TAYYARE VE TAYYARECİLİK Tayyare Müh. Kadri DEMİROL NSANOĞLU'nun çok eski olan uç- mak hevesi ilk defa olarak 1903 se- nesinde hakikat olunca (*J bu uğurda birçok hayırlı teşebbüs ve çalışmalar başladı. Ancak, Birinci Cihan Harbi! baş- langıcına kadar bütün bü gayret ve çalışmalar, hemen hemen, küçük ve şahsi teşebbüslere inhisar etmiş, bü- yük sermaye ve devlet yardımına; uzak ve mahrum kalmışt 43 senelik bir ömre, “malik olan tayyarecilik, yarım asra yaklaşan bu müddet zarfında her gün yeni keşif- lerle ileri gitmiş olmakla beraber esaslı olarak iki tekâmül devri ge- çirmiştir. Bu devirlerden biri, Birinci “eye Harbi, ikincisi de İkinci Cihan ir, Birinci Cihan Harbi başlangıcında tayyareden bir harp silâh ve vasıtası olarak istifade edilmesi fikri ortaya atılmış, yapılan tecrübelerden müsbet neticeler elde edilince muharip dev- letlerden her biri ayrı ayrı bu işi ele almış, tayyare ordu teşkilâtına girmiş ve mühim işler görmüştür. İki harbin arasında kalan sulh yıllarında tayyarecilik normal bir inkişafa mazhar olmuş, bilhassa ağır sanayie sahip olan memleketlerde tayyarecilik üzerindeki çalışmalar he- men hemen ön pilânda yer almıştır. Fakat İkinci Cihan Harbi patlak verdiği güne kadar, tayyareyi kor- kunç değil, hattâ tehlikeli bir silâh dahi saymıyan ve tayyareciliği or- duların süs ve lüksünü ifade eden nıfı ordu teşkilâtına dahil etmiştir. (*1 İlk motorlu tayyare ile «Rayd» bira- derler 17 Aralık 1903 senesinde uçmuştur. Fakat İkinci Clhan Harbinin da- ha ilk günlerinde bütün dünyayı, yaptığı tahribat ile dehşet ve şaşkın- lık içinde bırakan tayyarenin ne ol- duğunu ve neler yapmağa muktedir bulunduğunu her millet takdir etmiştir. İkinci Dünya Harbini: tâcil eden âmillerden biri tayyare ise, harbi ta- rihe mal eden ve kapayan yegâne sebep, muhakkak ki, yine tayyaredir. Yalnız şu hakikat ikinci tekâmül devrini izaha kâfi gelirsede bunu Bir kaç tayyare tipi daha canlı olarak bir iki misalle be- lirtelim. İkinci devir 1939-1945: Son Dünya Harbinin ilk günlerinde 8000 metre irtifaa çıkan, 900-1000 beygirlik motoru, 400 - 450 kilometrelik sür'ati ve taşıdığı 1000 kg.lık bombasiyle her tarafa dehşet ve korku salan tayyarelerin kısa bir zamanda (de- mode) olduğu, 8000 metre irtifaa ya tayyarenin yerini 12000- 0 metre irtifaa çıkan tayyareye, ye beygirlik motorlarla mücehhez bulunan tayyarenin yerini 2000 - 2500 beygirlik motorlarla mücehhez olan tayyareye, 400 kilometrelik sür'atle hareket eden tayyarenin yerini 650 kilometre sür'atle hâreket eden tay- yareye ve nihayet 1000 kg.lık bom- ba taşıyan tayyarenin yerini 8000 - 10000 kg.lık bomba taşıyan tayya- reye bıraktığını düşünmek, bu ikinci devrin tayyare için ne büyük, ne baş döndürücü bir yak yi oldu- ğunu isbata kâfi gelecek Bugün yeryüzünde hb millet ve hiçbir fert tasavvur olunamaz ki, tayyarenin kötü ellerde ve kötü ni- yetlerle kullanıldığı takdirde yapa- cağı karkunç zarar ve tahribatı an- lamamış; iyi niyetlerle ve insan ellerde kullanıldığı takdirde ise insan- lığa ne büyük hizmet ve faydaları do- kunabileceğini takdir etmemiş olsun. Mademki bu bir hakikattir, o hâlde gerek fert olarak, gerek millet olarak tayyare denilen bu korkunç silâhı veya medeniyet dünyasının bu en püzel vasıtasını daha yakından tanımak hepimiz için bir mecburiyet- tir. (EMPEDOKLES) Sicilya'da (Agrigente) li olan (Empe- dokles) tıptaki fevkalâde bilgisi ile tanın- mıştır. Hastalıkları iyi etmesi ve kendisinin an manevi nüfuz onu memleketinde bir sihirbaz, hattâ bir ilâh yerine geçirmiş- tir. (Empedokles) felsefi bir şiirin müellifidir. Bu şiirin parçaları, onun Elea'lılarla İonia'lı- lar arasinda mütalâa edilerek yerleştirilmesine son derese müsaittir. O, oluşu (Herakleitos). un anladığı mânada kabul etmiyerek, inkâra sapmakla İonialılara yaklaşır, Mahiyeti itiba- riyle madde değişmez; ama cisimler durma. dan bir değişime tâbidirler. Onları meydana etiren unsurlar ayrı ayrı nisbetler içinde birbirlerinden ayrılır ve birleşirler. Dur- “— yerde, ai kendine ateşin hava, ha- anın su ve İl vo akıl bakımından alabalık bir ai a bu unsurların ayrı ayrı şekillerde birleşerek cisimlerin ardı elmez nevilerini teşkil etmeleri akıl için kabul edilebilir bir haldir. Öyle ise (ilk birlik) fikrinden uzaklaşmalı, havayı esir'den, suyu Deliye ir s2 e) bırakmalı da aynı derecede ilk ve esas Mk ' (Empedokles) iğ ileri sürdüğü dört un- surun haiz oldukları hareket, madde ve ha» reket ettirisi kuvvetin bir (düalizm) ine dayanır görünmektedir. Bu hareket ettirici kuvvet unsurlar üzerine iki zıd istikamette o tesir eden iki ayrı kuvvete ayrılmaktadır: Sevgi veya birleşme prensipi, anlaşmamazlık lerinden ayırdı. Böylece toprak, Okyanus, vanların, insanların doğdukları devir geliyor. Anlaşmamazlık, unsurları biribirinden ayırarak, ber sınıf varlığa uygun nağı meydana getirdi. Bununla beraber, dört unsurun bir karışması ve dolayısiyle birleş- tirici prensipin eseri, nefretin, inhisarei üs- tünlüğüne.karşı koyan sevginin meyvesi olan uzviyetleri teşkil edemedi. Her ne kadar ye Unsurl etmesi, önüne geçilmez bir zarurettir ve ebe- di olarak sürüp gidecektir.