iSTEDİĞiMiZ BUDUR! AZILARI. lirler, Hür bir dünya, hür bir dünya istiyoruz! Tek dileğimiz budur; ve memleketimizdeki (demokratik) geliş- meleri adım adım takip edişimiz de bundan ileri gelmektedir. Çünkü çu- valdızı başkasına batırmazdan önce iğneyi kendimiye batırmayı doğru bulmaktayız. (Demokratik). oldukları iddia edilerek atılan adımlara dikkat- le bakmak, her sözü ve her hareketi iyice süzmek, zaten bu devirde en bellibaşlı vatandaşlık (o vazifesi ol- mak iktiza eder. Bir yola düzülür- ken ayak parmaklarının nasırlı kunduralarının dar olmadığı bilinmezse, yolcunun hedefine selâmetle varacağı söylenebilir mi ? İşte biz de, maksadı- mız hedefe selâmetle varılması oldu- ğu için her ortaya çıkanın önce ayak- bi Hard sonra da kunduralarını muayene etm Siyasi müesseseleri seçim konusu etrafında seferber eden sebep, hal- kın dar zihniyetli seçimlere artık ta- rafdar olmadığını yüksek sesle söy- lemekteki ısrarıdır. Evet, halk böyle istediği için (Cumhuriyet Halk Partisi) eski seçim sistemini günün ihtiyaçla- rına aykırı bulmuştur. Halk böyle ol- masını istediği için (Milli Kalkınma) hür seçim taraftarı olmuştur ve yine halk böyle istediği için, halka bir başka seçim tarzı kabul ettirmeğe asla kadir olamıyacağı için (Demok- rat Parti) programına tek dereceli seçimi koymamazlık edememiştir. Falih Rıfkı Atayda yanılıyor. «Türkiyede demokrasinin : gelişmesi» başlığı ile Ulus'ta çıkan yazısı hayata ve hâdi- selere tamamiyle ters bir zaviyeden bakmaktadır. (Hayır! (Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayı), Türk demok- rasyasının inkişafında bir dönüm nok- tası» olmayacaktır; bilâkis o Cumhuri- yet Halk Partisinin bujkurultayı Türk demokrasyasının inkişafında hakiki bir dönüm noktası teşkil eden büyük halk intibahının idrak edildiği bir si- yasi ânda vazifesine başlayacaktır. Yani, demek istiyoruz ki, siyasi partiler artık halka mürebbilik, vasi- lik iddiasından vazgeçmelidirler. Si- yasi partilere düşen şey umumi ef- kârı bâzen bulandırmak, bâzen dalga- landırmak değil, umumi efkârdaki İNE KAİ Aİ O İş ve hedef Çocuk meselemiz Kâzım Nami DURU Gazeteler yazıyor: İstanbulda kırkbin kimsesiz çocuk varmış! Bizde zavallı çocuk- lar, yalnız babasız, anasız olanlar mıdır ? Hem bu kırkbin rakamını nereden bulmuşlar ? Ba. na öyle geliyor ki, yalnız İstanbul ile dolayla- rındaki kimsesiz, yoksul, zavallı, aç, hasta, kimbilir, nekadar çocuk var? Hergün yol üstünde, sokak başında, tramvaylara asılı çıp- lak, aç, her türlü bakımdan mahrum, sayısız» larına rast geliyoruz. Bunlara kim yâr olacak? Bunlardan nekadarı yaşıyabiliyor, nekadarı yangın yerlerindeki yıkıntılar içinde ölüyor ? İstanbuldan sonra, memleketin birçok . yerlerini de düşünmek gerektir. Birkaç yıl önce Manisadaydım; orada okul yaşındaki ço- cukların ancak yüzde altmışı mektebe gidebili. yordu! Unutmayıniz ki, mektebe gitmek de- mek, ilk öğretimi bitirmek demek değildir. Çoğu ana baba, çocuklarını, birbiri ardınca beş altı yıl okula gönderemiyor; çünkü sekiz dokuz yaşına giren çocuk, ya babasına, ya anasına yardım etmek zorundadır. şi, memleket çapında düşündüğünüz va- kit,ne (Parti)nin, ne Hükümetin, bu kadar bü- yük, ağır bir yükü yüklenebileceğine inana- bilirsiniz. Bu, resmi teşekküllerin kolayca ba- şaracağı bir iş değildir. Halk içinden çıkacak e a Wi i “ AR içtimai yardım kurumlarına ihtiyaç vardır. Bu teşekküller nasıl meydana gelir? Ancak halkın isteğiyle... Halk nasıl ister ? Yurduna, milletine kopmaz bir bağlılığı, içinde sönmez bir imanı, nefsinden fedakârlık edecek kadar seciyesi, fertlerin de birbirine sevgi, araların- d a sarsılmaz dayanışma olursa... Bunu kim sağlayacak ? Her halde Hükümet değil, (Parti) iç değil Şişlide bir eami yapılması işine “ öksüz, me çıplak, aç çocuklara yardım etmek ister. (Çocuk Esiryüme Kurumu)nun, bütün Tür- kiyemizde yüzlerce şubesi vardır. Bu şubelere halkın gr içten ilgi nedir? Ksikee Ku rdımlar, deve ak bile değil; çünkü bu (Kurum) da bir ünlü rengi, bir resmilik kokusu vardır... Böyle ola- cağına, yalnız halka dayanan, halktan seçilen kişilerle idare edilen bir teşekkül olsaydı, bu herhalde şimdikine nisbet edilemiyecek kadar çok iş başarırdı. Benim aklım bukedar eriyor; fakat gön lâm, viedanım bu erişin üstünda kalıyor, za- vallı yatan yavrularını içine alıyor. Sonra kalkıyorlar da bin yataklı has- tahane açmak yolunu tutuyorlar. Hasta- hane lâzım... Fakat daha iyisi zavallıları hasta etmemenin yollarını aramak değilmi ? i 1S , kudretli meyillere kendilerini beğen- dirmek ve hür seçim yolu ile bu me- yil ve cereyanlardan temsil selâhiyeti aramak ve almağa çalışmaktır. Siz ne sanıyorsunuz efendiler? Bir ah- maklar sürüsü arasında yaşadığınıza mı kanisiniz ? Eğer böyle ise aldanı- yorsunuz|!.. Bu millet ötedenberi çok üstün bir siyasi şuura sahiptir. Bu- gün bu şuur eski yıllara nisbetle kat kat yükselmiş, incelmiş ve mânalan- mıştır. Hür seçim, halk tarafından o derece tabii bir hak sayılmaktadır ki, her hangi bir siyasi parti progra- mında ehemmiyetle tebarüz eltirilme- sini halk adeta bir hakaret saymak- tadır. Evet, siyasi kanaat deryasında ilk kulaçlarınızı atmağa başladığınız halk, böyle bir ruhi halet içindedir. Zira halk biliyor ki, hür seçim, hava gibi, anasının südü gibi, terkos - namı diger Kırdar - suyu gibi tabii bir haktır. Ama, sadece âlet hakkıl.. Herşeyden evvel işi, şahıs ve kalıp seçmenin değil de, dâva ve ruh seçmenin gerçekliğine bir kavuştura- bilsek... İstediğimiz budur! : MY EŞ YP MK MS ml amd — Adesenin göziyle her hafta bir iş ve hedef: * Büyük Doğu) fotugrafcısı di- halka, en basit belde ve bele- di ölçüsiyle, kendi nakil vasıtalarında kendi seçmeyi öğretmediniz ; şim a, şehir, ister millet mümessillerini ii söntreldzeei siniz ?,,.. 8 yeman