Gilivetsiteya giriş Doğan N. Altuncuoğlu DETA bir canbaz gibi bir sürü imti- sitesinin Beyazıttaki büyük kapısından içeri giriyorum. Eh, bir hayli kafa patlattık, bir nevver Zümresine dahil olduk sayılırız! Bu büyük irfan müessesesine, bildiğimizi ve kültürümüzü artırmak, vatan ve kendimiz için daha fazla faydalı olmak, niyetiyle gireceğiz! Diplomalarım hazir,.. 20 -tan fotoğrafım hazır... (20 tane foroğrafın dört liraya çekildiğini kaydedivereyim m.) Velâ- zım olan her şey hazır... Niyetim Hukuk tahsili yapmak... m end Ünidersitede me e kimsenin haddi değil yi a peşrev olmaz hesabı,.. Ne çıkarsa ber MP: Derecelerim, yani diploma dere- celerin yüksek... Buna güvenerek kendi keridine <bahtım niyetime uyar!» diyorum. Bakalım?. © Burası Hukuk Fakültesi kaleminin önü. Mahşer!.. Saat ikide kayıtlar başlıyacaktı. İkiyi otuzbeş dakika geçiyor. Kapılar açıl- mamış. Bunun yarını da var, dedim, çıktım. Ertesi gün... Kalemin önüne tam vaktin- de geliyorum. Hayret! Kimse yok.,. Kalemin . Doğrusu sevinç içindeyim Oh! Rahat iki kaydımı ei Fakat bende lih ne gezer? Meğer gün kayıtlar dn dersanesine sl <SZAVALLI TÜRKÇE)“ DİYET: Kullanmıyacağız. Karşılığı «perhiz»... İYEZ: Musiki tabiri... Aynen alıp halk şivesine teslim... DİZANTERİ: Tıp tabiri... Yukar- daki gibi DOÇENT: Asla alınmayacak tabir. Karşılığını bulmak lâzım. Meselâ mü- derris muavini ve saire... GM: (Dogma) şeklinde değiş- tirerek alabiliriz. Sadece, mukabili olan (nas) kelimesini de kullanabiliriz. DOGMATİK : Karşılığı (nassi).. DOGMATİZM: Dogmatizma... Dilei. Edilir ya!.. Keyif onların!.. Bugün burda, yarın başka yerde... Öbürgün orayı da be- genmezlerse Allahın E i yer mi yok?. Beğeninceye kadar değişt Madem kayıt ordaymış, yallah bahçe dersanesine. gençler, ha!.. re) nin bir tarafı ndaki odâda Fatültesinin kaydı yapılıyormuş. Artık ka- labalığı ben söylemeyeyim siz düşünün... Bu dünyanın yarinı bitmez. Yarına!.. Üniversiteye kayıt için konulan usül İstan- bul havası değil ya, her saat değişsin. Ne . Yanılmışız! Öğleye!.. Burası İstan- bul Üniversitesi Hukuk Fakültesi... Kayıt yerleri ve saatleri niye şehrin bavasını tak- lit etmesin? Bu günde Dele İn kadar diye hudutlamışlar... Yarı Eh dedik, artık böyle münasip gördüler, büyle olacak... Yani kayıt bahçe dersane- sinde ye öğleden evvel olacak. Sabah sabah geldik. Ve toptan yanıldık! Yine yu- karda ve öğleden sonra olacakmış... Gidip gelmekje ayâğımız aşınmaz ki... Bir daha eliriz Öğleden sonra, yukarıda kalemin önün- deyiz! Saat çeyrek var. Hâla kalem açılmadı. (Dekan) gelecekmiş, o yukarıda mı aşağıda mı olacağına karar verecekmiş de öyle başlanacakmış kayda!.. (Dekan) da toplantıdaymış. Geldi mi, gelmedi mi, bil- mem! İlk günüde yine kalem niye geç açıl- dı bilmem! Bunlar lâzım değil artık... Bu gün üçü on geçe kalem açıldı. Kapının önünde yüzlerce kişi... Yani şama kadar bitmesine imkân yok... İşte sıra numarası dağıtıyorlar. Tabii dağıtırlar, burası Üniversite.,. Biraz lodos poyraz eser amma, ne de olsaintizam var. Benim sıram iki gün sonra, onikinci İki gün sonra gelir, rahat rahat kaydo- Juvurum! çi gün sonra... Siram onikinci diye n saat geç geldim. Kalem kapısı açık. Geben e Yine mahşer... Soruyorum: <Han dı?» Cevap veriyorlar: «Bu gün muteber b ş, feshedilmiş.» Güler katipliğine mü- (Dekan) şası, ara kapıdan iltimasla kaleme alınışım! Namzet kaydımın yapılışı. Artık namzet talebeyim! Kayıtların açıldığı gün- den beri gide gele dokuzyüz bilmen kaçıncı olarak kaydoldum. Ya ben beceriksizim, Ya?, Arkadaşlar dediler ki: «Bir fakülteye kaydolmak kâfi gelmez.Ya açıkta kalırsân»" <Doğru!: Başka yerde pek okumaya niyetim yok yal Hiç almazsa (şebeke) alırız. İktisa- da da "namzet Kaydımı yaptırdım. Bu da ötekine benzer bir hikâye. Hukuk fakültesine kabul edilmişim.. Esas kaydımı yaptırmam lâzım... Bu se sid: er de gittik, geldik, pul aldık pul vergi, vez- neye indik, kaleme çıktık, para verdik, makbuz aldık, makbuzun tasdikli suretini verdik; iki saat (dekan)ı bekliyerek hava ık. (Dekân) grup halinde bizleri kabül etti. Güzel gözel haktan hukuktan bahsetti, biz de dinledik ve ere Girmiş olduk. Huknk Talebesi Sofra bahsinin sonu Ş' son prensiplerle sofra ve yemek edebini nihayetlendiriyoruz: 1 — Yemekte burnunu silmek ihti- yacını duyan, hareketi, sofranın altına kaçar gibi hareketlerle veya ar- kasını dönerek yaparsa, bu defa bilhassa hayal ve tasavvura hitap ettiği için en büyük ayıba düşmüş olur. Sofrada bü- * run, alenen, fakat sessizce silinir. 2 — Solrada ve her yerde, geğir- mek, ayıptır. Bu vaziyetlerde peçete ağza götürülerek ve başkasına hissetti- rilmeyerek ihtiyaç defedilebilir. 3 — Çatal daima sağ elde ve bir lokma ekmek, sol eldedir. Sol eldeki tek lokma çatalın yemeği alışına yar- dım eder. Bıçak kullânılacak vaziyet- teyse, bıçak sağ elde ve çatal sol elde- dir. Durak yaziyetlerinde bıçak ve çatal, ya her iki taraftan tabağa amuden da- yanır, yahut çaprazvari tabağın içine konur. Bıçak ve çatal tabağın ta orta- sına ve yanyana düz olarak konunca tabağın kaldırılmasına ve yemeğin bit- tiğine' işarettir. 4 — Ekmekle ağız silmek ve kurut- ge daha ayıp birşey yoktur. — Elma, armut, portakal gibi Kir çatal ve bıçakla soymayı il için, en Deri ie budur. Fakat eliğe kaçmamalıdır. Köpekler di ve çatalla bir arad gelirse ai yanında çatal da kullan- mak lâzı 6 — ze meyva çekirdekleri daima çatalla alınıp tabağın içine bıra- kılır. Bu hususta eli kullanmak ayıptır. Neslihan KISAKÜREK