ad Atsız'ın Toplatılmış Eserinden: Kahramanlar Gecesi (10uncu Fasıl) OFRADA konuşulan sev dai- ma kralın açtığı mevzu olur- du. Şimdi felsefi bir mevzu üze- rinde idiler ve filozof İlânasam ile konuşuyorlardı. Kral bir tas daha içtikten sonrâ dedi ki: — Filozof! «çokluk» ile «azlık» aslında birdir, Onu çok veya az diye ayıran bizim kuruntumuzdur. Meselâ bir tas şarapla on tas şara- bın farkı yoktur. Nitekim bazan on tas şarap bir tas şarabın tesi- rini yapmaz. Bazan da bir tas şa- rap bir adamı sarhoş eder. Neden böyle oluyor? Çünkü içimizdeki kuruntu bize çok içtiğimizi söyler- se biz bir tası cok görüp sarhoş olu- ruz. İçtiğimizdeki kuruntu az içti- gimizi söylerse on tas içtiğimiz zaman bile dipdiriyizdir. Doğru değil mi, ne dersin? İlânasam çok kurnaz olduğu için birdenbire kralın düşüncesini ka- * bul etmedi. Çünkü kralın daki- kası dakikasına oUuymazdı. Şimdi iddia ettiği bir şeyin biraz sonra aksini iddia eder ve ilk iddiada kendi fikrine istirak edenler ikinci iddiada da iştirak ederse kızıp tah- kir ederdi. Onun icin bir pundunu bulmalı, ortalama gitmeliydi. Ka- Un kaşlarının altından o mel'un bir bakışla bakan gözlerini yere dikerek cevap verdi: -— Kral hazretleri! Esas itibariy- le azlıkla çokluk birdir, Buyurdu- gunuz gibi bir tas şarapla on tas şarabın farkı yoktur. Yalnız bazı hallerde azlıkla cokluğun farkları 10 " Atsız'ın «Dalkavuklar Gecesi» isimli eserinden bu parça, Hasan Âli-Yücel'in nasıl mebus olabil- diğini gösteren ve aynen haki- kati çerçeveleyen misilsiz bir hiciv ve mizah değeri belirtiyor. vardır sanırım. — Ne gibi? — Meselâ çokluğun yüksek bir derecesi olan bin ile azlığın son derecesi olan vokluk, yani sıfır arasında bir fark bulunması icap eder, Çünkü bir tas şarap içen bir adam ne de olsa bundan biraz müteessir olur, Sıfır tas şarap içen bir adamsa müteessir olmaz. Çün- kü sarap icmemiştir. Bütün vezirler bu sâhâne cevabı beğenmişlerdi. Hele yeni başku- mandan, ırkdası olan İlânasamın sözlerinden övün: bile duyuyordu. Kral da bu sözlerden hoşlanmış gibi görünüyordu. Bir saksağan yumurtası yedikten sonra vezirine pek felsefi bir suâl sordu: — Peki! O halde sıfır nedir? — Meselâ: Sizin karşınızda ben!.. Bu o kadar marlak bir cevaptı ki, cüce İrdas kıskançlığından çat- lyacaktı. Hekim Ziza böyle bir cevap vermiş olabilmek icin Hat- tuşaş sokaklarında bir ay köpek gi- bi ulumağa razı idi. Yalnız Nidiba bu sözlerdeki ince nükteyi kavrı- yamamıştı. o Kavrıyacak halde de değildi. Çünkü içtikçe istahı açılı- vor, yedikçe de şarap icesi geli- yordu. Aradan epey zaman geçtiği hal- de kral bir şey söylememişti. Âdeti böyleydi. Beğendiğini * belli etmemeğe calışırdı. Ancak, bir müddet sonra vaverlerinden biri- ne dönerek buyruk verdi: -— Halk İlânasam şerefine içsin! Yaver, bahçeye çıkıp bakır yu- varlak üzerine tokmaklar vurarak halkı Ouyandırmağa calıştı. Çoğu sızmıştı, bir kısmının kımıldaya- cak hali voktu. Ona rağmen bağır- dı: — Ey Hattiler! Kralımız..buyur- du: Kahraman İlânasam şerefine içeceksiniz!.. Henüz ayakta olanlar arasında bir alkıştır koptu. Yaşasın kral, yaşasın İlânasam dive bağırarak şarapları ictiler, Şimdi tören odasında başka bir konuşma mevzuu açılmıştı: Tarih- ten bahsolunuyordu. Kral, çok mü- tevazı idi. Kendi büyüklüğünden hiç bahsetmiyordu. Eski krallar arasında en cok Flabernas ile Mur- şili beğenivor, fakat, Murşili daha üstün tutuvordu. Diyordu ki: — Eski, yeni bütün kralların ha- yatını okudum. Murşil büyük kral ların en büyüğü ve sonuncusudur. Ondan sonra ona eşit bir kral gel- memiştir. Rahip İduskam o yapmacık heye- canı ile ayağa kalktı: — Ne diyorsunuz, Kral Hazret- leri? Böyle bir şey hiç olur mu? Kral Murşil şüphesiz cok büyük bir kraldır, Onun gibi kral ya bir, ya iki tane daha vardır. Fakat, gü- nümüzde muhakkak ki Murşilden büyük, hem cok büyük, hem de pek cok büyük bir kral vardır. Bu sözler cüce İrdası az kalsın öldürecekti. Herkes o kadar güzel sözler sövlediği halde o daha bir şey söyliyememişti. Hevecanla yut-