Xa b Vezî: yutkun, Sultan da / : yeniden dudaklarına götürdüğü kadehi sininin üzerine bıraktı Arasıra — Şahm gözleri, bir az ilerideki muazzam ateş yığınının üstüne kurulan — iki siyah ve iri kazana teveccüh ediyordu. Sarhoş askerler - soruyorlardı: — Bu kazanlar ne olacak? — Ne mi olacak? Yemek pi şecek, taze yemek pişecek. Ya- hut ta midemiz için tatlı hazır: lanacak.. — Ohbhh, ne âlü, ya; Şahımız!. Taamei İsmdil Safevi, bir aralık altın tasını kaptı: — Haydi -dedi- misafirlerimiz âfyet ve saadetin'zel. Düzme Sultanla Vezir: — Aman efendimiz, bizlere âfiyet ve saadetler, ancak şahane iltifatınız. verir. Diyerek Şahın eteklerini öp: tüler. Kadehler yuvarlanmıştı. Şah, oturduğu sedirde bir az doğruldu ve başını düzme Ve 7're çevirerek hiddetli. bir tavır takındı, sordu: — Biliyorsunuz ki, Sultan Be- yazd Hazretleri bizim poderi- miz makamındadır. Onun şaye- sinde Osmanlı ülkesinde bütün evlâd ve ayalinizle müreffehen 'geçniyordunuz. Size çok iyi muamele ediliyordu. Ev, bark sahibi olmuş, refaha nail olmuş: tunuz. Bilâbare ne diye böyle yyak'anp ta itaat hududu hari- ne çıktınız, o size ne yaplı? Vezir yulkuadu, Sultan da yeniden dudaklarına götürdüğü kadehi sininin üzerine buaka. yak sapsarı kesildi. Öyle ya spausızn böyle bır sug'e ne ha cet vardı?. Vezir kekeliyerek cevap verdi: — Devletlümuz; sultan Beyar zıd, çok ihtiyarladı, ateh getir- du. Mizacı berbad. oldu. - Has- taak da yetişti. Bu sebeble dev: Tet umurunu artık beceremez oldu ve işler şunun, bunun eline düştü. İdereyi ele alanlar, bize, Ş yz, diye yapmadık zulüm, işkeace brakmadlar. Eski ra hat ve huzurumuz kalmadı. Vezir sustu. Şah gene sordu: — Hepsi bu kadar mı? — Hayır; istedik ki, da'ma kelbimizde yaşıyan ve milletimi- zit başında bulunan siz şahı- mız harretlerinin huzuruna — va rıp mübarek ayaklarına, ellerine yüz sürelim.. Şahın dudaklarında müstehezi bir tebessüm belirdi: — Yal, Öyle mi? memgun oldum amma.. Daha bazı svab lerim var. M Düzme sultan durmadı. Vezi- rin sözünü tamamladı: — Siz şahımıza kul olmak bahtiyarlığı, iştiyek Ve —arzuşu arzumuzun en şiddetlisi olmuştu. ANADOLU c.r.nm gazete Fahib ve Başmuharriri Haydar Rüşdü ÖKTEM Ümuml neşriyat ve yamı işleri müdü- tüz Hamdi Nüzhet ÇANÇAR İDAREHANESİ İsmir İkinci Beyler sokağı CHalk Partisi binsu içinde Telgraf: İszmir — ANADOLU Telefon: 2776 - Foşta kutusu: 405 Aboöne şeraiti Yıllığı 1400, altı aylığı 800, üç eylığı 600 kuruştur. İsmail Safavi bir aralık, ilerde ayakta duran bir zata bağırdı: — Benim sevdiğim kadehi, zafer kadehini getiriniz! Şahın kölesi, derhal fırladı ve bir dakika sonra tekrar gelerek Şaha, bir kadeh vzattı. Bu; ne altından, ne gümüşten, ve sir- çadan bir kadehci. — Düpedüz, bir kafatası idi. Vezirle Sultan şaşırmış — kal- mışlardı. Kalatasından - kadehi.. Şah: — Büudala, budala ne bakı» yorsunuz? Diye bağırdı, benim âmalime uygun olmıyanları işte bu akıbete uğratırım. Bu kala- tası; Sebik hanındır. O han ki, bizi yıllarca uğraştırdı. Fakat ben kılıcımın küvvetile intika- kamımı aldım ve kalasını da kopardım. İşte şimdi onun olan kafasının tası, meclis inde bana bir kadeh olmuştur. Şuradan - birer daha için de cevaba hazırlanın! Vezirle sultan, artık büsbütün perişan bir hale gelmişlerdi. Deminki sarhoş uklarının, İneşe- lerinin yecinde yeller e& yordu. Gözlesinin önünde kborkunç, iştenceli bir ölüm mangarası canlınıyordu. İçin için: — Eyvahi Şah bizim kam- mza grecek! Şeklinde: doğan bir endişe gırtlak larını - mütemadiyen sık- yar, tüüyikrediyorda; Bu' araklı sebebler yüzünden ve buraya gelmek için bir memleketi yak p geçmek, harap etmrek mi İâzımdı? Düzme sutanla vezir ba sual karşısında put gibi keslmişlerdi. — Ne susuyorsunuz? — Vezir ağa sen söyle!. — Şihim, devletlüm; tasav- vor edemiyec: ğıniz kadar zulüm gördük, biz kullarırız tahammül edem yecek mezalime — uğradık, bütün lerin bir. eraya topla- nabilmesi için bilmccburiye böyle hareket ettik; bizim sun'u tak- sirimizi. Şah ş'ddetle bağırdı. — Sus, sus herifl. Zırva şey- lersöyleyip durma!, Sız, bizimle Sultan Beyazıd hazret ernin met- tefik olduğumuzu bilmiyor mu:- sunuz? O bizim babamız gibidir. taarruz etmek bize taar- ruz etmekle müsavidir. Onun memleketine — yaplan — fenabk, ülkemize yapılmış gibidir. Bunu vakit gizlenmiş olduğu yerden Doriksin düşmanlarını dikkatle gözden geçirdi. Fakat muharip- ler arasında Kızıl İvanı gördü, - ı yanında da güzel ve sarışın bir kız vardı. Fakat bu kız çok mahzundu.. Muhariplerden birisi neye düşünmediniz de, böyle bâğiyane şekilde bizim aramızı bazmağa kalkıştınız? Söylesene Şahın hiddeti bir perde daha yükseldi. Gözlerinden - fırtınalar geçiyordu: — Bırak, tusl. Ya bizim ker- vanımıza ne diye hücum ettiniz?.. Bu sual hepsinden daha kor- kunçtu. Demek ki Şah, her şeye vakıftı. Binacnaleyh kafalarının üştünde keskin bir kılıç sağdan sola sallanıyor diye kabul etmek gerekti. Bu işin lâmı, cimi kak mamıştı. Düzme sultanla vezir; tütriyor- lar, soğuk, soğuk - terliyorlardı. Diğer tarafta askerlerin sarhoşca, çatlak haykırış'arı devam ediyor, etrafı aydınlatan meşalelerin al- tında, Anadoludan kaçan - ihti- lâlci askerlerle İranın kendi as- kerleri, omuz omuza oynuyor, te- piniyorlardı. Köşkün dibinde olup biten- den kimse malümattar değildi.. Şab bağırdı: — Söylesenizel.. Bizim kerva- nımıza ne diye köpek gbi sak: dırdımız?.. Ne diye kardeşleri- mizi kestin z?. Onlar hâlâ susuyarlardı. Ve zirin dudaklarından bir mırıltı çıktır — Şabım alletl.. Sultan da bıtab bir kalde mırıldandı.. — Hala işledik Şahıml.. Bü- yük bir hata... Affetmek büyük- lerin şanındandır. — Hatal. Hatal.. Ne hazır cevap?a Tücearın yolunu kes- mek haramilik değil de nedir? Yalancılar, alçak köpekler!.. Gözlerini düzme Sultanın br- şındaki otağsya dikti: — Başındaki otağayı hangi salâh'yetle gydin be adaml., Sultan, şaşkınlığından kavu- ğunu düzeltti — Gazler alâmetidir. ganne- derim Şahıml.. Şah, acı bir kahkaha savardu: — Gaziler alâmeti, gaziler alâmetil... Hah hah hahi.. Yani sex gazisn öyle mi?. Tuuwwu, nereden gazi?.. Bu payeyi de ne zaman kazandın.. Babandan mi mras kaldı?.. Düzme Sultan mütemadiyen yutkunuyardu. Şah devam etti: — Sonu var — 2 — “Yeni bükümdermiz şerefine içelim. Çünkü yarın Doriksin nişanlısı Ziyfridle ev. leniyor, dedi. Ve kahkahalarla güldü, Genç kız ise, yeis ve elemle: “— Çok sevdiğim Doriks öldü Katilile evlenmekteuse ölü- mü tercih ederim!, Dedi, AM ELGER İ e özbek köyü cinayeti Haşim, bıç;kla lime lime olduğunu iddia ettiği gömleğini kendi yırtmış.. Urlanın Özbek köyünde Şevki oğlu Ahmedi öldürmekle maz- vun Süleyman ağlu Haşimin muhakemesine dün — şehrimiz Ağırceza mahkemesinde devam edilmiştir. Yapılan tahkikata göre, Ah- medle Haşimin araları bir kadın meselesinden açıkmış.. Haşim çavuş bir gün avlanırken dere içinde Ahmede rastlamış ve onu bıçakla öldürmüştür. Dünkü celsede belediye dok- toru Bay Tabhir şahid sıfatile dinlenmiş ve şunları anlatmıştır: — Hâdise yerine giderek Ah- medin cesedini muayene ettim. Sol elinin parmakları bıçakla kesilmişti. Bundan anladığıma göre, Haşim Çavuş bıçağını çekmiş, Ahmede hücüm etmiştir. Ahmet de kendisini sakınmak için sol elile bıçağı kavramış, parmakları kesilmiştir. Halbuki maznun Haşimin id- diası şöyledir: — Bana Ahmet hücum etti, elinde bıçak vardı; beni öldür- mek istiyordu. Kendimi müda- faaya çalışırken üzerimdeki göm- lek, onun bıçağından lime lime oldu. Maznun Haş'min vak'a esna- sında bıçaktan - parçalandığını iddia ettiği ve mahkemeye ver« diği gömleği, bir ehlivuküufa tet- kik ettirilmiştir. Verilen rapor- da da gömlekteki yırtıkların bı- çaktan değil, elle yapıldığı bi dirilmiştir. Okunan bu rapor üzerine maz- nundan ne diyeceği sorulmuş, o da: — Yırtık değildir, onlar bı- çaktan oldu. Diye iddiasında ısrar eylemiş- tir. Muhakeme, bazı şahidlerin celbi için başka bir güne bıra- kılmıştır. Naldöken köyü cinayeti Burnavanın Naldöken köyünde Muhtar Zeynel ve Azizi öldüren Kâzımla kardeşi İbrahimin mu- hakemelerine temyiz mahkeme- sinin nakız kararı üzerine dün tekrar — başlanmıştır. -Bundan evelki muhakemelerinde Kâzım 10 yal, İbrahim de 15 yıl ağır hapse mahküm edilmişlerdi. Kâzımın rakı - kaçakçılığı su- çundan evelce de bir mahkümi- yeti bulunduğu anlaşılmış ve bu mahkümiyetinin sorulmasına ka- n: Balta değmemiş ormanları Â 3 — Tarzan gizli olduğu yer- den genç kızın bu elemli sözle- rini hep duydu. Ve ayni zamanda kuşağının arasından bir hançer çıkararak göğsüne — saplamağa teşebbüs ettiğ ni de gördü. Fakat İvan, kızın elini tuttu ve: “—Yok,. Ölmiyeceksin! Yarın karım ola caksın, haberin yok mu?, Dedi, İfadeye kalkıştı. —Devam edecek ça rar verilerek muhakeme başka bir güne bırakılmıştır. , Kooperatifçilerin muhakemesi Ortaklara aid iki bin küsur lirayı ihtilâs suretile zimmetlerine çirmekle maznun Kuşadasının gelçuk Kredi kooperatifi muha- sibi B. Nazif, meclisi idare reişi Hasan Hulki, aza Şemseddin, Sıdkı, Mehmed, Ali Haydar ve arkadaşlarının -muhakemelerine dün şehrimiz Ağırceza * mahker mesinde devam edilecekti. He- sapların tetkikine dair ehli vu. kuf raporunun henüz mahkeme- ye gelmediği anlaşılmış ve mu- hakeme önümüzdeki haftaya bi rakılmıştır. Buca cinayeti Bucada Giridlii. B. Hamidi öldürmekle maznun firıncı B. Demir Alinin Mmuhakemesine dün devam edilmiştir. Maktul ile maznun arasındaki davaya aid icra dairesindeki dosya mahkemeye celbolunmuş yapılan tetkikatta bu dosyanın bir kere daha mahkemeye cel- bedilerek okunduğu anlaşılmıştır. Muhakeme, müddeiumuminin iddiasını serdetmesi için başka bir güne bırakılmıştır. Bayındırda bir vak'a Bayındırda Ege lokantasında Yusuflu köyü halkından kasap Hüseyinle nalıncı Rasim sarhoş- luk neticesinde biribirine bıçak çekmişler, hazır bulunanlar müh: temel bir vak'anın önüne geç mişlerdir. Her ikisi de adliyeye verik: mişlerdir. Ziraat memuru değil, ziraat muallimi.. Ziraat Vekâletinden vilâyete gelen bir tamimde şimdiye ka- dar ziraat memuru diye anılan ziraat memurlarına bundan soora- (ziraat muallimi) denilmesi mu- vafık görüldüğü bildirilmiştir. Avrupada da ziraat memuür- larma (ziraat muallimi) denilmek- tedir. Ziraat muallimlerinin ma- aşları yükseltilecek ve terfihleri- ne doğru gidilecektir. Sıhhat meclisi Vilâyet Sıhhat meclisi bu gün öğleden evel Sıhhat ve İçtimai Muavenet müdürlüğünde toplar nacak, — vilâyetin sıhhat işleri üzerinde müzakerede — buluna- caktır. <.. Tarzan bu manzarayı seyre daha ziyade tahammül edemedi, gizlendiği yerden — muhariplerin ortaşına *bir yıldırım düşer gibi. atladı. Vikingler bu ummadık'arı hal karşısında — şaşırdılar kaldılar... Tarzan da bu şaşkınlıktan isti- 15 Kânünuerel bahisleri Dabili hastalıklar mütehassısımıs Dr. M. Şevki Uğur diyor kiz Vaktinden evel ihtiyarlamağa karşı savaş B İasanların hemen — çoğunda pek erken olarak vücud ve ruh çalışma faaliyetlerinin — azaldığı görülmektedir. Bu gibiler, henüz çalışacak bir çağda iken çok düşkün bir şekle girerler ve duyguları azalır, çalışamamazlık yüz gösterir. Bu gibi insanlar, ihtiyar gençlerdir; kendilerini ihtiyarlamış hissederler. Bu ağır ve düşkün duygular çalışma ve faaliyet kudretini keserler, âdeta cismani ve ruhi bozukluklar içinde durgun ve felç olmuş gibi bir hale gelirler. Yaşama sevinçleri sönmüş bir şekle gelir. İşte bu hal erken başladığı için zaman geçtikçe nihayet daimt ihtiyarlık şekilleri doğmağa başlar. Meselâ her yıl bir çok insanlar böyle az çok felç nöbetlerile faaliyet sahasın- dan uzaklaşmağa mecbur kalır- lar; âdeta yatağa esir olurlar. Şurası muhakkaktır ki vücud örgenlerini ve vaktinden evel enerji ve kuvvetlerini sarf ve mahveden insanlarda damarların katılaşması, yürek ve böbrek hastalıkları gıbi hayat faaliyet- lerinden mahrum bırakan hasta- lıkların zalim pençeleri altında daimi olarak inleyib — ezilirler. Ve bu ıztırab içinde amansız olan ölümün boğucu elleri ara- sında helâk olurlar. Talihin bu korkunç ve tehli. keli sekillerine karsı hayat ve yaşamanın sonu böyle mi ola- caklı diye sorulacak olursa bi- rinci derecede ancak hayat ba: samaklarına basarak nasıl bir yaşama tehdidi altında bu mer« diven basamaklarını geçtiğimizi gözönüne almamız lâzımdır. - Arkası var - Bu gece Başdurakta Sıhhat, Karataşta Hatif, Tilkilikte Yeni İzmir, l gadpazarında Asri, Güzelyerde Afiyet eczahaneleri nöbetçidirler. S . ea e Halkevi köşesi GETTAN MA K TTDE UAAL DKST X YDMEM Halkevinde verilecek kenferanslar 1 — 16/12/937 Perşembe gü- nü saat 17,30 da İzmir Erkek Lisesi Tarih öğretmeni Ziya Şör len tarafından Eti yazıları hak- kında bir konferans. 2 — 17/12/937 Cuma günü İş bankası direktörü Bay Haki tarafından: Ulusal Ekonomi ve artırma hakkında bir konferans verilecektir. Dr. Baki Bilgili Vilâyet Sıhhat müdür muavin liğine tayin edildiğini çvelçe yazdığımız Dr. B. Baki Bilgili şehrimize gelmiş, vazifesine baş- lamıştır. Rumi - 1353 | Arabi - 1356 Kânunueyel 2 Şeval 10 Kânunuevel : 15 ; Çarşamba R aat İaliğer Akşem 14 M Yata LAT 1549 İmaşak 1238 584f — Eel Vasal üneş 24 7,06 721 1203 YAĞ 1428