Sordum: — Kaskâti bir teşhis ve âpay- dınlık bir vüzuh... İhtiyacımız Bunla- Onufi için kısa kısa Ve ap- açık cevap ye misiniz bâha — Kısa ie ve apaçık sor, kısa kısa ve apaçık cevap vereyim — Türk cemiyetinde ahlâk, en bozuk ânını yaşıyor, öyle mi Türk cemiyetinde, ahlâk, bu cemiyetin kendisini bildiği ândan bu- gün& kadar, hiçbir mislini ve benzerini görmediği, hattâ görmiyeceği şekilde efi bozuk ânını yaşıyor — Ahlâkımız ne zamandanberi bozulmaya başladı? — Kemal ve haşmet devrimizden sonra... Eşya ve hâdiselere, zaman ve mekâna tahakküm kudretini kay- ag başladığımız ândan başla- yara — - Bunu maddi tarih ölçüsiyle tâyin edemez misiniz ? — Kanuni Şultan Süleymandan sonra diyebilirim. ukut, ani, tepeden inme mi oldu? — Hayır! Gayet tedrici.. — Bunun merhalelerini göstermek ister misiniz ? — Kolaylıkla... Tam 4 merhale... Birincisi çok uzun, ikincisi uzunca, üçüncüsü ve dördüncüsü çok kısa dört çığır... — Bu merhaleler?.. — Birinci merhale, gerileme dev- rimizin başın- dan, yani Sarı Selim'den Tanzimata ka- dar sürer. İ- kincisi, Tanzi- mattan Meşru- tiyete, üçün- cüsü, Meşruti- yetten Cüm- Cümhuriyet- ten bugüne kadar... — Sukut farkları, devreler ara- sında gittikçe daha büyük bir mikyas mı belirtiyor? — Tam mânasiyle... Yuvarlanan bir cisimde, gittikçe artması tabii olan hız gibi... — Öyleyse, içtimai illet ve me- suliyeti, ilk devrede mi bulmamız icap ediyor? — Hayır! 'İlletin başlangıcı ilk devrede olmakla beraber, öbür dev- reler, illeti önlemek yerine ona yeni- TARİHÇE Necip! Fazıl KISAKÜREK lerini ilâve etmiş; böylece, her dev- renin illete kattığı yeni müessirler müstesna, sebep" geriye doğru halka- lanırken, üstüste. katılan müessirlerin yeniliği ve büyüklüğü yüzünden de ileriye doğru kesifleşmeye başlamıştır. — Demekki, mesuliyet, böylece, maziden hale doğru gelmek yerine, halden maziye doğru gidiyor. — Tamam! Fakat maziye doğru gittikçe, daima daha hafif, daha mâ- sum, fakat kuvvetli başlangıç mesuli- yetleri bularak... — İlk merhaledeki, yâni kemal ve haşmet devrimizi takip eden Tan- zimata kadar gelen sukut çığırımızdaki ahlâk bozukluğunun sebebi ve içyüzü nedir — Aşkımızı, a meğe başlamış olmamı — Aik iac çile izah eder misiniz ? — İslâmi bir aşk ve ber- rak bir vecd olmaktan çıkıp, üstünde ham ve kaba softa tipi- ni üretecek şe- kilde donmaya, kabuk tutmaya başlayınca, ortada, ruh yerine, yo- bazların şahsi ve keyfi tefsirlerine kurban, ölü kalıplardan başka birşey kalmadı, Böylece (sureti hak) perdesi altında harekete geçen nefsanilik, ru- humuza ilk zaaf tohumlarını ekmeğe başladı. — Teşhisinizi biraz daha geniş- letir misiniz? — Tarihimizin her devrinde kor- kunç bir yokluk temsil eden büyük Türk mütefekkirinin, büyük ve şahsi Türk filozofunun meydana gelmeyişi yüzünden, İslâmi ruh ve ideolocya, büyük fütuhat hamleleri geçer geç- mez, yeni tefsirlere, yeni nefs muha- sebelerine, yeni heyecan ve'hamlelere, bilhassa sabit ve devamlı bir (Site - Medine) mefküresine ulaştırılamadı. O sıralarda (Rönesans - yeniden doğuş), ismiyle doğan Batının, madde âlemi üzerindeki, idrâk ve ihata hakkına yabancı, hattâ düşman bir eda içinde tereddi çığırımız açılmış oldu. Bu çığırın kahramanı ham ve kaba softa, ahlâkın temeli olan aşk, iman, fe- İ MP İ kaybet- ruh ve ideolocya, saf iii beli — dakârlık ve nizam seciyemizi kör bir nefsaniliğe. çevir- diş ve din bay- rağı altında dinin ruhu tahrip edilir- ken, ahlâkımızın kaynağı bulandı- rılmaya pi österdiği- niz sebeplere dayanan ilk ahlâk su- utumuz, o devirde hemen bütün ce- miyeti sarmaya başladı m — Hayır! İlk ahlâk sukutumuz, yalnız saray, hükümet, idare meka- nizması ve orduya münhasır zümre ği patlak verdi; ve bun- k âilesi, evi, Türk köyü, yâni Türk cemiyet protoplazması, uzun müddet masun kaldı. Zira bu cemiyet, ahlâk ve hassasiyetini İslâm ruhundan almış ve onu, başlıca mukaddesatı halinde, kendisiyle idare mekanizması arasındaki tezada rağmen. asırlarca devam ettirmiştir. — Teşhisinizi biraz daha ilerle- temez misiniz — İşi geniş bir tahlil ve teşhise dökecek olursak, dâvamızı neticelen- dirmek için, günler değil, yıllar bile az gelir. Fakat sana, Kanuni Sultan Süleymana kadar süren hakiki nizam ve iman devrimizle, bunu takip eden duraklama ve gerileme devrimizin ahlâkları arasında birer müşahhas örnek verebilirim : Ağzını şaraba değ- diren ilk padişaha, Yıldırım Bayezid'e, bir camiin açılış merasiminde, bera- berindeki din mümessili, «Cami güzel amma yanında bir meyhane eksik!..» diyecek . kadar cessür, Saf, sa- mimi, dürüst, mefküreci, ya- ni ahlâklıdır. Bir devir son- ra, ayni din mümessilleri, padişahların, paşaların ve kendilerinin nebati ve hayvani isteklerine göre her türlü fet- vayı vermekten, böylelikle din adına dini yıkmaktan çekinmezler. Nizam ve iman devrimizde Türk hükümdar- . larını, Allahın re şeklinde, mu- kaddes bir mân pilânında gören, doğru gören, itaat ve a heykeli yeniçeri, bir devre sonra, ıslâhatçı .padişah Genç Osmanın baldırlarını çimdikleyip ona bir (oğlan) muame- lesi yapacak kadar aşağılaşır. Hülâsa, bütün aşkı, vecdi, nizam ve fedakâr- lık duygusuyla bir iman ateşi, gizli gizli kabuk bağlamış; kışırda, yalniz ölü kalıpların nefsani simsarı ham ve kaba softa tipi, za- man ve mekâna hâkim olarak, İslâm ahlâkının ferd ve aile köklerine sığı- nan cevherini devlet ve idare pilânın- iflâs ettirmiştir. — Devam buyurun, devam bu- yurun — Bu dâvayı gelecek karşılaşma- mızda bitiriz, sisteminin ,