TUNUSLU ŞEYH VE SULTAN YAHYA . Telmisan'da * bir sultan vardı : Sultan Yahya... O civarda ve bir mağarada yaşayan bir de münzevi şeyh var: Tunuslu Şeyh ismiyle anı- lan biri... Tunuslu Şeyh, bir gün şehre in. miş, çarşıdan geçiyordu. Padişah ile vezirleri de, ipekli ve sırmalı elbiselere bürünmüş, soylu atların sırtında, gezmeğe çıkmışlardı. Çarşı ve pazarda bir telâş, bir kıyamet... Herkes saygı ve korkuyla ayağa kalkıyor. padişahı selâmlamak için ileriye atılıyor, bir koşuşma ve bir alkışlamadır gidiyor. Padişahın yoluna biraz uzakça bir kenarda, yeşil sarıklı, uzunca sa- kallı, bahçesinde yapayalnız durmakla, böyle bir sahne kenarında durmak arasında hiçbir fark belirtmeyen Tu- nuslu Şeyh..: Sultan Yahya ve vezirleri, dairesinin gerilerinde ve dünyanın en kayıtsız tavrıyla dikilen bu garip zatı gördüler. Bir vezir padişaha hitab etti: — Sultanım, bu, meşhur Tunuslu Şeyh'dir; bir mağarada ve. inziva içinde yaşar Padişah, gözlerinin içi derin bir merak ve alâka ışığıyla pırıltılı, kü- heylanını o tarafa doğru çevirdi. Daima habersiz ve alâkasiz Tunuslu Şeyh'in yanında durdu : — Selâm sanal|.. Geriden adım adım yaklaşan, korka korka ilerleyen tecessüs dal- galarının kabarttığı muazzam ve ha- yali kulağın önünde, sultan mırıl- dandı : . — Sana kir şey soracağım! — Sorunuz! Sultan, üzerindeki ipekli üyeyi gösterdi : — Bu elbiseyle caiz midir? Tunuslu Şeyh, ven bir sema gibi derin, gülümsed azgeç , “öğlen daha iyi olur! : — Söyle, çok rica ederim, söylel — Etrafınızda Şeriatın hükümle- rini bilen bunca âlim var;' onlara sorsanıza |.. — Onlara sordum ve kanaatlarını namaz kılmak halk öğrendim. Bana sizin bilgi ve görü. şünüz lâzım... — Vazgeç, söylemesem daha iyi olur | — Söyle, çok rita ederim, söyle! Allah aşkına söyle! Tunuslu Şeyh tane tane söyledi : — Bir' köpek düşününüz... Bir tarafta bir hayvan ölüsü bulmuş ve yemiştir; leşi tıkabasa yemiş, doy- muştur... Düşününüz ki, bu köpek, içi ve dışı pislik dolu olduğu halde, işerken, kirlenmemek için bir ayağını havaya kaldırmak sevdasındadır. Sultan haykırdı : — Ne demek istiyorsun ? Hazreti Ali'den hikmetler : Hediye sevgiyi çeker Hasebin en faziletlisi edeptir. Kitaplar bilgi sahiplerinin bah- çeleridir. | Öfke, akıl ve muvazene sahibini fesada sürüklemekle beraber doğru yoldan da çevirir. Gerçek akıllı, olandır. Allahın kazasına rıza, musibetin tesirini hafifletir. Akıllının sohbetinden emin ol- duğunuz kadar cahilin meclisinden kaçının | İşlerde aceleden çekininiz; zira acele, işi kaybettirdikten başka, piş- manlıktan başka bir e. vermez. Adıdeğmez sözüyle işi bir — Şunu demek istiyorum ki, sizin mideniz ve cisminiz en ağır haram yükleri altında .. ruyorsunuz ; kılmak caiz midir ?» Tunuslu Şeyh, Sultandan hiç- bir karşılık beklemeden başını çevi- rip yola düştü, ilerlemeğe baş'adı, Sultanın etrafını sarmış bulunan te cessüs dalgasının çehresi, 'târif edil. mez bir dehşet içindedir. Herkes, nefes almaktan korkarak sultanın âksülâmelini bekliyor. Sultan, atının murassâ eğerinde, yüzü çıldırtıcı bir hayret Yer bapyetis mübürlü, uzakla şan Şeyhe bakt «Birden, Rİ şimşek hızla atından indiği görüldü. Böyleyken bana so gibi bir > Sultan 5 «Bu elbiseyle namaz' atının dizginlerini vezirlerinden birine uzattı, Belindeki kılıcı koparırcasına çıkardı, ipek pelerinini, muhteşem sorguçlu kavuğunu, karşısında afalla- mış ve ne yapacağını şaşırmış, bek- leyen mayetine doğru fırlattı ve koştu. Şeyhe yetişti; ve asla dönüp arkasına bakmayan Şeyhin arkasın. dan şehri terketti, çıktı, gitti. Şehirden çıkarken, Sesi Yahya- dan şu sözü duydular — Müslümanlar, hallere helâl ediniz ve kendinize bir padişah bu- lunuz! #** Sultan alm Tunuslu” Şeyh'in mağarasında üç gün misafir kaldı. Bu üç gün içinde va hemen hiç konuşmadılar. İçin için çalışan me- torlu bir tulumba gibi, bu üç gün içinde Yahya'nın kalbi, yalnız Şeyhin kalbindeki feyzi emmekle meşgul oldu, .- gün poe epin Şeyh, mü ridine bir ip u — Buipi ğü gk? git, odun top- la, sırtında pazara taşı, sat, pa- rasiyle ekmek tedarik et Ve yel! Allah, sana, ena giden gizli yolun riya açtı, Allah feyzini arttırsın! kelime söylemeden Şeyhin dediği gibi yaptı. Odun pa- rasından biraz ekmek satın aldıktan sonra artanı da yoksullara, hastala- ra, Çaresizlere dağıttı ve bu hep böyle devam etti. Eski tebaası, onu bu halde gördükçe gözyaşıhı tutamı- yor; fakat o, bir heykel gibi dimdik, hissiz» ve vakur, sadece gülümsü- yordu. > #k* Bir gün büyük bir kalabalık dağ- lara düşüp Tunuslu Şeyh'in mağara- sını buldu, Ondan dua istediler ve e um, pe hazretleri, bize dün b Gölümeri m. Şeyh tane tib, cevap verd — Du -Yahya'dan , isteyiniz; ben onun yerinde olsaydım, onun yaptığını yapamazdım yi bir hin öüntükdiğe sonra ilâve — Şu ânda Yahya'nın seir saadet hazinesini bilselerdi, dünyanın bütün tacidar ve padişahları, bütün orduları ve her türlü imkânlariyle aralarında ittifak edip onun üstüne yürürlerdi. Hazineyi elinden alalım diye...; amaa