— Geçenlerde sizinle İs- tanbul üzerinde konuşuken, dedim, bir noktaya etmiştim : Şahsiyetini “betmiş'cemiyetlerde, benliğini kaybetmiş şehir tipleri, gözle görünür ve elle tu tutulur birer misal teşkil ediyor. O zaman şehirler hiçbir tarafı kendisine ait olma yan yamalı bohçalar halinde şunun bu- nun şahsiyet kırpıntılariyle doldurulu- yor. Bu hal, hele son çeyrek asırdan- beri bizde ne kadar belli | — Evet, dedi, Tanrıkulu, bir İngi- liz, Alman, Amerikan, Fransız Rus, Japon, İtalyan, hattâ bir İspanyol, İs- viçre, Finlândiya, İsveç, Bulgar şehir tipi var; fakat bugün bir Türk şehri yokl.. — Evet, dedi, Tanrıkulu herhangi bir mimari ve şehircilik dâvasından uzak, sadece bir cemiyetin mekâna aksetmiş zaman ruhu üzerinde kalalım : Evet, bütün keyfiyet ve kemmivet ölçüleriyle, hemen her şahsiyetli milletin, milletler- arası ve orta malı unsurları yepyeni ve ayrı ayrı düzenler altında seciyelendiren şehirleri var da niçin bizim bir şehir ti- pimiz yok?.. — Zira, dedi,Tanrıkulu, içinden çık- tığımız ve köklerine kibrit suyu dök- tüğümüz eski dünyaya karşılık, içine girdiğimiz ve köklerinden feyizlendiği- . miz.başka bir dünya yok da ondan... Zira, bir asrı geçkin bir zamandanberi bizi ruhjarsasında köleleştiren dış çizgi- leri taklit zihniyeti, olmayışımızı, ola- mayışımızı, en fazla şehir pilânında ilân Ümitsizlik Nihayet o rüya, o gençlik sonu, öridesi o dolu avuçlarımız. , şaşırdı siste yolunu skin kaydı son ağla © Açılsa da kapı ardına kadı gök, bulut, rüzgâr, Ve ölen kiii uçan beyrz kuş. İçimde hep ayni sıtmalı akşam Ve kimsesizlerin yalnızlık hüznü. İnse de geceye masmavi selâm Beklediğim fecir, yummuş gözünü ! Hüseyin Ulaş ehri Türk ve ifşa ediyor da ondan... Ve yine zira büyük şehir, dış çizgiler halinde kopya edilmesi mümkün bir hadise değil, me- kâna sızan bir ruhun, dış çizgiler ha- linde billârlaşmış' nescidir de ondan... — Sadece, dedi, Tanrıkulu, şebrini hendeseleştirecek bir ruha ve ruhunu pırıldatacak bir şehre mâlik. olamamak yüzünden, tam bir asırdır, Batı adamı- nın beylik ve orta malı (barok), (roko- ko), (kübik) (ürbanizm) kırıntılarının posalarında y ği ve bunun ismi- ne inkılâp Bizim Kabala bir dünya görüşü- müz varsa, mutlaka bususi bir şehir tipimiz; ve şahsiyetli bir şehir tipimiz varsa, mutlaka hususi bir dünya görü şümüz olmak icap eder. Müzmin boşlu- ğumuzu ve bir türlü olamayışımızı, müşahhaş pilânların en sert, en katı v kolayca elle tutulur cinsinden olan şe- hir pilânında arasaydık, belki en esaslı eksiklerimizin mizanına ererdik. RR KULUN. piko LYA Fay Kasakühek , — Hendese ve nisbetin, des di, Tanrıkulu, bütün şüirile, hendese ve nisbet sıkıntı sının bütün şiirini bir: arada k.caklıyan ve Süleymaniye kubbesine liyakat ilân eden o Türk şehri ki, Van kedi- leri gibi umumi bir soy benzerliği içinde başka başka çatıları, sokakları, meydan- lari ve her türlü müesseseleriyle, mil- zaman iğinde zaman ölçü- sünü heykelleştirecektir; bütün devlet ve millet kadromuzda bu tasayı çeken kaç kişi var ??? Tanrıkulu dedi ki: İdarecileri, omütefekkirleri ve sanatkârlariyle, bu çileden uzak yaşı- yan insanlara, belli bir hayat ve faaliyet içinde olmak imtiyazı verilemez 11! Tanrıkulu dedi ki : -— Cemiyet iklimimizin, en geniş nezaret ufkuna malik taraçası olan şehrimizi pilânlaşlırmakla, muzu ( pilânlaştırmak (arasında görmeksizin, şehrimizi, Türk şehrini, milyonluk Türk celselerinin toplantı mekânını istiyoruz! Fakat ruhumuzu bul- madan onu bulmaya imkân var mıdır? iLiselerimizin içyüzü) Menfi Orneklerile öğretmen — Birinci Tip — Ders a yn bu saat ders vermesi lâz Ve işte her zaman olduğu gibi dökük iye ki sözü: « Herkes ki- tabının falanca sayfasını açsın!» Kitapla- ( paragraf) ının okunması <Filân, sende anladıklarını bize tekrar et!» birinin tabiriyle yasaktır. İster yazılı, olsun, kitabın papağan gibi tekrarı istenir. Pragramının ve işi hiç bir kıymeti yoktur. Onun için.. Tsini nefsine göre verir. Fakat A içinde. bahse te- mâs eden no sürtünerek g vi O; hususi zevk- durlar. Fakat seneler geçer ve bu talebe- lerden biri dersin bilgi KAMIŞI AP eksikliğini O hisseder etmez geçen Kimisi sınıfta gürültü olmasından, kimisi ürültü olmamasından hoşlanır. Bu arzusu yerine getirilince ebe <herkes istedi- ğiyle meşgul olsun ! > der ve kendiside is- tediğiyle meşgul ği olu Üğreienliklen başka hariçte bir iş- le meşgulse on şır. (Meselâ; sini, İl ek yazar: m ütercimse tercüme- sini yapar V Dönün cü Tip Bu, vazifesini suistimal etmez. Fakat ken- di dersinden mühim de: dir. Müfredat prağramını ve kitapları ya- van bulur, talebesi derste not buriyetindedir. Böyle bir hoca, diger bütün dersleri yok - İarzederek ve gece gündüz kendi derslerine çalışılarak biraz memnun edilebilir. On numara muhalin, mara kendisinin ve büyük Alimlerin, ii numara diger bu ders iy es beş numa- ra çalışkanın * hakkıd Not o baremi aşağı yukarı altı LR. Yani bir numara olabilmek için dokuz doğurmak lâzımdır. Doğan N. Altuncuoğlu 11