EBUCAFER (DAMGANİ) dine... Hemen başının bü- Sağa nazarı çeken bir İranlı... Peygamberler Peygamberinin Rav- zasında, vedalarını arzetmekte... Büyük başlı İranlı dışarıya çı- kar çıkmaz, hâdiseyi gören bir âşık, onun arkasına düşüyor. Adam, doğ- ru bir mescide gidiyor, nemazını kılıyor, yine çıkıyor, yine arkasın- da aynı şahıs... Nihayet takip edil- diğini görüyor ve soruyor : — Ne istiyorsun, kardeş ?.. — Ardınca gelmek istiyorum! Büyük başlı İranlı buna mâni olmak istiyor. Âşıkta, israr, rica; niyaz... Büyük başlı İranlı : — Peki gel, diyor, ardımca gel; fakat ben nereye ayağimı basarsam sen de aynı yere basacaksın | — Evet, evet! Bir bilinmez yola düşüyorlar. Gece; kapkaranlık... Uzaktan 'bir aydınlık görüyorlar. Şeyh, izah edi- yor: — İşte Hazreti Ayişe'nin mes- cidil.. Ve devam ediyor : — Senmi önden gidersin, yok- sa benmi gideyim? — İrade senindir! Büyük başlı İranlı, önden gidi- yor. Birkaç adım sonra âşık, yor- gunluktan bir kenarda kalıp uyku- ya dalıyor. Gözünü açınca bakı- yorki, Mekke... Bir takım vazifeleri yerine getirdikten sonra, orada, ta- nıdığı Büyüklerden birine rastlıyor. Etrafında bir halka... Selâm veriyor. Selâmını iade ediyorlar ve soru- yorlar: — Ne vakit geldin; nereden geliyorsun ? — Medine'den geliyorum, dün akşam yola çıktım, bu sabah gel- im. İnişi hayretle birbirine bakı- “Yine soruyorlar? — Yanında kim vardı? Olanı biteni tane tane anlatı- yor. Daha sözü bitmeden atılıyorlar: — Yanındaki Ebucafer (Dam- gani) dir, Ve bu iş, onun başka işleri yanında pek küçük... Ve ilâve ediyorlar : — Yeryüzü, der toprak, onun ayağı altında nasıldı? şık, cevap veriyor: — Koskoca geminin altındaki çırpıntılı deniz gibiydi. EBÜLHASAN (VERRAK) Bir söz söyledi: — Arkadaşını hem affet, hem de bir daha affını hatırına ve ağ- zına almal.. * ** Bir söz daha söyledi : — Ruhun hayatı öyle bir “diri, yi anmaktadır ki, o “diri, ölmez.. * .. Ve bir söz daha söyledi: 1 Pad 4 Z1001/175ı Hazreti Ömer birgün, sadaka isteyen bir ihtiyara rastladı. Bir zemmi, Müslümanların idaresi al- tında Müslümanlık dışı bir tebaa.. Sordu: — Niçin dileniyorsun ? Cevap aldı: — Cizye verdim. Bütün ma- lum mülküm gitti. Cizye verecek hiçbir kazanca malik değilim. Hazreti Ömer, ihtiyarı peşi- ne taktı; Müslüman cemaatının hazinesine, “Beytülmal,, e götür- dü, ona bir tahsisat bağladı; son- ra etrafına dönüp hitap etti: — Genç, verimli ve kuvvet- liyken bunların çalışmalarından onları sokağa atmak hakkına malik değiliz ! 4 Böyleyken ?.. faydalanıp, ihtiyarladıkları zaman (* — Allaha sevgi, yalnız onun Sevgilisine sevgiyle olur EBUBEKİR (VASITİ) o, o ve ben, ondan lütuf ve benden amel, benden dua ve ondan kâbul... Bu gibi sözlerin hepsi benlik ve ikilikdir. * .* Bir yerde tevhide ait bahisler dinledi, Ve : — Nasıl buldunuz? Sualine şu cevabı verdi : — Hep benlik, hep ikilikl. * ** Birine de kendisi sordu: — Piriniz size hangi yolu gös- terdi ? — İbadete bağlanmak ve ken- dimizi suçlu görmek yolunu gös- terdi. — Size gösterilen yol, küfrün ta kendisi 1.. Tasavvufda tevhit ve birlik denizinde boğulmak lâzım... “e — O adaâmki “ben yakınım, der, uzaktır; o adam ki uzaktır, onun vücudunda erimiş, gitmiştir, işte tasavvulfl. EBÜLHASAN (DERRAG) Yanık sesler dinlerken ölüverdi. er Birgün Bağdaddan yola çıkıp bir Büyüğü zn gitmişti. Bü- yük ona sordu — Neye geldin ? — Seni görmeğe... — Eğer biri, sana yolda, pırıl pırıl bir saray, bir de içinde güzel bir kadın hediye etseydi, bu, beni ziyaret etmene mâni olur muydu Ebülhasan cevap verdi. — Bilemem... Allah beni bu tarzda imtihan etmedi. Ve şu karşılığı aldı : — Ne güzel. İşte hâlisin ce- vabi ve cevabın hâlisi 1. mmm EBÜLHÜSEYN (HAŞİMİ) Dedi ki: — Cüneyd'e sordular: «Gönül ne vakit hoş olur? Oda cevap ver- di : «İçinde O olunca...»