9 Ocak 1948 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4

9 Ocak 1948 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

/ Gilt1- Mektup-43'den EVHİT iki kısımdır ; Şühudi ve vücudi... Şühudi tevhit odur ki, madde ve mâna gözüne görünen her şeyde buluna- cak müessir (Bir) den iba- rettir, Vücudi tevhit ise var olarak yalnız (Bir) mevcut tanımak ve ondan başkasını yok bilmek ve görmemektir, Böylece vücudi tevhit (ilmelyakin — ilimle görü- lür), şühudi tevhitse (ay- lür) cinsinden oluyor. - Şühudi tevhit, bizim ta- rikat yolumuzda bir zaru- rettir. Halis fenayı bulmak ancak bu tevhitle gerçek. leşebilir, (Aynelyakin) on- suz cle geçmez. Zira (Bir) olanı görmek, onun istilâsı zamanında O'nun (mâsiva — mahlüklar âlemi) ini gör- memek gibi bir netice do- gurur ve bu yüzden müthiş ayak (o sürçmelerine (yol açılır, “ Vücudi tevhit zaruri 'de- ğildir, (İlmelyakin) onsuz hasıl olabilir. Yine (ilmel. yakin) O'nun (mâsiva) sının yok bilinmesini Şart koş maz, Meselâ bir insan gü. meşin vücudunu görse, bu kendisini istilâ öbür yıldızların yek bilinmesini gerektir. mez. Fakat güneşi gören, elbette yıldızları görmek istemez ve görmez, Ama bilir ki, yıldızlar yek de- ğildir, vardır; sadece giz. “enmiş “güneşin nur şaşaası altında mağlüp ha- le gelmişlerdir. Böyle bir ânda yıldızların vücudunu bir şey olmaz. İşte bu ba- kımdan, Allahın (mâsiva)- #ını nefyetmekten ibaret olan vücudi tevhit, akla ve Şeriata muhaliftir, Şühudi Otevhitde, yâni her şeyde (Bir) olan mü- essiri müessir olarak 'gör- mekte, akıl ve Şeriate hiç bir aykırılık yoktur. Şunun gibi ki, güneş doğarken yıldızları yok bilmek, ha- kikate zıd durmaktan baş- ka bir şey değilken, o ân. da yıldızları sadece gör- memek ve görmek iste- memekte, doğruluk ve iyi- likten başka ne olabilir ? Vücudi tevhidin hoşluk, hakikatte gözün ka. rarmasi ve her nisbet öl- çüsünü kaybetmesidir, Bu vaziyete düşen insan, Şe- riatin zahirine mubalif söz- ler etmeğe başlar. Bir çok- ları vücudi tevhide mağlüp olmuşlar ve gerçek kemâ- lin hiç bir bakımdan zede- lemesine imkân bulunma? yan Şeriatin zahirini zede- leyici edalâr takınmışlardır, Mansur (Hallac) ın «Hak be nim!) ve Beyazıt (Bestami) nin «Sübhan benim!» gibi sözleri, işte bu halden ge- lir. «Hak benim!» sözünün gerçek mâna ve hikmeti «Hakdır, ben değilim» de. . mek isterken, Mansur ken: dini göremediği için bu hik- meti böylece yerine geti- remedi ve . sarhoşluktan «Hak benim!» dedi. Bir in- san ki, hem kendisini görür, hemde «Hak benim!» der, onunki sadece ve bütün şiddetiyle küfürdür, Fakat Mansür ve Beyazıtlar mev- kiindeki insanlar hayret ma- .kamında eridikleri için o ânda kendilerinden hüküm sukut etmiştir. -den hisse almamıştır. Mazurdur.- lar. Beyazıt'ın ia be- nim!> sözü de yine haki. katte (Sübhan) ı itme, kendisini, kendi nefsini ten. zih değil... Beyazıt bunu, kendini kaybettiği ve bir türlü bulamadığı için böyle söylüyor. nevi sarhoşluk halinden do- layı bir hüküm terettüp et- mez. Fakat en basit ve umumi mânada bu sözleri kıyaslar âlemine çekip tak- lit ve müdafaa edenler, der- hal küfüre düşerler. Büyük kemâl yolunun büyük kah- ramanları ise, bu makam- lardan ileriye geçip (Hak- kelyakin— bizzat onu onunla görmek ve onda yok olmak) akamına varınca böyle ke- limelerden hiç birini kullan- mazlar, onlardan çok çeki- nirler ve itidal terazisinin muvazenesini dajma muha- faza ederler Zamanımızda Sofi geçi. nenlerden bir çoğu, bilir . bilmez, vücudi tevhidi or- taya atıp ondan başka ke- mâl kabul etmezler; böyle- ce ilimde kalıp (Ayn)e eremezler; üstelik, vücudi tevhidin manevi sarhoşluk. tan gelen kelimelerini ken. di hayallerine nisbet ede- tek, kendi hefs ve havala- rına göre lâf eder, . durur. lar. Bilmezler ki, hayret ve ilim bir yerde toplanamaz. Belli olmuştur ki, vücudf tevhit sahibi (Aynelyakin) Hal. buki şühudi tevhit sahibi, hayret makamından terakki edip marifet makamı olan (Hakkelyakin) e erişince orada hayretle ilmin bir Hadis-i Kutsi'lerden: Sen olmasaydın, sen olmasaydın, Eflâki yaratmazdım. 35 MİNE a m Ona da bu ma- imei ALLAHIN VE PEYGAMBERİNİN KİTABINDAN SONRA DİNİN EN BÜYÜK ESERİ: | araya-geldiğini görürüz, Bir misal daha: Rüyada kendisini padi- şah gören ve padişahlık şartlarını nefsinde bulan, malümdur ki, padişah de- ğildir; padişahin sadece misali suretini kendisinde bulmuştur. Halbuki padi- şahlğın, misali suretle hiç- bir münasebeti mevcut de. ğildir. Ama bu hal, şühut yolundan, yâni misali su- retlerden toplanacak mâna ve delâlet yolundan olur; ve o şahıs, kendisini göre göre, ne olduğunu ve ol. madığını tanımakta devam eder ve yok sandığı nefsi- nin ani tuzağına düşmek- ten korunursa, Allahın ina- yetiyle bir gün gerçek padişahlığa erebilir, Olmak yolunda olmakla,“ bilfiil olmak veya ildir isilmei. arasında büyük fark vardır. Birçok maden vardır ki, ayıa olmaya istidatlıdır; ama tamamiyle ayna haline gelmedikçe ele alınmaz ve içine aksedecek güzelliğin ne olduğunu hayal ettire- mez. Din ve tasavvufun en ince, en girift ve o nisbette tehlikeli ve çetin "noktası ,işte budur, Bütün bu ince- likleri, nefslerine, keyifle- rine, son derece dar ruh ve idraklerine tatbik edip de vücudi tevhit maka. mından dem” vuranlar, gör- dükleri her şeye hak ve tesadüf ettikleri her işe - haktandır diyenler, belki bir bakıma göre doğru bil. dikleri halde bu &doğru»yu tamamlayıyı doğruya erişe- medikleri için boyunlarım mukaddes Şeriat boyundu- ruğundan çözerler ve dalâ. let çukurunda yatarlar. Duamız, Allahın bizi kö- tü inanış şekillerinden ko- rümasıdır. Allahın selâmeti üzerimizde olsun... Ha. A. Ke.

Bu sayıdan diğer sayfalar: