Dinimizin büyükleri İmam-ı Hanbeli A HMED Bini Hanbel... Dört bü- yük mezhep sahibinin sonun- cusu... Pederi Merv'lidir, Validesi gebe olarak Bağdada gelmiş ve Hic- ri 164 tarihinde onu Bağdatta do- gurmuş... Merv'de dünyaya gelip memedeyken Mai getirildiği de rivayet olunu İlim ve Kenhni elde ettikten son- ra Mekke, Medine, Şam, Yemen, Basra, Küfe ve Cezire taraflarına seyahatler etmiştir. Zamanının bü- yükleri ve Hadis rivayetçilerinden pek çok şey öğrenmiş, kendisinden de Buhari ve Müslim gibi en büyük Hadisçiler faydalanmıştır. mam-ı Şafii Hazretlerinin tale- besindendi. Hadis ve Fıkıhta za- manının üstadı oldu. İmam Ebu Yusufun vefatından ve İmam-ı Şa- fii Hazretlerinin Mısıra çekilmesin- den sonra, Bağdatta, kendisinden büyük Fıkıh ve Hadis âlimi kalma- dı. Hadis ilminde «Elmesned» isimli bir eser kaleme almıştır ki, o vak- te kadar yazılan Hadis kitaplarının en büyüğü ve en üstünüdür. Diğer üç hak mezhebe nazaran intişar sahası daha küçük olan ve Mısır müstesna, Şimali Afrikaya inhisar eden Hanbeli mezhebinin sahibidir. Zamanında, itikadi fitnelerin en büyüklerinden biri olan «Kur'an mahlük mudur, değil midir?» me- selesi çıkmıştı. Şüphesiz ki Ahmed Bini Hanbel Hazretleri de Kur'anın mahlük olmadığına, Allahla kaim İlâhi Kelâm olduğuna inananlar- dandı. Fakat kuvvet «Kur'an mah- lüktur!» divenler tarafında olduğu icin bu büyük zatı da sigaya çek- tiler ve ona zorla «Kur'an mahlük- tur» dedirtmek istediler, Demedi, sadece «Allahın kelâmıdır» demek- le iktifa ve imanında ısrar etti. Bu yüzden, din yolunda nice çileler çekmiş olan öbür büyük imamlar gibi hapse atıldı ve hapiste dövül- 'dü. Fakat hicbir pahaya imanından dönmedi. Bu hâdise, Ahmed Bini Hanbel Hazretlerinin 56 ncı yaşla- rında vâki oldu. Uzun müddet, irşat ve talim ile uğraştıktan sonra Hicri 241 tarih- lerinde, 77 yaşında Bağdatta vefat etti. Cenazesinde yalnız seksen bin erkek bulunduğu söyleniyor. Tak- va, vecd.ve ahlâkı da, ilim, kemal ve zekâsiyle aynı seviyedeydi. , M.K. EYGAMBERLER, resul ve ne- bi diye iki isimle anılır. Alla- hın vahyine mazhar olmak mâna- sına bu iki ismin muradı bir ise de, memuriyet bakımından arada büyük farklar vardır. Her resul aynı zamanda bir nebidir; fakat her nebi resul değildir. Nitekim Pey- gamberimize nübüvvet 40 yaşında, risalet ise 43 yaşında gelmiştir. Bundan da anlaşılıyor ki, resullük NEBİ nebilikten daha üstün ve ileri bir RESUL derecedir. Aradaki fark şudur ki, nebi, ilâhi vahye mazhar olarak in- sanları hak yoluna davete memur ve fakat müstakil şeriate sahip ol- mıyan ilâhi bir yol gösterici iken, resul, âynı vasıflardan başka bir de'yeni ve müstakil bir şeriatle gönderilendir. Peygamber kelimesi ise Farsça (Peyamber - Haber getiren) mâna- sına, umumi ve toplayıcı bir ifadeyle, hem resul, hem de nebiler hak- kında kullanılır, Nebiler ve resuller, yani peygamberler, insanlar arasında Allahın ilâhi bir memuriyetle kullarına gönderdiği üstün yaradılışlar olduk- ları için, insan çapında maddi ve mânevi her türlü kusur, ârıza, ayıp ve noksandan münezzehtir. Bunu böyle bilmek ve kendilerine böylece itikat etmek şarttır. Peygamberlerden herhangi birine bir ayıp ve kusur isnadı, itikadi bir suctur ki, itikadi suçlar insanı günahtan daha ileriye, yani küfre götürür. Peygamberler halkasının ilk ferdi Hazreti Âdem, son ferdi ise, ke- malin de son derecesini temsil ederek, Efendimiz, Müjdecimiz, Kurta- ricımız Hazreti «...»dir. Bunlar arasında Hazreti Musa, Hazreti İsa gibi müstakil kitap ve şeriat sahibi olanları birer resuldür. Haz- reti Harun, Hazreti Yahya gibileri ise sadece nebidir. İsrail oğulla- rından ne kadar çok nebi geldiği malümdur Umumi ifadesiyle e e (şüphesiz resuller kalorilik) arasında derece şöyled PEYGAMBER Birinci derece ni ndimiz. İkinci derece Hazreti İbrahim... “İ Üçüncü derece Hazreti Musa.. Dördüncü derece: Hazreti İsa... Öbür dereceler bunlardan sonra gelir. Bir resul zamanında başka nebiler olabilir, fakat başka bir resul olamaz. Zira nebi, nübüvvetine rağmen zamanındaki veya kendisin- den evvelki resulün şeriatine tâbidir; fakat resul daima müstakil şe- riat sahibi olur, Yeni bir resulün şeriatiyle ise ondan evvelki resulün şeriati hükümden kalkar. Peygamberler Peygamberine gelince: Onun nübüvvet ve risaleti, bâtın âleminde ezelden başlar; dünyayı şereflendirmelerinden sonra ise hem zâhir ve hem bâtın âleminde ebede kadar devam eder. Ondan sonra gerçek olarak ne bir resule, ne de bir nebiye zuhur imkânı yoktur. Onun bir ismi de «Son Zama- nın Nebisiv dir. Bizim, peygamberlere imanımız işte bu esas içinde olacak; ve bu itikat, am Allahın gönderdiği, üstün ve her kusurdan münezzeh ya- rattığı, insanlara kurtuluş yolunu göstermeğe memur ettiği, kendile- rine beşeri kuvvetlerin üstünde mucizeler bahşettiği, bazılarına ki- taplar indirdiği kanaatiyle bir arada bulunacak... Vâiz N İCE Hadis içinde şu dört tane- AN si her mümine fsâfidir: «İşler, niyetlere göre takdir olunur», «Mâ- * nasız ve lüzumsuzu terketmek, ki- şinin İslâm güzelliğinden gelir», «Mümin, kendi nefsi için arzuladı- g2 ğını, mümin kardeşleri için de ar- zulamadıkça tam mümin değildir», «Helâl ile haram malümdur; arala- rındaki benzer işlerden de kaçın- mak lâzımdır». Ebu Davud 7