31 Mart 1932 Cttmhuriyet MUSAHABE TELGRAFİ.AQ İçimizdeki dost Dost nedir? Birbirinin zaruret xa» manlarında imdadına 1» şan, bir müşkül karsısında birbirine akıl danısan, birbirine güvenen, itimat eden kimselere dost denir. Fakat bana öyle geliyor ki hariçte nadiren tesadüf edilen böyle bir dost kendi şahsiyetimizde vardır. Yalnız biz ona kıymet vermediğimiz için sesini kesmiş, dimağımızın bir hücresine çekilmiştir. Derler ki insanda ikilik vardır. îkilik değil, üçlük, beşlik hatta daha fazlalık vardır. tçimizde zaptü raptı mümkün olmıyan küçük bir kabile vardır ki bunlar yüzümüze karşı dost, arkamızdan biaman düşmanlardır. Efradının her biri ayrı bir emel peşinde koşan bu düşmanlar etrafımızı sarmıştır. Bir karınca yuvasında veya bir an kovamnda bizim içimizden daha cok bir disiplin vardır. Birbirine benzemiyen ve muhtelif his isimleri taşıyan bu iğfalkâr cemaati bir arıkovanı gibi işletmek icin zararlarını tahdit etmek lâzımdır. Onlara mülâyemetle muamele etmek iktiza eder. tyilik, doğruluk, güzel • lik yol'mun bi«dimi olan ve bir kenara çekilmiş olan akli selrmin yaninda, bu riyakârların işi ne, diyeceksiniz? Hakkmız var, fakat ne çare ki kü • çük yaştanberi içimizde yasayıp bizimle beraber büyümüşlerdir. tçimizdeki bu muhtelif hisleri ida* re etmesini bümezsek, bütün hayatımızda bizi fena yollara sürükliye bilirler. Onun için onları daima nezaret ve kontro! altında bulundur • mak iktiza eder. Onlar tabiî bir varyete tiyatrosunun aktörleri gibidirler. Eğer siz iyi direktörseniz ve rejisörünüz akli selim oldukça tehlike yoktur, aksi takdîrde onlar derhal facia temsillerine baslarlar. Çünkü meyilleri daha çok o tarafadır. Rolleri tarafmızdan tahdit edildikçe korku yoktur. Fakat size dil dökerek önünüze düserler ve aiz de bir kandmız mı? tste o zaman emdiğiniz süt burnu • nuzdan gelir. tçimizde yaşıyan bir komedya aktörlerinden birinin îsmi itidalsizliktir. Onun hayat sahnesinde rolü hos landığınız bir seyde sizi ifrata sü rüklemektir. Bu ifrat yemekte, iç rriekte, oyunda, kadında hatta per hizde bile tehlikelidir. Aktörleden birinin adı da hırstrr. Bu da evvelkinden az muzır değil dir. Ondan sonra sırasile haset, garez, kin, husumet, gurur, benlik gelir. Bunların hepsi de birer facia aktörüdürler ki hariçten seyredenlere birer palyoço hissi verirler. tşte onların mahiyetini bilerek her birine lâyık oldukları tarzda muamele ederseniz komedi efradı fenalıklarmı izhara tmkân bulmazlar ve bilhassa gençlikte akli selimin yardımı ile onları iyi idare etmesini bilirseniz ihtiyar hkta rahat edersiniz. Atalar sözüdür: Yılanm küçük iken basmı ezmeli, derler. Halbuki içimizde ya^ıvan bu trajedi kumoanyası yılan değil, yedi başh ejderha dir. Muharebede düşmanı maŞiup etmek için ona gene onun kullandığı silâhlarla mukabele etmek lâzımdır. Dahilî düşmanlar için de ayni surette hareket etmek iktiza eder. Bin bir hile ve desise ile önümüze düşen bizi izlâla çalısan fena temayüller, kötü itiyatlara sürükliyen dost kisvesine bürünmüs facia aktörleri ile akli seliminizin yardımı olmadıkça mücadele etmenize imkân yoktur. Sizi yalancı dostların tuzağından kurtara cak ve onların zararlarını tahdit edecek sizin temayüllerinîzi doğrulufra, iyiliğe, güzelliğe sevkedecek bakikî dost hep akli selimdir. Biraz acı mı söylüyor, dediniz? Ne yapalıra: Pür iğbirardır yüzu gülmez hakilcatint SELİM S'RRl Mimar koca Sinan Ve Türk san'atı Bir Türk san'ati biliyoruz ki bu san'at, ilk izlerinden son safhasına kadar ciddî bir seciye alarak yasamıs ve hiç bir zaman kendi öz aslından ayrılmamıştır. Türk Selçukî devrinin Anadolu'da bulunan güzel şekilli • san'at örnekleri üzerine milâdî (1375) te Çandar'lı Hayrettin Paşa tarafından İznik'te ilk inşa edilen «Yeşilcami» den sonra Bursa'da Çelebi'ye ait Yeşilcami, Edirne'de Eskicami, Muradiye gibi kıymetli eserler vücude getirilmisti. Uçserefeli camiinin inşa sile de ilk klâsik uslubün parlak bir tezahürü meydana gelmiştir. Üstat Hayrettin'in üç mühim eseri olan Istanbul ve Edirne'de ayni ismi taşıyan ve ayni sistemi takip eden Beyazıt camilerile tstanbul'daki Selimiye camiinden sonra Sinan devnne giren Türk san'atmı, bir san'at hâkimiyetile dünya medeniyetinin en ilerisine geçmiş buluruz. Sinan hepsi ayrı ayrı güzel olan e» serlerini mimarî kavaidin en ufak tef erruatına kadar düşünerek tecessüm ettirmistir. Şaheseri Süleymaniye'nin kubbesi, dört köşe plân dahilinde dört ayağa fennî usullerle tesbit olunmuştur. Sinan bu fekli, tstanbul'daki Beyazıt camiinde görerek tatbik etmiştir. Yalnız arada farklar vardır. Sinan Süleymaniye'de gayet ince meharetle işlenmiş tafsilât şeküleri üzerine keskin köşelerle, cephe güzelliklerini çok müstesna bir vaziyette kondurmuş, kademeleri mesnetler teşkilile bir kütle ahengini yaraştırarak ve en güzel bir üslup tesirini yaratarak yüksek san'at benliğini or • taya koymustur. Sinan bundan sonra küçük eser • lerinin dört köşe plânları üzerirtde dıhları çok köseli sekiller tertîbi suretile büyük bir kubbe kurmak için etütlerde bulunmuftur. Azapkapı (tstanbul) ve Lüleburgaz (Trakya) da bulunan Sokullu camilerile Ba baeski'de kâin Semizalipaşa, Tekir • dağYnda kâin Rüstempaşa camilerin! göstererek bu etütlerini sayabiliriz. Sinan, Edirne'deki Selim camiini yaparken «biriktirdiği nice nice hünerleri» ni kıymetli etütlerinde bulmuştur. Onun emel ve gayesi «büyük bir kubbe kurmak» idi. Çok nisbetli bir plânla «öyle bir resmi âli eyle dîm ki manzuru halk ola» diye son şaheserini ikmal ettiği zaman gu • rurlu ve iddiah sebatında muvaffak olarak Ayasofya'nmkinden daha büyük bir kubbeyi san'atının zafer iklili halinde işte bu misilsiz saheserinin muallasma kondurmuştur. Yüksek san'atkârın ayrı birer plân Adana 29 Ağrı dağı şakilerinden 163 mevkufun muhakemesine devam edildi. Bir kısım istinabe evrakı okundu ve muhakeme talik olundu. Saint Louis 30 (A.A.) Kanada'nın Saint Louis şehri polisi dün saat 3 te eski mahkumlardan ve tllinois eyaleti kaçakçılannın şeriklerinden olan bir zenciyi isticvap eylemiştir. Merkum Lindberg'in çocuğunun kaçırılmasındaki başlıca âmilin, kaçakçı Alcapone'nin tahliyesi için hükumeti icbar eylemek olduğunu beyan etmiştir. NALINA l MIHÎNA Talih zinciri! Tardieu, MacDonald İle neler görüşecek? m Fransız Başvekili ve Maliye Nazırı pazar günü Londra'ya gidiyorlar Paris 30 (A.A.) Havas Ajaruı bildiıiyor: Hariciye Nezareti, M. Tardieu fle M. Filand'Vin pazar günü öğleden sonra Londra'ya hareket edeceklerini ve salı günü Paris'e avdet eyliyeceklerini tebllğ edîyor. Tuna devletlerine gönderilecek da • vetnameyi tanzim için Fransa, tngiltere, ttalya ve Almanya arasında aktoluna • cak içtimaa gelince, vaziyet şimdiki halde sudur: Bu davet prensip itîbarfle mütte • hiden kabul edflmiştir. Fakat halen mevcut kararsız'ık hasebiie, davet tarihi henüz tesbit edilmiş değildir. Fransa'nın bu baptaki başlıca teklifi, Merkezî Avrupa devletlerine gönderiiecek da • vetname metninin tanzimi hususunda evvelâ dört büvük devlet arasında bir mutabpkit ve itilâfm tesisidir. Hariciye Nezareti, ne Fransız Başvckîline, ne de ttalyan bükumetine resmî bir davetname gönderilraemiş olduğunu beyan etmektedir. 4 ler konferansinm akti Oıtimaline gelince, bu ibtîmal, Roma'da mfisait bir telâkkiye mazbar olmuştur. Diğer ta • ra'tan, Almanya'nın da bunu şimdi • den kabul etmiş olduğu söylenmekte • dir. Bundan ba^ka, Fransız sefirine bir nota verümistîr. Bu notada Tuna mes'elesi hakkmdaki Ingiliz noktai nazan izah edflmektedir. Bir gümrük içtimaı aktine dair olan îlk tngiliz plânı, tamamen terkedil mistir. Fransa Başvekili, tngiliz Başvekili île göriîymeğe mütemayil olduğunu beyan eyledieinden kendisine resmî bir davetname gönderiimis ve M. Tardieu'niin seyahati artık kat'ilesmiştir. M. Tardieu ile M. Makdonaid, 4 ler konferanstndan evvel Londra'da telâki edilecektir. Hiç şüphesîz iki devlet adarru ara*mdaki mük&lemeierin bashca mevnnı Tuna mes'elesi olacaktır. Fakat mumaileyhimanın taniirat ve tatıdidi teslihat mes'elelerini de görüsmeleri muhtemeldir. Neler görüşülecek? Londra 30 (A.A.) Resmî tngOiz mrlıafili, bu sabah geçen hafta tatiiinde birbirine kanstırılmış olan iki havadisi yekdiğerinden ayırt etmeğe gayret eylemektedir. Bu iki havadis şudur: M. Tardieu'niin Londra'yı zivareti ve Tuna mes'elesi üe alâkadar 4 devlet rnurahhaslan tarafından bir konferans akti. B. M. Meclisi Japonya Çin Eugünkü içtimada görîi Asker cekme mes'elesi şülecek mes'eleler ihtilâf çıkardı Ankara 30 (Telefonla) Meelis yarın fbugün) saat ikide toplana • caktır. Mecliste üç avlık mezuniyeti kabul olunan Samih Rifat Bevin tahsisatı hakkındaki riyaset tezkeresi, Ankara şehri imar müdürlüfrü büt çesînde münakale icrası l&yihası, belediye kanununım bir maddesinin tef"•irî Tâyihası, jandarma bütçesinde münakale icrası lâvihası, jandarma ' çoforlerihe verilecek ücret lâyibası, tnuhacîrlerden tabiiyet harcı alın • maması hakkındaki lâyiha müzakere plun a caktır. Cbanghai 30 (A.A.) Bu sa babki îçtimadan sonra bir mütareke akti i:in toplanmış olan konferans tehir edilmiştir. Çünkü bu sabahki içtimada Japon kuvvetlerinin Changhai'dan çekîimesî hakkmda Çin'li lerie Japonlar arasında zuhur etmiş olan ihtilâf halledilememiştir. Bu ihtilâf, konferansta tanzhn edilmîş olan ve bu ayın dördündenberi bilfiil terkedilmiş bulunan muhasamatın terkine müteallik bulunan muhtıranm ilk madesini tarafeynin kabul etmîş olmalarını tamamüe manasız bir şekle sokmaktadır. Meclis Encümenlerinde Ankara 30 (Telefonla) Buçün M?cliste bütün encümenler çalıstılar. Adliye Encümeni icra ve iflâs lâyihasını, Bütçe Encvmeni bazı münakale lâvihalarını, tktîsat Encü • meninin tâli encümeni de is lâyiha • sını tetkik ettiler. Bursa'nın Kuzu ihracah durdu Agrı şakiierinin muhakemesi Kitançıların teşebbGsü Ankara 30 (Telefonla) tstanbul kitapçılan bugün de alâkadar maknm • lan ziyaretle dertlerini anlattılar, izahat verd^er. Ası!sız bir haber Ankara 30 (Telefonla) Kaçak • çılık takibah osullerini tetkik için Amerika'ya heyet gönderileceği haberi anlsızdır. Kobe! n#â?atı Stokholm 30 (A.A.) Nobel mB kâfatlannm her biri bu sene, 171,753 kron olacaktır. S mükâfat, bu sene Stokholm'de tevzi edilecektir. Buniardan biri edebiyat, biri hp, biri kimya ve ikisi de fizik mükâfatıdır. tki fizik mükâfatının bir araya gelmesinin sebebi 1931 se • nesine aît fizik mükâfatının bu seneye bırakıfmasıdır. Nobel müessesesmin sermayesi bali hazırda 45 milyon kronu tecavüz et • mektedir. Bursa, 29 (Hususî) Yunan hükumetince ittihaz olunan son malî tedabir neticesi Bursa'nm Yunanis • tan'a yaptığı kuzu sevkiyatı tama • men durmuştur. Bursa'ya gelen Yunan alıcıları artık göriinmez olmuş tur. «Bursa Kıvırcık ve Merinos ko • yunlannı yetiştirme cemiyeti» tktisat Vekâletîne telgrafla müracaat ede • rek bu vaziyetin koyunculuk ve bin • netice vilâyet iktisadiyatı için çok zararlı bir tesîr yapacağını bildirmiştir. Hatta bu yüzden et fiatlannın düşmesi dahi muhtemeldir. Tahkikatıma nazaran yalnız Bursa şehrinin Yunanistan'a yaptığı kuru sevkiyatı (150) bin lira radde • •indedir. Vilâyetimizin ve Balıke • sir'le Çanakkale vilâyetlerinin ihra catı da hesaba katılırsa bu miktarm mühim bir yekun tuttuğu anlaşılır. Buradaki koyuneular Vekâletin bu hususta yapacağı temas ve alacağı tedabire intizar etmektedirler. Talih Zinciri denilen ve mutlıka bütcesinin açığını kapatmak istîyen açıkgöz bir posta idaresi tarafından icat edilen mektuplar, son gün!e!e, gene pek sık gelmeğe başladı. Bu Talih Zinciri, her sene bu mevsim lerde grip hastalığı gibi sari bir «urette tstanbul'u dolaşır, durur. Bir iki hafta gibi kısa bir müddet zarfında aldığım Talih Zincîri mek tuplan kırkı geçti. Hepsi de «iyi talih, iyi sıhhat bu zinciri devam et tirmektedir. Bundan dokuz kopye çıkanmz ve en sevdiğiniz, me»'ut olmasını istediğinîz dokuz arkada şınıza gönderiniz» teranesile söze başladığı halde, ben bunları yırtar yırtar sepete atanm. Eğer bu mektupları gönderenlerin dediklerini yapsaydım, 15 günde 450 mektup yazmam lâzımdı. Bu mektubu bana göndermek suretile beni sevdiklerinî ve mes'ut olmamı istediklerini isbat etmiş olan mechul dostlarımdan talih zincirini kırdığım için bana danl Slnan'ın Edirn^de yaptığt meşiFır mamalarını ve kusurumu affetmeAlipaşa çarşısı lerîni rica ederim. ve şekil güzelliği taşıyan iki büyük, Bu itizardan sonra, en son aldı • müstesna eserinden maada bir çok ğım zincirleme talih mektubundaki san'at mahsullleri vardır ki bunların bir hususiyet nazari dikkatimi celen ufak modelinin bile zevk veren betti. Şimdiye kadar gelenler, talih tesiri görülür. Kıymetli etütleri arazincirini kırmıyanların nail oldukları sında saydığımız Lüleburgaz'daki saadetlerle kıranlann uğradıklan Sokullu camii eşsiz bir tipte çok felâketleri yazarken hep ecnebileri san'atkârane bir eserdir. Manisa misal getirirlerdi. Bu defaki mek şehrinde vefatmdan iki sene evvel tupta ise misallerin çoğu yerli ve taüçüncü Murad'a ait olmak üzere yap nıdığımız kimselerdir. Bakınız zin tığı cami, en son eseri fakat san'at cirin ne marifetleri varmış: ziynetlerinin en kıymetli bir incisi • «Istanbal Valisi Muhittin Bey ba dir. (1) zinciri ktrdtğmdan yedinci şünS karSinan'ın bütün memlekete serpildeşini kaybetti. Pola Negri talihiru miş güzel eserleri tamamile akl'mız ba zincîre medyundar. (Halbuki da tophyamıyoruz. Selânik'teki (Be Pola Negr?nin SldağS şayi olduğu yazkule) nin de Sinan askerî infaazaman da zinciri kırdığt için öldöğö tına ait asarı arasında bulunduğunu iâdia edilmigti.) Evliya Çelebi yazıyor. Edirne'de elTürkiye Pariı sef'rri Fethi Bey bu yevm mevcut bulunan meşhur Ali • zinciri kırdıjtından yerinden olda. paşa çarşısile Rüstempaşa hanı mi Eskisehir Müddeiumamisi Rahmi marimizin en canlı örnekleridir. SeBey, zinciri kırdığından dokaztmctt lim camiinin etrafını sarmış olan imaret, medrese ve kütüpaneye bakarak kunü öldü. Bursa Belediye Reisi Mahittin Bey, bu zincir gayerinde tntibugünkü kübiğe âdeta eski bir Türk hap edildi. M. Laval orman behçilu buluşudur diyebiliriz. ğinden bu zincir sayesinde BasvehâKoca üstadın güzel san'atlar için lete kadar yühseldi. Kandilli'li Belyarattığı ölmez üslubu daima yeni, kis Hm. ba zinciri kırdığından ye • daima yüksek ve canlıdır. Türk'ün dinci günü aşka kurban gitti. sert, keskin bakan çehresinin derin nüfuzu kadar ifadelidir. Aksam gazeteai muharrirtnrinden Edirne, mart 932 (VâNu) bu zincİrle eğlendigi için Slüm tehlikeai atlattı. * Mlmar KEMALETTİN Melle Diplaraku (1931 Aorttpa Güzelllik Kralicesi) bu zincire ehem» (1) Sinan'ın vefatmdan bir sene sonra İkmal edilen en son eseri İstanbul'da Bo. miyet vermediğinden, feci bir ato • yalı, Nifanct, Mehnıetpaşa camiidir. Bu e mobil kazasma uğradi. Ss zineir «*?serin plânmda da kubbeyi sekiz ayak üze yesinde Segbanzade Ekrem Bey Mu nr ailei kralisine intisap etti. rine yapmıştır. Hitler bu sayede Reisicumhurlağa kadar yükseliyor. Lmdberg buna ehemmiyet vermediğinden evlâdını Ankara 30 (Telefonla) İstanbui kaybetmek üzered'r. Bu zincirin kur* meb'usu Fdip Servet, Edirne meb'usu banlarından biri de l. M. H. (isim Şakir Beyler İstanbul'a hareket ettiler. vardı amma ben çıkardım) pokerde 30,00 lira kaybetti.'» Şakir ve Ed:p Servet Beyler 60 kişi idam edil'vor Lindberg'in yavrusu Nairobi 30 (A.A.) Kampala mahkemesi, ihtiyar bir kadının sihirbazlık yapmakta olduğundan şüpheienerek öldürmuş olan ve idama mahkum edilen yerlilerden 60 kişinin temyiz, isrida ve lâyihalarını redd etmiştir. Bunlar, pek yakında idam edileceklerdir. tdam cez?smın bu kadar vâsi bir mikyasta icrası Kenya tarihinde ilk defa vaki oluyor. ıı Bursa 29 (Hususî) Ziraat Vekâleti Teftis heyeti reisi Naki Bey Karacabey Harasını teftiş ederek bugün Bursa'ya gehniştir. Naki Bey, buradaki ziraî miiesseselerle tpekçilik Enstitüsünü teftiş ve ziraî vaziyeti tetkik edecek, bir kaç gün sonra Ankara'ya dönecektir. Kendisinden Karacabey Harasmın vaziyetini nasıl bulduğunu sordum. Cevaben dedi ki: Minneapolis 30 (A.A.) Mitral« Karacabey Harasaı memleketiyoz, tüfek ve tabanca ile müsellâh mizin en mükemmel bir hayvan ıslah Adana 29 Bugün ilk defa olayedi şaki North Western National merkezi olmustur. Bu müessesemizin rak çarşıya taze badem indirildi. Bank'ın uzak şubelerinden birine gir çok tekâmül etmiş bulunduğunu gör > Yağmurlardan sebze fiatı ucuzladı. mişler, 50 bin dolar nakit para ve 150 düm. Hulâsa Hara, arzu ettiğimiz şeBaklanın okkası 5 kuruştur. Bes des bin dolarlık esham ve tahvilât aşır kilde müsbet ve müsmir neticeler verte ıspanak ta 5 kuruşa satıhyor. dıktan biraz sonra kaçıp gitmislerdir. mektedir.» Karacabey Harası f Hayat Ansiklopedisi \ 'I Bir eşkiyalık vak'ası Adana'da sebze ucuzluju Inci cuzu Buğün çiKtı MtM. AYIN, MtM. RE K. R. RK Bu rnektuba bakarsanız zinciri kırmak adeta kendi kertdini öldürmek veya felâkete mahkum etmek pibi bir şey, zinciri kırmadınız mı da «aadet, servet hepsi hazır... Hem de sudan ucuz bir saadet ve servet, dokuz mektup yazacak ve 36 kuruş posta parası vereceksiniz. Artık, tayyare piyangosu fitân almağa lüıum yok. AldıŞ'im mektt>Iarın cokluğun • dan a"lıyorum ki Talih Zincirîni boyunlarına dolamak istiyenler pek coktur. Fakat o mübarek, insandan bir kere vüz çevirdi mi dokuz mek tup değil dokuz vüz arzuhal yazsanız gene dönüp bakmaz ve siz, so §uk, ya^murlu bir günde, eviniz;n biten odununu düşünerek dalgm dal» s?ın giderken de, yamnızdan mükellef ve muhteşem bir otomobil ha linde %'n\ zifos icinde bırakarak mağrur ve lâkayt geçip jrider. CVMHVRlYET'in tefrikasi: 6 DUMAN Muharriri İ. Turgeniyef Haydar Rifat Bunu en mevsuk bir memba • dan öğrendim. Bana söyliyen He • listratof; o da şu pis sahneye bizzat şahit olanlardan duymuş. Gubaref sordu: Hangi Helistratof, şu Kazan'da olan mı? Evet... Gerçi onun hakkmda da rakı fabrikacılarından para vur duğu işaa edildiğini biliyorum; fakat bunu neşreden Pelikanof'tur. Bu herife inanıhr mı? O bir haiiyeden ba^ka nedir? Bambaef atıldı: Yoo Pelikanof benim dostumdur, o hafiye olamaz. Madam: Evet, evet, hafiyedir. Mütercimi Yok, müsaade buyurunuz! Hafiyedir, haf iye! Hayır efendim, lutfen beni de dinleyiniz, Hafiyedir, hafiyedir! Hayır, bunu Tenteleef içîn söyleteniz eyvallah... Madam bu noktada bir nefes al • mak ıztırarında kaldı. Bambaef fırsat bu fırsattır, diyerek devama başladı: Gayet emîn bir membadan biliyorum ki, bu herif bir gün hususî bir müstanîk huzuruna çıkarıldığı zaman, müstantiğin ayaklarına atılaralc: Aman, bana merhamet ediniz. Kulunuz olurum, beni kurtarmız! Diye ağlamıştır. Halbuki Pelikanof'ta böyle bir alcaklık yoktur. Gubaref hükmünü verdi: Tenteleef, ha!?! Bunu bir tarafa kaydetmeli! MaHam omuzlannı silkerek: tkisi de birbirinden rezil! Ten teleef hakkmda bende de bir malu mat var. Malumdur ki bu herif zalemeden olduğu halde kendisine ha lâskâr olmak, münci olmak.. süsü verir. Bir gün Paris'te bir salonda bulunurken içeriye Madam B.. girer, madamın ne mağrur bir mal olduğu malum. Tenteleef ev sahibinden madama takdîm edilmesini rica eder. Madam kendisine herifin ismi söylenir söylenmez, ağzını açar: Efendi siz Onile Tom müelli finin karşısına nasıl çıkarsınız. Ne oldu?unuzu kendiniz de bilmez misiniz? Defolunuz karşımdan! Der ve ayni saniyede bir de tokat şaklar ve Tenteleef fırlayıp kaçmaktan başka selâmet bulamaz. Bambaef: Bunda mübalâğa kokuyor! Defolunuz, demiş olsun, fakat tokat, hayır! Madam ihtilâçlar içinde kıvra • narak: Atmış, atmış, tokatı da atmış! Benim masal söylemek âdetim yok. tur. Aman yarabbi, yoksa bu adam da mı dostunuz ? Hayır efendim, benim Ten • teleef ile bir hususiyetim yok. Ben Telikanof'tan bahsettim. Peki! Tenteleef değilse Michneef dostunuz, ya! Bambaef ıztırabla: O da ne yapmış? Nemi yapmış? Sanki bilmiyorsunuz! Güpegündüz, sokak orta sında, cümle âlemin muvacehesinde «şu hürriyetçilerin topunu birden deliğe tıkmak, birer birer tepelemek lâzımdır!> demiştir, böylece bağırmıştır. Gene bir gün eski pansiyon arkadaşlarından fakir düşmüş biri kendisine müracaat etmiş ve o gün yemeğ almazsa aç yatacağım anîatmış. Ne cevap alsa beğenirsiniz: Nasıl olur dostum, bugün soframda da vetli iki kont var! demiştir. Bambaef: • Bu kat'iyyen if tiradır. ekmekle beraber istiklâl verir. Ne iftirası kuzum. Bu herif Kadmlar için başka türlü kurtuluş Prens B.. yi de davet eder, durur. O yolu yok... tçtimaî mes'elelerin en kadar aşağılıktır! mühimmi ve en naziki budur! Gubaref araya girdi: Gubaref yarı hâkimane, yarı pey Prens benim amzademdir, fagamberane: kat evime sokmam. Evimde isminin Bir gün gelecek herkes ancak de anılmasını istemem. gördüğü işin mukabilini alacak... Hem bu ithamları bırakalım. Bizi Bambaef hemen tasdik ile: meşgul edecek yüksek ve necip îş Evet, evetf ancak gördüğü işin! ler vardır. tçimizde daima mukad Ve yavaş bir sesle: Efendi des bir ateş yanar. Mel. de la Qin hazretleri eser ilerliyor mu? tinie ismile çıkan kitabı okudunuz Gubaref kaşlarım çatarak: mu? Ne güzel şey! Tekmil sizin Not almakta devam ediyorum. prensipleriniz! • Bunalıp kalmış olan Litvinof'a te Madam: veocühle: Artık roman okumuyorum. Ne ile meşgulsünüz? Neden? Efendi hazretlerinin merakları Çünkü zaman değişti. Şim • tatmin olundu. di benim romanım dikiş makinesi Ah! Demek tabiî ilimlerle! dir. Ha! Bu mektep, meslek itibarile Litvinof: çok faydalıdır. Fakat gaye itibarile Ne makinesi? değil. Şimdi gayemîz başkadır. Bu • bapta fikrinizi sorabilir miyim' Dikiş! Dikiş! Şimdi her kadm Benim fikrimi mi? bir makine almalı ve aralaruıda şir Mabadi var ketler kurulmalı, bu ekmek verir, i İ