B. Cevat Akgül, Rize — Mektu- bunuz ve alâkanız çok güzel, fa- kat «Allah günah yazmasın!» kay- diyle de olsa hic kimse hakkında, kullandığınız tabirler sarfedilemez | ve hiç kimseye yeni dünyanın kur- | tarıcı peygamberi göziyle bakıla- | maz! Bu hitaba lâyık gördüğünüz adam, yeni ve eski bütün dünyala- l rın kurtarıcısı olan Peygamberin - — sadece kölesidir. İnsanları kıymet- | lendirmekte mübalâğa sibi büyük ş Bapbasraz disine sorunuz! Fakat öyle bir sua- le onun vereceği cevabı biz de ta- sarlıyabiliriz. Diyecektir ki: «Ma- sonluk hicbir dine aykırı olmıyan bir kardeşlik ve uhuvvet müesse- sesidir!» Ve #ayet tabii olarak siz, bu sözün de bir mason taktiği ol- duğunu anlıyacak, masonluğun dünyada mevcut bütün dinlerle be- raber bütün milli birlikleri yıkmak dâvasında bir Yahudi teşekkülü ol- duğu kanaatini terketmiyeceksiniz! Daha ne söyliyelim? Selâm ve say- gı... B. Ahmet Koc, Ankara — Ziya Gökalp ölürken, kendisiyle aynı hastanede ve ona bitişik bir odada bulunan bir hanımefendi, bize, meşhur Türkçünün ruhunu teslim edeceği âna kadar, en ağıza alın- maz küfürler ve delilere mahsus ta- vırlarla Allaha sövdüğünü anlat- mıştır. Böyle bir nakil yalan ola- maz. Kaldı ki, Ziya Gökalpın eser- lerini dikkatle inceleyen bir Müs- lüman, onların, bellibaşlı zaman ve mekânlardaki İslâmi telkin zaru- retleri müstesna, tamamiyle dine aykırı bir ruh taşıdığını kolaylıkla tesbit eder. Ziya Gökalp, din aleyh- tarı bazı hareketlerin, en şeni kâ- firlerden evvel küfür âlemine kar- şı müjdecisi olan mısralar ve cüm- lelerin sahibidir; ve zaten onun Türkçülük ideolocyası, yani posa ve mitolocya Türkçülüğü, İslâmiye- tin verine konmak istenen putlar sergisinden başka bir şey değildir. Bağlılıklar... | ve neticesi feci suç yoktur. Pey- gamberlere Allah, sahabilere vey- | gamber, alelâde insanlara da buna | göre mübalâğalı sıfatlar vermek küfre gider. Size, fevkalâde ince ve lâtufkâr hislerinizden dolayı teşek- kür ederken, hududa riayet etme- niz lüzumunu bilhassa hatırlatırız. Başımıza, insanları putlaştırmak yüzünden neler geldiğini izaha ne hacet! Selâm... B, Fazli (yeri meçhul) — Bize adresinizi vermeden, dilersek «Gençlik Rehberi» isimli eseri gön- dereceğinizi söylüyorsunuz. Nasıl istiyelim? Lütfen gönderiniz, bekli- yoruz! Selâm ve bağlılık... B. Recep Vidin, İzmir — Akıl, insanda, eşya ve hâdiseler arasın- daki münasebetleri temyiz etmek üzere Allah tarafından ihsan edil- miş idrak melekesinin taallük mer- kezidir; fikir de bu melekenin va- sıtası ve akıl ağacının yemişidir. İlim, akıl yoliyle eşya ve hâdiseler üzerindeki kanunlarını istihraç plâ- * nı olarak tarif edilebilir. Aklın sa- kim ve selim nevileri olduğu gibi, ilimlerin de böyleleri vardır. Ga- yet kısa ve kaba hatlariyle bildirdi- ğimiz bu izahın yeterliğine güven- memeniz ricasiyle sevgiler... Bozulmuş B. Yakup Tezsoy ve H.T.G., An- kara — İstanbul Valisinin eski ve ileri rütbede bir mason olduğu mu- hakkaktır. Onun Cuma namazları- na gelince, bu tezadı bize değil ken- Köşeniz : Kes artık sesini serseri bülbül! Bu harap beldeye figanın mı var? Dökül, ey goncanın yaprağı, dökül! Açılıp gülmeğe zamanın mı var? Çatlamış HARAN'ın susuz dudağı.. Başına yıkılmış kerpiç ocağı; Bu azgın derdime dermanıni mı var? Ey genç, sonu gelsin kadının, aşk'ın Yeter, iman derdi başımdan aşkın!.. Behey, sahra sahra dolaşan şaşkın!.. İmanından başka cananın mı vat?.. “ HALİL, ko gözyaşın durmadan aksın; Urfa'ya Ağıt Ağaçlar devrilmiş, çiçekler solmuş, Yükselen seslere ahuzâr dolmuş. Kes, menhus sesini, uğursuz baykuş! Senin bu yerlerde mekânın mı var? köylünün yurdu, otağı; Şair, yüzündeki maskeyi kaldır! Senin «dert» dediğin sade masaldır! İşte bütün ömrün buna misaldir: * Şi'rinde bir satır vatanın mı var? URFA, URFA diye kuduracaksın! Ey kalem, sen benden daha alçaksın; Uğruna yazılmış destanın mı var? HALİL GÜLÜM ©