HACI BAYRAM Ankaralı... mi ve semtini isimlendiren Veli... An- kara köylerinden Solfasolda doğmuş... Ankaranın meşhur ca- #** Uzun zaman, bu yolun kahraman- larından çoğu gibi, o da, zâhiri ilim cephesi üzerinde derinleşti ; hattâ rivayete göre Yıldırım Bayezid'in yakınlarından oldu, Nihayet mukad- des emaneti bir bakışta karşısındaki- ne teslim eden ve bir nazarda küflü ve rütubetli kalb mahzenlerini ışığa boğan mürşidlerden birine rastgele- rek bâtın sarayının eşiğine ayağını bastı. Hemen Hacce gitti, üç yıl kadar oralerda kaldıktan sonra mem- leketine dönüp senelerce mürşidinin hizmetinde kaldı, Ve mürşidinin ölü. münden sonra... Erdi. #** Her büyük insan hakkında olduğu gibi, Hacı Bayram hakkında da, bazı kıskançlar, devrin padişahına gammaz- lıklar ediyorlar : — Etrafına bir sürü mürid topla- dı! Bir takım uygunsuz kelimeler edip duruyor! Halkı dalâlete sürük- lüyor! Belki tahtınızda bile gözü vardır! Fatih'in babası Sultan Murat bu gammazlıklardan işkilleniyor ; vehme düşüyor, bir memur tayin edip şu emri veriyor : — Ankaraya gideceksin! (Hacı Bayram'ı alıp buraya getireceksin! Karşı gelirse zincire vuracaksın ! Memur tâ Edirneden yola çıkıp Ankaraya bir menzil uzaklıkta ve mesafeye gelinceye kadar Hacı Bay ram'ın halinde hiçbir değişiklik Zi madı. Memur bir menzillik yola ge- lince, Hacı Bayram, atına bindi ve aynı istikamette yol aldı, memurla karşılaştı. Ona sordu : — Hayrola, nereye gidiyorsun ? — Ankaraya gidiyorum; orada Hacı Bayram isimli bir iddiacı var- mış, yapmadığı fesat yokmuş, onu Payıtahta götürmeğe gidiyorum. gördüğü nur, kendisini öyle sarstı ki, haykırdı : — Asla! Sizin gibi bir insana ben bu muameleyi edemem! Fakat kolkola girdiler ve beraber- ce Edirneye gittiler. Padişahın kar- şısına çıkınca da aynı hâdise oldu. Sultan onun fazlına, ilmine, kemaline hayran... Etmediği ikram ve göster. mediği hürmet bırakmadı, Yine kıs. kançlar zümresi harekete geçti; bir akşam Edirnede Hacı Bayram'ı bir ziyafete çağırıp bardağına zehir koy- dular, Hacı Bayram zehirli şerbeti eline aldı ve etrafındakilere bakarak: — Biz bu şerbeti içelim, dedi, fakat zararı bize kasdedene dokunsun! Ve içti; birdenbire korkunç bir manzara doğdu; Hacı Bayram'ın ha- linde hiçbir şey yok; fakat sofra başındaki ev sahibi vezir, yere yığıl- mış, en keskin zehirin tesiriye kıv- ranma N #** Nihayet zamanın padişahı Hacı Bayram'a o kadar bağlandı ki, ken- disine şu fermanı gönderdi : — Size nisbet ve alâka sahibi ne kadar müridiniz varsa, onları, şu, Şu, şu hizmetlerden ve vergilerden affedi- yorum ! Bir de baktılar ki - menfaatine düşkün insanoğlu bu yal.. - etrafta ne kadar köy ve kasaba varsa hepsi birden Hacı Bayram'ın müridi olmak iddiasında... O şekil ve kılığa bürün- müşler, :o iddia üzerinde söz birliği etmişler, hükümete hiçbir şey ver- memek istiyorlar. Vaziyet Sultana bildirildi; o da Hacı Bayram'a yazdı: — Vaziyet budur; bize dervişle- rinizin sayısını bizzat bildirirseniz ona göre hareket etmek imkânını buluruz. Hacı Bayram sokaklarda bir takım haberciler gezdirdi ve onlara şöyle bağırttı : — Bize bağlı olanlara büyük bir ziyafet verilecektir! Filân gün, falan yerde toplanmalarını dâeriz ! ADİ DEĞMEZ DEĞMEZ Hacı Bayram, tayin ettiği meyda- nın yüksek bir noktasında çadır kurup ziyafete gelecekleri beklemeğe baş- ladı, Koskoca sahra, insandan geçil- mez hale geldi. Hacı Bayram birden- bire çadırından çıktı; sağ elinde koskoca bir kılıç... Hacı Bayram ka- a karşı haykırdı ; — Toplandınız; hepiniz de benim müridim, bu yola bağlı olmak iddia- sında insanlarsınız | Güzel... Bugün, iradesini bana teslim edenleri ben de Allah yolunda kurban etmeğe karar verdim. Benim müritlerim kimlerse buyursunlar ! Yalnız bir kadın ve bir erkek Hacı Bayrama doğru yürüdüler ; — Biz senin bağlılarındanız. Ne dilersen bize yap acı Bayram bunları. kalabalığın faltaşı gibi açılmış gözleri önünde çadıra aldı; çadırın kapısını örttü ve bir kenarda beklettiği bir koyunu ke- . siverdi. Çadırın kenarından, dışarıya doğru bir kan seli boşalmaya başladı. Kalabalık birbirine girdi ve birân sonra Hacı Bayram dışarıya çıktığı zaman, koca sahrada tek kişinin kal- madığını gördü. Hacı Bayram, padişaha şu haberi yolladı : $ — Meğerse, devletli Sultanım, be- nim Bree iy bir buçuk kişiymiş... Bayram, kadını yarım iusan sayarak müritlerini bir buçuk kişi diye sultana haber verirken, mu- kaddes yola menfaat için nisbet iddia eden insanlarla, bu yola düşecek in- sanların teslimiyet ve fedakârlık de- recesi üzerinde ne güzel .bir misal hazırlamış bulunuyor ! Hazreti Ömer devrinde, sadece ruha hitap eden ve asla cebir ve şid- detle alâkası bulunmıyan bir metod- la, bir sene zarfında yüz milyon dir: hem haraç toplanmış, bu gelir za- man geçtikçe artmıştı. Hazreti Ömer, halkın bu mevzuda herhangi bir eziyete uğrayıp ougramadığını öğrenmek için her taraftan onar ki- şi davet eder; haracın ister müslü- manlara, isterse müslüman olmayan- lara karşı cebir ve şiddet kullanıla rak elde edilip edilmediğini, mu rahhaslardan yeminle öğrenirdi. Haz- reti Ömer tarafından toplatılan ver- giler gayet itidalli olduğu halde, Devlet gelirinin, onun zamanında pek çok, ve ondan sonraki devirlerde, iniekalamz fazlalığına rağmen az ol- ması, son derece nazik bir noktadır. Netekim adalet ve hakkaniyetiy- le Dört Büyük Halifeye yaklaşan Ömer ibni Abdülaziz şöyle dedi: — Haccac'a lânet olsunki, ne din, nede dünya işlerini idare ede- bildi. Hazreti Ömer devrinde İrak'ın geliri yüz milyon dirhemden fazla olduğu halde, Zeyyad ile Haccac, ce- bir ve şiddete baş vurmalarına râğ- men yirmi milyondan fazla toplıya- madılar. Böyleyken ?.. Adıdeğmez 5