TABİİ HALE AVDET LÜZUMU Cafer SENO (Harp bitti. Dünya sulha kavuş- mamış: olmakla beraber, manzara şu- dur: Ne Cennet, ne Cehennem. İkisi arası bir intizar hali... Sanki Âraf.. eni barış nizamının ne zaman teessüs edeceği belli değil.. Fakat, bu müphem, karışık durumun ilâni- haye böyle devam edeceğini de dü- şünemeyiz... Yakın veya uzak bir istikbalde, barış ve istikrar unsurla- rının insanlığın mukadderatına hâkim olacağı gün ber halde gelecektir. Harbin filen sona ermesi, onun doğurduğu zaruretler yüzünden alı- nan (olaganüstü) tedbirlerin de yeni icaplara göre ayarlanması lüzumunu ortaya çıkarmıştır. Filhakika her devir kendi hayat nizamını da birlikte getirir. O nizama vücut veren şartların devamı müdde- tince faydalı tedbirler, devrin değiş- mesiyle tekevvün eden yeni zaruretlere intibak kabiliyetini haiz olamaz. Bu kabiliyetsizlik dolayısiyle de zararlı olmak yolunu tutar. Bundan ötürü, (normal) hale avdet temayülleri, gün eçtikçe, her vaa kuvvetle hisse- dilmeğe başlamı Harp Ke hayatı binbir kayıt altına alan tedbirlerin, iktisadi hayatı köstekleyen bir yığın tahdidin yavaş yavaş kaldırılmakta olduğunu, gelen haberlerden öğreniyoruz. Harbin. başıhda, her memleket gibi, biz de hayatı yeni şartlara göre nizamlayan fevkalâde zamanlara mah- sus tedbirlerle memleketi idare yolu- nu tuttuk. Müdahale esasına istinat eden bu tedbirler, devletçilik vastfı- mızdan dolayı belki bizde daha geniş ve şümullü bir mahiyet almıştır. Ancak bu tedbirlerin (sosyal) ve (ekonomik ) ihtiyaçları karşılamak hususunda ne dereceye kadar müs- bet bir rol ifa ettiğini esasli bir tet- kike tâbi tutmak şimdilik mümkün olmasa bile, maalesef, harp iktisadi güdümü dediğimiz bu tedbirlerin it- tihazına saik olan gayeye ulaşmak- tan uzak kaldığımızı söyliyebiliriz... Milli menfaat, içtimai hayatın se- lâmeti maksadiyle alınan bu tedbirler, ne istihsal ve istihlâk muvazenesini lâyıkiyle düzenliyebilmiş, ne de makul bir fiat mürakabesi tesis edebilmiştir. (İstatistik) lerin kat'i şehadetiyle kabul etmek zorundayız ki, bütün bu tedbirler, yanlış tatbikler yüzünden Türkiyeyi, sebepsiz yere, dünyanın en pahalı, iktisadi vaziyeti en güç memleketleri sırasına geçmekten kur- taramamıştır. Hiçbir tedbir, korkunç bir şekil- de gemi azıya alan ihtikârın, vurgun- culuğun, suiistimalin önünü alamamış, halkın maddi ve manevi varlığını kasıp kavurmasına mani olamamıştır. Bilâkis bu tedbirler, birçok yer- siz, fakat geniş selâhiyetlerin şunun bunun eline geçmesine, haksız ser- vetler kazanılması imkânlarını fazla- laştırmak suretiyle tehlikeli bir ahlâk sarsıntısına yol açmıştır. Son senelerde büyük miktarlarda yapılan suiistimallerin, rüşvet ve irtikâp vak'alarının genişlemesine sebep olan âmiller arasında bu imkânların tesiri barizdir. Piyasamızda Milli Korunma'ya haber vermek tehdidiyle bir takım ah- lâksızların (şantaj) cılığı âdeta bir meslek, bir san'at haline getirdikleri- ni işitiyoruz. Bu, şimdiye kadar şu- ursuz bir coşkunluk gösteren «yağma Hasanın böreği» zihniyetinin gittikçe bir şekavet halini almaya başladığını gösteren fena bir alâmettir. Bütün bunlar, iyi niyetlerle, içti- mai menfaât gayesiyle almış olduğu- muz tedbirlerin artık muzır ve menfi olmağa başladığını gösterir. Bu ted- birlerden elde edilen noksan fayda- ya mukabil, hayatı güçleştiren bir yığın odüzensizliklerle, zorluklarla karşılaşmış bulunuyoruz. Aynı zaman- da memleketin ahlâki bünyesinde idari ve iktısadi sahalarda şümul ve ehemmiyeti artan bir lâübalilik hasıl olmakta, Her devrin mevzuatı, zamanında ve kendi şartları içinde faydalıdır. Dün bir fayda ümit ettiğimiz tedbir- ler, ahvalin değişmesiyle bugün zararlı olabilir. Hüner odurki, hâdiselerin akışını tam zamanında kavrayarak hayatın istikametini yeni ihtiyaç ve zaruretlere göre tanzim etmesini bi- e Kendi şartları içinde esaslı bir fayda temin etmeyen bu tedbirlerden bundan sonra müsbet netice alacağı- mızı ümit etmek abestir. Onlardan fayda beklemiyoruz. Fakat gün geç- tikçe artan zararlarından kurtulmak için, dünyanın gidişine uyarak, bu tedbirlerin kaldırılması lüzumunu işa- ret ediyoruz. Bilhassa piyasanın birdenbire âni bir hareketsizliğe düştüğü ve harp yılları açıkgözlerinin birdenbire fa- aliyet mevzularını kaybetmiş görün- düğü bugünlerde, beklenmedik iktısa- di sıkıntı ve çöküntülere düşmemek için başımızda bir devlet iktisat öl- çüsü görmeğe muhtaç olduğumuzu avaz avaz ilân edebiliriz. ei KAFALIO A pe ea eni Oluşun izahı (Pitagoras) çıların mahiyeti olarak adedi ele aldıklarını söylemiştik. Ade- din mahiyetini de bire irca etme dâvası... Fakat, bunlar iki çeşit (bir) olduğun sürerler. İ — Adetler (varlıklar) silsilesinin çıktığı ve bu yüzden onları ihtiva eden, ku- şatan, .bülâsa eden (Bir); mutlak ve zıddı olmayan bir, bel larin (monad)ı (Emo- n Ve 2 e zıd olan, bunun için iki ile, üçle, çok ile si- nırlanmış olan (Bir)... İzafi bir, yaratılmış (monad)... Bir ile çok arasındaki zıdlık bütün digerlerinin anasıdır. Tabiatta bulunan bütün zıdlıklar, kuru ve yaş, sıcak ve soğuk, aydın. lık ve karanlık, erkek ve dişi, iyi ve fena, sınırlı ve sınırsız, birin ve çoğun, yahut tek ve çiftin nevilerinden başka bir şey değildir. Çokluk, kendi kendine sebatsızdır ve birlere ayrılır. Çift adet tek olan bire irca olunur. Mutlak bir, çift olmadığı gibi tek de değil. (Pitagoras) çılara göre, her şey adede, adet münasebetlerine ve netice olarak fikre - >) irca edilir. İonia'lılarda ele alınan madde ve hareket, (Pitagoras) çıların nazarında sadece (Pitagoras) çılık, âlemin ezeli ve ebedi olu- u kabul eder. Bu (kozmogoni) mevzuu, eşyanın ezeli ve ebedi olarak hangi düzen, kanun veya siraya göre meydana geldiklerini gösterir, Birlik, sonsuz parçalanmağa karşı ek. sülâmelde bulunduğundan parçacıklar hendesi alâkalarına göre birleşirler ve iptidai cisim- ler olan suyu, toprağı, ateşi, havayı meydana va En birinei unsur, dört satıhlı par- acıklardan teşekkül eden ateştir. Onlarca klatta ilâhi prensibin remzi olan bu cisim, kâinatın merkezi ve en büyük ilâhın yeri bulunan merkezi bir güneşte toplanmıştır. Bunun etrafında, evvelâ aksi dünya ve dün- yayı ihtiva eden (Uranos); sonra Ayı, Güneşi ve seyyareleri ihtiva eden hakiki (kozmos); daha sonra sabit yıldızlarla beraber (Olimpos), hareket halindedirler. Bunları ileri süren (Pitagoras) güneşi merkez yapan sisteme ön- derlik etmektedir. m a