3 Kasım 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6

3 Kasım 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahifa 6 Tarihin maruf bir hâdisesi: Fahişe ve casus bir kadın Prusya - prensesi nasıl olmuştu? ea < Fahişe Prenses Tarihin bir hakiki safhası, bir de yazılan şekli vardır. Çok eski zamanlara ait, tarihi haki- katleri izah güç olsa bile, ge- çen asra ait birçok hakikatleri olduğu gibi yazmak mümkündür. Yani Götenin dediği gibi “mazi, yedi kilid arkasında de- ğildir., ... Casusluğun binbir şekli ve binbir macerası vardır. İkinci imparatorluk zamanında ve 1870 harbinden bir “zamane faciresi, nin perde arkasından oynadığı rol de bunlardan birisidir. Bu rolü oynıyan kadın Pay- vadır. Bu kadının asıl ismi Te- rez Laşmandır. Sefalet kokan bir fahişel! Terez Laşman, İkinci İmparator- luk devrinin, Üçüncü Napolyon zamanının en korkunç bir ca- susu, devrin en gözde kadını olmasına rağmen, sefaletin tam mahsulü bir fahişedir. Evet, Fransanın ve Parisin yıldızı, gü- zellik kraliçesi olmazdan evel bu kadın, hayata “sefalet kokan bir fahişe, olarak atılmıştır. Rusyanın çirkef ve - topraklar içinde yuvarlanan bir orospusu sıfatile Yahudi katliâmlarından dönen Kazakların kucaklarında çok sefil ve rezil bir hayat ge- çirmiştir. Parise kaçmağa muvaffak ol- duğu zaman babası Terez Laşmanı bir terzihaneye 25 - rubleye sat- mıştır. Buradan — soara, karnını doyurabilmek için fahişelik yap- miştir, Fakat, bir zanparanın kuca- ğgından ötekinin kucağına geçe- rek sürünürken, kazandığı çok az paranın bir kısmını arttırabil- miş, bununla evvelâ temizce ve daha iyice bir elbise- yaptırmış, bundan sonra da gayet şık gi- yinecek imkânları bulmuş ve bu suretle de gazinolarda, kaplıca- larda görünmeğe başlamıştır. Dilber bir Çingâne kızı vücudü kadar kıvrak ve mevzun bir vü- cude, güzel gözlere, nasil la'l gibi kırmızı dudaklara — malik olan bu kadın Ems kaplıcaların- da Hanri Herç adlı ve zamanın €en maruf bir piyanistini baştan çıkâarmağa muvalfak — olmuştur. Saraydan kovulan kadın Bir akşam, kral Lui Filip ta- rafından Tüyyeri sarayına davet edilen piyanist Terezi de bera- ber götürmüş fakat, Lui Filipin mabeyincileri bu kadının saraya girmesine mani oldular. Bu hâdise Terezi büyük bir ıztıraba düşürmüş ve bu andan itibaren de Fransaya karşı derin bir kin ve nefret beslemeğe başlamıştır. Arabasında göz yaşlarile döner- ken: — Beni kovan bu saray be- nim oyuncağım olacaktır! Diye yemin etmiştir, ANADOLU Fahişe iken koğulduğu saraya prenses iken merasimle çağırıldı lspanya, Fransaya daima felâket Sefalet kokan fahişe, prenses olduğu g rla karşıla halde ıslıkla getirdi Te ni bkai, Fahişe prenses, Alman sefirinin ısrarı ile, işte böyle bir merasimle kabul olunmuştu Fakat bunun için şöhret ka- zanmak, şöhret kazanmak için tanınmak lâzımdı. Bunun için de Parisin zevk muhitlerinin hepsin- de de - saray müstesna olmak üzere - bulunmağa bundan son- ra da Paris yüksek cemiyetleri dedikoduları arasında Terezin de adı geçmeğe başladı. Terezin prestişkârları arasında bir Portekizli serseri, Marki Al- biyo Françisko Aranja Dö Pay- va vardı; bu adam oldukça zen: gin ve Portekiz hükümetinin Pa- ris sefirinin de kuzeni idi. Son zamanlarda parasız kaldığı halde kadın avcılığı şöhreti yerinde idi. İşte bu Marki, Tereze ev- lenmek teklifinde bulundu. Te- rez, bir Markiz - hem de haki- ki bir Markiz - olmak - fırsatını reddetmedi. Bu Marki, günün birinde ev- £de pahada ağır, yükte hafif herşeyi ve zevcesinin mücevher- lerini de beraher alarak tegay- yüb edince, Terezin işi daha ziyade yoluna girdi. Markiz ce- nabları. bu hâdiseye teessür bile göstermedi, ona her gün kucak, kucak mücevherler hediye edi- liyordu! Terezin adı artık Markiz dö Payva oldu ve bu sıralarda sahneye bir kont Henkel dö Donersmark - girdi. Bu adam Prusyalı idi, Parise eğlenmek için gelmiş görünüyordu; halbu- ki, “hususi bir vazife,si vardıl Bu kont, hususi vazifesini daha iyi görebilmek için Markiz dö Payvayı en müsaid — bir vasıta saydı. Bu genç, zamanın bütün mo- dalarını dikkat ve taassubla tat- dik ve takib eden bu Pomeran- yalı zengin Pâyvanın da çok ça- buk nazarı dikkatini celbetti. Payvadan 11 yaş daha küçük olan bu adam, Prusyada, Bad ve Vurtenberg — dokalıklarında geniş arazi ve malikânelere ma- lik olduğunu söyleyip duruyordu. Halbuki bu adam hakikatte Berlinde ve Alman erkânıhar: biyei umumiyesinin Pariste “açık- gözü,, idi, Markiz dö Payva bu sayede birkaç seneler Rarisin en lüks bayatını yaşıyan, en çok para noYibomal nuyrov | iliblet vd lazıaM haf abailay | sarfeden, en kıymetli mücevher- lerine malik olan bir kadını ol- du. Casusluk, ilk andan itiba- ren bu kadına çok büyük irad ve menfaatler temin etmişti. Aşk, hiç şüphe yoktur ki, lüks olan muhitlere doğru akan ateşli -bazı da kanlı- bir seldir. Prus- yalı Kont, bu orospunun ayak- Tarı altına Prusyanın “âlünlarını dökmekle hiçbir şey kaybetmedi, bilâkis daima ve çok şeyler ka- zandı. Gettonun — sefil kızı, Paris kraliçesi olduktan sonra bir ko- nak, bir de saray istemek hak- kına. malikti ve fıtratan hasis olmalarına rağmen bu Alman kont Şan Elizede geniş bir arsa satın aldı, hâlâ Trovellero ku- lübü olan binayı vücude getirdi. Bu saray için zamanın en ma- ruf mimar, ressam ve tezyinat- çıları aylarca çalıştılar, bu sara- ya Grammon, Guiche - dükleri, Jirarden, Sen Böv, Gonkur kar: deşler, Hipolitten; Revan, Emil Ojiye, Teofil Fotye, Admon Abu gibi meşkur muharrirler ve yüzlerce- Prusyalı memur, asil- zade ve casuslar girip çıktı. Buraya gelenlerin hepsinin de kendilerine mahsus gizli birer peplialerismardın. 5 Dağlarıkralı; Admon Abunun bir casus oldu- ğunu kim tahmin edebilir?. Ad- mon Abu, tetkiklerde bulunmak Üapre Mısıra günderileiş, Frofü sız hariciyesi namına Hidiv İs- mail Papaşayı tecessüs etmişti. “Prusyanın tecessüs merkezil! Prusyanının en mükemmel bir tecessüs merkezi Markız Dö Payvanın bu konağı — oldu. Bis- mark diyor ki: “Harbe girişmezden evel çok iyi malümat almak ve başarıla- m'yacak bir taarruza girişmemek lâzımdır., Payvanın salonlarında başta Kont Dö Donnersmark olmak üzere bir sürü Alman veya yerli casuslar, bütün — muhavereleri klinlediler; | bunlardan: | biri çok sırları, daha doğrusu Fransanın bütün sırlarını öğrendiler. Fransızlar, üçüncü Napolyo- nun sarayı, saltanat sürası, ka- binesi ve erkâniharbiyesi derin 205 sıkabit Prensesin kocası bir uyku ve uyuşukluk içinde idiler; şarktan kopmak üzere bulunan kasırgayı hiç bir kimse göremedi. Nihayet fırtına patladı: 9 Temmuz 1870 tarihinde Fransanın sefiri Kont Benedetti, Emse gitti. Vazifesi, Hohenzole- ma hanedanının şefi — sifatile Prusya trab birinci Gillomdan Prens Leopoldun İspsnya tah- tına namzed gösterilmemesini rica idi Ne dikkate şayan hâdisedir ki İspanya işleri Fransaya daima felâket getirmiştir! Maamafih Emste Prusya kralı ile Fransa sefiri arasındaki mülâkatta bir uzlaşma hasil oldu ve uzlaşma matbuata verilmek üzere Berline Prusya Hariciye Nazırı Kont dö Bismarka gönderildi. 13 Temmuz dinesi! Bismark 13 Temmuz 1870 geğesi, Fon Moltke ve Gene- ral Fon Roon - yani Prusya Hariciye Nazırı - ile akşam yemeği — yerlerken Emsten kralın bu telgrafını aldı. Bis- mark bu telgrafi açıktan oku- duğu vakit, Moltke ve Roon ellerindeki bıçak ve çatalı bir anda bıraktılar ve ayni zamanda suale hedef oldular. — Harp yapmak için lâzım yani ordumuz bizi ir muvaffakıyes ümidile harbe girişmemize müsaid mi- dir?. Moltke, askerlerine tamamen emin olduğu cevabını verince, Bismark da: — Âlâ.. Siz rahatle yiyiniz, işi ben üzerime alıyorum. Diye bağırdı ve küçük masa başında Fransa - sefirinin yeni bir mülâkat isteği hakkındaki cümleyi telgraftan kurşun kalemi ile sildi. Telgrafın aldığı yeni şekle karşı Moltke ve Roon: — İşte Golua öküzüne bBu kızıl kumaş tesirini yapacak! De- diler. Ve, üç Alman yemeklerini bü- yük bir iştah ve sükünetle yedi- ler, halbuki telgrafın yeni şekli sulh imkânlarını taniamen kal- dırmış bulunüyordu. , Payva, harp ilân — 2dilmeden Fransayı terkederek - Silezyaya geçti. Fakat casusluk mekaniz- masını da bozmadı. Harbin ilânını bir sürü Fran- sız. muvaffakıyetsizlikleri -takip etti. Kont dö Donnersmarkın Pay- va vasıtasile aldığı haberlerin baştanbaşa — sıhhali — tahakkuk etti. Fransada, tantanalı, debde- beli ikinci imparatorluk devrinde ordu namına l_ııııılınıııış hiç bir şey yoktul Sedan düştü, bunu Bazenin - Sonu sekizinci suhifede - ooi ı I]noıel'vl-'ıd BiğZ Dünyanın giliz di M. Eden Nasıl çalışır, nasıl yaşar, nasıl insandır, bilir misiniz? ——— .. ——— —a B Teşrinisani maruf İn- plomatı her ziyaretten sonra, eğer ziye- retçi Fransanın Londra - seliri B. Korben ise, bu mülâkatım bir hulâsası İngilterenin Paris sefirine gönderilir. Hatıralarına pek emin olmıyan İngiliz harici yecileri böyle yaparlar, fakat hafızalarına emin olanlar - me- selâ Con Simon gibi- günün müzakere ve mülâkatlarını ake şam hulâsa ederler. Çıkan bir sefirle, giren bir sefir arasında O, iyi bir zevçtir de.. vali olacağını Londra tele- v KK e 1 Zayçesi onun Hindistana umumi gösteriyor fon rehberine Za aei “'“"k/ ba kılırsa, İngil- tere Hariciye Nazırı B. Ede- nin hususi bir ikametgâh adre- si göze çarpar. Halbuki Fran- sanın Hariciye Nazırı B. Del- bos Ked'Orsay- da, — Almaı Hariciyecisi ron Fon Norat da — Vilhelms- * trasede, resmi —— hariciye daire- Terinde ikamet ederler. Bay Eden, bunun için her ;_ıb:lı dg inü içhordingst- ritdeki hususi a ikametgâhında açar, kahvaltı- dan sonra nezaret dairesines aat ona kadar çalışmak Üzere gi- der. Bürosu haşmetli ve süs- lüdür; bu dairenin ağır ve meşeden mamul kapıyı - iterse- niz, kırmızı halılarla döşenmiş uzunca bir koridordan sefirlerin intizar salonuna varırsınız. Bazı günler olur ki bir düzine sefir ve 35 nazır ve müsteşar bu salondan gelib geçmiştir; maa- mafih bu bir rekordur! Sefirlerin ziyaretini kabul 2t- mezden evel, Hariciye Nazırı, her gön dolu olarak masası üze- rine konan mahud ve marulf kırmızi kütü mühteviyatını — gör- mek mecburiyetindedir. Büyük bir dikkatle kilitlenmiş olan bu kutuda İngilterenin hariçteki mü- messillerinin raporları bulunur. Bu raporların, alâkadarlara tevzi edilmek üzere müteaddid kop- yaları ahnır ve bunları dektilo- dan geçirenler de İngilterenin en mutemed kimseleridir! Bu raporların tetkikinden az sonra Tiya'ciler batlar, ve nazır KA müzlid ax4t Y M Edenin refikası ve- çocuklarından biri B. Edene bir bardak - getirilir; B. Edenin hançresi Çok zayıltir. B. Eden sabah işlerinin yör* günlüğunu, öğleyin bayan Eden il€ iki çocuğunu görerek tamamile unutur. Bay Eden - çocuklarınt Simon ve Nikola — isimlerini harpte ölen iki kardeşinin adla” rını vermiştir. Bazı günler, bilhassa Çarşami" ba günleri kabine içtimat vardıf: Bay Eden şu veya bu zatı kâ" bul için kuşluk zamanından il* tifade eder. Cu Öğleden sonra, — kamaradi Müsteşarlar vazife gördükçe müf tad mesal- devanı teder. 1 Yü Hariciye Nazırı olduğu zamaf larda Eden nutuklarını, yazar evelden hazırlardı. Şimdi d itibarile bir hatib olmamakla raber, nutuklarını irticalen irJ eder. Avrupada çıkan her sele Edende bir- sürmenaj BU sule getirir. Habeşistanın M $1, kabinenin mevkii, ademi #i dahâle komitesi gibi meseleltf” buhranlı devreleri Bay Edet? günde dört saat fazla mett yükletmiş ve yükletmektedir- Ren meselesinin en; bâdılA rinde bay Eden Pazarlesi 'i;: saat 10 dan sabahin birint 'f günü saat 10 dan sabahif "4 sine kadar, Çarşamba gütt , gene 10 dün sabahui (GÖRÜR kadar çalışınıştır. Eden, bir çok defalar: — Evet, ibiliyorum ki ' J8 denberi - İngilterenin Ht""': Nazırlarınn n genci bene Zayicemin hiç bir vakitte çSit | vekil olamıyacağımı bildırî.r, mukabil Hind Hidivi UI’F.I.I edilmiştir. — Âlâ. çok zaman vardır ki teni$ yamadım. Demiştir. diğ! Evet, tenis Edenin en İ oyundur. Fakat avı sevm temin , .. Bay Eden beyaz fanilâ vl:“ — Sonu 8 inci sapfadt ŞA g dem

Bu sayıdan diğer sayfalar: