yüyordu, EMİKLERİMİ dinlendir- meye uzandığım pey- kelerin üstünde uyuyuver- mişim. Kuvvetli bir gök gürüldemesiyle (o gözlerim kendiliklerinden açılınca şaşkına dönerek kendimi bir türlü kahvenin tenha- lığına alıştıramadım Vakit ikindi olmuş ve hava ka- , İnce ve dumanlı, ve ar ç ked mania Via bir yağmur yağıyor,“ iri su ta- neleri kahvenin kapısı üs- tündeki birkaç yerinden delinmiş teneke siperi dö. Bir kocakarının noksan ve çarpık dişli ağ- gını andıran ıslak kaldırımlı sokak aralarından çeşitli kıyafette iş adam'arı; üz. gün, neşeli, paralı, para- sız insanlar, adımlarını ıslan- mamak için sıklaştırıyorlar, bazıları ıslık çalıyor, bazı ları kavga eder gibi konu. şarak ve her adımda islak kaldırımlara değişik haleti" ruhiyelerde yüzler bırakâ- rak geçiyor, daha neşesiz- .ler veyahut hayatın türlü aksiliklerini digerleri kadar sükütla hazmedemeyenler küfrediyorlardı. Yağmur bir teviye yağıyor, sanki bir di- lencinin çıplak ve kaygın, tabanı eskimiş ayaklarıyla, karnı aç bir türkü tuttu- rarak yürüyor, ıslattığı çe- şit insanlarla birlikte dost. ça ve kolkola sokak ara- larından geçip uzaklaşıyor. du. Kahvenin karşısına dü- şen terlikçi Barbuş, diktiği terliği bırakarak .önündeki yuvarlak, iki yanından sap- li, kıpkımızı bakır manga- lının ateşinde ellerini ısıtı- yor; ortasından muntazam kesilmiş bir ahlât armudu. na benzeyen suratını kor. lara tutuyordu. Kocaman ve ucu ezik burnunun te- pesinde biriken bir su damlası sıcak külün içine düşüyordu, Ara sıra dük. kânının tavanında bir iple asılı duran, beher çifti yüz küsur kuruş kâr getirecek olan terliklere uykusuz göz. lerini dikerek göğüs geçir- dikten sonra, birkaçını alıp siyah ve beyaz düğmeli mintanının yeniyle kösele- lerini parlatıp tekrar yer- lerine asıyor, kimbilir han- gi hissin verdiği memnuni- yetle de kalın bıyıklarının “ kanını gitti altindan sırıtıyordu. Ve bu gizli memnuniyetini ifade- lendirmek için olacak, ga- liba çirkin ve cilâ vurul- mamış, terlik, satan mes- lekten bir sesle yarım ya- malak bildiği bozuk, fakat kıvrak bir türkü mırıldanı- yordu Dünya yıkılsın ai havaya hiçde git- e¥ mesleğin yoğurduğu Bardak sesi çekiç gürültü- leri arasında sık sık boğu- luyor, çok vakit mesle- ğin verdiği kazanç hazzı ile Barbuş türküsünü unu-' tuyor, elinde evirdiği çe- virdiği terliği sanatından «emin iki ciddi gözle seyre dalıyordu; İşte o zaman içinde hareket eden yal. nz çekiçli bir kol kalı- yordü, Gök gürültüleri kocaman bir kaya parçası gibi bulutların göbeği üs- tünde yuvarlanıyor, gök bir köşesinden yıkılıp çar- şıhın içine tuz buz olarak ıslak ıslak” ve dağılarak çöküyordu rşının nihayetinde Karaağaç Dibi önünde irili ufaklı labalık birikmişti, Yağmu- run ıslattığı duvarlarda çiğ renkli' boya çizilmiş i yapışıktı. İlânlar da sırıl sıklam ol- muş ve birer köşelerinden yırtılmışlardı, o Sinemanın kapısı üstündeki tahta çör- çeveli büyük reklâm - Kam. çılı Medeniyet - filminden acıklı bir çişi canlandı- rıyordu. vetli, geniş omuzlu, Be i su. ratlı ve saçları dar alnina dağılmış bir adam, elindeki kamçı ile yerde yarı çıplak yatan bir kadını kırbaçlı- yordu. Kapı içindeki ho- parlörde de Safiye, çat lak bir pilâkta - Yörükler Yaylasını- okuyordu . Safi. yenin. şımarık va bit- meden Ulu Cami de ikinci ezanı okundu, Barbuş dük- kapayıp namaza — Bir yiğit kahvesi yap Memiş, aklı başına gelsin! Kahveyi ısmarlıyan hiç tanımadığım, üstü başı ol. dukça temiz bir âdamdı, Kalın kaşlı, zayıf, fakat yuvarlak çocuk yüzü, kırk. beş yaşlarında olduğunu gösteriyordu. Bıyiksızdı ve gözleri ıslak Obakıyordu. Düğüm yerinden yenmiş ve astarı görülen rengi atmış lâcivert kıravatı İri omuz istikametinde mıştı. Ütünün alt Adi patiska gömleğinin siyah iplikle dikilmiş yaka düğ- mesi çözüktü. Koyu sarı ceketinin yaka ve kol ağız- arı yıpranmış, pantolonu- n diz yerlerine beyaz ke- tenden yamalar vurulmuştu Sağ: elinin zifirle boydan boya sararmış ikl parmağı ile — Birinci nev'i — si. garasının mavimtrak duma- mikli göğsüne ai ciğerlerini nikotinle yıka dıktan sonra beyaz bir rl alan dumanları nezleli bu- run deliklerinden ve ince dudakları e oflarla savuruyor üne İyereleği; efen- dim, mis gibi de koktu kahve. EE Söze değmez, afiyetle n in... Küçük ve hokkamsı ia zını terbiyeli e başını eğip tekrar «bir y değil» demek istedi. Ce inden ekmek, kuru ve yağlı yiyecek öteberi sar- dığı günü geçmiş kirli bir İkdam gazetesi çıkardı, Piş- miş yumurta kabuklarının yapışık olduğu kâğıt pa- seci haline gelen koca- an sayfalara ıslak birer çift göz gezdirdi, Gazeteyi tutuşundan, satırlara fırlat- tığı acele ve yorgun bakış- larından, ayak ayak üstüne atışından, ölçülü gülümse- yem o olduğu an- e Kimbilir nerelidir, de- pa herhalde düşmüş ol malı ? Hakkında kendi kendi. me ihtimaller yürütürken, adam gazetesinin bir ucun- dan arasıra bana göz atı. yor. gözlerimle karşılaşınca e bir sebeple ancından kızarıp hemen gazla ni yüzüne kapıyor e yapacağını şaşırmış bir halde parmaklariyle bo- ame kr zorla öksürüyord (Birkaç sayı devam edöcek)