5 Temmuz 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 11

5 Temmuz 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

pe yak Türk emi, merkezi kanuniyle ve asırlarca içinde oturduğu dünya- dan, başka bir dün- doğru kayı. şını oçerçeveliyen virdir. Bir dünyadan başka bir dünyaya bu göç hareketi, kendisini Mk Hattı)n- da devlet ağziyle haber ve! Artık, içinden ri lâzım bir dünya vardır ki (eski) nin, ve içine giril- mesi lâzım bir başka dünya vardır ki (yeni) nin mümessilidir. nin müflis olduğu yer Doğu, et de yalnız Türk temsil ettiğine göre, (eski) içerde müflis ve (yeni) dışarda muteberdir. Kendimize ait bir bünyenin pörsüyü- şünü sezmek, m olduğumuz başka bir bünyenin sırrına ermeğe: nisbetle çok kolay ve kaba bir ie ie Tanzimatı doğuran şuurda, gelen dünyanın 0 etireceği muvazeneden ziyade, giden dünyanın götürdüğü. muvazeneyi sezebilecek; gelenin varlığından ziyade gidenih yokluğunu kavrayabilecek; ve ancak tefsirsiz ve tahlilsiz, deri üstün- deki tezahürleri görebilecek kadar sığ» dır. Bu şuur, hâlis tefekkür adamları elinde ve, bir dış münasebetin tenbih- teni neticesi meydana gelmiş, bir satıh ve siyaset intibahı olmaktan ileriye ge- çememiştir. Dünyamızın: iflâsı öyle bir vakıadır diğimiz için, kötü m ve dıştan ilki tokatlariyle idrâk edilir, Bu talihsiz Eği Mi bildiğimiz ve içinde olduğumuz b nyanın iflâsına m ve dışında oldu- gumuz bir dünyanın zaferini körükörüne teslim ettirmiştir. Böyle, ölüm m Anlarında, he- astlanamıyan-bü- satıh m verinin elinde ve en kısır Br ai mevkii ne geçer. (Eski) bütün bir hayatiyetle köklerde kesifleştiği di dallarda, kö- benliğine kayıtsız ve şartsız AŞAĞILIK imdir. Artık Doğu, harikalar ve mucizeler diyarı değil, sokaklarda ilâhi okuyan mağmum. dilenciler, goygoycular ve ha» rabeler memleketi. Artık Sâdâbât ri Üçüncü Mektup Necip Fazıl KISAKÜREK Kâğıthanede değil, (Versay) da. eşik gemiler Haliçte Efren rının tersanelerinde denize indiri- çeleri lir. aş zamanlar her neferin cebinde bir gm, va ii malı. Saray (To değil eler bürg), halı(Şiraz) e emil saire... teplerde, eşya dersleri tablo- su ve kıraat kitabı Kadro. sui ğ İşte: Hayatta geçen veya geç mali olan vakaların hikâye kılıklı nakli- ne roman derler. Bu ne harikulâde târif. tir! O kadar harikulâdedir ki, böyle bir vakayı hikâye kılıklı kaleme almak, ilk roman mucizesini yapmak kadar büyük sanılmıştır. (Sergüzeşti Ali Bey « Namık Kemal). Dağlara, oi kuşlara dair de şiir yazılır. Bu yeniliktir ! Öyle ki dağa, çiçeğe ve iin dair bir iki manzu- meyle, Avrupada ilk sınıflarda okunan bir kaç edebiyat kaidesini bir araya ge- tirmek bir hâdisedir. (Zemzeme ve Tâli- mi edebiyat - Recai Zade Ekrem). Paşa ve Muallim: Naci gibi; Di- van Edebiyatının. son artıklarından bir bat - Ziya, Paşa, Demdeme - Muallim Naci). mık Kemal gibi, geriye dönmeği en Mer tehlike kabul edenler, fakat ileriye “doğru da, vatan cığlığından baş- ka: hiçbir şey bilmiyenler vardır. (Tah- rTidİi harabat * Namık Kemali), Beride zavallı Ahmet Mithat Efen- di, Geirelikiz çiftetelli çalar gibi, Av. rupalı roman tezgâhlarında, basit halk pisikolocyasına bürünmüş tipler yont. makta, Her şeye rağmen Ahmet Mithat Efendinin, 1914: dünya harbine gelinceye kadar, Türk romanında herkesten daha hakiki kaldığını inkâr çok 2 Ferdiyetinin müstesna kumaşiyle Abdülhak Hamid, mensup olduğu kadro- yu aştı. Devrinin (Edip — Sefir) düsturu sayesinde hayatımı Avrupada geçirdi, ran etti. O, benliğini doğrudan. duğruya kanatan hâdiseler karşısında. unutulmaz dı;: (Makber) Fakat Garbı “kökünden idrâk edeceğine Garb peadan ve zarifi seviyesinde gezindi, hi rini Garbın maddi hayatında aradı, etin isimler taşıyan kahramanların derisine; girmeğe bayıldı (Finten ve. saire). Şeyh ', Galip teknikasiyle yeğ ve piri go) yu meşketti. Ölüm: akla gibi ik ve mücer- red meseleler kar- e alâka sa- kat Hamid, netice itibariyle sinat ve e©s- tetikasının şuurlu dünyasını bina ede» medi, Amma devrine ve arkadaşları- na nisbetle bu kadarı bile, onun etekle- rine bir (Dahii âzâm) tenekesi bağlama- sını İcap ettirdi. Netekim bu vazifeyi, bir devre sonra gelen Süleyman Nazif ihmal etmedi. Öldüğü güne kadar yakın dostu kalmış om A ettiğim Ab- dülhak Hamid, ete u herkesten fazla şikâyetçisi re dee gö- Emüldü. nasi, Avrupaya gönderilmiş kü- vver seviyesinde, zeki ve heye- canlı bir talebe tipidir. (Molyer) tereümecisi Ahmet Vefik ve (Şarlutenburg) medhiyecisi Sadullah Paşalar, basit hayranlık pisikolocyasının çerçeveliyeceği örnekler. mat Türk sanat ve fikir ada. mında asliyete benziyen şey, onun sulh- çü, ara bulucu, rahatsız olmaktan ka çıcr, her işte: kolaya sarkıcı mizacıdır. O, her istenen-şeyi verir, fakat geri kalanı muhafaza: etmek ister. Kafasına vururlarsa onuda verir, Mütefekkirimizin (Tevhit) manzume- siyle siyah m kravatı arasındaki tezat, her erdi göze (Babrâli) de hıçkı- rır, yalvarır, ok- şar, avutur; fakat evinde yakar, yi- kapı eski haliyle sonradan ona eklediği Me- cidiye köşkü,. fesiyle pantalonu, başiyle kalbi ve içiyle dışı, hep bu âciz mizaç; tablosunun şaşkın unsurlarından. Tanzimat, istikbal hasretiyle belki maziye değil, fakat muhakkak ki geriye gidiş ve benliğini teslim ediş devri. Türk sanat ve fikir adamı o devirde,. Batının edebi, harsi, “aim içtimai ve iktisadi kö- leliğine girer ve tesellisini, satıh taklit- çisinin. kör meftunluğunda bulur. z ki, Batının gayesi, bir pm lar ağlilikmi handiyse gebertecek sıkboğaz eden Yöğuyu diriltmek gir öldürmektir. meze artık. Doğunun gözünde, nacak ve ÖZ Medi içinde. — ki Mi. illet, mesele olmak yerine, aslı meçhul ve pena tapılacak bir put olur, tam o zaman Avrupalı, karşı- sındaki şaşkın ucubeye öyle bir isim tak- mıştır b g Yİ i tek başına aydınlat- maktadı Hasta adam!

Bu sayıdan diğer sayfalar: