Zekâ Pazarı İstiyoruz! ENİ kuru'an üstüste bir kaç defa: öğe an- ma; çalışan la bir aktör gibi... Daha sonra her maddeyi, her fıkra- sının üstünde dura dura: Yanlış ictihada apmaktan çok ürken bir Yargıtay üyesi titizliği ile veya şerh ve tefsire çalışan bir zl hukukçu dikkati ile... n böyle yapıyorum ? Acaba bun- el ei girmeğe karar vermek malı- yım. Asla, asla! Ben siyasi partilerimizin programlarını sadece bir şey aramak için karıştırıyorum ve hiç birisinde de o şeyi bulamadığım için her arayışım bende bir hüzün ve ıstırabı tazeliyor... Amma asla hayal kırıklığına uğramıyorum. sa) ig İN şey: zekâyı ve zekânın doğur En milli varlığın yüksek kaymetli ve inkişafı zaruri bir istihsal şubesi sa- yıp ke eşe m arım, dalma sema ve isdi- rapla mia di kai aymıyorlar ! Hiç birisi, ne asi ne de yenileri. Haydi via ki Cumhuriyet Halk Partisi programına hakim olan baş- langıç fikir, şöyle böyle bir çeyrek asır- lıktır ; başlangıçta günlük ihtiyaçları kar- GANİ DİNİNİ İİ İİ Iş ve Hedef: Hürriyet İçin Ah! Ne güzeldir şu hürriyet | Canlı olsa eğer, Şirin yüzünü öpesim gelir, Düşesim gelir ayaklarına... Bukadar yıl amda dr an zelim ? er çok aradım seni Eteğine değmedi elim. Neredeydin ? Hep adı söylenen Anayasanın içinde mi Niye saklandın oraya ? Bir şeyden mi ürktün ? Yoksa seni oraya zorla mı tıktılar ? Seni 1293 deki «Veziri maâli semirim Mithat Paşavsı Atılan anayasaya Döneceksin diye Acındım, çırpındım Şimdi görür gibiyim seni artık, O gizlediğin ne ? Bir — zincir mi? Onlar da kırılır bir gün İşte o vakit düğün!.. Kâzım Nami şılamak çok daha zaruri bir dâva gibi görüldüğü için bu cihet üzerinde durula- mamıştır. Fakat yenilere ne buyurulur? Bunlar güya “karşı parti, lerdir. İlk ya- pacakları iş, ilk düşünecekleri şey Cum- huriyet Halk partisi programında eksik olanı hemen kendi Pr aapoalar na koy- termiş olan bu parti liderleri, fikir hayatı ve zekânın doğurucu kıymeti üzerinde zerre kadar durmamışlardır. Buğdayı dü- şünmüşlerdir ; taahhüt işlerini inkişaf et- tirmek gayreti ile olacak imar dâvasını be- nimsemişlerdir. Bir oy çoğunluğu madeni gibi ele alarak köylü işleri üzerinde dur- muşlardır. Esnafı hatırlamışlardır. İşçiyi asla ihmal etmemişlerdir. Bankalar hakkın- da da hususi bir dikkat göstermek zahme- tine katlanmışlardır ; fakat fikir ve zekâ, sanki hiç lüzumu olmayan bir şey, bir bakıma angarya, b zamansız bir bebi nedir ? Büyük dünya görüşü ve irfan noksanından başka ne olabilir ?. Bütün partiler tek mesele üzerinde ayni telden çalıyorlar, tamburalarını, cu- ralarını, bağlamalarını aynı tarzda akor etmeyi bilmişler : Bir basın hürriyetidir gidiyor! İcti- hada saygı diye bir güfte tutturmuşlar, bir ağızdan okuyorlar. Fakat hürriyeti istenen şu zümrütü anka nemene şeydir ? Fikir malzemesi olmadan basın denen şey memleket ölçüsünde bir kudret ifade edebilir mi? Zekâ, devamlı surette nur- lanan zekâ, nurlandıkça verimlenen zekâ ei ge ictihad nereden belire- bilir iin n yıllarca önce, galiba 1937 de «Fiktebanke. bazi uzun bir yazı yazmış ve şöyle demiştim «Başvekil ww bir bankacıdır. Her gün yeni bir banka açıyor. Şimdi de bir Denizbank açıldı. Bu bankanın açılmasını pek tabii buluyorum. Mademki denizimiz ması hiç kimse tarafından düşünülemi- yor?,, u yazımın em payi zi hafta sonra Yalovada mal) O yapılan bir basın ii, ld ere bu makale hâtırlatılınca, o Başvekil yarı müstehzi gülümsemekle iktifa tenli ve sofrada tek adam teklifimi anlayabilmişti: kir dünyamızın talihsiz yıldızların- dan biri olan Ağaoğlu Ahmet merhum Halbuki bizim maksadımız, tıpkı buğday ka bir şey değildi. Bu sistemi tutan, her şeyi tutar. Adesenin gözüyle her hafta bir iş ve hedef: çısı diyor ki; « Cami avlusunda uyuyan şa insanlara bakınız!.. Büyük Doğu ) fotograf- Bunlar, bilmem kaç asır boyunca sini kendi hasis ruhlarının kadrosuna indiren, bugün de nebat hayatı yaşayan ve devirler boyunca rehberini bulamıyan, habersiz, tasasız ve güdümsüz bir soydur. » Cİ Ai de Maramaaa