eski generallerindendir. 1859 senesmde doğduğuna göre 76 yaşmda bulunu yordu. Papulas 1897 senesinde Türk Yunan muharebesine mülâzim ola rak iştirak etmiş ve bu muharebe netieesinde yüzbaşı olmuştur. 1902 3 senelerinde Teodokis ka binesi zamanmda Makedonyadaki Yunan ordusunu ıslah için giden heyet arasında bulunmuştur. 1904 5 te Atina Pire Polis Mü dürlüğünü yapmış, sonra onuncu alay kumandanhğına getirilmiştir. 191213 te generalliğe terfi ederek o vakitki beşinci ordu kumandanlığına tayin edilmiştir. 1920 de Venizelosun Başvekillikten düşmesi üzerine o vakit Anadoluda bulunan Yunan ordusunun Başku mandanı Paraskevopulos istifa etmiş, Papulas onun yerine Başkumandanlı ğa tayin olunmuştur. Konstantinin tekrar Krallığa avdetinde Papulas Başkumandanhkta ipka edihniştir. Yunan ordusunca o vakte kadar ağırbaşh, temkinli ve kıymetli bir asker diye tanınan Papulasm tevali eden mağlubiyetleri onu gözden dü • şürmüştür. Bu sıralarda Anadoluda muvaffa • kiyet ümidi kalmadığını anlıyarak Yunan askerlerini geri çekmeği düşünen Atina hükumeti Papulasın bu tasavvuru beğenmediğini ve Anado • luda müstakil bir hükumet teşkili ni (!) tasavvur ettiğini duyunca kendisini 1922 de tekaüde sevketmiş, yerine Haci Anestiyi tayin eylemi^tir. Bu Haci Anesti büyük hezimetten sonra 29 teşrinisani 922 çarşamba günü sabaha karşı Gonatas ve firari Plastras taraflanndan altı nazırla beraber kurşuna dizilmiştir. Papulas o vakittenberi askerlikten çekilmiş, maamafih siyasî işlere kanşmaktan vazgeçmemiştir. Cumburiyet 11 Hükmün tebliği Pazartesi günü geç vaıcit verilen hüküm gece hükumet komiseri tarafından mahkumlara tebliğ edilmiş, her ikisi de hapisanede tecrid olu narak ölüm mahkumlanna mahsus höcerelere konulmuşlardı. Dün gece yansından sonra hükumet komiseri Averof hapisanesine giderek hükmün icra olunacağını ve hazırlanmalaruu mahkumlara söylemiştir. Mahkumlann son ayini Mahkumlar bir gece evvel tecrid edildiklerindenberi hayatlanndan ümid kesmiş bulunuyorlardı. Buna rağmen hükmün bu kadar çabuk infaz edileceğini zannetmedikleri hükumet komiserinin verdiği haberi hayretle karşılamalanndan anlaşılmıştır. Beş on dakikalık bir fasüadan sonra her iki mahkum da kendüerini toplamışlar, vasiyetlerini yapnuşlar, komiserin dinî ayin icrasını iste • yip istemedıkleri sualine müs • pet cevab vermişlerdir. Ayin bittik ten sonra kapialı otomobillerle hük • mün infaz olunacağı mahalle gidil • miştir. Burada gece yarısındanberi muhafızlıkla inzibat memurlan kuvvetli tedbirler almış bulunuyorlardı. Hastanenin arkasuıdaki küçük mey dan Aatina garnizonu kıtaatile kuşaülmıştı. Sokaklarda ve hastane ei vannda kimseler yoktu. Yalnız gar nizon zabîtleri ve askeri müfrezeler görülüyordu. Kongreden sonra Ünioernteli kulartmıı Sekiz gün Yıldız sarayında dünya kadınhğının vaziyetini görüşen Arsı ulusal 12 nci Kadın kongresi dün sa bah son toplantısını yapmış ve kapanmıştır. Son celsede ana yasada yapılacak degişiklıkler kabul edilmiştir. Arsıulusal Kadınlar Konseyi isminde bir başka kadın teşekkülünün de bugün kon gresini toplamış olan Arsıulusal Ka • duılar Birlıgile birleşmek arzusunu gösteren bir teklifi görüşülerek beraber çalışmak vaziyetini tetkık için iki ta raftan muhteht bir komısyon teşkil o lunmuş ve kölehğin kaldmlması, mül teciler ve bugün mevcud olmıyan Uk rayna memleketi namına kongreye gönderilmiş olan murahhaslar meselesi konuşulrnuştur. Gelecek kongre yeri Bundan sonra gelecek kongre için Mısırlılar Mısın, Brezilya murahhası Brezilyayı, Ingilizler Ingiltereyi, Fransız murahhası Madam Bronşvik te Cezayir kadınlannm inkişafına hiz met edeceği mülâhazasile Cezayiri teklif etmiştir. Bu teklifler tetkik edilecek ve gelecek kongrenin toplanmasından 18 ay evvel icra komitesi ta rafından kat'î bir karar venlecektir. Bundan sonra başkanhk kürsüsün • den evvelâ Cumhur Başkanımız Ka mâl Atatürkten başlıyarak Başvekil General Ismet Inönü, Dış Işleri Ba kanı Tevfik Rüştü Aras, Iç Işleri Bakanı Şükrü Kaya ve Halk Partisi Genel Yazganı Receb Pekere, îstanbul marahhculan ziyaret ediyorlar Vilâyetine, îstanbul Emniyet müdür lüğüne, zabıta memurlanmıza, ve bilhassa çok iyi organize edilmiş olan Türk polisine ve kongreye doğrudan dogruya veya dolayısile alâka göste renlere alenen teşekkür edildi. Murahhaslar arasından biri kalkarak şimdiye kadar söz almamış mu rahhaslar namına kongre için büyük yardım ve müzaheret gösteren Türk murahhas heyetine açıkça teşekkür edilmesini teklif etti. Bu teklif alkışlarla kabul edildi. Bunun üzerine Lâtife Bekir Işık kürsüye çıkarak icra komitesine secilmesine ve kongrenin teşek kürüne şükranla mukabele etmiş, Seniha Rauf ta Türk heyeti namına kongrenin Türkiyede toplanması hakkında yapılan daveti kabul etmekle bize şeref verdikleri ve her murahha sın gittigi memlekete memleketimizden samimî selâmlar götürmesi tarzında kısa bir mükabelede bulunmuş ve alkıjlanmışnr. Son olarak başkan Madam Eşbi murahhaslara teşekkür ederek, elde edilen netıcelerden memnun olduklannı söylemiş ve kongreyi kapamıştır. Murahhaslar gidiyor Murahhaslann bir kısmı dün akşam memleketlerine gitmiştir. Başkan Ma • dam Eşbinin riyasetinde seçilen 30 kişilik heyet te bugün saat 15 te Hay darpaşadan hareket edecek olan trene bağlanacak hususî vagonla Ankaraya gidecektir. Hüküm yerînd>... Divanıharb reisi, azaları ve hükumet komiseri meydanın ortasında tODİanmıs bulunuvorlardı. fartalarda bir daha haykırdı: ~ Dur, geçilmez! Gene durdular ve geçemediler. Böylece 20 sene evvel Çanakkalede, iki defa Boğazı, îstanbulu ve Türkiyeyi kurtarmış olan bu kumandanm yüksek ve geniş alnına Türklüğün güclü, eli daha o zaman: «Türkiyenin Kurtancısr» Yazısmı yazmışn. O, 25 nisan 1915 günü kurtardığı Boğazı, îstanbulu ve Türkiyeyi sonra büsbütün ve ebediyen kurtardı. O gün Türklüğün eliyle alnına yazılan yazı yerini buldu. ABtDlN DAVER Rumen talebesi Taksim abidesinde SATILIK 30 ton istiabmda muş. Petrolla işliyen «PARSONE» markalı, 8 silindirli, 120 Üâ 140 beygir kuvvetinde mo türü havi. Uzunluğu 23.75 metro Genişliği 3,60 metro Sürati 12 mil Masif akaju ağacından bir salon, bir halâ, bir büfe ve saire. ŞERAİT MUTEDİL Galatada, Kevorkbey hanmda (Alime han) 1 2 3 numarada Sidney Nowil ve şeriklerine müracaat r Canakkaîe galibinin hatırast Bcrlinde çıkan Volklfcr Beobahter gazvtesinln makalesiae daîr askeri muharririmizisı mOhlm bir yazısı yannki saymtızda Şehnmizde bulunmakta olan Ku • men Üniversitesi talebeleri milli kı yafetlerile dün saat 11 de Taksime giderek Abideye çelenk koymuşlardır. Burada kafıle reisi Lungulescu heyecanlı bir nutuk söyliyerek Rumenlerin Büyük Atatürke ve Türk milletine o lan hayranlıklannı anlatmışbr. Buna cevab veren Milli Türk Talebe Bir liği başkanı Rükneddin Fethi Rumenlere karşı Türklerin de ayni duygulan beslediklerini söylemiştir. Dost Rumen talebeleri burada hep Talebeler Abide onunde ve hep den latiklâl marşt aoylerlerken bir ağızdan Türk Ishklâl marşmı te * rennüm etmişlerdir. Talebeler bugün müzeleri gezeceklerdir. MüIhW Tann«z = (Fr.) Athe kcde ileri gitmesU tlhad = Tannsızhk = (Fr.) Atheisme Maaş = Aylık = (Fr.) Appointement Telih etmek = Tannsamak = (Fr.) Deifier Maaziyadetin = Artığile, çok çok, • den daba çok Örnek: İstediğini maaziyadeten verdi = İstediğini çok çok Örnek: Eski Insanlar ahcar ve escarı telih ederlerdi = Eski verdi. ' imanlar taslan ve ağaclan tannsarlardt. Telih = Tannla^tırma = (Fr.) Apotheose Mabâd = Arka, ote, aonra = (Fr.) Suite " Macerâ, «ergüzeşt = Serüven = (Fr.) Avsntur*. Mabadi var = Arkası var, tonraaı var Örnek: Maceralt bir hayat geçirdi r= Serüvenli bir hayat Maber = Geçid çeçirdi. Mabeyn = Ara, aralık | ö z tiirkçe köklerden geîen »ozlerin karşlnMadame = Oldukça Örnek: Mabeynimizdeki dostluğa guvenerek = Aramızdakl • na (T. K'ö ) beldeği (alâmeti) konmuştur. Bun!aÖrnek: Madamelhayat = Hayatta oldukça. dostluğa guvenerek. nn her biri hakklnda slrasile uzmanlarlmlzln (müte . Mademki = De, da Mabihiliftihar = övünek " hassls) yazılarlnl gazetelere verecegiz. Ömefc: Mademki böyle yapacakttn, neye baska türlü söz verÖrnek: Atatürk, Türk tarihinln mabihmftihandır = Ata 2 Yeni konan karşlllklartn iyi aylrd edilmesî dint =z Böyle yapacaktm da, neye baska türlu söz verdin"! türk, Türk tarihtnin övüneğidir. için, gereğine g5re, fransızcalarl yazllmıs ayrlca 6rMadde = Madde (T. KS.) (Fr.) Matiere, article Mabud = 1 Tapacak (En genel anlamtnda) nekler de lconulmuştur. Maddî = Maddîğ = (Fr.) Materiel 2 Yaradaa (Hâlik anlamma) = (Fr.) Createar 3 Kökü türkçe olan keîimelerin btıgünkO îşMadelet (Bak: Adalet) 3 Tanrı (Allah anlamma) = (Fr.) Diea lenmiş ve kullanllan sekilleri allnmlştlr. Asll ak olan Mâden = Mağden 4 Ogan (Kadirî mutlak anlamma) = (Fr.) Le hak, aslı ügüm olan hüküm, türkçe <çek> kökünden Mader, valide = Anne, ana Tout • puisıant gelen şekil gibi. Madrub (mmzrnb) = Döğülmüş, damgalanmıs 5 tdi (Rab anlamma) Ma (bak: âb) = Su = (Fr.) Eau Madud = Sayılı 6 Kuday (Hüda anlamma) Mai cari = Akar su = (Fr.) Eau coarante Madum = Yok. 7 Çalap Mai rakid = Durgun su Madun = Ast Mabud = Allah (müslümanltk mabada) = (Fr.) Maa = İle, bile (Fr.) Avee Mafevk = Ü»t Allah 1 *Maa » üe basltyan sözler biraz aşağıdadtr.i Mafsal = Oynak, oynak yerl Mabud = Yahuva (Yahudilih mabada) = (Fr.) Maabir = Koprüler Mafilbal = Gönüldeki Jeheva Maada = Baska ' . Mafizzamir = Kalbdeki Mabud (etatir mabada anlamma) llâb = (Fr.) Maalesef, maatteessüf = Yazık ki, esefle Mafüv = Bağışlı, bağışlanmıs Diea Ömefc: 1 Maatteessüf dediğinizl yapamadım =: Yaetk ki Mağara = Kovuk, mağara örnek: Mars, mitolojide harbtt&hmvnadtdtr s= Mars, mi dediğinlzl yapamadtm. Mağbun = Aldanık 2 Maalesef soyliyeceğim ki arzunuz yvrlne getlrHememlştolojide harb tannsmtn adtdır. Magbut = lmrence Mabude = Tanriçe = (Fr.) Diene tîr =r Esefle soyliyeceğim ki arzunuz yerine gettrttememlstir. Örnek: Rüfekasının mağbutu oldu = Arkadaşlanntn imren. Örnek: Venüs, hüsün üahesidir Z=L Venüs, guzeüik tanriçe Maali = Yücelikler cesi oldu. sidir. Maaiiftihar = Kıvançla, ontrr bilerek, 5vünçle Mağdur, mazlum = Haksızlıga uğrıyan, kıyık Mabnd (tanem) = Put, idol = (Fr.) tdole Maalkerahe = tstemiyerek Magfiret etmek = Yarlığamak Uluhiyet = Tannlık = (Fr.) Divinite Maalmenmuniye = Seve seve, aere istiye Mağlub = Yenik, yenİlen = (Fr.) Vaînca tlâhî = Tanrıaal = (Fr.) Divin Maarif = 1 Kültür, 2 Bİlimler Ma&iubiyet = Yeniime, yenilim = (Fr.) Defatte Örnek: tlahi btr hüsün = Tanrısal bir güzeUik. Örnek: 1 Maarif Vekâlett = ITfiîfJf BakanhŞt. Magmum = Kapanık, sıkıntılı, iizgiin, gamlı = (Fr.) Madud = Sayılı 2 Maarifin bir memlekette terakkisi = BUimlerin bir ul . Osmanlıcadan türkçeye karsılıklar kılavuzu: 3 0 Triste, mbre Ornek: 1 Mağmum hava = Kapanık (sikmtüt) hava. 2 Mağmum insan = Gamlt (üzğün) tnsan. Mağrib = Batı Mağruk (Bak: Gark) = Batmış, boğulmu», batılt =» (Fr.) Nemfrage, naye Mağrur = Gururlu (Bak: Gurur) Mağrur olmak = Gnrarlanmak Mağsub = Kapık (Bak: Gtub) Örnek: Mali mağsub = Kapık mai. Mağsuş = Kanşık = (Fr.) Melange, falnfii Örnek: Mağsus yağ s= Kanşık yağ. Mağz = Beyin Mah = Ay Mahabet = Aykarlık Örnek: Ordumuzun, mahabeti düsmant ytldırdı =: Ordumu zun aybarlığı düsmanı yüdtrdu Mahal = Yer Mahalle = Uram Mahallî, mevziî = Yer»el =(Fr.) Loeal Örnek: MahaUî âdetler = Yersel törüler. Mahalli tahaffuz = Korunak Maharet = Becerik, uzel = (Fr.) Adreuae, habilete Örnek: El islerinde çok mahareti var = El işlerinde çok becerW (uzelliği) var. Mahasin = Güzellikler, gökçelikler Mahbe» (Bak: Hapisane) = Hapsevi Mahbub, mahbube = Sevgili, yavuklu Mahbus (Bak: Hapis) = Kapsık Örnek: Mahbesten iki mahbus firar etti = Hapsevinden f W kapstk kaçtı. Mahcub (Bak: Hicab) = Utangaç = (Fr.) Timid* Mahcub etmek = Utandırmak = (Fr.) Confbndre Mahcubiyet = Sıkılganlık, utangaçlık = (Fr.) Ti~ midete Mahcub olmak = Utanmak Mardud = Buçlu, »ayılı, sınıriı, çevrilmis, dar = (Fr.) Limiti