Ü- vi Onu bir ziya- fette sevdi Adsız Jan Nazırı bile korku #Hayatın basit ve sürprizsiz Birçey olduğunu sanmak ve iddia etmek doğru değildir. Hlapat çok zamanlar bir peri mosalı gibi harikelarla dolu- dur. Hemen her socuk - beşi- Şinin üzerine parlak kısmet- ler yağar; yalnız bBunlardan datifade yolunu bulmak ve bilmek lâzımdır. Taht ve taçlara kadar yük- selen halk kıslarını düşün- mek bu iddiaya en büyük bir delil teşkil eder. Bunlardan YWirçoğunun nereden ney'et et- Tfiğini, hangi hâdisat fırtına- « larının kendilerini bu yüksek Şmevkilere çıkardığını bilmi- Yoruz. “Madam dü Barri,, yi “hayat sahnesine atan Onbe- Nni LDaiden başkası bilmes! Kösem Sultan, Safiye Sultan ve... Birçok sultanların hakikt ——iğnenşeleri efsaneler arasında | kalmıyor mu? ANADOLU Napolyon Bonapar- Bi. Ça naşırcı Kız Gün geldi bu güzel kız, Fransa kralhı maruf Onbeşinci Luinin kalbini, Yaçlara ve tahtlara kadar cak fakirlik sanılan bir sürü fakir ve hakir kızcağızlar de- ğit miydiler? Bunlardan bir kısmının şansları harikulüde açıktır; bir kısmının güzel! bir âfettir; bir kısmının zekâ ve fetltanlığı sonsuz bir umman gibidir. Kader ve kıs- met, bazan da hazırlanabiliri.. . .. Kralın metresi Madam Barri dö isimsiz Jan Bir zamanlar idi... Vokulörde halk ağzında bir türkü dolaşırdı: Çamaşırcı kız... Çamaşırcı kız.. Tülden daha halfi Çamaşırcı kızl, An Bekü aldı Halif kız.. Çamaşırcı kızl. Tra la ta la La., la. la... Ve, çamasırcı kız, dünyaya bir çocuk g ği gün, bu şarkı daha papüler olduğu gibi, ço- cuğun bübasını da tayin etmek «idden günün meselesi olmüştü. Çaçuğun babası kim olabilirdi! Buradan taburlar geçmiş idi.. Tra la., tra la.. La l la. Sade taburlar mi? Yol üzeri olan bü yerden bir sürü çihge- neler de geçmiş idiler. Sade bu kadar wi? Manastırın her yaşı tan, her boydan, her çeşidden bir sürü papazı da vardı! “Ça- maşırcı kız, tüllerden daha hafif gamağırcı kız,, , manastır. papaz- larından bilhassa (Gomard dö Vobermiyenin —“kisli çamaşır,, larile çak meşgul idi. Çamaşırcı kızın yaşadığa devir, beyaz ellerine aldı.. yen Bİf devirdi. Vokulör şehri tahammül edecek adamlar de- gildiler; bünün için genç kad piçi ile beraber şehri — terke ic- hane ve ıubıklınıüı bir ka rış ileri geçemezdi! An bu imu- hitte, kendisini zevcesile — kabul eden ve piç kızını da meşru rusu geniş-kalbli bir adam buldu; piç kız da bu sayede Jan Ronson adını aldı. Bu vsninda İekir Gileler için kızlarını “iki süretle yetiştirmek vardı: Ya basıvoş birakârâk ne olursa olsun demek; yahud. bir manastırın kalın duvarları arkasına hâpsetmek.. Kendi macerasından b“uyuk bir ibret dersi almış olan ai ü Mmanastırı. Gin Kiçek ” yn SS B0 tazımıkarları manaslırına verildi, Manastırlara — mabsus — kalin, ağır, bicimsiz elbiseler altıhda hetüz < yaşında büluhan bu Piç Janin harikülâde güzelliğin- den hiçbir şey kaybetmediğini söylüyebilirizi Piç Jen, bu manastırdan şöyle böyle birşeyler öğrenmiş olduğu haulde tam ot sene sanra 16 yaşında çıktı ve burjüvü bir kadıtün ya: nita fam dö Şşambr elarak ve- fildi, Fakat.. Burada ancak iki ay sığınabildi; çünkü büu. mada- mih iki - oğlu da, Cıç Jana gö- büllerini kııınımış rdil Pariste Nnvdu pöti Şan soka- Şitda M. Calil tarafihdan tesis sedilmiş bir moda vetuvalet ma- ğazası vardı. Bu mağazanın bir manastırdan Tarkı yoktu. Hler akşam kalın kapilar kapanır, zincirlerle arka- dan bağlanır ve içerideki kızlar da dışarıdan hiçbir. kimse ile münasebet peyda edemezlerdi. Burada, çak güzel xızlar vardı. Bir manastıra benzemekle bera- ber krala arz we takdim — edile- ©ek kadın ve kızlar burada süs | denirdi. Barada, bir aktrisin şap- kası üzerine ağır ve ukademik münakaşalar yapılırdı. Kısa etekli, dekolte göğüdü salıcılar, bu mağazaya zamanın en meşhur zendöstları, — zengin | Ahtiyanları celbeder ve — biran solurdu ki, müşteriler “satıcı,, ile “satılan eşyayı, biribirine karış- | .ııııhq;ıııııldüııılııddın j de bilmezlerdi. On besinci Lui bu hkâlk ziyafetinde, etrafı dinliyor ve bilhassa güzel halk kızlarını gözden geçiriyordu. | Jan Rosön bu Mmağatanın eh güzel, en güleryüzlüsüdür. En az ciddi olan satıcılanından bi- Maruf #essam — Latur, sehpa- sını mağazanın bir köşesine kur- muş, resmetmek için Janın bir | tebessümünü beklemektedir. Vat- ( Sonu 22 inci sahifede ) tın kız kard eşi Pole- tin fakirlikteki niş hayalleri Polet cilveli ve/ çok şun meşrebdi Bir gün Bir İtalyan Prensi) sörel oslan bu ka, bir koca bul Ona Seni seviyo- rum, dedi Bonapart ailesi, vakıa gün gör: müş bir aile olmakla beraber, Korsika adasında Ajaksiyo şeh- rinde yarı harap bir evde yaşı- yordu! Bayan Latitia, ipin iki ucunu bir araya getirmekte cidden güç- lük çekiyordu. Dört erkek ve iki kız çocuk büyük bir derd demekti. Yarım düzine çocuk, evde her saat kıyametler yarat- makta idi. Fakat Bayan Latitin çocukları serbest ve müdahalesiz terbiye usulüne taraftar idi ve otları böylece istediklerini yap- makta serbest bırakıyordu. Çocuklar divar ormanda hır- 8ız, haydüd veya âskor oyunları Oynuyorlardı. Küçük Napolyon daima Ceneral rolünü üzerine alıyordu! Polet hayduttür; diğer- deri de onu takip eden kuuvetler! Akşâm olüpta bunlar berbat ve perişan bir halde döndükleri va- köt, karınları tamümile aciıkmış olür, fakat hiçbir zaman iştahla- rıbâ göre yiyecek bulamazlardı! Polet: — Zengin olduğum 24 man, hep tatlı yiyeceğim derken anneleri de onlara: *Biribirinizi seviniz ki, en yük- sek mevkilere varabilesiniz derdi.!.. Korsikada dahili harp çıktığı vakit, Bayan Bonapart çocukla- gile birlikte Cenubi Fransaya geçmeğe mecbur kalmış, Marsil- yada mütevazi bir haneye çık- mış idi. Bayan Latitia ve üç kızım. yiyecek ve elbise husu- sunda kâh derecede muavenet görmüşlerdi. Fakat kızlara, bit hassa Polete bu hal, mahrumiyet veya iane çok ağır geliyordu, | erkâniharbiye bu kut, hendz lduğu halde müthiş "Bir”cilveki ve"3at | meşrep bir kızdı! Şuh ve ç»k Mar- ona mak için yanıp tutuşuyordu. silyanın — delikanlıları — ise bayılıyorlardı. Fakat, © zengin bir koca istiyordul Heonüz bir topçu mülâzimi alan Napolyon- dan ve diğer erkek kardeşlerin: den bir ümidi yok gibi idi. Polet bir gün, zamanın t0 dası olan salonlardan — birisine, bu memnu cennete Şirebilmiş, herkesin nazarı dikkatini celbet- miş idi. Gençletden birisi arka- daşına: — Şu eski elbiseler içindeki güzel kız kimdir? Diye sormuş ve: — Tenumiyor - musun? — mad: mazel Poletidir. Söni kendisine takdim edebilirim! Cevabını al- mıştı. Delikanlılar; Poletin elini öper- lerken, Polin kenditini unutmuş; fakat aymada eski elbiselerini görünte de gözletinden iki iri gözyaşı damlası düşmüş idi! * * Napolyon yıldırim. gibi ilerli. yordu. Şimdi generaldi ve İtal: yada muvaffakıyetle hârb edi- yordu. Onün talih güneşi doğ- Mmüş artık zaferden, muvaffakıyate üçuüyordu. Napolyon bunun üzerine aile- sini Milâna getirtmişti. Polet de, istediklerini burada bulmuştu. Napolyon bir gün yeni bir haritast? üzerine iğilmiş çalışıyorken tahta böl- Menin beri tarafında — miriltilar işitmiş, kulak kabartınca parâ- vanayı devirmiş ve Srka tartlta hemaşinesi Poleti bir genç Zâbitin dizleri üzerinde oturmuş bulmuş- tu. Napolyon — kizacağı — yerde gülerek: — Düğün ne vaki? Diye sormuştu. İşte bu suretle 25 yaşında General olan - zengin ve güzel Emte Lekiark ile ovlenmişifi Vi biredadir âncak T7 'ııvıxlır*vd Biraz sonra kacası taralından Parise götürülen Polet artık her gün tatlı yemeğe, istediği gibi şık giyinmeğe ve ıııııdıe g- adam burada ölmüştü. Polet, yeni ve Paris erile Polvi, matem olmak düzere Saçlarımı alagârson şeklinde — kesmiş idi. Bizsat Napolyon bile hemçiresi bi daha güzel oldu! İtirafından kendisini alamamşıtı. * .. Bir gün Napolyonun kardeşi Jozef Bönapart konağında bir suvare vermiş ve bürüya gehe- taller, diplomatlar ve bütün Ayân davet edilmiş idi. Paristo eh yide sek ve güzel kadınları arasındı Polet, cn ziyade dikkâti celbe: den kadın ölmuüştü. En mims! fak olmuş bir müzik, katınların kalplerini . iyice yumuüşatıı; Ve muharibleri de n münis ihsan" Tar şekline sokmuştu. Hemçiresimi arayan Napolyon, — yalnızlık hi- sebile kışlık bahçeye çıkmış V€ bir kanapeye mes'ud ve behtiyüir bir istirahât zamani ge üzere Oturmüuştu. Bu sırada, idimlere Mabsüs geviş yı ağaçların arkasımdan - bir çifti şu fisıltrlatını düymüş idik — .a. Mis- Lenö, io Vamöm | *o Famotanto, tio dolce amore- — Sevyilim, seni seviyorum. pek çok seviyorum, benim tatlı aşkım! ( Sonu 22 inci sahifede )