in LE ADIN kılıklarının, en eskiden en yeniye doğru tarihi seyrini bil. dirdikten sonra, şimdi onların mesire yerlerine çıkmak için kullandıkları bazı hususi eşyadan bahsedebiliriz. Bu eşyanın ismi «Seyir takımları» dır. SEYİR TAKIMLARI Kadınlar arasında mesire yerlerine çıkmak için seyir takımı pek lüzumlu sayılırdı. Bir ailenin hususi kayığı ol- masa da, zarif ve kıymetli kumaşlar- dan bir kayık takımı, al ehram, gü- müş ve armudi seyir el aynası, gü- müş su tası ve surahisi, iki gözlü venedik sepeti. sefertası, sofra takı- mı gibi eşyası bulunurdu. Kayık dö- şemeleri, üç parmak kalınlığında ve kenarları çifte fitilli yekpare bir pa- muk şilte ve yine çifte fitilli üç yas- tıktan ibaretti. Mesire yerine deniz yoluyla gidildikçe kayığın kıç üstüne al ehram serilir, kumaşın saçakları su- lara temas edercesine iki taraftan salıverilirdi. Eskiden İstanbulun deniz bakımın- en işlek yeri Haliç imiş. My (Baş tarafı 6ıncı sayfada) ameliyatında, çok büyük muvaffaki- yetler elde etmekteydi. Türkistan halkı Tacikler ve Özbekler namı al. tında ikiye bölünmüştü, Taciklere : — Si emsiniz | Deniyor ve bunlar Türkçe konuş- maktan, mekteplerinde Türkçe okut- maktan ve Türkçe neşriyattan mene- diliyorlardı. : rgız - Kazaklar bile birbirlerin- den ayrılmışlardı. Elifbeleri birbirine benzemiyor. Kazak diline Rus dili karıştırılıyor, Kırgızlara ise sade Rusça tedrisat yapılıyordu. Yâni yetişecek nesil çoktan birbirinden ayrılmıştı, Fakat benim asıl merakım, Türki. yedeki Türklerin bu hale nasıl bak- tıkları ve bakacakları dâvasıydı, Bu acı müşahedeyi de senelerden sonra Aziz Bekof gözümün önüne koydu. Senelerden sonra, merhum ile bu- luştuğum bir gün sordum — Bolşeviklerin Türk sömelkridi birbirinden ayırmak işine ne dersiniz? Acı acı güldü: — Yalnız ayırmıyorlar, dili de paralıyorlar ! Maalesef Türk Dil En- cümeni, içindeki bâzı unsurlar vası- sıtasiyle buna yardım ve bu işi des- tekliyor!.. n Dehşetlr içindeydim : — iyorsunuz Aziz Bekof ? 4 — <Çok acı bir hikâye... Şimdi TARİH KİYMET HÜKMÜ DEMEKTİR La GEÇMİŞ 5 GÜMÜ ELERKEN 19 uncu ASIRDA İSTANBUL Eski Balıkhane Nazırı merhum Ali Rıza Bey HAFTA TATİLLERİ Başlangıçta hükümet ve Müslü. manlarca haftanın belli başlı bir gü- nü hususi bir kastla tatil günü ola- rak kabul edilmiş değildi. Fakat Müslüman olmayanların belli başlı bir günde kendilerini ibadet ve is- tirahate bıraktığını gören Müslüman- ve hususiyle resmi iş sahipleri, haftada bir gün olsun tatil yapmağa muhtaç bulunduklarına kanaat: getir- diler; böylece haftanın yalnız per- şembe günleri resmi tatil günü ola- rak başlangıçta kabul edildi, Bu işin kabul ve tatbik tarzı tarihçe pek mazbut değilse de, her halde Hicri 1241 inkılâbına kadar perşembe tatil. lerinin devam ettiği şüphesizdir. İn- 5 sana anlatayım : (Polit - Biro) da 1927 senesinde bir karar verildi, Karar şöyleydi : Türk güuruplarını birbirin- den ayırmak için onlarda dil ayrılığı vücuda getirmek şarttır! Bu ayrılık da ilk defa kendisini Türkiyede gös- termelidir! Ben o vakitler Türkiyede maruf komünistlerin (Milliyetçi) namı altında Türk Dil ve Tarih Kurumuna girdiklerini biliyordum. Bunlar Mos- kovanın ve (Polit - Biro) nun direktif. leri altında çalışıyorlardı. Türk dillerini birbirinden ayırma hakkında da şöyle bir karar çıkarıl- mış ve şu esas prensipler kabul edilmişti : 1: Türk dilinde, halk dilinden toplanan kelimeler peçesi altında uy- durma tâbirler kullanılacak, Arapça ve Acemceden kaçılacaktır. Çünkü aynı Arap ve Acem kelimeleri, Öz- beklerde, Tatarlarda, Başkurtlarda da vardır. Bu yerleşmiş kıvam, tam bir dil birliği vücuda getiriyor. ürkçe (Kodatkobilik) ve (Dede Korku) kelimelerini almalı; fakat bu kelimeler birer tâdile uğra- tılmalı ve yepyeni bir lehçe ile ifade e nv elidir Ş Bulan için yeni Türk dilinin iiiğn geçmişini aramak lâzımdır. 4: Arapça ve Farsça kelimelere karşılık aranacak, bu karşılıklar bu. lunamadığı takdirde, eski Türk dili köklerinden geliyormuş gibi yeni ke- limeler icad edilecektir. 5: Bunun ileDil cemiyeti uğraşa- cak ; ç icad edilen yeni Türkçeyi bu 206 kılâptan sonra eskiden kalma âdetler arasında bu âdetin de değiştirilmesi düşünüldü ve nihayet cuma gününün Müslümanlar ve resmi daireler tara- fından a günü kabul edilmesine karar veri lk ve medreselerdeki ders- lerin eskidenberi haftada iki gün, cuma ve sala günleri tatil edilmekte olduğu malüm ise de işin hangi tarihte, kimler pili ve ne gibi mütnisalarl ele alınmış olduğuna dair vazıh bilgi edinemedim, Fakat cuma tatillerinin resmi olarak kabulünde bu eski âdet rol oynamış olsa gerek- tir, Hicri 1241 den sonra resmileşen cuma tatillerinde İstanbul halkı, meş- teplerine uygun buldukları eğlence- lere, ve toplantılara rağbet ettiler. cemiyet bir kılavuzla gösterecektir * 6: Türkçe karşılığı bilinen, herke- sin kullandığı sözler, yeni Türk dili hudutları haricinde bırakılacaktır. 7: Bu yeni dile, bugün kullanıl. mayan, eski kitaplarda rast gelinen (Meselâ Yunus Emrenin şiirlerindeki Türk kelimeleri gibi) kelimeler kati- yen girmeyecektir. Her şey tam bir suniliğe ve köksüzlüğe gidecektir. ; kelimeler icadı yoluna gidilmesi lâzımdır. Bunlar halkı avu. tacak bazı prensip ve kaideler orta- ya çıkarılarak yapılmalıdır. İşte (Polit - Biro) nun pilânı /> Aziz Bekof bunları söyledikten sonra, kâtırasını yi istiyormuş gibi biraz durdu ve — Rıza, dedi, sana Ankarada çıkan, fakat Moskova ağziyle konu- şan, Moskova çalgısı ile oynayan yeni bir mecmua getireceğim, Bu mecmuanın adı (Kadro) dur. Vedat Nedim tarafından çıkarılmakta, bir- çok makamlardan büyük bir yardım görmektedir.» <1927de Moskovada (Polit - Biro)- nun varmiş olduğu bu kararı, aynen bu mecmuanın iki nüshasından sez- mek mümkündür. Birisi 1932 Eylül nüshasında (Yakup Kadri) nin yazdığı «Türkçe» başlıklı yazıdır. Digeri de 1932 Nisanında çıkan (Kadro) ya (İb- rahim Necmi) tarafından (Türk dili- nin ana çizgileri) ismiyle yazılmıştır. Ve bizim verdiğimiz kararın tam bir mâkesidir.» Rıza Çavdarlı