İZZEDDİN (KÂŞİ) Meşhur Fârizi Tâiye kasidesinin şerhedicisi... Şerhinin başına şu sa- tırları yazdı : «Bu kitabı yazarken ihiçbir şerh okumadım. Şunun: için ki, kalbimin bu işde harhangi bir çizgi ve iz üze- rinde yol yürümesini istemedim, Böy- e izler ruh kapar, ruhun eteklerine yapışır ve yük olur, Bana özümle hey lâzımdır; baş- kalarınkilerle değil. ##* Bir şiirinden : Gönül dedi: Bana ledün ilmini öğret! Dedim : Elif... Dedi: Başka ? Dedim: Hiç! Bu ilmi istiyorsan sana bir harf yeter! #4 i Bir şiirinden : Senden senliğin gitmedikçe Birlik görünemez Hele can yüzünden bu perde kalksın; Sevgi, seven, sevilen bir olur ABDÜRREZZAK (KÂŞİ) Muhiddin (Arabi) ve «Vahdeti vü- cuda meselesi üzerinde yazdığı bir mektupdan : «İnsan için üç mertebe vardır: Nefs, kalb ve ruh mertebeleri... His- lerinin esiri olan dünya ve hicap eh- li. nefs derecesinde olanlardır. Bun. lar umumiyetle aklın en'aşağı taba- Hazreti Ali'den hikmetler : Cömertliğin aslı, zati malından verip gayrın malını korumaktır. İyi kullanılan az mal, kötü kul- lanılan çok maldan ziyade dayanır. Akıllı düşmanla istişare kabil- dir; fakat cahil dostun reyinden kaçınmalıdır. âine ikramdan, rezili tebcilden, sefihi yükseltmekten sakınınız! ömertliğin en yükseği, hakları ehline ulaştırmaktır. Iztırabın en keskini, fırsatlardan gelir. nsanların en mesudu. bâki olan lezzetler için fâni olanları terke- dendir. En güzel ahlâk, tevazu, yumu- şaklık ve tatlı'dilde toplanır. Edep, had tanımaktır. kaçırılmiş Adıdeğmez .» kasında otururlar ve incelikleri inkâr lar. İkinci derece, kalbtir. Bu mer- tebenin ehli, birincisinden geçmiş ve kalbe ulaşmış olanlardır. Akılları, gereken saffeti bulmuştur. Hakkın âyetlerini anlarlar. İlâhi fiilleri ve ta- sarrufları görürler. İç ve dış pilân- larda ilâhi sıfatlar ve ilâhi isimlerin tecellisini sezerler ârifetine eri- şirler. Bunların akılları kudüs nuriyle aydınlanmıs. basiret olmuş ve ilâhi isim ve sıfatların tecellileriyle mâmur hale gelmiştir. Başkalarının rg bunlar görürler. Üçüncüsü, ruh m tebesidir. Bu makamın ehli, afeti tecellisi yolundan geçip müşahede noktasına erişmişlerdir. Bunlar bütün perdelerden, isim, sıfat ve tecelli çok- luklarından kurtulmuşlardır. Bunlar, halkı, Hakkın, Hakkı da halkın aynası görürler. Bunlara «Evvel O, âhir O .zâhir O, bâtın O> sırrı âyandır ve her görünende gördükleri. Hakkın Yüzüdür. Halbuki Allah, bütün gö- ünenlerden ve bütün görünüş ve yün âleminden münezzehtir. . Bir büyüğün dediği gibi «bir ahaddir ki, ona adedi erişmez; ve bir sameddir ki, 6 ona Hitk. hlaşmaz. Akıl ve fehmin kıyası ona yaklaşamaz.» Zira akıl ve fehm bizzat çerçeveli olan şeylerden- dir; çerçeveye giren ve çerçeve, çer- çeveye girmeyeni kucaklayamaz. İşte o insan ki, bu mertebeye ulaşır, Al lah onu çerçevelenmiş taayyünlerden kurtarır ve akıl kaydından âzad eder, Hazreti Ali «hakikat. Allahın işaret- siz olarak keşfidir» buyuruyorlar, İ: ret olan her yerde bir taayyün, hissi bir belirti ve bir çerçeve vardır. Bun- lar da sonsuz hakikate perde olurlar. Bilelim ki, dileğimizin hedef luttuğu mârifet, akıl tavrından üstündür. Onun içindir ki, akıl ve fehm yoluyla zevk ve erişten hiçbir haber ve- rilemez ve hiçbir tâyine gidilemez. O zaman akıl, ulaşamıyacağı bir ik- limin habercisi olarak galata ve da- lâlete düşer ve küfre zemin açılır.» ZEYNÜDDİN (EBUBEKİRÜLHÂFİ) Şeyhinin, kendisi. hdkkında düşün- dükleri : «Zeynüddin'i (o halvete (koydum, Gaibden bir takım mânevi gelirlere erecek hale gelince Allah'a istihare ettim. Allah'ın, bana ayni halvet içinde ve yedi günde verdiklerini onada lütfetmesi için dua i Allah ona ihsanlarının kapısını açtı, O, hakikat makamından tevhit maka- mına kadar yükseldi. Yedinci günün Dİ o 'kidedir. Ben, Haktan, onu ADAN DIRILTİLAR ve sonunda da Zati Tevhidin ışıkları ona göründü. Zeynüddin, 6 gün buğün, istidadının kuvveti yüzünün terak. bu maka. mın tamamına eriştirmesini, ebedi varlıkla var kılmasını ve müminlere rehber etmesini niyaz e : Bu satırlar, şeyhinin Zeynüddin hakkındaki icazetnamesindendir. Zey- ferden sefere, yolculuktan yolculuğa dönüp dolaşmaktadır. Nihayet şeyhi- nin bulunduğu mevkie geliyor. Şeyhi ölmüştür. Şeyhinin halvet odasına giriyor ve bir köşede, kelimesi keli. mesine, yalnız birkaç barf farkiyle aynı icazetnameyi buluyor ve kendi kendisine soruyor : — Allah, Allah... Acaba bu, ba- na verilen icazetnamenin müsveddesi midir; yoksa onu kaybedeceğimi bildi de o zamanlar çift nüsha olarak mı yazdı? Zeynüddin, şeyhinin kendisine hediye ettiği bir takkeyi bir zata hediye ediyor. Bu zat o kadar ısrar ediyor ki, dervişlik icabı dayanamı- yor ve veriyor, Gece rüyasında şöy- le görüyo Takke re yakarmakta, çığlık koparmaktadır — Dinle bir kere benim tarihimi! Filân büyüğün başından falan büyü- ğün başına geçtim ve hayatım hep böyle devam etti. Şimdi beni bir eşeğin başına koydun; işi gücü şarap içmek ve sızmak... Zeyı nüddin, sabahleyin. arkadaş. söylüyorlar, yere gittiği haber veriliyor, Gidiyorlar ve bir de bakıyorlar ki, adam, sarhoş- luktan mest bir halde yere yığılmış, sızmış, takke de başında... A . er zerremin içinde bir güneş yakan. r oğlunun niçin yaratıldığı sırraı ışıldatan... Sen e İnsanoğlunun ufku.. k ve son insan !,. Tek ve ebedi “ktü; 1 â insanoğlunu, mukaddes ayaklarının izinden yürütmek. Adıdeğmez 5