İlel s Muhasebesi Gençliğin Çığlığı NETİCE 1 — Ruhunuz gerçek ideal noktasından doyurulınuş, tatmin meiimiğ midir? 2 — Ruhunuzda din iştiyak ve hasretini taşıyor musunuz — Muhitinizi maneviyat bakımınden büyük bir inkılâba muhtaç görüyor musunuz? Mahmut Barçen Teknik : Hayır : İnsan olana evet Pek tabii :. Hayır mdolsun M. Yüzbaşıneslioğlu Gi ay Ha Şüphes B. Ali Baybaba » Hayır Evet Şüphesiz Ş. Nail Çelikkal » : Hayır Elbette Evet Zekeriya iİ Teknik : Hayır Bü arlığımla Muhakkak Mahmut Cev sed Katiyen hayır Bütün varlığımla | ,, Öme "Teknik Hayır Evet O Elbette : Fabri Ertuğrul »- : Hayır Şüphesiz Evet Muzaffer Ersoy > Hayır Şüphesiz Muhakkak Ulvi Yılmaz Balcıgil L. Şerafettin Ayabakan » Mücahit Kutlu » Cahit Erçetin » Sadık Dabak Gi Enis Çulha YETO.: Rükneddin Cemal: Edebiyat Hayır Evet Evet Hayır Evet Evet Hayır Evet Evet Hayır Evet Evet Hayır Evet Evet Maalesef Şüphesiz Evet Ne münasebet - Ezeldenberi Hem de kökten HÜKÜM Birkaç ay evvel bu nefs sz Be çıktığı gibi, hiçbir bakımdan tercih göstermeden, hattâ ruhu- dür 0 muza zıd cevap verecekleri belirtmekte istedik; 500 kadar da cevap aldık ve e 300 ünü evvelki Sola iade belirttik. Birkaç aylık fasıla, * bu sayfayı kapayıp yenilerini açmayı gerektirdiği için, birkaç tane ilâvesiyle işi cevabın açıkca anlattığı gibi hüküm şudur dav ranarak, yüksek tahsil genci arasında yapmak neticelendiriyoruz. 300 küsür 1 — Gençliğin ruhu gerçek ideal noktasından, doyurulmuş, tatmin edilmiş değildir! 2 — Gençlik, ruhunda din iştiyak ve hasreti taşıdığını avaz avaz haykırmaktadır! 3 — Gençlik, muhitini mâneviyat bakımından büyük bir inkılâba muhtaç görmektedir! Efendiler! gençliğe takındırmak istediğiniz sahte çehreler bakımından elinizden eleni arkanıza koymayabilirsiniz; fakat gençliğin gerçek sesi ve ruhu şu noktada toplanmaktadır : İdealsizim! Din istiyorum! Gerçek inkilâbı bekliyorum! varlığına daha inanmış olarak görecektin. Mademki şimdi onu mübhem de, bulanık da olsa yi- ne ( görebiliyorsun, bu görüşün biraz oda tekâmül — ettiğini farzet! Biraz daha tekâmül, biraz da- ha tekâmül. Tekâmülün hududu tekâmül... Tekâmülün elin bir maddeye değdi. söylüyor! Kulak ver, buldun mu o sesin âhengini ? Hiç kaçırma ! Bu dye Kar israr et! âmül,. ie konuşmağa el Görüyor, dokunuyor ve işidiyor- sun. Demek ki, büyük baban ya- şıyor. Bu kadar açık gördüğün, ellerini ğunu ne biliyorsun? Çünkü elin- le de dokunuyor, vurduğun 2a- man sesini yorsun. Beş onun varlığını Halbuki ayr, ayrı. Duyduğun şeyi nasıl bilirsin ? tuta- Bütün bu anlayış vasıtaları, birbirini kontrol etmek hakkına malik değil. Hepsi kendi cinsle- halinde, bir varlığın künhüne yalnızca varabilen bir altıncısı nerede ? Farzet ki, gözün kör, kulağın sağır, uzviyetin de, donmuş bir parmak gibi dokunduğu yerin temasını MEET uyuşuk... Şimdi senin için dünya boşluk gibi bir şeydir. Fezanın ta kendisidir. Yere basmıyorsun, günkü ayaklar duymuyor. Gö- ve kulağın işitmi- yürü! der yürüyor bildikten son- . Hissediyor musun ? Bak, bir yiz duygunun al kâinat ne bale giriyor ? Fizik varlıklar nasıl hacimsiz bir satha ve son- ra satıhsız bir fezaya doğru gi- diyor. Hani bunların hepsi dı? Birkaç hissimiz iptal edilir edilmez nereye gittiler ? O belde yok, değil mi, hiçbir şey yok... Hi öyle diyelim, ister o herşe var diyelim. Gözümüzün görmi- yeceği ve kulağımızın duymıya- Girelim lerimize de o kadar inanalım! İçinden bir kere geçip görmediğimiz bir sokakla bir ölünün farkı ne? O da, ölülerimizi, belki göreceği- miz halde yok bilivoruz. Bir inanış farkı. Ölülerğaşi bila ânlar ze kütün hisler, fikirler, beyec lar, fezada, aklın Böümiştzeği > Eli andan haline geçmiş billür ve sivri ka- km Ba dci yaşıyor, iğ var rice Her bal e er ; “